Yemin törenine sekiz hafta kala, göreve gelecek olan Trump yönetimi gündemini hazırlamak için hiç vakit kaybetmiyor. Trump, işçi sınıfının demokratik ve sosyal haklarını ortadan kaldırırken göçmenlere karşı büyük bir saldırı başlatma niyetinde olan milyarderlerin ve faşistlerin hakim olduğu bir kabine kurdu.
Buna karşılık, Biden’dan Bernie Sanders’a kadar üst düzey Demokratlar, Trump ve “Cumhuriyetçi meslektaşları” ile “işbirliği” ve “uzlaşmayı” vurgulayarak, yeni gelen yönetimle “birlikte çalışma” sözü verdiler. Demokratların öncelikli kaygısı Trump’ın otoriter planları değil, Biden yönetiminin temel emperyalist hedefi olan Ukrayna’da Rusya’ya karşı savaşın devamlılığını sağlamaktır.
Savaş, seçimden bir hafta sonra Beyaz Saray’da yapılan ve Biden’ın “yardımcı olmak için elinden gelen her şeyi yapmayı” teklif ettiği görüşmenin ana konusuydu. Kapalı kapılar ardında, giden ve gelen başkanlar savaşın büyük ölçüde tırmanmasına yönelik planları ve özellikle de Ukrayna’nın ABD tarafından sağlanan uzun menzilli füzeleri Rusya’nın derinliklerindeki şehirleri hedef almak üzere kullanmasına izin verilmesini görüştüler.
Kampanya döneminde Trump zaman zaman “Üçüncü Dünya Savaşı” tehlikesi konusunda uyarılarda bulunurken, Ukrayna’daki çatışmanın müzakere yoluyla sona erdirilmesinden yana olduğunu ifade etti. Ancak bu, bir kenara bırakılacak ilk demagojik açıklamalar arasında yer alacaktır. Yeni yönetim, Amerikan emperyalizminin temel stratejik çıkarlarının savunulması konusunda giden yönetimden daha az kararlı olmayacaktır.
Trump’ın ulusal güvenlik danışmanı olarak seçtiği milletvekili Michael Waltz, hafta sonu Fox News’e verdiği bir mülakatta Ukrayna ile ilgili olarak önemli bir açıklamada bulundu: “Dışarıdaki düşmanlarımız bunun bir fırsat zamanı olduğunu, bir yönetimi diğerine karşı kullanabileceklerini düşünüyorlarsa yanılıyorlar. Bu geçiş sürecinde el ele vereceğiz, ABD ile tek bir takımız.”
Waltz, Trump yönetimine “sorunsuz geçiş”in bir parçası olarak, Biden’ın Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan ile çok sayıda görüşme yaptığını söyledi. Çatışmanın müzakere yoluyla sona erdirilmesi çağrısını sürdüren Waltz, “caydırıcılığın yeniden tesis edilmesi” ve “bu tırmanma merdiveninin önüne geçilmesi” -yani bir “anlaşma”yı zorlamak için bir tür büyük askeri provokasyon veya önleyici eylemde bulunulması- gerektiğini vurguladı.
Ukrayna’daki çatışma Amerikan emperyalizminin olmazsa olmazlarının merkezinde yer almaktadır. Bunun altında yatan itici güç, hem Ukrayna’da hem de Rusya’da, dünya ekonomisini kontrol etmek için kritik olarak görülen stratejik kaynaklar üzerinde kontrol sağlama çabası olmuştur.
Trump’ın önde gelen müttefiklerinden Cumhuriyetçi Senatör Lindsey Graham Pazar günü yaptığı açıklamada ABD emperyalizminin maddi güdülerini gözler önüne serdi: “Bu savaş parayla ilgili. ... Nadir toprak mineralleri açısından tüm Avrupa’nın en zengin ülkesi Ukrayna, iki ila yedi trilyon dolar değerinde mineralleri var. ... Dolayısıyla Donald Trump paramızı geri almak, nadir toprak mineralleriyle zenginleşmek için bir anlaşma yapacak; Ukrayna ve bizim için iyi bir anlaşma.”
Kiev’deki ABD kuklası rejim, Trump’ı bu temelde ikna ederek daha saldırgan bir tutum takınmasını sağlamayı umuyor. Washington Post Pazartesi günü “Ukrayna, ABD’nin desteğini neden sürdürmesi gerektiği konusunda Trump’ı ikna etmeye hazırlanıyor” başlıklı bir yazı yayımladı. Yazıda, Ukrayna hükümetinin Trump’ı, savaşın “ABD’yi ve çıkarlarını zenginleştirecek ve güvence altına alacak uygun maliyetli bir ekonomik ve jeostratejik fırsat” olduğuna ikna etme çabalarına yer verildi.
Trump’ın politikalarına ilişkin spekülasyonları bahane eden Avrupa’nın emperyalist güçleri ise kendi çıkarlarını daha saldırgan bir şekilde savunmaya hazırlanıyor. Fransız Le Monde gazetesine göre, “çoğu gizli tutulan hassas görüşmeler”, “Donald Trump’ın 20 Ocak 2025’te göreve gelmesinin ardından Amerika’nın Kiev’e verdiği desteği geri çekmesi ihtimali ışığında yeniden başlatıldı.”
Tartışılan seçenekler arasında Avrupalı askeri birliklerin savaşa doğrudan katılması da var. Le Monde’a göre, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron tarafından Şubat ayında gündeme getirilen asker konuşlandırma planları şimdi yeniden canlandırılıyor. Bir Britanyalı askeri kaynak “Birleşik Krallık ile Fransa arasında savunma işbirliği konusunda, özellikle de Ukrayna ve daha geniş anlamda Avrupa güvenliğine odaklanmış, Avrupa içindeki müttefiklerden oluşan sert bir çekirdek oluşturmak amacıyla görüşmelerin sürdüğünü” açıkladı.
Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Noël Barrot geçtiğimiz hafta Londra’ya yaptığı bir ziyaret sırasında Avrupalı güçlerin Ukrayna’ya verdikleri destekte “kırmızı çizgiler belirlememeleri ve bunları ifade etmemeleri” gerektiğini söyledi. BBC’nin Fransız askerlerinin [Ukrayna’ya] konuşlandırılmasıyla ilgili sorusuna Barrot, “Hiçbir seçeneği göz ardı etmiyoruz,” yanıtını verdi.
Ukrayna’daki savaş, tırmanmakta olan küresel savaşın, hatta dünya savaşının ilk aşamalarının sadece bir parçasıdır. Buna İsrail’in Gazze’deki soykırımı (hem Demokratlar hem de Cumhuriyetçiler tarafından desteklenen acımasız bir emperyalist şiddet harekâtı) ve ABD’nin Çin ile yoğunlaşan çatışması da dahildir.
Yaklaşık son üç yıldır Ukrayna’daki savaşın tırmanmasının amansız bir mantığı vardı. Amerikan emperyalizmi için Rusya’ya karşı askeri zafer hem Rusya’ya karşı hem de bu daha geniş kapsamlı savaştaki sonuçları açısından gerekli görülmektedir. Washington Post’un Cumartesi günkü başyazısında belirttiği gibi, “Ukrayna’nın terk edilmesi ya da Ukrayna’yı savunulamaz bir şekilde toprak kaybına uğratan bir anlaşma”, “Batı’nın kararlılığının sona erdiğinin” sinyalini verir.
Trump yönetimi ve onun faşist ve militarist çetesi artan ekonomik, siyasi ve sosyal kriz koşullarında iktidara gelecek. İşçi sınıfına kitlesel bir saldırı dayatma hayalleri muazzam bir direnişle karşılaşacak ve milliyetçi politikaları küresel olarak birbirine bağlı bir dünya ekonomisi gerçeğiyle yüzleşecektir. Trump yönetimi Amerikan egemen sınıfının son 30 yıldır bitmek bilmeyen ve genişleyen savaşlar sırasında yaptığı gibi, Amerikan kapitalizminin iç krizini askeri güç yoluyla çözmeye çalışacaktır.
Lenin, Birinci Dünya Savaşı sürerken şunu açıklamıştı:
Emperyalist savaşın korkunç dehşeti, hayat pahalılığının yol açtığı acılar, her yerde devrimci bir ruh hali yaratıyor; ve egemen sınıflar, burjuvazi ve onun hizmetkârları olan hükümetler, her geçen gün muazzam çalkantılar olmadan kendilerini asla kurtaramayacakları bir çıkmaz sokağa doğru ilerliyorlar.
Muazzam çalkantılar bir kez daha kapıdadır.