Chris Marsden tarafından sunulan raporu yayımlıyoruz. Marsden, Birleşik Krallık’taki Sosyalist Eşitlik Partisi’nin ulusal sekreteridir. Tüm konuşmaları Türkçe altyazılı izlemek için wsws.org/mayday adresini ziyaret edin.
Hiçbir ülke Rusya’ya karşı emperyalist savaş yöneliminin ön saflarında yer almak için Birleşik Krallık kadar gözü dönmüş değildir.
Nisan ayının başında, Başbakan Boris Johnson Kiev’i ziyaret eden ilk NATO lideri oldu. Orada Almanya’yla alay edip Birleşik Krallık’ın Ukrayna’ya sağladığı çok çeşitli silahlarla övündü.
Devlet Başkanı Zelenskiy ile birlikte açıklama yaparak, Britanya’nın Ukrayna’ya silah ve teçhizat sevkiyatının 1,5 milyar sterlin değerine ulaştığını söyledi. Bir hafta sonra, Özel Hava Servisi askerlerinin Ukraynalı askerlere Britanya’dan temin edilen 3.600 tanksavar silahını kullanma konusunda “sahada” eğitim verdiği doğrulandı.
2014’teki Maydan darbesinden bu yana, Ukrayna ordusundaki on binlerce kişi, Britanya tarafından eğitildi. Britanya, Ukrayna’nın Karadeniz’de ve başka yerlerde yer aldığı savaş oyunlarına da öncülük etti.
Britanyalı politikacılar, tansiyonun artırma konusunda en önlerde yer alıyorlar. Bu hafta Savunma Bakanı James Heappey, Rusya topraklarında “hedef peşinde koşmak tamamen meşrudur” tehdidinde bulundu. Bu, köle ruhlu BBC’yi “Ukrayna’yı savunmak ile Rusya’ya saldırmak arasındaki çizgi giderek bulanıklaşıyor” yorumunu yapmaya sevk etti.
Rusya buna karşı şu uyarıyı yaptı: “Londra’nın Kiev rejimini bu tür eylemlere doğrudan kışkırtması… derhal orantılı yanıtımıza yol açar.”
“Rus Silahlı Kuvvetleri, yüksek hassasiyetli uzun menzilli silahlarla Kiev’deki karar alma merkezlerine misilleme saldırıları yapmaya 24 saat hazırdır.” Söz konusu merkezlerde Britanyalı temsilciler bulunuyor.
Bu gündemi başlıca dış politika meseleleri belirlemektedir. Güneş, Britanya imparatorluğunun üzerinde uzun zaman önce batmıştır. İmparatorluğun gerilemesi, onu Washington’ın kollarına itti. Kölece savaş çığırtkanlığı yaparak Almanya, Fransa ve diğer rakiplerine karşı dünyadaki konumunu güçlendirmeyi umdu.
Julian Assange, aynı nedenle ABD’ye iade edilmekle karşı karşıya. İçişleri Bakanı Priti Patel, Wikileaks’in kurucusunu Washington ve Londra'nın savaş suçlarını ifşa ettiği için susturmak üzere önceden belirlenmiş bir karar verecek.
Ama hepsi bu değil. İçeride bir toplumsal patlama korkusu da savaşa yönelmeye yol açıyor. Birleşik Krallık, sosyal ve ekonomik olarak felaket durumdadır. Bir avuç küresel süper zengin, finansal suç ve gösterişli yaşam cenneti Londra’ya gelirken, milyonlarca emekçi giderek daha güvencesiz bir yaşam sürüyor.
Bu ay, Britanya’daki her hane, enerji faturalarında yüzde 54 gibi büyük bir artıştan etkilendi. Bunu Ekim ayında benzer bir artış izleyecek. Enflasyon yüzde 10’da seyrederken, hanehalkları faturalarda ve diğer giderlerde 2.620 sterlinlik sarsıcı bir artışla karşı karşıya.
İnsanlar yaşayamaz halde. Ülkenin en popüler finans danışmanı Martin Lewis şu uyarıda bulunuyor: “İnsanları geçindirmeye devam etmeliyiz. Üşümemeliler. Şimdi bu durumu tam anlayamazsak, toplumsal huzursuzluk riskini almaya başlarız.”
Sunday Times da aynı sonuca vararak “Britanya hoşnutsuzluk yazına doğru mu gidiyor?” diye soruyor ve şu uyarıyı yapıyor: “On yıllardır yönetim lehine ağır basan güç dengesinin değişmeye başladığına dair bir his var.”
Mayalanmakta olan potansiyel bir grev dalgası var: 40.000 demiryolu işçisi, 40.000 telekom işçisi, üniversite ve okul çalışanları ile postane emekçileri grev oylamasına gidiyor.
Britanyalı işçiler, her ülkede olduğu gibi, işverenlerle mücadele edebilmek için yeni sınıf mücadelesi örgütleri ve yeni bir siyasi önderlik inşa etme zorlu göreviyle karşı karşıya. Sendikalar ve İşçi Partisi, Britanya yöneticilerinin onlarca yıldır sürdürdüğü saldırıyla işbirliği yaptığı için, işçiler çıkmazdalar.
Sendikalarda, işçiler, her işyerinde yönetimle gizli anlaşmaları sona erdirmek için artık açıkça boy ölçüşmeye başladıkları bir düşmanla karşı karşıyadır. Ayrıca işçiler, sendikaların ve onların siyasi ortağı olan İşçi Partisi’nin Muhafazakâr hükümetle üst düzey gizli anlaşmalarına karşı da mücadele edebilmeliler.
Pandemi sırasında Sendikalar Kongresi, Johnson’ın büyük şirketlere milyarlarca dolar dağıtmasını destekledi ve ardından onun “işe dönüş” gündemini uygulamaya koydu. Önce Jeremy Corbyn, ardından da Sör Keir Starmer yönetimindeki İşçi Partisi, ulusal çıkarları savunmak adına yalnızca “yapıcı eleştiri” yapma sözü verdi.
Johnson’ın kişisel kaderi, Britanya’daki iki kapanma dönemi sırasında yasa dışı içki partilerine katıldığı için tehlikede.
Starmer sonunda Johnson’ın istifasını talep etme cüretini gösteriyor. Johnson, bırakın binlerce kişi daha ölsün demiş, hasta sağlık görevlilerini yasa dışı çalıştırmış ve bakımevlerini ölüm tarlalarına döndürmüştür. Ama Starmer bunu, milyonlarca insanın, yaklaşık 200.000 kişinin ölümünden sorumlu adamdan duyduğu nefretten dolayı yapmıyor. İşçi Partisi, Winston Churchill’i, Eton Koleji’nden mezun bir soytarıdan daha iyi taklit edebilecek bir Muhafazakâr lider istiyor.
İşçi Partisi Milletvekili Chris Bryant, parlamentoda “Başbakan bu meclise gelmek zorunda kalabilir” uyarısında bulundu ve şunları söyledi: “Saldırı silahlarını değerlendirmek zorunda kalabiliriz. Britanya birliklerinin tehlikeye atıldığını değerlendirmek zorunda kalabiliriz.”
Bryant, bunlara ek olarak, Britanyalı işçilere şunları söylüyordu: “Ekonomi ve kamu maliyesi çok zor durumda olduğu için daha fazla fedakârlık yapmak gerek. Ulusal ve uluslararası bir kriz anında, tamamen ve kesinlikle kusursuz ahlaki otoriteye sahip bir lidere ihtiyacımız var.”
Starmer de dahil olmak üzere, parlamentonun siyasi suçlular çetesinde böyle bir lider bulunmuyor.
Britanya işçi sınıfı, Muhafazakârların ve İşçi Partisi’nin kemer sıkma, kitlesel enfeksiyon ve savaştan oluşan ortak gündemini yenilgiye uğratmak için kolektif gücünü seferber etmelidir. Onlar bunu yaparak, bu 1 Mayıs toplantısının adandığı dünya çapında sosyalizm mücadelesinde hak ettikleri yeri alacaklardır.