Perspektif

Büyük tırmanma: Biden Rusya içine uzun menzilli saldırılar düzenlenmesine izin verdi

ABD Başkanı Joe Biden, görev süresinin bitmesine iki aydan az bir süre kala, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Rusya ile NATO arasında doğrudan savaşa yol açabileceğini söylediği “kırmızı çizgiyi” aşarak, Ukrayna’nın Rusya’nın derinliklerini vurmak üzere ABD’nin uzun menzilli füzelerini kullanmasına izin verdi.

Bir ABD Ordusu askeri, 26 Temmuz 2023'te Queensland, Avustralya'da Ordu Taktik Füze Sistemini (ATACMS) Yüksek Hareket Kabiliyetli Topçu Roket Sistemine (HIMARS) yüklemek için vinci hazırlıyor. [AP Photo/Sgt. 1st Class Andrew Dickson]

Biden ayrıca uzun menzilli füzelerin, Rusya içinde konuşlandığı iddia edilen Kuzey Kore birliklerine karşı kullanılmasına da izin verdi. Bu, 1953’te Kore Savaşı’nın sona ermesinden bu yana Kuzey Kore birliklerine karşı ABD silahlarının kullanıldığı ilk büyük saldırıya yol açabilir.

Biden yönetimi Pazar günü New York Times, Washington Post, Wall Street Journal, Associated Press ve Reuters’a yaptığı eşgüdümlü açıklamalarda, Ukrayna’nın Rusya’nın Kursk bölgesindeki Rus ve Kuzey Kore birliklerini vurmak için Ordu Taktik Füze Sistemini (ATACMS) kullanmasına izin vereceğini söyledi.

Bununla birlikte, ABD’li yetkililer, bu açıklamanın Amerikan, İngiliz ve Fransız uzun menzilli silahlarının, potansiyel olarak Rusya’nın başkenti de dahil olmak üzere cepheden daha uzaktaki Rus şehirlerini vurmak için kullanılmasının önünü açtığını açıkça ortaya koydular.

Biden yönetimi uzun süredir Rusya’nın derinliklerinde uzun menzilli saldırılar gerçekleştirme planlarını açıklamaya hazırlanıyordu; Guardian gazetesi Eylül ayında “Ukrayna’nın Rusya içindeki hedeflere karşı [Britanya’nın] Storm Shadow seyir füzelerini kullanmasına izin verme kararının çoktan alındığını” bildirmişti.

O dönemde, duyurunun seçim sonrasına kadar bekletilmesine karar verilmişti. Beyaz Saray, Başkan Yardımcısı Kamala Harris’in seçilmesinin Rusya’ya karşı savaşın büyük ölçüde tırmandırılması için bir yetki yaratacağına inanıyordu. Fakat seçimler, demagojik bir şekilde Ukrayna’da gerilimin tırmandırılmasına karşı çıkan eski Başkan Donald Trump’ın zaferiyle sonuçlandı. Çarşamba günü Biden, Trump ile Beyaz Saray’da bir araya geldi ve her iki adam da iki yönetim arasında “yumuşak bir geçiş” sözü verdi.

ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan toplantı öncesinde Ukrayna savaşının önemli bir tartışma konusu olacağını belirterek şunları söylemişti: “Başkan Biden önümüzdeki 70 gün boyunca Kongre’ye ve yeni yönetime ABD’nin Ukrayna’dan uzaklaşmaması gerektiğini, Ukrayna’dan uzaklaşmanın Avrupa’da daha fazla istikrarsızlık anlamına geldiğini anlatma fırsatına sahip olacak.”

Biden’ın Trump’la görüşmesi sırasında planlanan tırmanışla ilgili ayrıntılı bir rapor sunduğu kesin ve Trump’ın buna itiraz ettiğine inanmak için de bir neden bulunmuyor.

Beyaz Saray Sözcüsü Karine Jean-Pierre tarafından 23 Ekim’de düzenlenen basın toplantısında, Biden yönetiminin seçimden önceki resmi pozisyonu, Trump’ın bir “faşist” olduğu ve Jean-Pierre’in ifadesiyle “ilk günden diktatör olacağı” şeklinde özetlenmişti.

Ancak Beyaz Saray ve Demokratik Parti, yeni yönetimin faşist politikalarına karşı tüm muhalefeti bir kenara bıraktı. Biden “size uyum sağlamak için elimizden gelen her şeyi yapacağımıza, neye ihtiyacınız varsa onu yapacağımıza” söz veriyoruz, dedi. Gerçekte Biden yönetiminin tek bir kaygısı var: ABD’nin başta Rusya’ya karşı olmak üzere savaşlarının “sorunsuz” devam etmesini sağlamak.

Bu amaçla Biden yönetimi, Trump göreve gelmeden önce savaşın büyük ölçüde tırmanmasına yol açacak “fiili gerçekler” yaratmaya çalışıyor.

Geçtiğimiz Pazar günü Beyaz Saray, ABD silahlarının bakımı için ABD askeri yüklenicilerinin Ukrayna’ya konuşlandırılmasına izin verdi. Böylece, onların Rus hava saldırılarında öldürülmesi durumunda, ABD’nin savaşa katılımını büyük ölçüde genişletmenin bahanesi olarak kullanılabilecek bir “tuzak” yarattı.

ABD’nin savaşa katılımını tırmandırması, Ukrayna ordusu için krizin derinleştiği koşullarda gerçekleşiyor. Rus ordusu, iddialara göre Kuzey Kore birliklerinin de yardımıyla, üç cephede önemli ilerlemeler kaydederken, Ukrayna ordusu da artan firarlar nedeniyle asker toplama konusunda büyük bir kriz yaşıyor.

Biden’ın bu hafta sonu yaptığı açıklamanın pervasız ve gerilimi tırmandırıcı sonuçlarını abartmak mümkün değil.

Eylül ayı sonlarında, ABD’nin yakında Rus şehirlerine uzun menzilli saldırılara izin vereceği yönündeki haberlere cevaben Putin, Rusya’nın nükleer doktrininde teklif edilen değişiklikleri özetleyerek, “nükleer silaha sahip olmayan ancak nükleer silaha sahip bir devletin katılımı ya da desteğiyle Rusya’ya yapılan bir saldırı, Rusya Federasyonu’na yönelik ortak bir saldırı olarak değerlendirilmelidir,” demişti.

Putin sözlerini şöyle sürdürmüştü: “Rusya ve Belarus’a karşı saldırganlık durumunda nükleer silah kullanma hakkımızı saklı tutuyoruz.”

Biden yönetiminin gerçekleştirdiği büyük tırmanış, Gazze’de devam eden soykırımın, İsrail’in Lübnan’ı bombalamasının ve ABD medyasında “Üçüncü Dünya Savaşı”nın giderek daha açık bir şekilde tartışılmasının ortasında geldi.

Washington Post köşe yazarı George Will geçtiğimiz ayki bir yazısında “Üçüncü Dünya Savaşı’nın çoktan başladığını” ilan etti ve bu savaşın hedefi “bugünkü mihverdir: Çin, Rusya, İran ve Kuzey Kore” diye yazdı.

Foreign Affairs’in bu ayki sayısının baş makalesinde şu ifadelere yer verildi: “Sınırlı savaş dönemi sona erdi; kapsamlı çatışma dönemi başladı. Gerçekten de dünyanın bugün tanık olduğu şey, geçmişte teorisyenlerin ‘topyekûn savaş’ olarak adlandırdıkları, savaşanların muazzam kaynaklardan yararlandığı, toplumlarını seferber ettiği, savaşa diğer tüm devlet faaliyetlerinden daha fazla öncelik verdiği, çok çeşitli hedeflere saldırdığı ve hem kendi hem de diğer ülkelerin ekonomilerini yeniden şekillendirdiği savaşa benziyor.”

Trump, demagojik bir şekilde Ukrayna savaşına muhalif gibi görünmesine rağmen, Ukrayna’nın bir NATO vekiline dönüşmesine yardımcı olacak ve Şubat 2022’deki Rus istilasını kışkırtacak şekilde, 2019’da Ukrayna’ya geniş çaplı ölümcül silah tedarik edilmesine izin veren ilk Amerikan başkanıydı. 2018’de Trump yönetimi, “Artık terörizm değil büyük güç rekabeti ABD ulusal güvenliğinin birincil odak noktasıdır,” diyen bir ulusal güvenlik stratejisi açıkladı.

Bu strateji, Biden yönetimi altında Ukrayna’da Rusya’ya karşı savaşın tırmandırılması ve kışkırtılması yoluyla uygulandı.

Loading