16 Ekim Çarşamba günü Devrimci İşçi Partisi (DİP) üyesi, Avukat Şiar Rişvanoğlu’nun arabasına “Türk İntikam Tugayı” imzalı bir tehdit mesajı bırakıldı ve araca zarar verildi. Sosyalist Eşitlik Grubu (SEG), bu faşist tehdidi ve saldırıyı şiddetle kınar ve işçileri ve gençleri Rişvanoğlu ile dayanışma göstermeye çağırır.
Rişvanoğlu’na yönelik tehdit, kendisinin Adana Barosu’nun 12-13 Ekim’de düzenlenen genel kurulunda yaptığı konuşmanın ardından ve doğrudan bu konuşmaya yanıt olarak geldi.
Saldırıyla ilgili Gazete Duvar’a konuşan Rişvanoğlu, genel kurulda yaptığı konuşmayı şöyle özetledi: “Ben genel kurulda önce Polonez işçilerine ve işçi sınıfına yapılan saldırılardan söz ettim. Toprağı savunduğu için yaşamını yitiren Reşit Kibar’dan söz ettim. Hakkari’de öldürülen ve zanlının 3 yıl hapis cezası aldığı ancak sadece 1 yıl yattığı Sürmi İnce’ye değindim. Filistin mücadelesine değindim; Kürecik ve İncirlik sınırı hattının kapatılması ve Ceyhan boru hattından yapılan sevkiyatın durdurulması için bir önerge verdim.”
İstanbul'daki Polonez et fabrikasında çalışan 146 işçi, sendikaya üye olduktan sonra işten çıkarıldıkları için üç ayı aşkın süredir işyerlerinin önünde direnişe devam ediyor. Kibar (44), 3 Eylül 2024'te Artvin'deki ormanlık alanda bir şirketin ağaçları kesme girişimine karşı düzenlenen protesto sırasında şirketle bağlantılı olduğu iddia edilen bir kişi tarafından vurularak öldürüldü. İnce (55) ise, 18 Temmuz 2016’da Hakkari kırsalında ot biçen çocuklarına yemek götürürken bir uzman çavuş tarafından vurularak öldürüldü. Sanık sonunda sadece üç yıl hapis cezasına çarptırıldı.
Türk İntikam Tugayı, araca bıraktığı mesajda bu konuşmaya doğrudan yanıt olarak şu tehditleri savurdu: “Komünist vatan haini Şiyar Rişvanoğlu. Bayraklı mayraklı Filistin şovlarıyla, büyük büyük emperyalizm, Siyonizm laflarıyla, açlık yoksulluk edebiyatıyla kendini kamufle edeceğini zannediyorsan yanılıyorsun! Aziz Devletimize, onun askerine, polisine, uzanan dilini keser, kafanı kırar, Türkün üç hilalini alnına kazırız! Savunduğun o Polonez molonez işçileri, terörist Kürtler, LGBTLi i… falan da seni kurtaramaz haberin olsun. Bir daha uyarmayacağız! Türk İntikam Tugayı.”
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan hükümetinin müttefiki Milliyetçi Hareket Partisi’nin (MHP) sembolü olan “üç hilal”e atıf yapan bu faşist tehdit mesajında, işçilerin hedef alınması, Kürt halkının “terörist” ilan edilmesi ve Rişvanoğlu’nun esasen yaralama ve ölümle tehdit edilmesi, egemen sınıfın karanlık paramiliter güçler aracılıyla tüm toplumsal ve siyasi muhalefeti bastırma ve gözdağı verme çabalarının bir parçasıdır.
TİT’in Filistin ve Siyonizm ile ilgili ifadeleri, Erdoğan hükümeti yanlısı faşizan ve aşırı sağcı güçlerin, Türkiye’nin İsrail’in emperyalizm destekli soykırımına devam eden suç ortaklığının teşhir edilmesinden duydukları rahatsızlığın bir ifadesidir. Erdoğan’ın tüm retorik kınamalarına karşın, Türkiye İsrail ile diplomatik bağlarını korumakta, Filistin üzerinden İsrail’e ihracata devam etmekte, Azerbaycan’dan gelen petrolün Türkiye’deki boru hatları ve limanlar üzerinden İsrail’e gitmesine izin vermekte ve ülkedeki ABD-NATO üslerinin İsrail’e istihbarat sağlamasına göz yummaktadır.
TİT’in karanlık sicili ve tehditleri, işçi sınıfı tarafından ciddi bir uyarı olarak görülmelidir. 1970’lerden beri bilinen ancak hiçbir zaman devlet tarafından üzerine gidilmeyen bu örgütün adı, başta Kürt siyasetçiler ve solcular olmak üzere çok sayıda suikast ve ölüm tehdidine karışmıştır.
Rişvanoğlu 2020 yılında da benzer bir saldırı ve tehditle karşılaşmıştı. Kendisinin avukatlık bürosu boşken kapıyı kırarak içeri giren saldırganlar şu mesajı bırakmışlardı: “Şanlı devletimizin emniyet kuvvetleri ile uğraşmaya devam edersen daha başka çok şeylerde parçalanır, dağılır. Ayağını denk al şerefsiz vatan haini!!!!!!”
O zaman yaptığımız açıklamada da belirttiğimiz gibi, grubumuzun DİP ile kapsamlı biçimde belgelenmiş olan siyasi farklılıkları, bu saldırılara ve tehditlere şiddetle karşı çıkışımızı en ufak bir şekilde azaltmamaktadır. Temel demokratik hakları ve hükümetin gerici politikalarına muhalefeti hedef alan bu saldırılar, işçi sınıfının kitlesel muhalefetiyle karşılık bulmalıdır.