Dünya çapında 86 milyon kişi zorla yerinden edilmiş durumda

Ülke İçinde Yerinden Edilme İzleme Merkezi’nin (IDMC) yıllık küresel raporuna göre, 2020 ve 2019 yıllarında sırasıyla 55 milyon ve 50 milyon olan dünya genelinde ülke içinde yerinden edilme durumunda yaşayan insan sayısı 2021 yılı sonunda 59,1 milyona ulaştı. Kendi ülkelerinin dışında yaşayan 26,6 milyon kayıtlı sığınmacı ile birlikte zorla yerinden edilen toplam insan sayısı 86 milyona ulaşmış durumda.

Ülke içinde yerinden edilmiş insanlar, Burkina Faso, Djibo’da yardım bekliyor, 26 Mayıs 2022 Perşembe. (AP Photo/Sam Mednick)

Bu rakamı bir bağlama oturtmak gerekirse: Almanya nüfusuna eşdeğer bir nüfus ya da dünyadaki 7,9 milyar insanın yüzde 1’inden fazlası evlerinden sürülmüştür. Ve bu sadece kayıtlara geçen sayıdır. Gerçek rakam çok daha yüksektir. BM Sığınmacılar Yüksek Komiserliği (UNHCR), sığınma başvurusu yapanlar dâhil olmak üzere toplam sayının 100 milyondan fazla olduğunu belirtmektedir. UNHCR’nin zorla yerinden edilmeye ilişkin yıllık Küresel Eğilimler Raporu 16 Haziran’da yayımlanacak.

Ülke içinde yerinden edilen insanların rekor sayılara ulaşması, emperyalist güçler tarafından kışkırtılan veya doğrudan yürütülen savaşlar, çatışmalar ve şiddetin yanı sıra, genellikle dünyanın dev şirketlerinin ve onların hükümetlerinin faaliyetleri eliyle yaratılan veya şiddetlendirilen doğal afetlerin sonucudur.

Geçtiğimiz yıl ülke içinde yerinden edilen insan sayısı 38 milyon olurken, Sahraaltı Afrika bu durumdan en çok etkilenen bölge oldu. Sadece Etiyopya’da beş milyondan fazla insan yerinden edildi; bu rakam, Tigray isyancılarına karşı yürütülen ve komşu illere yayılan iç savaş nedeniyle bir yıl içinde tek bir ülke için en yüksek rakam oldu. Demokratik Kongo Cumhuriyeti (DRC), Afganistan ve Myanmar da 2021’de ülke içinde yerinden edilmiş kişi sayısında rekor kırdı.

Demokratik Kongo Cumhuriyeti onlarca yıldır büyük ölçüde haber yapılmayan ve unutulan savaşların arenası olmuştur. Bu savaşlar, komşu ülkelerin yardım ve yataklık ettiği değişen ittifaklar ve onların hizmet ettiği yerel hırsızlar yönetimi tarafından ülkenin geniş maden kaynaklarının kontrolü için yürütülüyor. Bunlar, elektrikli araçlarda (kobalt içerirler), elektronik cihazlarda (tantal, kalay ve altın içerirler) ve altyapıda (iletim hatları için bakır) kullanılan lityum-iyon pillerin küresel üretimi için kritik öneme sahiptir. Kasai, Tanganyika, Ituri ve Kivu bölgelerindeki şiddet olayları nedeniyle 4,5 milyondan fazla Kongolu, Demokratik Kongo Cumhuriyeti içinde yerinden edilirken, 2021 yılında 864.000’den fazla Kongolu sığınmacı kaydedilmiştir. Demokratik Kongo Cumhuriyeti komşu ülkelerden gelen çok sayıda sığınmacıya da ev sahipliği yapmaktadır.

Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da son 10 yıldaki en az sayıda yeni ülke içinde yerinden edilmiş kişi sayısı kaydedildi. Bunun nedeni, Washington’ın dikkati Rusya’ya odaklandığı için Suriye, Libya ve Irak’ta ABD tarafından organize edilen çatışmaların bir ölçüde yatışmasıdır. Tahliyelerden, ölüm tehditlerinden ve mezhepsel şiddete bağlı etnik temizlikten kaçanların (genellikle genç işsiz erkekler, bekâr anneler ve refakatsiz çocuklar) toplam sayısı çok yüksek olmaya devam ediyor.

Doğal afetler ülke içinde yerinden edilmelerin çoğunu tetiklerken, çatışmalar ve şiddet olayları bu afetlerin boyutunu daha da büyütmüş ve insanları birkaç kez kaçmaya zorlamıştır. Mozambik, Myanmar, Somali ve Güney Sudan’da gıda güvenliğini etkileyen ve insanları evlerinden ayrılmaya zorlayan, birbiriyle kesişen birden fazla kriz yaşanmıştır. COVID pandemisinin istihdam kaybı ve küresel seyahat kısıtlamaları gibi zincirleme etkileri de durumu daha da kötüleştirmiştir.

Dünyada ülkesinde yerinden edilmiş kişilerin yaklaşık 25,2 milyonu (yüzde 41) 18 yaşın altındadır. Bu çocuklar, dünyanın en savunmasız insanları için hapishaneden farksız, hastalık ve sömürü dolu, bakımsız sığınmacı kamplarında yaşamaya zorlanmanın psikolojik etkileri de dâhil olmak üzere ömür boyu sürecek dezavantajlar yaşayacaklar.

Dünyadaki sığınmacıların yüzde 25’inden fazlası Suriye’den gelmektedir ve emperyalistlerin kışkırttığı iç savaşın bir sonucu olarak Lübnan, Ürdün, Irak, Mısır ve Türkiye’de yaklaşık 6,7 milyon Suriyeli bulunmaktadır. Resmi kampların bulunmadığı Lübnan’da bir milyondan fazla Suriyeli, sıklıkla aşırı kalabalık geçici barınaklarda olmak üzere, ülkenin dört bir yanına dağılmış durumdadır.

Ürdün’deki Zaatari Sığınmacı Kampı’ndan bir görünüm, 2017 (Kaynak: Flickr/UN Photo/ Sahem Rababah)

Dünyadaki sığınmacıların yaklaşık yüzde 10’unu oluşturan 2,6 milyon kişi, Afganistan doğumlu olup komşu Pakistan ve İran’da yaşamaktadır. Hâlâ kendi ülkelerinde yaşayan Afganların çoğu çatışmalardan doğrudan etkilenen bölgelerde yaşıyor ve bu da onları sürekli ülke içinde yer değiştirmeye zorluyor. Ülke sel, toprak kayması, deprem ve kuraklık gibi doğal afetlere maruz kalmış durumda.

Yaklaşık dört milyon Güney Sudanlı evlerini terk ederken, yaklaşık 2,6 milyon kişi de Sudan, Uganda, Etiyopya, Kenya ve Demokratik Kongo Cumhuriyeti’ne göç etti. Aralık 2013’te, yeni kurulan Güney Sudan’ın petrol kaynaklarının kontrolü için egemen seçkinlerin rakip hizipleri arasında savaş patlak verdi.

Askeri darbeden önce kitlesel protestoları körüklemiş olan yoksulluk, kuraklık ve kıtlığın yanı sıra askeri cuntanın şiddeti nedeniyle giderek artan sayıda insan komşu Sudan’dan kaçıyor. Sudan aynı zamanda, Güney Sudan’dan gelen en büyük sığınmacı nüfusu da dâhil olmak üzere, en büyük beşinci sığınma ülkesi konumunda.

Ağustos 2017’den bu yana 1,1 milyondan fazla Rohingya sığınmacı, Myanmar’da devam eden şiddet olaylarından kaçtı ve vatansız Rohingyaların çoğu Bangladeş’in Cox’s Bazar kentindeki dünyanın en büyük sığınmacı kampına yerleşti.

Orta Afrika Cumhuriyeti’nde (OAC) 2012’den bu yana devam eden mezhep çatışması ise, ülkenin beş milyonluk nüfusunun yüzde 20’sinden fazlasını oluşturan 1 milyondan fazla insanı yerinden etti.

Eritre nüfusunun yaklaşık yüzde 10’u (492.000’den fazla kişi), ABD ve Avrupa emperyalizminin ülkenin enerji kaynaklarını ve Ortadoğu’nun petrol ihracatının büyük kısmının geçtiği Kızıldeniz’deki stratejik konumu kontrol etme arzusunun körüklediği sosyal-siyasi istikrarsızlık ve şiddet nedeniyle yurtdışında sığınmacı olarak yaşıyor.

Emperyalist güçlerin pazar ve maden kaynakları arayışında Afrika ve Asya’da yarattıkları savaş bölgelerinden kaçmaya çalışan binlerce insan hayatını kaybetti. Avrupa Birliği, sığınmacıları kabul etmeyerek sığınma hakkını ortadan kaldıran bir toplu katliam politikası benimsemiş durumda ve UNHCR’ye göre geçen yıl Akdeniz’i ve Atlantik’i geçmeye çalışırken 3.000’den fazla insanın ölmesine ya da kaybolmasına neden oldu.

Bu BM kuruluşu, geçtiğimiz Nisan ayında binlerce sığınmacıya ve sığınma başvurusu yapanlara yardım etmek ve koruma sağlamak için 163,5 milyon dolar talep etti. BM kuruluşlarının insani yardım için yaptığı bu ve benzeri çağrılar karşılık bulmuyor. Büyük güçler Ukrayna’daki savaşı ve dünyayı saran ekonomik durgunluğu, işgücü fazlası olarak gördükleri insanlara yönelik zaten sınırlı olan insani yardımları azaltmanın bahanesi olarak kullanıyor.

Dünya basınında en son yer değiştirme sayılarından neredeyse hiç bahsedilmedi. Savaşlar, çatışmalar, felaketler ve bunları takip eden sefalet sadece normalleştirilmekle kalmıyor, aynı zamanda büyük emperyalist güçlerin ve onların dünyanın en yoksul ülkelerindeki kukla rejimlerinin tercih ettiği bir politika haline geliyor.

Ülke içinde yerinden edilmiş kişilerin ve sığınmacıların sayıları çoktan eskimiştir. Ukrayna’da 24 Şubat’ta başlayan savaş, Mayıs ayı başında Ukrayna’nın 44 milyonluk nüfusunun 8 milyondan fazlasının evlerini terk etmesine ve ayrıca 6,8 milyon kişinin de Ukrayna dışına sığınmasına neden olmuştur. Bu rakam, UNHCR’nin başlangıçta 4 milyon Ukraynalının (nüfusun yaklaşık yüzde 10’u) savaş nedeniyle uluslararası alanda yerinden edileceği yönündeki tahminini fazlasıyla aşmaktadır. Çoğu Ukraynalı, komşu Polonya, Romanya, Moldova, Macaristan ve Slovakya’ya kaçtı.

Norveç Sığınmacı Konseyi Genel Sekreteri Jan Egeland, konuyla ilgili şu yorumda bulundu: “Bugünkü durum, Ukrayna’daki savaştan kaçmak zorunda kalan yaklaşık sekiz milyon insanı içermediği için, bizim rekor rakamımızın gösterdiğinden bile olağanüstü derecede kötüdür.” ABD/NATO’nun Ukrayna’da Rusya’ya karşı yürüttüğü vekil savaşı, II. Dünya Savaşı’ndan bu yana Avrupa’da yaşanan en büyük yerinden edilme krizine neden oldu.

Washington ve NATO’nun Ukrayna’daki savaşı büyük çapta genişletmesi ve Çin’i tehdit etmesi nedeniyle küresel olarak yerinden edilmiş ve sığınmacı nüfusunun 2022 yılı sonuna kadar yeni bir zirveye ulaşması muhtemeldir. Kapitalizmin pandemi ile daha da derinleşen krizi, emperyalist savaşa ve yoksulluğa son vermek üzere işçi sınıfı içinde kitlesel bir savaş karşıtı, anti-kapitalist hareketin ve sosyalist önderliğin inşa edilmesinin acil gerekliliğini her zamankinden daha çarpıcı bir şekilde ortaya koymaktadır.

Loading