SDG’ye bağlı silahlı kuvvetlerin ve onların kontrolündeki fiili özerk yönetimin Şam yönetimi ile bütünleşmesini öngören anlaşma, ABD emperyalizminin İsrail ile birlikte Ortadoğu’yu kendi egemenliği altında yeniden şekillendirme çabalarının bir parçasıdır.
Geçtiğimiz yüzyılın acı deneyimleri, Ortadoğu’da derinleşen bir emperyalist savaşla iç içe geçen ve bölgedeki dört ülkeyi kapsayan Kürt sorununa kapitalist ulus devlet sistemi içerisinde ilerici bir çözüm üretilemeyeceğini kanıtlamıştır.
Türkiye ile 40 yıldır bastırmaya çalıştığı PKK arasında yeniden gündeme gelen müzakereler, esas olarak İsrail’in Gazze’de yürüttüğü soykırım ile tırmanan Ortadoğu’daki savaşın, Suriye’deki paylaşım mücadelesinin ve ABD emperyalizminin bölgeyi yeniden şekillendirme çabalarının bir parçasıdır.
Türk egemen seçkinleri, ABD ve İsrail tarafından Ortadoğu’da savaşın tırmandırılması karşısında ellerini güçlendirmeyi ve saflarını sıklaştırmayı hedeflerken, Irak’ın Kandil Dağı’nda konuşlu PKK önderliğinin Ankara’nın bu girişimine tepkisinin ne olacağı belirsizdi.
ABD-İsrail'in İran'a karşı ve Ortadoğu genelinde savaşı tırmandırmasının sonuçlarından endişe duyan Ankara, PKK ile görüşmeleri yeniden başlatıyor ve hapisteki Abdullah Öcalan'ın serbest bırakılmasını gündeme getiriyor.
ABD-NATO emperyalizminin iki gerici müttefiki olan İsrail ve Türk burjuvazileri arasındaki tehlikeli tırmanış, Gazze’deki ABD-NATO destekli İsrail soykırımının Ortadoğu çapında bir savaşa yol açabileceğine dair bir uyarı olarak görülmelidir.
Türk ve Kürt burjuvazisi, on yıllardır suç ortağı oldukları Ortadoğu’daki emperyalist savaşla iç içe geçmiş olan Kürt sorununa barışçıl ve demokratik bir çözüm getirmekten acizdir.
Brown Üniversitesi Savaşın Bedeli Projesi, Pazartesi günü yayınladığı yıkıcı bir raporda, 2001 yılındaki 11 Eylül saldırılarından bu yana ABD tarafından başlatılan savaşlar sonucunda en az 4,5 milyon insanın öldüğünü tahmin ediyor.
Yirmi yıl önce, 20 Mart 2003’te Amerika Birleşik Devletleri hükümeti, 21. yüzyılın en büyük suçlarından birine imza atarak Irak’a karşı kışkırtılmamış ve yasa dışı bir savaş başlattı.
Milley ve Austin’in arka arkaya gerçekleştirdikleri Ortadoğu gezileri, ABD’nin bölgede yeni bir savaşa girme ihtimalini gündeme getirmenin yanı sıra, Washington’un Ukrayna’da “demokrasi”, “insan hakları” ve “toprak bütünlüğü” için yürütülen bir savaşı destekleme iddialarının ikiyüzlülüğünü de gözler önüne seriyor.
5 Şubat 2023, ABD Dışişleri Bakanı Colin Powell’ın 2003 yılında Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde yaptığı konuşmanın 20. yıldönümü. Powell, dünya çapında bir dinleyici kitlesi önünde, Bush yönetiminin Irak’ı işgal etme yönündeki suç teşkil eden kararını haklı çıkarmak için yalan söyledi.
ABD’nin Irak’ı işgalinin üzerinden neredeyse yirmi yıl geçmişken yaşanan bu anlamsız cinayet, ABD emperyalizminin suçluluğunu ve ikiyüzlülüğünü gözler önüne sermektedir.
Irak, yaygın yolsuzluk, yüzde 40’lık işsizlik ve yüzde 32’lik yoksulluk oranlarına yansıyan korkunç sosyal ve ekonomik koşullar ile su ve elektrik kesintileri nedeniyle çok sayıda protestoya sahne oluyor.
NATO'nun Ukrayna’da Rusya’ya karşı savaşı tırmandırmasının ortasında, Ortadoğu’daki çatışmaların başlıca devletler arasında doğrudan savaşlara dönüşme tehlikesi, uluslararası işçi sınıfı içinde emperyalist savaşa karşı kitlesel bir sosyalist hareket inşa etmenin aciliyetine işaret ediyor.
Emperyalist güçlerin pazar ve maden kaynakları arayışında Afrika ve Asya’da yarattıkları savaş bölgelerinden kaçmaya çalışan binlerce insan hayatını kaybetti.
Sivil Zayiat Dosyaları, kapsamlı savaş suçlarının kanıtıdır. Dosyalar, Obama ve Trump yönetimleri döneminde ABD ordusunun çocuklar da dahil olmak üzere sivilleri kasıtlı olarak öldürdüğünü ortaya koyuyor.
“Teröre Karşı Küresel Savaş”ın başlamasından ve Irak ve Afganistan’daki sömürgecilik tarzı kanlı müdahalelerden yirmi yıl sonra, ABD’nin dünyanın herhangi bir yerinde uyarı yapmadan başlattığı yasa dışı askeri eylemler tamamen normalleştirilmiş durumda.
Bu trajedi, onlarca yıllık yaptırımların, yasa dışı istilaların, işgallerin ve birbirini izleyen ABD yönetimleri tarafından önderlik edilen ve yönetilen mezhepçi bir iç savaşın kasıtlı olarak körüklenmesinin yıkıcı etkisinin son korkunç örneğidir.
Irak’a yönelik harekâtın tamamlandığının ve 13 esirin öldürüldüğünün açıklanmasının ardından İçişleri Bakanlığı, ülke genelinde 718 kişinin “terör operasyonları” kapsamında gözaltına alındığını duyurdu.