Azerbaycan’ın Dağlık Karabağ’da tam kontrol ilan etmesiyle sonuçlanan son hücumu, onlarca yıllık krizi çözmek şöyle dursun, NATO üyesi emperyalist devletlerin ve bölgesel güçlerin derinlemesine dahil olacağı daha büyük bir çatışmaya zemin hazırlamıştır.
NATO’nun Ukrayna’da Rusya ile savaştığı bir dönemde, iki eski Sovyet cumhuriyeti olan Ermenistan ile Azerbaycan arasındaki bu kardeş kavgası, ulusalcı Stalinist bürokrasinin 1991’de Sovyetler Birliği’ni dağıtmasının bir diğer feci sonucudur.
Savaş tehdidi son derece ciddidir. Bölge genelinde milyonlarca işçiyi ve genci yeni bir felakete sürükleyecek böyle bir savaşın patlak vermesini ancak işçi sınıfının sosyalist bir program temelinde seferber edilmesi önleyebilir.
Etnik milliyetçiliğe, onu teşvik eden güçlere ve emperyalizme karşı bölge ve dünya genelindeki işçiler arasında uluslararası ve sosyalist bir savaş karşıtı hareketin inşa edilmesi gerekiyor.
Eski Sovyet cumhuriyetleri Ermenistan ile Azerbaycan arasında tartışmalı Dağlık Karabağ bölgesinin kontrolü üzerine devam eden savaşta ölü sayısı hızla artıyor.
Kafkasya’da Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki kanlı savaşta üç hafta geride kalırken, çatışmanın daha geniş bir bölgesel ve hatta küresel bir savaşı tetiklemesi riski büyüyor.
Azeri ve Ermeni diplomatların Moskova’da uzlaştığı anlaşmanın Cumartesi günü öğle saatlerinde yürürlüğe girmesinden beş dakika sonra, Kafkasya’daki bu iki eski Sovyet cumhuriyeti arasında çatışma çıktı.
Ermenistan-Azerbaycan çatışması, büyük ve nükleer silahlı güçler arasında bir savaş tehlikesini ortaya çıkaran bir başka önemli parlama noktasıdır. Bu tehdide ancak, uluslararası işçi sınıfını emperyalizme ve savaşa karşı sosyalist bir hareket içinde ölçekte birleştirme mücadelesiyle karşılık verilebilir.
Ermenistan ile Azerbaycan arasındaki savaş işçi sınıfı için devasa tehlikeler oluşturmaktadır. Bu savaşı durdurmanın ve çok daha geniş etnik ve askeri çatışmaların önüne geçmenin tek yolu, işçi sınıfının müdahalesinden geçmektedir.
Büyük güçler arasında yıkıcı bir çatışmaya dönüşebilecek başka savaşların ve katliamların önlenmesi, işçilerin –Ermenistan, Azerbaycan ve dünya çapında– savaşa ve kapitalist sisteme karşı sosyalist ve anti-emperyalist bir hareket içinde birleşmesini gerektirmektedir.
Kafkasya’daki savaş, ulus devlet sisteminin iflasına ve Avrasya genelinde ulusal ve etnik çatışmaların doğurduğu geniş çaplı savaş tehlikesinin arttığına dair sert bir uyarıdır.
Kafkasya’da tırmanan katliama karşı ileriye giden tek yol, bölgede ve uluslararası ölçekte bütün uluslardan ve etnik kimliklerden işçi sınıfını savaşa ve milliyetçiliğe karşı sosyalist bir program temelinde birleştirip harekete geçirmektir.
Bu savaş, hem Stalinist bürokrasinin Sovyetler Birliği’ni dağıtan ve kapitalizmi restore eden ulusalcı politikasının hem de 1991’den beri onlarca yıldır bölgede devam eden emperyalist savaşın yıkıcı ürünüdür.
Savaş, kontrolden çıkarak, Rusya ile Türkiye ve diğer NATO ülkeleri arasında, potansiyel olarak nükleer silahları da kapsayacak daha geniş bir çatışmaya dönüşebilir.
Son çatışmalar Azerbaycan ile Ermenistan arasında tırmanmanın hızla kontrolden çıkarak Rusya’yı, Türkiye’yi ve NATO’yu kapsayan büyük bir savaşa yol açabileceğine ilişkin ciddi bir uyarıdır.
Manukyan Grubu’nun önceki komünist bağlılığı, siyasi mücadelesi ve özverileri, hala, devrimci cesaretin ve kararlılığın güçlü bir örneğini oluşturuyor.
Manukyan Grubu, Nazilerin 1941’de Sovyetler Birliği’ni istila etmesiyle ve Fransız işbirlikçi rejimin Musevilere yönelik giderek şiddetlenen ve en sonunda soykırım halini alan baskısı karşısında silaha sarılma kararı aldı.