İmamoğlu’nun gözaltına alınmasına karşı kitlesel protestolarda ileriye giden yol

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı ve Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) olası cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu’nun Çarşamba sabahı terör ve yolsuzluk iddialarıyla gözaltına alınması üzerine patlak veren kitlesel protestolar genişleyerek devam ediyor. Ülke genelinde on binlerce kişi sokaklara dökülerek Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan hükümetinin yargıyı bir silah olarak kullanmasını protesto etti.

Saraçhane'deki İstanbul Büyükşehir Belediye Binası önünde kitleler Ekrem İmamoğlu'nun gözaltına alınmasını protesto ediyor. 2O.03.2025. [Photo: X / @ErcanAkpolat1]

Ana protesto, geniş kitlelerin İstanbul Valiliği’nin protesto yasağına meydan okuduğu İstanbul’daydı. Çarşamba günü CHP’nin herhangi bir protesto çağrısı yapmamasına rağmen kitlesel protestolar patlak vermişti. Gösterilerin yasağı delmesinin ardından CHP yönetimi de belediye binasının bulunduğu Saraçhane’de Çarşamba ve Perşembe akşamları miting düzenledi. CHP bu akşam da 35 ilde miting düzenleyeceğini duyurdu.

Protestolar özellikle üniversite öğrencilerini harekete geçirmiş durumda. İstanbul’da bulunan İstanbul Üniversitesi, Marmara Üniversitesi, Galatasaray Üniversitesi, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, Bahçeşehir Üniversitesi, Yıldız Teknik Üniversitesi ve İstanbul Teknik Üniversitesi öğrencileri gerek kampüslerde gerekse çeşitli merkezlerde yürüyüş yaparak protestolar düzenledi.

İzmir’de Dokuz Eylül Üniversitesi öğrencileri, kampüste başlattıkları eylemi, Buca sokaklarına taşıdı. Perşembe akşam saatlerinde ise öğrenciler Erdoğan’ın Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) İzmir il binası önündeki polis barikatını aşarak protestolarını sürdürdüler.

Loading Tweet ...
Tweet not loading? See it directly on Twitter

Eskişehir’de Anadolu Üniversitesi ile Eskişehir Osmangazi Üniversitesi öğrencileri ve Bursa’da Uludağ Üniversitesi öğrencileri de İmamoğlu’nun gözaltına alınmasını yürüyüşlerle protesto etti. Adana, Amasya, Çorum, Trabzon, Antalya ve başka birçok ilde öğrencilerin yanı sıra emekçilerin de katıldığı protestolar düzenlendi.

Loading Tweet ...
Tweet not loading? See it directly on Twitter

Başkent Ankara’da ise Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) öğrencilerinin protestolarına polisin sert saldırısı çatışmalara yol açtı. ODTÜ öğrencileri kampüste “Hükümet istifa” sloganları eşliğinde basın açıklaması yaptılar. Öğrenciler Adalet Bakanlığı’na yürümek isterken polisin göz yaşartıcı gaz saldırısına uğradılar. Boykot kararı alan ODTÜ eylem komitesi, tüm üniversiteleri boykot eylemine katılmaya çağırdı.

Sosyalist Eşitlik Grubu ve onun gençlik hareketi olan Toplumsal Eşitlik İçin Uluslararası Gençlik ve Öğrenciler (IYSSE), kitlesel protestoları ve boykotları desteklemekte ve bunların genişletilmesi çağrısı yapmaktadır. İşçiler öğrencileri ve demokratik hakları savunmak üzere harekete geçmeli; öğrenciler de fabrikalara ve işyerlerine giderek işçi sınıfına yönelmelidir.

Feci bir hayat pahalılığıyla, giderek kötüleşen yaşam standartlarıyla ve artan sömürüyle karşı karşıya olan geniş işçi kitleleri mücadele etmeye hazırlar ancak hem burjuva muhalefet partileri hem de sendika konfederasyonları tarafından dizginleniyorlar. Son dönemde metal işçilerinin Erdoğan’ın grev yasağına meydan okuması ya da patlak veren çok sayıda fiili grev bunu göstermektedir.

İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı su ve kanalizasyon idaresi işçilerinin (İZSU) kitlesel protestoların işçi sınıfına taşınmasına yönelik çağrısı bu açıdan önemlidir. Cuma günü işçilerin üyesi olduğu KESK’e bağlı Tüm Bel-Sen’in işyeri temsilcisi tarafından okunan basın açıklamasında şu çağrı yapıldı:

Buradan başta iş kolumuzdaki tüm belediyeler olmak üzere iş yerleri ve fabrikalardaki sınıf kardeşlerimize çağrımızdır; Başta üyesi olduğumuz sendikalar ve emek örgütleri olmak üzere, tüm mesleki ve demokratik kitle örgütlerini, işçileri, emekçileri ve halkın tüm kesimlerini güçlü ve ortak bir mücadele için bir araya gelmeye haksız ve hukuksuz uygulamalar ile halk iradesinin gaspına karşı Genel Grev ve Genel Direniş kararı alarak geleceğimizi hep birlikte kazanmaya çağırıyoruz.

Protesto hareketinin net bir siyasi perspektife ve önderliğe ihtiyacı var. Bu, protestoların kendi kontrolünden çıkmasından ve işyerlerine de yayılarak işçi sınıfının kitlesel bir seferberliğine dönüşmesinden korkan CHP tarafından sağlanmayacaktır.

Tam aksine. CHP’nin İmamoğlu’yla beraber 80’den fazla kişinin gözaltına alınmasına verdiği ilk tepki, parti örgütlerinde toplanmak oldu. CHP yönetiminin ana çağrısı, kitleleri Pazar günü yapılması planlanan ve İmamoğlu’nun tek aday olduğu cumhurbaşkanlığı ön seçimine yönlendirmekti.

Ancak ne hükümet baskısı ne de CHP’nin seçim çağrısı ile durdurulamayan kitlesel protestolar, CHP Genel Başkanı Özgür Özel’i Perşembe akşamı Saraçhane’deki protestoculara şu ifadelerle seslenmeye zorladı: “Bundan sonra kimse Cumhuriyet Halk Partisi’nden salonlarda siyaset yapmasını beklemesin, bundan sonra sokaklardayız, meydanlardayız.”

Özel ardından şunları ekliyordu: “Kırıp dökmeden, yakıp yıkmadan ama sinmeden sokaklar bizimdir, meydanlar bizimdir. Bana diyorlar ki ‘Sokak çağrısı mı yapıyorsun?’ Evet! Evet! Evet!… Evde aç oturmayacağız, işsiz, güvencesiz oturmayacağız. Sen bizim seçtiğimizi nezarethanelerde tutarken, biz evlerimizde oturmayacağız.”

Özel ayrıca hükümet tarafından CHP’nin önceki kurultayının usulsüz olduğu iddia edilerek iptal edilmesi ve partinin başına kayyım atanması olasılığına karşı 6 Nisan’da olağanüstü kurultay düzenleyeceklerini duyurdu.

Yaklaşık iki gün sessizliğini koruyan Erdoğan, Perşembe akşamı X’te bir açıklama yayımlayarak protestoları önemsiz göstermeye çalıştı. Erdoğan, bir adil yargılamanın söz konusu olmadığını ve kararın çoktan verildiğini gösterir şekilde şunları belitti: “Dikkat ederseniz CHP’siyle, medyasıyla, diğer yapılarıyla muhalefet tarafı, gerek diploma gerekse yolsuzluk-hırsızlık meselesinde yargının ortaya koyduğu iddialara asla cevap veremiyor. Bunun yerine konuyu siyasi sloganlara hapsederek milleti aldatma kolaycılığına kaçıyorlar.”

Erdoğan, Cuma günü yaptığı başka bir açıklamada açıkça CHP’yi kapatmakla tehdit ederek şunları söyledi: “Ne hazindir ki CHP, mevcut yönetim idaresinde illegal örgütlerle kurduğu asimetrik ilişkileri, gırtlağına kadar battığı yolsuzlukları, darbecilere cesaret veren tavırları, sokak terörünü tahrik eden sorunlu söylemleri sebebiyle meşru zeminde siyaset yapan bir parti olma vasfını hızla yitirmektedir.”

İstanbul’da işe yaramayan “eylem yasağı”, en büyük diğer iki şehre de genişletildi. İzmir ve Ankara Valiliği, 21-25 Mart tarihleri arasında bu kentlerde yapılacak her türlü protesto ve toplantının yasaklandığını duyurdu. İstanbul’daki yasak gibi anayasaya ve temel demokratik haklara aykırı olan bu adımlar, hükümetin ülke genelinde bir olağanüstü hal ilanına ilerlediğine işaret ediyor.

Erdoğan hükümeti protestoları engellemek için internete yasa dışı kısıtlamalar uyguladı ve Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK), İmamoğlu’nun gözaltına alınmasıyla ilgili yayınları nedeniyle NOW TV, Sözcü TV, Halk TV ve TELE1’e gibi televizyon kanallarına para cezası veya program durdurma cezaları verdi.

Hükümet sosyal medyada da bir sıkıyönetim uygulamaya çalışıyor. İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, Cuma sabahı X’te yaptığı açıklamada sosyal medya paylaşımları nedeniyle 326 “şüpheli hesap yöneticisi” tespit edildiği ve bunlardan 54’ünün “yakalandığını” belirtti. Yerlikaya ayrıca Perşembe gece düzenlenen gösterilerde 53 kişinin gözaltına alındığı açıkladı.

Hükümet bir süredir her türlü muhalefeti ve kitlesel protestoyu suç sayma ve şiddetle bastırma yönünde adımlar atıyordu. Bu amaçla 2013 yılında ülke genelinde polis devleti baskısına karşı milyonlarca kişinin katıldığı Gezi Parkı protestolarıyla bağlantılı yeni soruşturmalar açılıyor.

Gazeteci İsmail Saymaz, İmamoğlu ile aynı gün, Gezi Parkı protestolarıyla ilgili olarak hakkında başlatılan soruşturma kapsamında “Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya teşebbüse yardım etmek” iddiasıyla gözaltına alındı. Gazetecilik mesleğini yerine getirdiğini belirten Saymaz’a ev hapsi cezası verildi.

Demokratik hakları savunmak için sokaklara dökülen kitleleri harekete geçiren bir diğer temel etmen, devasa toplumsal eşitsizlik ve gitgide kötüleşen yaşam koşullarıdır. Tam da bu yüzden CHP liderleri konuşmalarında yoksulluğa, işsizliğe ve güvencesizliğe son verme gibi vaatlerde bulunuyorlar. Ne var ki, olası bir CHP iktidarı da Erdoğan’ın temsil ettiği aynı egemen sınıfın çıkarları doğrultusunda ve işçi sınıfına ve gençliğe karşı hareket edecektir.

CHP’nin Erdoğan’ın Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in işçi sınıfına savaş açan programını desteklemesi ve bir nükleer çatışma tehlikesi oluşturan Ukrayna savaşını sürdürmek ve militarizmi finanse etmek için benzer bir programı uygulayan Avrupa Birliği’ne yönelmesi, onun bu mücadelenin yanında değil karşısında olduğunu ortaya koymaktadır.

İşçi ve gençlik kitlelerinin demokratik bir rejim ve toplumsal eşitlik özlemleri, ekonomi üzerindeki diktatörlüğünü siyasi alana yansıtan egemen sınıfın servetine ve iktidarına cepheden bir saldırıyı gerektirmektedir. Bu ancak tüm toplumsal serveti üreten işçi sınıfının iktidarı almak üzere kapitalist düzen partilerinden siyasi bağımsızlığının sağlanması ve sosyalist bir program temelinde seferber edilmesiyle mümkündür. Bu perspektif uğruna mücadeleye ve Sosyalist Eşitlik Partisi’nin inşasına katılın!