Türkiye’nin İsrail’le devam eden ticareti ve petrol sevkiyatı nedeniyle Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı protesto ettiği için Pazartesi günü tutuklanan dokuz kişi dün serbest bırakıldı.
Erdoğan, 29 Kasım’da devlete ait TRT World kanalının bir etkinliğinde konuşurken iki protestocu, “Gemiler Gazze’ye bomba taşıyor” ve “Neden Azerbaycan petrolü [Türkiye’den İsrail’e] gidiyor” diyerek protestoda bulundu. Protestoyu gerçekleştiren iki kişi ile protestoya hazırlandıkları ileri sürülen diğer iki kişi salonda, İsrail’le ticaretin kesilmesi yönünde sloganlar atan 5 kişi ise kongre merkezi önünde gözaltına alındı.
Dokuz protestocu üç günlük gözaltı sürecinin ardından Pazartesi günü tutuklandı. Kadın tutukluların başörtülerinin cezaevi girişinde kesildiği iddia edilirken, başlatılan soruşturma üzerine 3 infaz koruma memurunun görevden uzaklaştırıldığı bildirildi.
Protestocular “Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na muhalefet” ve “Cumhurbaşkanına hakaret” suçlamalarıyla tutuklandılar. Suçlamaya gerekçe olarak protestocuların taşıdığı dövizlerde yazan “Stop Fueling Genocide (Soykırımı Beslemeyi Bırakın)” ibaresi ile “Vicdan Gemisi’ne [Uluslararası Özgürlük Filosu’na bağlı yardım gemisi] neden izin verilmiyor?”, “Siyonistler faaliyetlerini denizlerimizde ve limanlarımızda sürdürüyor”, “Soykırımcılarla iş birliği yapanları TRT World Forum’a davet ediyorlar” sloganları gösterildi.
Herhangi bir hakaret ve şiddet çağrısı içermeyen bu sloganların suç delili olarak gösterilmesi, Türkiye’nin İsrail’in Gazze’deki soykırımına suç ortaklığını dışa vurmaktadır. Dünya Sosyalist Web Sitesi ve Sosyalist Eşitlik Grubu, tutuklamaları kınamakta ve işçi ve gençlik kitlelerini bu anti-demokratik uygulamalara karşı çıkmaya çağırmaktadır.
Daha öncekiler gibi bu tutuklamaların da hiçbir yasal dayanağı bulunmamaktadır ve kişiye dayalı otoriter başkanlık rejiminin yasa tanımazlığını ortaya koymaktadır.
Hükümet daha önce “Filistin İçin Bin Genç” grubu üyelerini Siyonistlerle ilişkiler kesilsin dedikleri için tutuklatmıştı. Yine TRT World’ün Filistin üzerine düzenlediği başka bir panelde Türkiye’nin Azerbaycan’dan İsrail’e petrol tedarikine aracı olmasını protesto eden Filistinli bir üniversite öğrencisi gözaltına alınarak sınır dışı edilme tehdidiyle Geri Gönderme Merkezi’ne gönderilmişti.
Daha önce tutuklanan protestocular da toplumsal muhalefetin etkisi ve hukuki bir dayanağın olmaması nedeniyle serbest bırakılırken, hükümet yargı üzerindeki etkisini muhalefeti bastırmak için kullanmaya devam ediyor.
Türkiye’deki 83 baronun 77’si son tutuklamalar hakkında ortak bir açıklama yaptı. Açıklamada, “Şiddete başvurmaksızın gerçekleştirilen bu barışçıl protesto hakkı, ifade hürriyeti kapsamında değerlendirilmelidir,” denildi.
Açıklama şöyle devam ediyordu: “Demokratik toplumun en önemli dayanaklarından biri ifade hürriyetidir. İfade özgürlüğü, Anayasa ve tarafı olduğumuz uluslararası sözleşmelerle güvence altına alınmıştır. Şiddet araçsallaştırılmadan gerçekleştirilen ifade etkinliklerinin tümü, ulusal ve uluslararası hukukun koruması altındadır.”
Erdoğan ise konuşması sırasında telaşla protestocuları “Siyonist kışkırtıcılar” olarak suçlayarak, sinik bir şekilde şunları söyledi: “Yavrum Siyonistlerin burada dili ağzı olma. Aynen Siyonistlerin dili, ağzı, gözü olmak suretiyle burayı provoke etmeye ne kadar çalışırsanız çalışın netice alamazsınız. Dünyadaki Siyonistler Tayyip Erdoğan’ın nerede durduğunu çok iyi biliyor. Ama siz hâlâ anlayamamışsınız.”
Burjuva muhalefet partileri de konuya aynı derecede siniklikle yaklaşıyor. Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel X hesabından yaptığı açıklamada şunları söyledi: ”Tayyip Erdoğan’ı protesto eden 9 gencin tutuklanması kararı, ülkemiz demokrasisinin içine düştüğü vahim tabloyu kanıtlamaktadır. İfade haklarını kullanan gençler, serbest bırakılmalıdır. Buradan söz veriyorum ki, bir sonraki Cumhurbaşkanımızın yönetiminde protesto hakkını kullanan hiç kimse tutuklanmayacak, ifade özgürlüğünün önündeki bütün engeller kaldırılacaktır.”
CHP’li İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ise şunları söylüyordu: “Filistin’de yaşanan zulme tepkisini gösteren 9 gencimiz maalesef tutuklandı. Cumhurbaşkanı’na İsrail’le yapılan ticaretle ilgili eleştiride bulunan, ses çıkaran gençlerin jet hızıyla tutuklanması vicdanları yaralayan yeni bir hukuk garabetidir. Bu neyin tahammülsüzlüğüdür? Neden korkuyorsunuz? Bu gençler ülkedeki iki yüzlülüğü protesto ediyorlar ve sizden korkmuyorlar. Peki sizin korkunuz nedir?”
CHP’nin kaygısı Filistinlere yönelik soykırım veya temel demokratik haklar değil, Erdoğan hükümetine yönelik toplumsal öfkeyi istismar etmektir. CHP, Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) ve onların yörüngesindeki sahte sol güçler, Gazze soykırımı başladığından beri konu üzerine etkin bir muhalefet yapmaktan ve kitleleri seferber etmekten özellikle kaçındılar. Bu, esas olarak, onların da Erdoğan gibi egemen sınıfının çıkarlarının sözcüleri olmalarından kaynaklanmaktadır.
Erdoğan’ı retorik olarak eleştiren burjuva muhalefet partilerinin, Ankara’nın Gazze’ye yönelik ikiyüzlü politikasını belirleyen emperyalizmle sıkı işbirliğine hiçbir itirazı bulunmamaktadır. Onlar da en az Erdoğan kadar ABD-NATO ve Azerbaycan ile askeri-stratejik bağların korunmasından ve İsrail ile şu ya da bu şekilde dostça ilişkilerin sürdürülmesinden yanadırlar.
Ülke içindeki ABD-NATO üslerinin İsrail’e destek vermeyi sürdürmesinin yanı sıra gerek Azeri petrolünün taşınmasına aracılık edilmesi gerekse de dolaylı yolla ticaretin sürdürülmesi, Türkiye’nin İsrail’in savaş makinesini beslediğini uzun süredir ifşa etmiştir.
Oil Change International tarafından yapılan bir , soykırımla ilgili Cenevre Sözleşmeleri’ni imzalayanların da dahil olduğu birçok ülkenin, Bakü-Tiflis-Ceyhan Boru Hattı’nı kullanarak İsrail’e petrol tedarik ettiğini ve Filistin halkına karşı işlenen suçlara bulaştığını gösteriyor.
Azerbaycan, Kazakistan ve Türkmenistan’dan gelen ham petrol, ortakları arasında BP’nin de bulunduğu Bakü-Tiflis-Ceyhan Boru Hattı üzerinden teslim ediliyor. Ham petrol, İsrail’e teslim edilmek üzere Türkiye’nin Ceyhan limanındaki tankerlere yükleniyor.
Söz konusu boru hattının Türkiye’deki bölümünü devlete ait BOTAŞ International AŞ işletmekte ve Ankara boru hattından geçen petrolün varili başına bir dolar 27 cent kazanç elde etmektedir. Türkiye ayrıca boru hattının son durağı olduğu için hacim bazında İsrail’e yapılan sevkiyatların yüzde 26’sını karşılayarak ilk sırada yer alıyor.
Türkiye, İsrail’le resmen kestiğini iddia ettiği ticareti Filistin üzerinden sürdürüyor. Türkiye İhracatçılar Meclisi’nin (TİM) Kasım 2024 verilerine göre İsrail’e ihracat sıfıra inmişken Filistin’e ihracat Kasım ayında önceki yıla göre yüzde 560 artmış ve 7 milyon 329 bin USD’den 48 milyon 354 bin dolara yükselmiş durumda. 2024 yılının ilk 11 ayı için de benzer bir artış söz konusu.
2023 yılında aynı dönemde Filistin’e ihracat 110 milyon USD iken 2024’te yüzde 544’lük artışla 710 milyon USD civarında olmuştur. Sektörel olarak bakıldığında ise en yüksek kalem çelik olarak gözükmektedir. Kasım ayında soykırım ve yıkımın ortasındaki Filistin’e çelik ihracatı yüzde 19.094 artışla 63 bin dolardan 12 milyon 230 bin dolara çıkmıştır.