ABD-NATO’nun Rusya’ya karşı Ukrayna üzerinden yürüttüğü savaşın emperyalist karakteri giderek daha açık bir şekilde ortaya çıkıyor. ABD ve Avrupalı müttefikleri tarafından sağlanan askeri teçhizatla tepeden tırnağa silahlanmış olan Ukrayna hükümeti, savaşın ilk altı haftasında ilk taktik başarıları elde etti. ABD ve NATO güçleri şimdi, Rusya’yı askeri olarak yenmek, büyük bir siyasi kriz başlatmak ve Moskova’da rejim değişikliği gerçekleştirmek amacıyla hücuma geçiyor.
New York Times (NYT) Cumartesi günü şöyle yazdı: “Slovakya’nın Ukrayna’ya Sovyet döneminden kalma bir S-300 hava savunma birimi sağlama kararı, ABD’nin desteğiyle yapılan bu hamle, savaşta yeni bir aşamayı temsil ediyor.” “Savunma birimi” aslında Rus uçaklarını düşürmek için kullanılacak bir karadan havaya füze sistemdir.
Birleşik Krallık da Cuma günü Başbakan Boris Johnson tarafından taahhüt edilen 130 milyon dolarlık ilave silahlara ek olarak, Ukrayna’ya 120 zırhlı araçla birlikte bir gemisavar füze sistemi göndermeyi taahhüt etti. Gemisavar silahları, Ukrayna ordusunun ülkenin Karadeniz kıyısındaki Rus savaş gemilerini doğrudan hedef almasına olanak verecek. Duyuru, Johnson’ın Ukrayna hükümetine sınırsız destek sözü vermek için Cumartesi günü Kiev’e habersiz bir gezi yapmasıyla geldi.
Ukrayna’nın daha fazla silahlanması, Rus topraklarına doğrudan saldırıları mümkün kılacaktır. NYT bu konuda şunları yazdı: “Biden yönetimi şimdiye kadar Ukrayna’nın Rusya’nın içlerine saldırmasına olanak verecek silahlar sağlamaya istekli değildi, oysa bazı uzmanlar Rus askeri hava limanlarına zarar vermenin Ukrayna’nın yeni bir saldırıya dayanma şansını artıracağını söylüyor.”
Gazete, Rusya’ya karşı daha saldırgan adımlar atılması için baskı yapan başlıca ABD yetkililerinden biri olan emekli Yarbay Alexander Vindman’ın “daha derinlerdeki hedefleri vurma yeteneğinin” -yani Rusya içindeki hedefleri vurma yeteneğinin- üstesinden gelinmesi gereken “kritik bir eksiklik” olduğunu söylediğini aktardı.
Ukrayna’daki savaş, NATO’nun Doğu Avrupa’ya amansız genişlemesi, Ukrayna’nın bir NATO cephaneliğine dönüştürülmesi ve Rusya’ya yönelik saldırılara zemin hazırlaması ve Rusya’nın güvenlik garantisi taleplerinin müzakere edilmesinin reddededilmesi yoluyla emperyalist güçler tarafından kışkırtıldı.
ABD ve NATO savaşın devam etmesini istiyor. Biden’ın Varşova konuşmasında dile getirdiği gibi amaç, Rusya’da rejim değişikliğidir. Rus ordusunun uğradığı ilk başarısızlıklar, Biden yönetimini şuna inandırmıştır: NATO, Putin rejimini ölümcül bir şekilde istikrarsızlaştıracak ve onun yerine oligarşi içindeki NATO yanlısı güçler tarafından önderlik edilen bir darbe rejiminin gelmesine yol açacak büyük bir askeri yenilgiye uğratabilir.
Bu olursa, siyasi sonuç, Rusya’nın ABD vesayeti altına alınması, topraklarının parçalanmasının önünün açılması ve devasa coğrafi alanının ABD ve diğer NATO güçlerinin sınırsız kontrol ve sömürüsüne açılması olacaktır.
NATO’nun artan stratejik hedefleri, NATO kuvvetleri ile Rusya arasında örtülü olmayan bir askeri çatışma olasılığını büyük ölçüde artırıyor. Tırmanma sürecinin kendine has bir mantığı vardır. Vekil savaşını topyekûn bir çatışmaya, hatta bir nükleer savaşa dönüştürecek sayısız senaryoyu tasavvur etmek zor değil.
Örneğin, Ukrayna, Rus birlikleri arasında ağır kayıplar vermek için NATO tarafından sağlanan gelişmiş askeri teçhizatı kullanırsa ve hatta Rus topraklarına füze saldırıları düzenlerse, Rusya’nın bu ölümcül silahların nakliyesini sağlayan veya kolaylaştıran NATO ülkelerini hedef alarak misilleme yapması kuvvetle muhtemeldir.
Biden yönetiminin nükleer savaş riski almaya istekli olması, muazzam düzeyde canice bir pervasızlıktan başka bir şey değildir. Ancak kontrol edilemeyen ekonomik ve siyasi zorunlulukların yön verdiği bir pervasızlıktır bu. Kapitalist sınıf, bir kez daha -Lev Troçki’nin 1938’de II. Dünya Savaşı arifesinde kullandığı bir tabirle- gözleri kapalı felakete doğru kızakla kayıyor.
Felakete doğru giden bu hareketin altında, temel tarihsel süreçlerin ve günümüz sosyoekonomik krizlerinin kesişimi yatmaktadır. Dünya ekonomisindeki hâkim konumunu sürdürmeye kararlı olan ve bunun için her şeyi göze alan ABD, Rusya’yı bölgesel ve jeopolitik bir engel olarak ortadan kaldırmayı Çin ile kaçınılmaz hesaplaşmaya hazırlık olarak görmektedir. Amerikan emperyalizminin hayalindeki dünyanın yeni bölüşümünde, Avrasya kara kütlesinin geniş kaynakları onun kontrolü altında olmalıdır.
Bu yarı gözü dönmüş dünya hâkimiyeti hırsına ulaşma dürtüsü, Amerika Birleşik Devletleri’nin aşırı iç kriziyle hızlandırılmıştır. Amerikan egemen sınıfı, hiçbir akılcı çözümü olmayan toplumsal, ekonomik ve siyasi çelişkiler eliyle parçalanmış bir toplumu bir arada tutacak demir mengeneyi savaşın sağlayacağına kendini inandırmıştır.
Rusya’ya gelince, savaş başlatma şeklindeki felaket getiren kararı ve böylece ABD-NATO tarafından kurulan tuzağa düşmesi, kökleri 30 yıl önce Stalinistlerin Sovyetler Birliği’ni dağıtmasına kadar uzanan bir yanlış hesaptı. SSCB’nin dağıtılması, Rusya’daki işçi kitlelerini, açgözlülüğü ancak stratejik basiretsizliği ve siyasi iflasıyla boy ölçüşebilecek olan yozlaşmış bir oligarşinin insafına bıraktı.
Putin, NATO’ya, Kremlin’in Batı’nın aşırı müdahalesi olmaksızın oligarşik yönetimin faydalarından yararlanmasına izin verecek güvenlik garantileri sağlaması için baskı yapabileceğine inanarak kendini kandırdı. Marksizmin ve 1917 Ekim Devrimi’nin yeminli düşmanı olan Putin, böylece emperyalist dünya sisteminin itici güçlerini tam olarak kavrayamadığını gösterdi.
Savaşı başlatan Putin rejimi, gitgide varoluşsal bir çatışmanın içine çekildiğini fark ediyor.
Dünya Sosyalist Web Sitesi, Rusya’nın Ukrayna’yı istilasına karşı çıktı. Bunun nedeni; Rusya’nın emperyalist kuşatmayla karşı karşıya olduğu gerçeğini ve yeni sömürgeci zincirlere vurulma olasılığını inkâr etmemiz değil, emperyalizme Rus oligarşisinin gerici askeri maceracılık ve ulusal şovenizm yöntemleriyle karşı çıkılamayacak olmasıdır.
Rus ve uluslararası işçi sınıfı ancak sınıf mücadelesini tırmandırarak savaşı durdurabilir ve emperyalizmi yenilgiye uğratabilir. Amaç; iktidarı ele geçirmek, kapitalist seçkinleri mülksüzleştirmek, ulus devlet sistemini ortadan kaldırmak ve bir dünya sosyalist federasyonu yaratmak olmalıdır.
Artık sadece üç hafta kalan 2022 1 Mayıs’ı, bu yıl, dünya sosyalist devrimi perspektifi ve programı temelinde emperyalist saldırganlığa ve savaşa karşı uluslararası bir mücadele çağrısına adanmalıdır.
ABD’deki ve NATO ülkelerindeki işçiler bu vekil savaşını kınamalı, NATO’nun çatışmayı kışkırtmasının ve Ukraynalı temsilcilerine silah sevkiyatının derhal durdurulmasını talep etmelidir.
Rus işçi sınıfı, Kremlin’in istilasını kesin bir şekilde reddetmelidir. NATO emperyalizmiyle mücadele, Ekim Devrimi’ne can veren sosyalist enternasyonalizmin Leninist-Troçkist ilkelerinin Rusya içinde ve eski SSCB genelinde yeniden canlandırılmasına bağlıdır.
Dünya kapitalizminin krizi, emperyalist savaşa karşı bir uluslararası işçi sınıfı hareketi için gerekli tüm nesnel koşulları üretmiştir. Egemen sınıfın iki yıldır COVID-19 pandemisine verdiği yanıtın yol açtığı toplu ölümleri ve toplumsal altüst oluşu, şimdi savaşın hayat pahalılığındaki hızlı artıştaki doğrudan etkisi takip ediyor.
Ukrayna ve Rusya’dan gıda ve gübre ihracatının kesilmesi, Ortadoğu, Afrika ve Asya’da şimdiden feci koşullar yaratıyor. Bu durum, işçilerin kırk yıldır görülmemiş enflasyon oranlarıyla karşı karşıya kaldığı Avrupa ve Amerika Birleşik Devletleri’nde büyüyen grev hareketini körüklüyor.
Ancak bu muhalefetin sosyalizm uğruna bilinçli bir siyasi hareket olarak geliştirilmesi gerekiyor. Bu, Dördüncü Enternasyonal’in Uluslararası Komitesi’nin ve ona bağlı Sosyalist Eşitlik Partilerinin her ülkede inşa edilmesi demektir.
Dördüncü Enternasyonal’in Uluslararası Komitesi, Uluslararası Çevrimiçi 1 Mayıs Toplantısı’nı bu perspektif temelinde düzenliyor. Dünyanın dört bir yanındaki tüm okurlarımızı ve bütün işçileri bu toplantıya kaydolmaya ve katılmaya, sosyalizm mücadelesine omuz vererek emperyalizme ve savaşa karşı dünya çapında bir hareket inşa etmeye çağırıyoruz.