İlk ve orta öğretim kurumlarında 18 milyon dolayında öğrencinin ve bir milyondan fazla öğretmenin bulunduğu Türkiye’de, 21 Eylül Pazartesi günü itibarıyla okul öncesi eğitimdeki çocuklar ve ilkokul birinci sınıf öğrencileri haftada bir gün yüz yüze eğitime başlarken, önümüzdeki haftalarda tüm sınıfların açılması planlanıyor. Dördüncü Enternasyonal’in Uluslararası Komitesi (DEUK) ile siyasi dayanışma içinde bulunan Sosyalist Eşitlik Grubu (SEG), öğretmenleri, velileri, gençleri ve işçileri okulların açılmasına karşı çıkmaya çağırır.
Koronavirüs pandemisindeki şiddetlenmeye rağmen, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan hükümeti, sözde muhalefet partilerinin ve sendikaların desteğiyle, yüz yüze eğitimi sürdürüyor. Bu öldürücü politikayı ancak bütün işçilerin ve gençlerin bağımsız olarak harekete geçmesi durdurabilir.
Koronavirüs pandemisinin genişleyerek devam ettiği koşullarda okulların açılmaya çalışılması, milyonlarca çocuğun, eğitim emekçisinin, velilerin, evdeki büyüklerin ve mahalle sakinlerinin sağlığını ve hayatını tehlikeye atmaktadır.
Okulların tamamen açılması halinde, milyonlarca çocuk ve öğretmen, aşırı kalabalık sınıflarda, sağlıksız tuvaletlerde ve toplu taşıma araçlarında enfeksiyon riskine maruz kalacak. Resmi vaka sayısı her gün 1.500’ün üzerinde ve ölü sayısı 60’ın üzerine çıkmış durumda (Avrupa’daki en yüksek ölüm sayıları arasında). Okulların açılmasına birkaç gün kala, bizzat Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, “İlk döneme kıyasla, sağlık çalışanlarımızın yükü dört beş kat artmış durumda,” diye itiraf etti. “İlk dönem”de, yani Mart ayında okulların tamamen kapatılmış olduğu gerçeği, bugün okulların yeniden açılmasının apaçık bir suç olduğunu kanıtlamaktadır.
Hükümetin pandemi karşısındaki stratejisinin “sürü bağışıklığı” olduğu, yine bizzat Sağlık Bakanı Koca’nın şu sözleriyle itiraf edilmiştir: “Önümüzdeki dönemde üzerinde asıl durulması gereken şu olmalıdır: Başkasına bulaştırmadığı sürece, semptomu olmayan, sadece taşıyıcı olan kişi sayısının önemi yok.”
Oysa bilimsel çalışmalar, çocukların virüsü bulaştırabildiğini ve yetişkinlere kıyasla solunum yollarında viral yükün yüz katını tutabildiklerini saptamıştır. ABD ve Brezilya’da okulların açılması şimdiden binlerce yeni vakaya, birçok öğretmen ölümüne ve birçok bölgede okulların kapatılmasına yol açtı. Türkiye’de, Ağustos ayında öğretmenlerin sadece bir haftalık “seminer” döneminde yüzlerce okulda vaka tespit edildiği bildirilmişti.
Önümüzdeki günler ve haftalarda milyonlarca öğrencinin daha sınıflara dönmesi planlanırken, bir felakete davetiye çıkarılıyor. Yapılan bir ankete göre, öğretmenlerin yüzde 93’ü, sınıflarda öğrenciler arası gerekli sosyal mesafenin korunmasının mümkün olmadığını belirtiyor. Bu olgulara ve bilim insanları ile halk sağlığı uzmanlarının uyarılarına rağmen, siyaset kurumu okulların açılmasını destekliyor. Bu koşullarda, tüm kariyerlerini okul kaynaklarını kesip eğitimi özelleştirerek geçirmiş olan şirket politikacıları, birdenbire çocukların akademik, toplumsal ve duygusal ihtiyaçları ile ilgilenmeye başlamış değiller.
Aksine, onların bir tek amacı bulunuyor: ebeveynlerini şirket ve finans seçkinleri için kâr yaratmak üzere işe gönderebilmek için çocukları evlerinden çıkarmak. Öğretmenlerin, velilerin ve hatta çocukların ölmesi, işçileri işe dönmeye zorlamak ve zenginlerin kârlarını güvence altına almak için kabul edilebilir sayılıyor. Pandeminin başından beri şirketlere ve bankalara verilen yüz milyarlarca lira, artık bedeli ne olursa olsun halktan karşılanacak.
Okulların geri açılmasına karşı şimdiden uluslararası bir direniş ortaya çıkıyor. ABD’de, Brezilya’da, Britanya’da ve başka ülkelerde yüz binlerce öğretmen, öğrenci ve veli, okulların açılmasına karşı çıkan sosyal medya gruplarına katıldılar. ABD’de, Britanya’da ve Almanya’da fabrikalarda, okullarda ve üniversitelerde, şirketlerin ve devletin suç ortağı olan sendikalardan bağımsız iş güvenliği taban komiteleri kuruluyor.
Yukarıda değinilen aynı ankete göre, öğretmenlerin yüzde 96,4’ü, “pandemi sürerken eğitim öğretimin başlatılması halinde, kendisi ve ailesinin sağlığının tehdit altında olacağını” düşünüyordu. Başka bir ankete göre de velilerin yüzde 64’ü okulların açılmasını güvenli bulmadığını belirtmişti.
Sosyalist Eşitlik Grubu, bu muhalefeti ileriye taşımayı, okulların tehlikeli koşullarda açılmasına ve bu öldürücü politikaya yön veren egemen sınıf çıkarlarına karşı eğitim emekçilerini, öğrencilerle, velilerle ve tüm işçi sınıfıyla birleştirmeyi amaçlıyor.
Öğretmenlerin, öğrencilerin ve işçilerin her şeyden önce, politikacılar ve şirket medyası tarafından yayılan yanlış bilgilere ve yalanlara karşı koymak için bilimsel gerçeklere ihtiyacı var.
Okulları geri açma kampanyası, üç temel yalana dayanmaktadır.
1. Yalan: Çocuklar hastalık riskine daha az açıklar ve COVID-19’dan dolayı ciddi semptomlar geliştirmiyorlar
ABD’de 9 Temmuz ile 6 Ağustos arasında çocuklar içinde yaklaşık 180 bin COVID-19 vakası tespit edildiği bildirilmişti. Bu, sadece dört hafta içinde, çocuklar arasındaki toplam vaka sayısında yüzde 90’lık bir artış anlamına geliyordu. Almanya’daki Robert Koch Enstitüsü’nün resmi rakamlarına göre, okulların açılmasından sonra çocuklar ve gençler arasındaki vaka sayısı hızla arttı. 6 Eylül itibarıyla, kreşlerden, okullardan ve evlerden yetkililere, çocuklar ve gençler arasında görülen 6.756 vaka bildirildi.
Uluslararası rakamlara göre, hastaneye yatırılan çocukların üçte biri yoğun bakım ünitesine ihtiyaç duyuyor ki bu yetişkinlerinki kadar yüksek bir orandır. Bu çocukların da yüzde 6’sı solunum cihazına ihtiyaç duyuyor.
2. Yalan: Çocuklar nadiren COVID-19 bulaştırıyor
ABD’de, İtalya’da ve Güney Kore’de büyük örneklem büyüklükleri ile yürütülen yakın tarihli, kapsamlı çalışmaların her biri, çocukların COVID-19’u yetişkinlerden daha kolay bulaştırdıkları sonucuna varmıştır. Chicago’da yapılan çalışmalardan biri, virüs bulaşmış bebeklerin ve küçük çocukların boğazlarında ve solunum yollarında yetişkinlere göre 100 kat daha fazla viral yük taşıyabildiğini buldu. Ölümcül hastalığın İsrail’de yayılması, büyük ölçüde okulların geri açılmasına bağlanıyor.
3. Yalan: Okullar “güvenli bir şekilde” geri açılabilir
Florida Üniversitesi’nin yakın tarihli bir araştırması şunu teyit etmiştir: havada asılı biçimdeki çok küçük COVID-19 partikülleri havadan yayılabilir ve sosyal mesafe için önerilen altı adımın çok ötesinde, 16 adım veya daha fazla yol alabilir. Üstelik bu aerosoller, yetersiz havalandırılan yerlerde saatlerce havada asılı kalabiliyor.
Sonuç olarak, her okul servisi ve sınıf, ısı görüntüleme, maske ve sosyal mesafe önlemleriyle bile tehlikeli bir şekilde kapalı bir ortam haline gelecektir.
Bu koşullar altında, okullar, kaçınılmaz olarak, pandeminin üreme alanlarına dönüşecektir. Ancak hükümet ve sözde muhalefet, bu politikanın neden olacağı binlerce ölümle ilgilenmiyor. Onların tek ilgilendiği şey, bedeli ne olursa olsun, bankaların ve şirketlerin kârlarıdır.
Bu yüzden, acil önlemler alınması işçilere bağlıdır. Sosyalist Eşitlik Grubu, yaklaşan büyük mücadelelere hazırlanmak için, sendikalardan bağımsız iş güvenliği taban komiteleri kurulması çağrısı yapar. Bu komiteler, okulların açılmasını durdurmak ve hayatları kurtarmak için bütün işçileri –eğitim emekçileri, okul servisi şoförleri, temizlik işçileri, bakım ve diğer destek görevlileri ile imalat, sağlık, lojistik, market ve yiyecek üretimi, perakende ve restoran işçileri– birleştirmek için mücadele etmelidir.
Bu mücadelede, aşağıdaki talepleri savunuyor ve bütün işçileri bu talepler için mücadele etmeye çağırıyoruz:
- Tüm devlet okulları ve özel okullar derhal kapatılsın! Bu, pazarlık edilemez. Şiddetle devam eden bir pandemi sırasında okulları “güvenli bir şekilde” açmak mümkün değildir. Can kaybı ve hastalığı öğretmenlerine, ebeveynlerine ve büyükanne ve büyükbabalarına bulaştıran çocukların uğrayacağı kalıcı fiziksel ve duygusal yıkım, çevrimiçi öğretimin neden olduğu her türlü aksamayı gölgede bırakır.
- Öğretmenlere, okullara ve çevrimiçi eğitime kaynak! Güvenli koşullar sağlamak için yeni eğitim tesisleri açılmalı ve öğretmen alımı yapılmalıdır. Bu önlemler alınana kadar, nitelikli uzaktan eğitime erişimi güvenceye almak için bütün öğretmenlere ve öğrencilere ücretsiz bir şekilde iyi bilgisayarlar ve yüksek hızlı internet sağlanmalıdır. Aileler, pandemi sırasında geniş kapsamlı maddi ve sosyal desteğe ihtiyaç duymaktadır.
- Çocuklarla evde kalan tüm anne-babalara ve bakıcılara tam gelir desteği! Zenginlere aktarılan para, evde çocuklarıyla birlikte kalmaları gerektiği için çalışamayanlara tam gelir sağlamak üzere kullanılmalıdır. Aynı zamanda, yüz binlerce işçiye ayda 1.170 liralık ücretsiz izin dayatması son bulmalı ve tüm işsizlere tam işsizlik ödeneği sağlanmalıdır.
- Evde kalmayı seçen eğitim emekçilerinde gelir kaybı olmamalıdır! Tehlikeli koşullarda çalışmayı reddeden öğretmenlere ve eğitim emekçilerine, pandemi süresince tam gelir ve sosyal haklar sağlanmalı, herhangi bir ceza verilmemelidir.
- Konuşma özgürlüğü ve ifşaatçıların korunması için! Okullarda, fabrikalarda, depolarda, hastanelerde veya ofislerde, tehlikeli çalışma koşulları aleyhine konuşan herkes, işverenlerin veya devlet yetkililerinin işten çıkarma gibi saldırılarına karşı savunulmalıdır. İşten çıkarılan bütün işçiler, aradaki farklar da ödenerek işe geri alınmalıdır.
- Öğrenciler ve öğretmenler için düzenli ve kapsamlı test! Kreşlerde ve okullarda çocuklara, gençlere ve çalışanlara düzenli test yapılması, güvenlik açısından merkezi önem taşımaktadır. Aynı durum, bir riskin ortaya çıktığı bütün fabrikalar ve işyerleri için geçerlidir. Acil karantina önlemleri ancak bu yolla alınabilir ve virüsün yayılması sınırlandırılabilir.
- Gerekli olmayan bütün üretimi durdurun! Pandemi kontrol altına alınana kadar, yalnızca gıda üretimi, tıbbi tedavi ve lojistik gibi hayati sektörler açık kalmalıdır. Bu sektörlerde çalışan işçilere, hastalığı engellemek için en ileri iş güvenliği önlemleri sağlanmalıdır. Gerekli olmayan sektörlerde çalışan veya işten çıkarılmış bütün işçilere, tam işsizlik ödeneği ve sağlık hizmetlerine ücretsiz erişim hakkı sağlanmalıdır.
Halk sağlığı tehdidi son bulana kadar, güvenilir bilim insanları ve halk sağlığı uzmanları ile birlikte çalışan iş güvenliği-taban komiteleri, çocukların, öğretmenlerin ve okul çalışanlarının güvenliğini garanti edebilene dek, okullar kapalı kalmalıdır. Açılma, ancak kapsamlı bir test programı ve temas takibi, pozitiflik oranlarının ülke genelinde yüzde 0,1’in altında olduğunu gösterdikten sonra olabilir. Bu koşullar altında herhangi bir okul yeniden açılmadan önce, tüm havalandırma sistemleri modernize edilmeli, temizlik ve bakım işçileri istihdam edilmeli ve sınıf büyüklükleri kalıcı olarak en fazla 15 öğrenciye indirilmelidir.
Pandeminin yarattığı eşi görülmemiş felaket, sadece tıbbi bir sorun değil, özünde toplumsal ve siyasi bir sorundur. Virüsü kontrol altına almak ve tüm işçi sınıfının güvenliğini sağlamak için gerekli teknoloji ve tıbbi uzmanlık mevcuttur; ancak kapitalizm altında her şey, şirket-finans seçkinlerinin kâr çıkarlarına tabi kılınmıştır.
Egemen sınıfın çıkarları doğrultusundaki bu acımasız politika, özünde, meclisteki bütün partiler tarafından desteklenmektedir. Okulların bu koşullar altında güvenli bir şekilde açılamayacağını itiraf eden burjuva muhalefet partileri, toplumdaki yaygın muhalefeti kontrol altında tutmak için göstermelik açıklamalardan başka hiçbir şey yapmamaktadır.
Dahası, yalnızca hükümet yanlısı sendikalar değil ama Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) ve Halkların Demokratik Partisi (HDP) yanlısı sendikalar da okulların açılmasını desteklemektedir. Öğretmenler arasında yapılan ve yukarıda değinilen anketi gerçekleştiren Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim-Sen), “Eğitim-Sen bir an önce yüz yüze eğitimin başlaması gerektiğini düşünmektedir” açıklaması yaparak hükümetin politikasına desteğini açıklamıştır. Bu durum, hükümet, sözde muhalefet partileri ve sendikalar arasında işçilere ve ailelerine karşı gerici işbirliğinin sadece bir başka örneğidir.
Dolayısıyla, işçilerin, hem düzen partilerinden hem de sendikalardan tamamen bağımsız iş güvenliği taban komiteleri kurmaları gerekmektedir. Bu komiteler, Türkiye ve uluslararası işçi sınıfına yönelmeli ve eğitim emekçilerinin, Türkiye’de ve dünya genelinde aynı ölümcül koşullara maruz bırakılan –sağlık, otomotiv, lojistik, gıda ve diğer sektörlerdeki– bütün işçilerle birleştirilmesi için mücadele etmeliler.
Taleplerimiz, şirketlerin ve politikacıların karşılanabilir olduğunu iddia ettiklerine değil; çocukların, eğitim emekçilerinin ve tüm işçi sınıfının hayatlarını ve refahını korumak için neyin gerekli olduğuna dayanmaktadır. Amacımız, okulların tehlikeli bir şekilde geri açılmasına karşı ve kamusal eğitimi savunmak için işçi sınıfını bağımsız bir güç olarak seferber etmektir.
Bu girişimi destekleyen bütün eğitim emekçileri, okul çalışanları, veliler ve öğrenciler, bir taban komitesi kurmak için bugün bizimle iletişime geçmelidir. Semtinizdeki veya şehrinizdeki önemli gelişmeleri bize bildirin, biz de bunları küresel bir okur kitlesiyle yaygın biçimde paylaşalım.