Trump, Kuzey ve Güney Amerika üzerinde hakimiyet kurarken kullanılmak üzere Avrupa sahasındaki askeri kaynakların yeniden konuşlandırılmasını ve nihayetinde ABD askeri saldırganlığının ana hedefine odaklanılmasını istiyor: Çin.
Federal seçimler Almanya ve Avrupa’nın savaş sonrası tarihinde belirleyici bir dönüm noktasına işaret ediyor. Üçüncü Reich'ın 80 yıl önce yıkılmasından bu yana ilk kez, Nazilerle doğrudan ideolojik bağı olan bir partinin hükümete girme ihtimali var.
Geçtiğimiz dört haftada yaşananlar, Trump'ın iktidara dönüşünün, siyasi üstyapının Amerikan toplumunun oligarşik karakterine uygun olarak şiddetli bir şekilde yeniden düzenlenmesini temsil ettiğini doğrulamıştır.
ABD ve Rusya dışişleri bakanları bugün Suudi Arabistan’da bir araya gelerek Ukrayna’daki savaşı ve ikili ilişkilerin yeniden tesis edilmesini görüşecekler. Bu görüşmelerin “barış”ı sağlamakla hiçbir ilgisi bulunmuyor.
Münih’te açıkça görülebilen ticaret savaşı ve yeniden silahlanma sarmalı, İkinci Dünya Savaşı’nın arifesini anımsatmaktadır. Bu ölümcül sarmalı ancak işçi sınıfı durdurabilir.
Trump, ABD’nin Gazze’ye “sahip olacağını” beyan ederek, milyonlarca insanın emperyalist tahakküm sunağında kurban edileceği yeni bir sömürgeci barbarlık ve vahşet dönemini ilan etmiştir.
Trump, COVID-19 pandemisinin onuncu dalgası hastaneleri bir kez daha vururken Beyaz Saray'a dönüyor ve halk sağlığından kalan ne varsa yıkıma hazırlanıyor.
Alman parlamentosunun savaş sonrası 75 yıllık tarihinde ilk kez, parlamentodaki başlıca gruplardan biri otoriter ve ırkçı bir yasa tasarısının geçmesine yardımcı olmak üzere faşistlerle güçlerini birleştirdi.
Trump’ın Filistin halkını anavatanlarından “temizleme” önerisi, en yüksek tarihsel ifadesi Nazi rejimi olan emperyalist barbarlığın normalleştirilmesinde bir kilometre taşıdır.
Trump kendisini, panelde ona yalakalık yapan, pohpohlayan ve öven banka ve enerji yöneticilerinin üzerinde konumlandırdı. Ancak her diktatör gibi o da sadece kendisi için değil, bir sosyal sınıf adına konuşuyor.
Trump'ın göreve geldiği 20 Ocak 2025’in asıl önemi, Amerikan tarihinde emsali görülmemiş büyüklük ve yoğunlukta, önlenemez bir sınıf çatışması dönemini başlatmış olmasıdır.
Donald Trump'ın ikinci dönemi, Amerika'daki kapitalist demokrasinin geri dönüşsüz çöküşüne işaret etmektedir. Sadece işçi sınıfının sosyalist hareketi bir alternatif sağlayabilir.
London School of Hygiene & Tropical Medicine araştırmacılarının bulguları, İsrail ordusunun ABD ve diğer emperyalist güçlerin desteğiyle Gazze halkına yönelik sistematik katliamının bir soykırım olduğu gerçeğini teyit ediyor.
Los Angeles'ta kontrolden çıkan yangınlar, uluslararası işçi sınıfı tarafından toplumun sosyalist dönüşümünün yalnızca mümkün değil, aynı zamanda acilen gerekli olduğunun altını çiziyor.
Demokratların Trump’a karşı çıkmayı reddetmesi, kapitalist egemen seçkinlerin iki ana siyasi aracından biri olan bu partinin temel sınıf karakterini ifade etmektedir. Onların en büyük korkusu Trump değil, bağımsız, siyasi olarak radikalleşmiş bir işçi sınıfının ortaya çıkmasıdır.
Birbiriyle bağlantılı bu krizlerin temelinde, tüm toplumu kâra ve kişisel servet birikimine tabi kılan bir oligarşi bulunmaktadır. Oligarşiye karşı mücadele, doğası gereği, devrimci bir görevdir.
Haber, İsrail’in Gazze’ye yönelik savaşını bir imha savaşı olarak yürüttüğünü, sivil halkın hava bombardımanı yoluyla öldürülmesinin İsrail işgaline karşı silahlananların katledilmesiyle eşdeğer bir hedef olduğunu açıkça ortaya koymaktadır.
Hükümetin, büyük şirketlerin ve bankaların kârlarını ve servetlerini arttırmak ve askeri harcamalara daha fazla kaynak ayırmak için işçilerin sosyal koşullarına yönelik bu saldırısı, tüm dünyadaki egemen sınıfların "dışarıda savaş, içeride sınıf savaşı" gündeminin ayrılmaz bir parçasıdır.