Sosyalist Eşitlik Partisi’nin (ABD), 5 Nisan’da ABD genelinde Trump yönetimine karşı düzenlenen kitlesel protestolarda dağıtılan bildirisi.
Amerika Birleşik Devletleri genelinde yüz binlerce kişi Cumartesi günü Trump yönetimine karşı gösterilere katılıyor. Ülkenin dört bir yanındaki şehirlerde protestolar düzenleniyor. Bu protestolar, işçiler ve gençler arasındaki daha geniş bir meydan okuma ve öfke havasının bir parçasıdır.
Milyonlarca insan göçmenlere yönelik baskıdan, ifade özgürlüğüne yönelik saldırılardan ve Gazze’deki soykırım savaşından dehşete düşmüş durumda ve bunlara karşı mücadele etmek istiyor. Ancak direnme kararlılığına, neler olup bittiğinin, bunların kökenlerinin ve bunları durdurmak için neler yapılması gerektiğinin net bir şekilde anlaşılması yol göstermelidir.
Durum kesin bir açıklıkla ifade edilmelidir: Trump yönetimi, sistematik ve bilinçli bir şekilde bir diktatörlük kurma adımları atıyor. Hükümet; temel demokratik hakları ortadan kaldırmayı, denetimsiz yürütme gücünü pekiştirmeyi ve tüm muhalefeti ezmeyi amaçlayan faşist bir programı hayata geçiriyor. Bu, her şeyden önce işçi sınıfını hedef almaktadır. Bugün öğrenciler ve göçmenler üzerinde denenen şey, yarın grevci işçileri, tüm toplumsal muhalefeti ve her türden siyasi muhalefeti bastırmak için kullanılacaktır.
Ülkenin dört bir yanındaki üniversite kampüslerinde şimdiden bir terör devri başlamış durumda. Barışçıl protestocular; Gazze’deki ABD destekli soykırıma karşı çıktıkları için izleniyor, yakalanıyor, gözaltına alınıyor ve sınır dışı ediliyorlar. Yapay zekâ destekli gözetleme programı “Yakala ve [Vizeyi] İptal Et” kapsamında, öğrencilerin sosyal medya paylaşımları ve kamuya açık ifadeleri, sınır dışı edilecek hedefleri belirlemek için Dışişleri Bakanlığı tarafından izleniyor.
Cornell’de doktora adayı olan Momodou Taal, Trump’ın kararnamelerine mahkemede itiraz ettiği için federal ajanların kendisini tutuklama girişiminin ardından bu hafta ülkeyi terk etmek zorunda kaldı. Columbia Üniversitesi yüksek lisans öğrencisi ve yasal daimi oturma izni olan Mahmoud Khalil ise halen Göç ve Gümrük Muhafaza Teşkilatı (ICE) tarafından gözaltında tutuluyor. Aralarında Fulbright’tan burslu öğrenci Rümeysa Öztürk’ün de bulunduğu diğer öğrenciler ise maskeli federal ajanlar tarafından güpegündüz kaçırıldılar.
Trump yönetimi, toplu sınır dışı etme ve siyasi muhalifleri uzaklaştırma işlemlerini gerçekleştirmek için daha önce hiç bu şekilde kullanılmamış bir savaş dönemi yasası olan Yabancı Düşmanlar Yasası’na başvurdu. Yönetim; mahkeme kararlarını hiçe sayma, mevcut yasaları geçersiz kılma ve başkana sınırsız yürütme gücü verme yetkisine sahip olduğunu ileri sürüyor. İnşa edilmekte olan yasal mimari, Haklar Bildirisi’ni değil, Nazi hukukçu Carl Schmitt’in otoriter teorilerini model almaktadır. Schmitt, devlet başkanının kalıcı bir “olağanüstü hâl” yoluyla hüküm sürmesini savunuyordu.
Egemen sınıf ülke içinde işçi sınıfına karşı bir savaş yürütüyor: yüz binlerce federal işçiyi işten çıkarıyor, sosyal programları yok ediyor, kamusal eğitimi kaldırıyor, işçilerin toplu sözleşmelerini buduyor ve federal ajanların “itaatsiz” işçileri hedef alma yetkilerini genişletiyor. Bilim ve halk sağlığına gelince, aşı karşıtı komplo teorisyeni Robert F. Kennedy Jr., COVID-19 pandemisi devam eder ve H5N1 “kuş gribi” pandemisi tehdidi artarken tüm Sağlık ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı kurumlarını kapatmakla görevlendirildi.
Trump yönetimi dışarıda dünya savaşına hazırlanıyor. Perşembe günü, tüm dünyaya karşı ekonomik savaş ilanı anlamına gelen kapsamlı yeni gümrük tarifelerini açıkladı. “Made in America” bayrağı altındaki bu önlemler, Çin’i felç etmeyi ve tüm ülkeleri ABD’nin emperyalist çıkarlarına boyun eğmeye zorlamayı amaçlıyor. Bu önlemler küresel çatışmayı yoğunlaştıracak ve sadece yurt dışında değil, ABD içinde de büyük bir ekonomik ve toplumsal altüst oluş yaratarak işten çıkarmaları, enflasyonu ve işçi sınıfına yönelik derinleşen saldırıları körükleyecektir.
Trump, Biden döneminde başlatılan Gazze’deki etnik temizliği “bitirme”, Yemen’i “yok etme”, Grönland, Kanada ve Panama Kanalı’nı ilhak etme ve Çin’e karşı topyekûn savaş açma sözü verdi. Ekim 1917 Rus Devrimi’nin büyük eş önderi Lev Troçki’nin emperyalist krizin daha önceki bir aşamasında açıkladığı gibi, dünya “Amerikan emperyalizminin volkanik patlamasıyla” karşı karşıyadır.
Bu arada milyarderler -Trump, Musk, Bezos ve diğerleri- dolandırıcılık, içeriden bilgi sızdırma ve açık hırsızlık yoluyla kendilerini zenginleştirdiler. Wall Street bir suç kartelidir. Bu ülkedeki her kurum -siyasi, ekonomik, kültürel- içten içe çürüyor. Yönetici elit gericiliğin diplerine iniyor.
İşçilerin ve gençlerin karşı karşıya olduğu acil soru şudur: Ne yapılmalı?
Her şeyden önce Trump’ın sistemin dışında hareket eden yabancı bir güç olmadığını anlamak gerekir. O Amerikan kapitalizminin bir ürünüdür ve zenginliğini ve gücünü ne pahasına olursa olsun korumaya kararlı bir egemen sınıf adına konuşmaktadır. Trump bir anda ortaya çıkmış bir şeytan değildir. O, siyaseti Amerikan toplumunun doğasına uygun olarak şiddetle yeniden yapılandıran oligarşinin vücut bulmuş halidir.
Demokratik Parti muhalefet değil, gönüllü bir suç ortağıdır. Gazze’deki ABD destekli İsrail soykırımı Biden döneminde başladı. Öğrenci protestoculara yönelik zulüm Biden döneminde başladı. Cumhuriyetçilerin karar tasarısının geçmesini sağlayarak Trump yönetiminin demokratik haklara yönelik saldırılarını derinleştirmesini finanse eden Demokratlardı.
Biden, Kamala Harris’in Trump’ı açıkça faşist olarak nitelendirmesinden kısa bir süre sonra, Ocak ayında Trump’ı Beyaz Saray’da “başarılar” dileyerek karşıladı. Demokratlar Trump’ın diktatörlüğüne karşı çıkmayı reddediyorlar çünkü onun temel amaçlarını kabul ediyorlar: Amerikan emperyalizmini korumak, toplumsal muhalefeti bastırmak ve Wall Street’in egemenliğini sürdürmek. Demokratik Parti mali sermayenin, ordu-istihbarat aygıtının, CIA ve Pentagon’un ve üst orta sınıfın ayrıcalıklı kesimlerinin partisidir. Temel kaygısı demokrasi değil, ABD’nin küresel hegemonyasının korunması ve Ukrayna’da Rusya’ya karşı savaşın sürdürülmesidir.
Trump, Demokratik Parti’ye çağrı yaparak durdurulamaz. Trump’a; onun milliyetçi ekonomik savaş politikalarını benimserken toplu işten çıkarmalara “Kongre üyenize yazın” çağrılarıyla yanıt veren sendikal aygıtın içi boş numaraları ve göstermelik tepkileriyle de karşı çıkılamaz. Bernie Sanders ve Alexandria Ocasio-Cortez gibi figürlerin bizi inandırmak istediği gibi, mesele iflas etmiş bir sisteme yama yapmak da değildir. Onların rolü muhalefeti pasifize etmek ve Demokratik Parti çerçevesi içinde tutmaktır.
İhtiyaç duyulan şey, işçi sınıfının kitlesel bir devrimci hareketidir. Bu harekete, faşizm tehdidinin bizzat kapitalist sistemin iflasından kaynaklandığına dair net bir anlayış yol göstermelidir.
Bu mücadele, demokratik hakları savunabilecek gerçek tabanı oluşturan işçi sınıfına taşınmalıdır. Diktatörlüğe karşı mücadele; iktidarı almayı, kapitalizmi ortadan kaldırmayı ve sosyalizmi kurmayı hedefleyen bir programla donanmış işçi sınıfının kitlesel bir siyasi hareketi haline getirilmelidir.
Sosyalist Eşitlik Partisi, işçileri ve gençleri, kitlesel direnişi grev ve gösterileri de kapsayacak şekilde harekete geçirmek için fabrikalarda, işyerlerinde ve mahallelerde taban komiteleri inşa etmeye çağırır. Taban Komitelerinin Uluslararası İşçi İttifakı (TK-Uİİ), kapitalist oligarşinin işçi sınıfına yönelik büyük saldırısına karşı gerçek bir mücadele yürütmek için sendika bürokrasilerinden bağımsız, koordineli bir örgütlenme ağı geliştirmektedir.
SEP, gelişmekte olan bu harekete sosyalist ve enternasyonalist bir program ve perspektif kazandırmak için mücadele etmektedir. Diktatörlüğe karşı mücadele, mali oligarşiye ve kapitalizme karşı mücadeleden ayrılamaz. Bu oligarşinin serveti kamulaştırılmalı ve toplum sosyal ihtiyaç ve eşitlik temelinde yeniden örgütlenmelidir.
Faşizme, savaşa ve diktatörlüğe karşı mücadele ulusal sınırlar içinde yürütülemez. Kapitalist sistemin küresel niteliği uluslararası bir strateji gerektirmektedir. Tüm dünyada egemen sınıf faşizme, diktatörlüğe ve savaşa yöneliyor. Aynı zamanda, ABD’den Almanya’ya, Fransa’dan Sri Lanka’ya kadar her ülkede giderek büyüyen bir protesto ve grev dalgası ortaya çıkıyor. İşçi sınıfı uluslararası bir sınıftır ve mücadeleleri tüm ulusal, etnik ve ırksal ayrımların ötesinde birleştirilmelidir.
Egemen sınıfın bir planı var: diktatörlük, savaş ve baskı. İşçi sınıfının da bir planı olmalı: iktidarı almak, kapitalizme son vermek ve gerçek demokrasiye, ekonomik planlamaya ve emperyalist savaşa son vermeye dayanan sosyalist bir gelecek inşa etmek.
Sosyalist Eşitlik Partisi’nin ve ona bağlı gençlik hareketi Toplumsal Eşitlik İçin Uluslararası Gençlik ve Öğrenciler’in (IYSSE) programı budur. Bu mücadeledeki yerinizi alın. SEP’e ve IYSSE’ye katılın! Diktatörlüğü durdurmak, savaşı sona erdirmek ve toplumu özel kâr değil insan ihtiyacı temelinde yeniden örgütlemek için gereken devrimci önderliği inşa edin.
Trump’ın diktatörlüğünü durdurun! Demokratlardan ve Cumhuriyetçilerden kopun! İşçi sınıfının sosyalizm hareketini inşa edin!