Perspektif

Mahmoud Khalil’e özgürlük! Trump’ın diktatörlüğüne karşı işçi sınıfını seferber edin!

Dünya Sosyalist Web Sitesi, Sosyalist Eşitlik Partisi (ABD) ve Toplumsal Eşitlik İçin Uluslararası Gençlik ve Öğrenciler (IYSSE), Mahmoud Khalil’in derhal serbest bırakılmasını talep eder. Khalil’in tutuklanması demokratik haklara yönelik saldırının büyük bir tırmanışıdır. Trump yönetimi, herhangi bir yasaya ya da anayasal hakka kayıtsız ve bu yasalar tarafından denetlenmeyen bir diktatörlük gibi işlemektedir.

Protestocular, 10 Mart 2025 Pazartesi günü New York'taki Jacob K. Javits Federal Binası önünde Filistinli aktivist Mahmoud Khalil'in serbest bırakılması talebiyle bir gösteri düzenledi. [AP Photo/Yuki Iwamura]

Columbia mezunu ve geçen yılki kampüs protestolarının önde gelen savunucularından biri olan Khalil, Gazze’deki soykırıma karşı çıkan siyasi görüşleri nedeniyle hedef alınıyor. Bu şekilde Birinci Anayasa Değişikliği açıkça ihlal ediliyor. Kendisi Amerika Birleşik Devletleri’nde yasal olarak daimi ikamet etmektedir ve yeşil kart sahibidir. Herhangi bir suçtan dolayı tutuklanmamış veya suçlanmamıştır.

Cumartesi gecesi, İç Güvenlik Bakanlığı (DHS) ajanları Khalil ve Amerikan vatandaşı olan eşini binalarının lobisinde pusuya düşürdüler. Onu kaçırdılar, eşini tutuklamakla tehdit ettiler ve Khalil’i New Jersey, Elizabeth’teki bir Göçmenlik ve Gümrük Muhafaza (ICE) nezarethanesine götürdüler. Avukatları Manhattan’da mahkemeye çıkarma emri (habeas corpus) talebinde bulunurken, Khalil gizlice 2.200 kilometre uzakta bulunan Louisiana’daki özel bir gözaltı merkezine uçuruldu.

Pazar gününün büyük bir bölümünde ne avukatları ne de eşi onun nerede olduğunu bilmiyordu. Bu bir diktatörlük yöntemidir; ortadan kaybetme, Latin Amerika askeri cuntaları tarafından kullanılmış yasa dışı bir insan kaçırma türüdür.

Bu yazı yazıldığı sırada, New York Güney Bölgesi’ndeki bir federal yargıç, tutuklanmasının ve gözaltına alınmasının yasal olup olmadığına ilişkin Çarşamba günü yapılacak duruşmaya kadar Khalil’in herhangi bir şekilde sınır dışı edilmesini durdurma kararı çıkardı. Ancak Trump yönetiminin bu karara uyacağına inanmak için hiçbir neden yoktur.

ABD Başkanı Donald Trump, Pazartesi günü yayımladığı sıra dışı bir açıklamada, Khalil’in tutuklanmasındaki rolüyle övündü ve binlerce kişiyi benzer eylemlerle tehdit etti. Soykırıma karşı çıkmanın “antisemitik” olduğu şeklindeki tüm siyaset kurumu tarafından savunulan standart yalanı kullanan Trump, Truth Social’da şunları yazdı: “Columbia’da ve Ülke genelindeki diğer Üniversitelerde terör yanlısı, antisemitik, Amerikan karşıtı faaliyetlerde bulunan daha fazla öğrenci olduğunu biliyoruz ve Trump Yönetimi buna müsamaha göstermeyecek.”

Ardından Gazze’deki soykırıma karşı çıkan herkesi açıkça toplu tutuklamalarla tehdit etti: “Bu, gelecek birçok tutuklamanın ilkidir. Bu terörist sempatizanlarını bulacak, yakalayacak ve bir daha geri dönmemek üzere ülkemizden sınır dışı edeceğiz.”

Amerikan tarihinde böyle bir açıklamanın emsali yoktur. Trump, tüm yasal kısıtlamaların dışında hareket etmekte, Anayasa’yı doğrudan ihlal ederek, açıkça yasal sakinlerin haklarını ellerinden alma ve onları yargılamadan sınır dışı etme hakkına sahip olduğunu iddia etmektedir.

Trump, görevdeki ilk 50 gününde Anayasa’ya karşı sistematik bir savaş açtı. Demokratik haklara sürekli saldırı, siyasi muhaliflerin tutuklanması, yürütmenin “acil durum” bahanesiyle olağanüstü yetkiler kullanması - bunların hepsi daha önce Hitler Almanya’sında, Pinochet Şili’sinde ve diğer birçok diktatörlükte yaşandı. Trump ve Nazi aşığı zümresi yasaları çiğniyor ve her ihlal bir sonrakine zemin hazırlıyor.

Kolejlerde ve üniversitelerde muhalif düşüncelerin tutuklanma ya da sınır dışı edilme tehdidi altında suç sayıldığı bir polis devleti dayatılıyor. Wall Street Journal Pazartesi günü “Columbia, Trump yönetiminin ABD kampüslerindeki aşırı sol ideolojiyi ortadan kaldırma harekâtının başlangıç noktası oldu,” diye yazdı.

Haberde, Eğitim Bakanlığı’nın “60 okula, Yahudi öğrencileri koruma yükümlülüklerini yerine getirmedikleri takdirde potansiyel yaptırım eylemleri konusunda uyarı mektupları gönderdiği” kaydedildi. “Listede Ivy League, eyalet ve liberal-arts kolejleri yer aldı.”

Ancak saldırı kampüslerle sınırlı kalmayacak. Trump rejiminin eylemlerine ve temsil ettiği egemen sınıfın çıkarlarına karşı çıkan herkes hedef alınacaktır. Özellikle de yaşam standartlarına yönelik saldırılara karşı harekete geçen ve grev yapan işçiler tutuklanabilir.

Khalil’e yönelik saldırı, Trump ve Elon Musk tarafından on binlerce federal işçinin toplu işten çıkarılması, şirketlerin sömürüsüne yönelik tüm kısıtlamaların ortadan kaldırılması ve Medicaid ve Sosyal Güvenlik gibi sosyal programlara yönelik cepheden saldırı bağlamında gerçekleşmektedir. Demokratik haklara yönelik saldırı, Trump’ın Grönland ve Kanada’yı ilhak etme çağrılarından İsrail’in Filistin halkına yönelik etnik temizliğini desteklemesine kadar, derinleşen savaş hazırlıklarıyla ayrılmaz bir şekilde bağlantılıdır.

Önde gelen Demokratlardan hiçbiri Khalil’in yasa dışı bir şekilde tutuklanmasına ve sınır dışı edilme tehdidine karşı çıkmamıştır. New York Valisi Kathy Hochul hiçbir şey söylemedi ve bu ayın başlarında Columbia’daki öğrenci protestoculara karşı “hızlı eylem” çağrısında bulundu. Trump ile yakın işbirliği içinde çalışan ve daha önce protestocuları “dışarıdan gelen ajitatörler” olmakla suçlayan New York Belediye Başkanı Eric Adams’ın sözcüsü, şehrin “ICE ile işbirliği yapmadığına” dair göstermelik bir açıklama yaptı.

Senato ve Temsilciler Meclisi’ndeki üst düzey Demokratlar ile “bağımsız” Senatör Bernie Sanders da sessiz kaldı.

Demokratik Parti ile derinden bağlantılı olan Columbia Üniversitesi, Khalil’e yönelik saldırıda aktif bir rol oynadı. Tutuklanmasından sadece birkaç gün önce Khalil, üniversitenin geçici Başkanı Katrina Armstrong’u uyararak, Columbia Profesörü Shai Davidai ve başkaları tarafından yürütülen ve kendisini “güvenlik tehdidi” olarak etiketleyerek sınır dışı edilmesi çağrısında bulunan koordineli bir hedef gösterme kampanyasına maruz kaldığını belirtmişti.

“ICE’nin ya da tehlikeli bir kişinin evime gelmesinden korktuğum için uyuyamıyorum” diye yazarak yasal destek ve koruma talebinde bulundu. Columbia onun çağrılarını görmezden gelerek Trump’ın ajanlarının onu evinden sürüklemesine izin verdi.

Khalil’in tutuklanması yaygın bir öfkeyi tetikledi. Kampüs içi gruplar tarafından başlatılan mektup yazma kampanyasına 1,2 milyondan fazla kişi katıldı. Yarım milyondan fazla kişi de Khalil’in serbest bırakılmasını talep eden dilekçeleri imzaladı.

Bir grup Columbia öğretim üyesi ve aralarında yerel bir hahamın da bulunduğu başka destekçiler, Khalil’in tutuklanmasını kınamak üzere Pazartesi öğleden sonra Columbia’da bir basın toplantısı düzenlerken, yüzlerce destekçi de Manhattan federal mahkemesinin önünde gösteri yaptı.

Bu eylemler genişletilmelidir. Columbia’da, New York Üniversitesi’nde ve şehir, eyalet ve ülke çapındaki diğer okullarda kitlesel toplantılar ve gösteriler düzenlenmelidir.

Öğrenciler tek başlarına mücadele etmek zorunda bırakılamaz. Bu mücadele işçi sınıfına taşınmalıdır. Khalil, Birleşik Otomotiv İşçileri (UAW) sendikası üyesidir ancak UAW yönetimi sessiz kalmıştır. Tabandaki işçiler harekete geçmelidir. UAW üyesi yüksek lisans öğrencileri, otomotiv işçileri, eğitimciler, Amazon işçileri, sağlık emekçileri ve işçi sınıfının her bir kesimi Khalil’in özgürlüğü için mücadeleye atılmalıdır.

Demokratik hakları savunmak için işyerlerinde ve fabrikalarda taban komiteleri kurulmalı ve bu mücadele Trump’ın işçi sınıfına yönelik saldırısına karşı daha geniş bir mücadeleye bağlanmalıdır.

Hiç kimse demokratik haklara yönelik bu saldırının boyutunu küçümsememelidir. Bu, oligarşinin iş başındaki yönetimidir.

Demokratik Parti’ye ya da sendikal aygıta güvenmek en büyük hata olacaktır. Mahmud Khalil’in serbest bırakılması için verilen mücadele, mali oligarşinin diktatörlüğüne karşı verilen daha geniş kapsamlı mücadelenin ayrılmaz bir parçasıdır. İşçi sınıfı, demokratik hakları savunmak ve savaşa ve diktatörlüğe dönüşe karşı çıkmak için kendi bağımsız gücüyle müdahale etmelidir.