Avustralya’da seçim yetkilileri, şartları yerine getirmesine rağmen Sosyalist Eşitlik Partisi’nin kayıt başvurusunu reddetti

19 Şubat 2025 tarihli açıklama.

Federal seçimlerle ilgili tüm konuları denetleyen Avustralya Seçim Komisyonu (AEC) Pazartesi günü Sosyalist Eşitlik Partisi’ne (SEP) bir mektup yazarak resmi parti kaydı için yaptığı başvuruyu reddetti.

Partilerin federal seçimlerde aday gösterebilmeleri ve oy pusulasında parti isimlerinin yer alabilmesi için kayıt yaptırmaları gerekiyor. Parlamentoda temsil edilen partiler otomatik olarak kaydediliyor. Uygulamada bu; İşçi Partisi, Liberal-Ulusallar ve Yeşiller gibi en büyük kaynaklara sahip olan partilerin, “üçüncü partiler” tarafından tamamlanması gereken zahmetli kayıt sürecinden muaf tutulması anlamına geliyor.

SEP kampanyacıları, 2022’deki federal seçimlerde işçilerden ve gençlerden güçlü bir destek aldı.

Kayıtlı olmayan partiler aday gösterebiliyorlar ancak oy pusulalarında parti isimlerini gösterme hakları bulunmuyor; bu da onların adaylarını fiilen anonim hale getiriyor. Bundan etkilenen partilerin programlarını ileri sürme ve seçmen desteği kazanma kabiliyetleri sınırlı olmakla kalmıyor. Seçmenler de bilinçli bir şekilde oy kullanmak adına adayları ve onlarla ilgili partileri tanıyamıyorlar.

Tüm bu yapı kasıtlı olarak anti-demokratik ve kısıtlayıcıdır. Bu genel nokta, SEP’in 1.500’den fazla seçim üyesinden oluşan bir liste sunmak da dahil olmak üzere tüm zorlu gereklilikleri yerine getirdiği göz önüne alındığında, bu örnekte daha da göze batmaktadır.

İşçi Partisi ve Liberal-Ulusal Koalisyon’un Ağustos 2021’de üyelik şartını üç kat artırarak 1.500’e çıkaran yasaları kabul etmesinin ardından SEP ve diğer bazı partilerin kayıtları silindi. 1.500 üyenin isimleri, adresleri ve doğum tarihleri de dahil olmak üzere kişisel bilgilerinin AEC’ye verilmesi gerekiyor.

Pazartesi günkü ret kararı, SEP listesinin sunulmasının ardından, AEC’nin dört aydan fazla bir süre sürüncemede bıraktığı şeffaf olmayan bir sürecin ardından geldi. Komisyon, çeşitli asılsız gerekçelerle bir dizi üyeyi listeden çıkarmış, ardından da SEP’in çok küçük bir örnekleminden bazılarının AEC’ye aslında partiye üye olmadıklarını söylediğini iddia etmiştir. Ancak AEC, “gizlilik” kisvesi altında, Komisyon’un iddiasını doğrulayabilmesi veya listeyi değiştirebilmesi için bu kişilerin kim olduğunu SEP’e söylememektedir.

AEC’nin reddinin ve uygulamakta olduğu anti-demokratik seçim yasalarının nesnel işlevi, SEP’in üyelerini haklarından mahrum etmek ve savaşa, soykırıma, otoriterliğe ve kemer sıkmaya karşı gerçek bir sosyalist ve devrimci perspektif uğruna mücadeleyi engellemektir.

Bu karar, iki partili sistemin ve tüm resmi siyaset kurumunun büyük bir kriz yaşadığı bir ortamda alınmıştır. Mayıs ayında yapılacak federal seçimler öncesinde hem iktidardaki İşçi Partisi hem de Liberal-Ulusal muhalefet büyük tepki çekmektedir.

Tüm kamuoyu yoklamaları İşçi Partisi’nin şu anki oy oranının, Liberallere verilen desteğin daha da düşmesi nedeniyle iktidara gelebildiği 2022 seçimlerinde aldığı yüzde 32’den çok daha düşük olduğunu gösteriyor.

Özellikle işçi sınıfı bölgelerinde, küresel enflasyon ve hayat pahalılığı krizinin ortasında, yaşam standartlarında on yıllardır görülen en büyük gerilemeyi dayatması nedeniyle İşçi Partisi’ne karşı yaygın bir muhalefet var. Bu durum, İşçi Partisi’nin İsrail’in Gazze’deki Filistinlilere yönelik soykırımına verdiği destek, toplu katliam karşıtlarına yönelik cadı avı ve Çin’e karşı ABD önderliğinde bir savaşa hazırlığı da kapsayan askeri harcamalarda yaptığı büyük artışlara yönelik yoğun öfkeyle kesişiyor.

İşçi Partisi’ne yönelik yaygın muhalefete rağmen, muhalefetteki Koalisyon önemli bir destek toplayamadı. Sağcı bir “kanun ve düzen” figürü olan lideri Peter Dutton, ülkedeki en nefret edilen siyasi figürlerden biri olmaya devam ediyor. Kamuoyu yoklamaları, İşçi Partili Başbakan Anthony Albanese ve Dutton’un “onaylanma oranı”nı sürekli negatif gösteriyor.

Bu kamuoyu yoklamaları aynı zamanda her iki partinin de tek başına çoğunluk hükümeti kurmaya yetecek sandalye sayısına büyük olasılıkla ulaşamayacağını gösteriyor. Bunun yerine, hiçbir partinin tek başına iktidar olamayacağı ve tarafsız milletvekillerine dayanan istikrarsız bir azınlık hükümetinin kurulacağı tahmin ediliyor. Egemen çevrelerde bu, bir kabus olasılığı olarak tartışılıyor. Böyle bir durum, halihazırda var olandan daha derin bir siyasi istikrarsızlığa yol açarak sosyal harcamalara büyük bir saldırı yapılması ve savaşa hazırlık için daha fazla askerileşme taleplerinin önünü kesebilir.

Bu, Avustralya’daki kapitalist egemenliğin çok daha derin krizinin yalnızca anlık ifadesidir. Dünyanın dört bir yanındaki ülkelerde olduğu gibi geleneksel resmi siyaset mekanizmaları çöküyor. On yıllardır bu mekanizmalar aracılığıyla büyük şirketler emirlerini dayatmış ve işçi sınıfından gelen her türlü meydan okumayı bastırılmıştı.

Bir zamanlar “farklı görüşlere açık” denilen muhafazakâr bir oluşum olan Koalisyon, en sağcı grupların hakimiyet kazanmasıyla giderek parçalanmıştır. Yirminci yüzyıl boyunca işçileri parlamenter yönetimin emirlerine tabi kılmanın merkezi mekanizması işlevi gören İşçi Partisi, her türlü sosyal reform iddiasını bir kenara bırakıp şirketlerin ve bankaların aracına dönüştüğü için işçi sınıfı içindeki eski kitle tabanını kaybetmiştir.

Siyasi bir alternatif için geniş ve büyüyen bir arzu söz konusudur. YouGov tarafından hafta sonu yayınlanan en yeni ve geniş ölçekli seçmen araştırması, seçmenlerin üçte birinin herhangi bir büyük partiye oy vermeyi düşünmediğini ortaya koymuştur.

Bu koşullar altında, İşçi Partisi ve Koalisyon, giderek daha sertleşen seçim kayıt şartlarını uygulamaya koydular. Bununla, açıkça çökmekte olan iki partili hakimiyetlerini ayakta tutmayı amaçlıyorlar. Uzun yıllar boyunca kayıt için 500 üyeden oluşan bir listenin AEC’ye sunulması gerekiyordu. Zaten keyfi ve zahmetli olan bu şartlar altında SEP, 2007’den Ocak 2022’ye kadar on yıldan fazla bir süre boyunca kayıtlı bir partiydi.

Üyelik şartlarının 2022 seçimleri öncesinde üç katına çıkarılması, İşçi Partisi ve Koalisyon’un hakimiyetini tehdit eden üçüncü parti adaylarını susturmaya yönelik bir girişimdi. Bu yasalar, COVID pandemisinin akut evresinde, kapanma önlemlerinin siyasi kampanya yürütülmesini engellediği ve virüsün kâr odaklı bir “yeniden açılma” çabası nedeniyle geniş çapta yayıldığı bir dönemde çıkarılıp uygulandı.

Şubat 2021’de, İşçi Partisi, Liberaller, Ulusallar, Yeşiller ve onların eyalet bazındaki şubeleri dışında 49 kayıtlı parti vardı. Şubat 2025 itibariyle bu sayı 26’ya düştü. Bu durum, anti-demokratik seçim yasalarının amacını ve işlevini ortaya koyuyordu.

Mart 2024’te SEP, kaydını yeniden kazanmak için bir kampanya başlattı. Sekiz aydan kısa bir süre içinde geniş çaplı bir kampanya yürütüp önemli bir destek kazanarak yeni üyelik şartını aştık.

İşçiler ve gençler, partinin Gazze soykırımına karşı çıkmasına ve bu tarihi savaş suçlarının, yalnızca devrimci ve sosyalist bir perspektif temelinde mücadele edilebilecek daha geniş bir emperyalist militarizm patlamasının parçası olduğunu açıklamamıza coşkuyla karşılık verdiler. Onlar SEP’in, gerekli olanın kapitalist partilerden bağımsız bir işçi sınıfı siyasi hareketi inşa etmek olduğu yönündeki ısrarından etkilenmişlerdi.

23 Eylül 2024 tarihinde SEP, 1.545 kişilik bir üye listesiyle AEC’ye ilk parti kayıt başvurusunu yaptı. AEC’nin üye kontrolü henüz başlamamış olduğundan, parti 25 Ekim’de 1.546 üyeden oluşan değiştirilmiş bir liste sundu. SEP’in ilk başvurusu ile AEC’nin Pazartesi günkü reddi arasında yaklaşık 147 gün, değiştirilmiş liste ile reddi arasında ise yaklaşık 115 gün geçti.

Bu süre, SEP’in önceki başvurularını işleme koymak için gereken sürenin çok üzerindedir. SEP’in önceki 500 üye şartı kapsamında son kez yeniden kayıt yaptırdığı 2021 yılının başlarında, AEC’nin bunu onaylaması sadece 27 gün sürmüştü. Üstelik AEC her iki başvuruda da üyelerin geçerliliğini aynı sayıda üye ile kontrol etmiştir.

Bu seferki gecikmenin bir unsuru da Sosyalist İttifak örgütünün oynadığı roldü. 2021 seçim yasaları, halihazırda kayıtlı olan partilere, diğer siyasi partilerin kayıt için başvururken parti isimlerinde benzer veya aynı kelimeleri kullanmaları konusunda fiilen veto yetkileri sağladı. Bu son derece anti-demokratiktir ve bir örgütün 200 yıldır siyasi sözlükte yer alan “sosyalist” gibi bir kelime üzerinde mülkiyet hakkına sahip olduğu iddiası açıkça saçmadır. SEP son 52 yıldır adında “sosyalist” sözcüğünü taşıyordu ancak şimdi bunu korumak için Sosyalist İttifak’tan izin alması gerekti.

Sosyalist İttifak’ın AEC’ye uygun yetki belgesini vermesi 21 gün sürmüştür. Yani, İşçi Partisi, Yeşiller ve korporatist sendika bürokrasisini destekleyen bu sahte sol parti, SEP’in başvurusunun geciktirilmesinde yardımcı bir rol oynadı.

AEC, 1.541 SEP üyesini değerlendirilmeye uygun olarak kabul etmiştir. Rastgele örneklem büyüklüğü sadece 33 kişidir. Üyelik şartı 500 iken bu sayı 32’ydi. Bu kadar küçük bir örneklem büyüklüğü, 1.500’den fazla kişinin olduğu bir listedeki eğilimleri değerlendirmek için kullanılamaz.

AEC 45 kişiyle temasa geçtiğini ve 33 kişiye ulaştığını iddia etmektedir. Cevap verenlerden 29’unun üyeliklerini teyit ettiğini, dördünün ise bunu reddettiğini ve böylece en fazla iki olası reddin aşıldığını ileri sürmektedir. Gizlilik ve mahremiyet hükümleri nedeniyle SEP bu durumu teyit edememekte ya da artık üye olmak istemeyenleri listeden çıkarmak için listesini değiştirememektedir.

AEC’nin SEP’in başvurusunu işleme koymasındaki büyük gecikme, partinin bir sonraki federal seçimlerden önce tescil edilemeyeceğinin kesinleştirmiştir. Ancak SEP, AEC kararına karşı olası itiraz yollarını incelemek de dahil olmak üzere, tescil için elinden gelen her şeyi yapacaktır.

Ne olursa olsun partimiz, diğer tüm partiler tarafından desteklenen militarizm, kemer sıkma ve otoriter rejim programına karşı işçilere ve gençlere gerçek bir sosyalist ve enternasyonalist perspektif sunmak için, yaklaşan federal seçimlere yoğun bir şekilde müdahale edecektir.