İsrail Meclisi (Knesset) Başkan Yardımcısı Nissim Vaturi, Gazze’de yeni bir soykırım yapılması, çocukların annelerinden ayrılması ve ardından “insanımsı” olarak tanımladığı tüm yetişkinlerin katledilmesi çağrısında bulundu.
Likud Partisi Milletvekili Vaturi, Kol BaRama radyosuna yaptığı açıklamada, Gazze’de siviller dahil hiç kimse “masum değil... Süprüntü bunlar ve dünyada kimse onları istemiyor,” dedi.
Vaturi İsrail’in “Gazze’deki çocukları ve kadınları ayırması ve yetişkinleri öldürmesi gerekiyor, çok düşünceli davranıyoruz,” dedi ve serbest bırakılan Filistinli tutsakların Batı Şeria’daki Cenin kentine gönderilmesini söyledi. Böylece “daha sonra ortadan kaldırılabilsinler... Cenin’i haritadan silin.”
Bunlar sadece aşağılık bir faşistin saçmalıkları değildir. Bunlar, ABD’deki Trump yönetiminin desteğiyle Filistinlileri Gazze’den sürme niyetini açıklayan ve Cenin’deki ve Batı Şeria’nın başka yerlerindeki mülteci kamplarına karşı beş haftadır süren Demir Duvar Operasyonu düzenleyerek 40 bin kişiyi ülke içinde sürgüne gönderen Binyamin Netanyahu’nun iktidardaki Likud koalisyonu tarafından halihazırda uygulanmakta olan politikalardır.
Operasyon, Gazze’de uygulanan senaryoyu noktası noktasına takip ediyor. İsrail’in 2002’deki Cenin saldırısından bu yana Batı Şeria’ya yönelik en büyük saldırısında Cenin, Tulkarem, Tubas ve çevresindeki bölgelerde yüzlerce bina ve altyapı sistematik olarak yerle bir edildi.
İsrail’in Gazze’de ateşkes anlaşmasına varmasından sadece iki gün sonra güvenlik kabinesi savaş hedeflerine Batı Şeria’yı da ekledi ve “[Batı Şeria’nın İncil’deki isimleri olan] Yahudiye ve Samarya’da savunma ve güvenliği, hareket ve yerleşim güvenliğini … güçlendirme” çağrısında bulundu. Bu çağrı, Başbakan Netanyahu hükümetinin faşist üyelerinin, medyadaki destekçilerinin ve yerleşimci liderlerinin “savaşı Batı Şeria’ya taşıma” çağrılarının ardından geldi.
Savunma Bakanı Israel Katz Pazar günü İsrail Savunma Kuvvetleri’nin (IDF) Batı Şeria’daki saldırılarının genişlediğini ve ordunun “önümüzdeki yıl boyunca” mülteci kamplarında kalacağını açıkladı.
IDF, 20 yılı aşkın bir süredir ilk kez Batı Şeria’ya tank konuşlandırdı. Filistin kentlerini terörist altyapı olarak adlandırdığı unsurlardan “temizlemek” için hava gücü ve gelişmiş silahlar, özel kuvvetler, patlayıcılar ve zırhlı buldozerlerle kara saldırıları da dahil olmak üzere Gazze’de kullanılan taktiklerin aynısını kullandı. Yılbaşından bu yana aralarında 10 çocuk, gebe bir kadın ve yaşlı bir adamın da bulunduğu en az 70 kişi öldürüldü. Sadece Cenin’de 38 kişi öldürüldü.
Gazze’de olduğu gibi, IDF dört sağlık tesisini hedef aldı. Cenin Mülteci Kampı Medya Komitesi’ne göre İsrail ordusu 470 yapıyı yıktı, 153 eve baskın düzenledi ve 14 hava saldırısı düzenledi. IDF, mülteci kampı ve dört hastane de dahil olmak üzere Cenin şehrinin yüzde 35’ine su tedarikini kesmeyi sürdürüyordu. Cenin mülteci kampı nüfusunun yirmi bini ve Tulkarm mülteci kampı nüfusunun dörtte üçü yerlerinden edilmiş durumda.
Bu durum, özellikle evlerin yıkılmasıyla birlikte yerlerine yollar inşa edilmesi ve kampların bir uçtan diğerine çok yönlü olarak bölünmesi nedeniyle, yerinden edilmiş olan 40 bin Filistinlinin evlerine dönmesini imkânsız hale getiriyor.
IDF 900 kontrol noktası ve bariyer kurarak Batı Şeria’yı 300 ayrı bölgeye ayırdı ve hareket etmeyi adeta olanaksızlaştırdı.
İsrail gazetesi Haaretz, ordunun patlayıcı madde yerleştirdiğinden şüphelenilen herkesin vurulmasına ve bir çatışma bölgesinden kontrol noktasına doğru gelen araçlara ateş edilmesine izin veren yeni emirler yayımladığını ortaya çıkardı.
Artık her şeye izin veriliyor ve çığırından çıkan askerler ortalıkta terör estiriyor. Albaydan aşağı rütbedeki subay ve yedek askerlerin yüzleri artık kapalı olacak ve yurt dışına çıkmaları halinde tutuklanmalarını önlemek için medya röportajlarında isimleri kullanılmayacak.
İsrail’in Batı Şeria’daki saldırısı, Siyonist yerleşimleri genişletme ve nihayetinde Batı Şeria’yı ilhak etme planlarının bir parçasıdır. İlk olarak, Filistinliler, 1993 Oslo Anlaşmaları ile İsrail’in tam askeri kontrolüne verilen ve Filistin topraklarının yüzde 60’ını oluşturan C Bölgesi’nden çıkarılacaklar.
Merkezi Beytüllahim’de bulunan Badil Mülteci Hakları Merkezi, İsrail’in amacının Batı Şeria’daki “mülteci kamplarını dağıtmak” ve “kapsamlı yıkım ve kasıtlı cinayetleri içeren istilalar ve baskınlar yoluyla Batı Şeria’da yeni bir statüko kurarak İsrail varlığını normalleştirmek” olduğunu belirtti. Böylece “İsrail’in tam sömürge hâkimiyetini hızlandırmak” amaçlanıyor.
IDF’nin mülteci kamplarını yok etmeye odaklanması, Netanyahu’nun Filistin toprakları, Ürdün, Lübnan ve Suriye’deki yaklaşık beş milyon kayıtlı Filistinli mülteciye hayati önem taşıyan sağlık, eğitim ve sosyal hizmetler sağlayan Birleşmiş Milletler Yardım ve Çalışma Ajansı’nı (UNRWA) dağıtma çabalarına eşlik ediyor. Geçtiğimiz ay sonu itibariyle İsrail’in UNRWA’nın kendi kontrolü altındaki bölgelerde faaliyet göstermesini yasaklaması, bu BM kurumunun İsrail/Filistin’de faaliyet gösteremeyeceği anlamına geliyor. Kampların yıkılması, İsrail’in gözünde UNRWA’nın varlık sebebini ortadan kaldırmaya hizmet ediyor.
Bu, İsrail/Filistin’de çalışan tüm insan hakları örgütlerine yönelik son saldırının önünü açtı. Knesset, yabancı hükümetler tarafından finanse edilen İsrailli insan hakları gruplarından yargı korumasını ve vergi muafiyeti statüsünü kaldırmayı amaçlayan bir yasa tasarısı sundu. Söz konusu 200 kadar STK’nin yurt dışı bağışlarının yüzde 80’ine eşdeğer bir vergi ödemesi zorunluluğu tüm yabancı bağışçıları caydıracaktır.
Bu da Filistinlileri destekleyen gruplara yapılan yardımların kesilmesine ve ilhakın kolaylaşmasına hizmet edecektir. İsrailli insan hakları grubu B’tselem’in açıkladığı gibi, “Yasanın amacı, mali kaynaklarımızı felce uğratarak insan hakları örgütlerini yok etmektir.”
Batı Şeria’daki Demir Duvar Operasyonu, Netanyahu’nun Maliye Bakanı Bezalel Smotriç’in Dini Siyonizm Partisi ve diğer aşırı milliyetçi ve dinci partilere koalisyonda kalmaları ve böylece devam eden yolsuzluk davasında bir dereceye kadar kendisini korumaları için verdiği karşılıktır.
Smotriç, onun finans portföyüne ek olarak Batı Şeria’daki tüm içişlerini de denetlemektedir. Hem Batı Şeria’nın hem de Gazze’nin ilhakını güvence altına almaya kararlı olan Smotriç, bunun için Gazze’deki ateşkesin sona erdirilmesi ve 1967 Arap-İsrail savaşından bu yana İsrail tarafından yasa dışı olarak işgal edilen tüm topraklardaki Filistinlilerin kovulması için topyekûn bir savaş talep ediliyor. Trump yönetiminin kendisinin yayılmacı projesini destekleyeceğini umuyor.
İsrail hapishanelerinde yargılanmadan ya da suçlanmadan tutulan yüzlerce Filistinlinin serbest bırakılmasını içeren ateşkes anlaşmasının ardından Savunma Bakanı Katz, idari gözetim altında tutulan tüm Batı Şeria yerleşimcilerini serbest bıraktı. Katz bunun “Filistin terörizmine karşı mücadelenin ön saflarında yer alan ve giderek artan güvenlik sorunlarıyla karşı karşıya kalan yerleşim birimlerinin güçlendirilmesi ve teşvik edilmesi yönünde açık bir mesaj vermek” olduğunu söyledi.
Kanunsuz çeteler Batı Şeria’daki tarım ve hayvancılıkla uğraşan topluluklara yönelik terör saldırılarını tırmandırdılar. Filistin Yönetimi’nin İsrail’in yerleşim ve toprak gaspı faaliyetlerini izleyen Filistin Duvarı ve Yerleşim Yerleri Direniş Komisyonu’na göre, İsrailli yerleşimciler sadece Ocak ayında Filistinli topluluklara silahlı saldırı, toprak gaspı, fiziksel saldırı ve ekin ve mülklerin tahrip edilmesini içeren 375 saldırı düzenlediler.
Salı günü Filistin Kızılay Derneği, sağlık personelinin yasa dışı yerleşimciler tarafından karnından bıçaklanan 20 yaşındaki engelli bir adamı kuzeydeki Tubas kentindeki bir hastaneye naklettiğini açıkladı.
Devlet Başkanı Mahmud Abbas ve Filistin Yönetimi, İsrail’in askeri saldırısına karşı çıkmak için hiçbir adım atmadı. İsrail’in saldırısından önce Filistin Yönetimi, Cenin mülteci kampı ve diğer kamplara yönelik 52 gün süren kendi güvenlik operasyonunu düzenlemiş ve İsrail ile aynı bahaneye -İslamcı teröristleri ve milisleri ortadan kaldırma- başvurarak, gazetecilerin olayları takip etmesini engellemişti.