Üniversite ve lise öğrencileri bu yıl siyasi bir depremin, yani ABD Başkanı Donald Trump’ın iktidara gelmesinin ardından okullara dönüyor. Trump’ın yeniden göreve başlaması, faşizme ve nükleer dünya savaşına doğru sürüklenen küresel kapitalizmin tarihi krizinde bir dönüm noktasıdır.
Trump, Amerikan toplumuna özgü bir olgu değil, kapitalist hükümetlerin dünya çapında topluca sağa kayışının en keskin ifadesidir.
Bu, siyasetin sarsıcı toplumsal eşitsizlik, ekonomik kriz ve savaş gerçekliğiyle şiddetli bir şekilde yeniden düzenlenmesini temsil etmektedir. Bu koşullar altında, her ülkedeki egemen sınıf demokrasiyi ortadan kaldırmaya çalışıyor. Trump, keskin kriz dönemindeki kapitalizmin gerçek yüzüdür.
Trump’ın Amerikan egemen seçkinlerinin en zengin kesimleri tarafından ezici bir çoğunlukla desteklenen hükümeti, oligarşinin açık yönetimidir. Trump’ın göreve başlama töreninde iki Nazi selamı veren aşırı sağcı milyarder Elon Musk’ın belirgin rolü bunun bir örneğidir.
Trump’ın görevdeki ilk haftalarında açıkça faşizan bir programın ortaya çıkışına tanık olundu. Bu program, göçmen “istilası” gibi sahte bir bahaneyle tüm halkın demokratik haklarına geniş çaplı bir saldırıyı ve Anayasa’yı ortadan kaldırıp diktatörlük dayatmaya yönelik hızlı hamleleri içeriyor.
Trump içeride işçi sınıfına savaş açarken, dışarıda da ABD emperyalizminin savaşlarını tırmandırıyor. Trump, topyekûn küresel ticaret savaşı tehdidinde bulundu; Washington’ın Çin’e karşı savaş yönelimini ilerletmeye kararlı; Kanada, Grönland ve Meksika’yı ele geçirmeyi planlıyor.
Bu sadece Trump’ın programı değil, egemen sınıfın programıdır. Demokratik Parti’nin Trump yönetimini umutsuzca normalleştirmeye çalışan tepkisi de bunu göstermektedir. Artık “faşizm” kelimesine yapılan tüm atıfları bir kenara bırakan Demokratlar, Trump’ın önünde yerlere kapanmakta ve onun hükümetiyle “birlikte çalışmaya” ne kadar istekli olduklarını ilan etmektedirler. Çünkü onlar da Trump’ın hizmet ettiği aynı oligarşik çıkarları temsil ediyorlar.
Kapitalist sınıfın aşırı sağcı ve faşizan güçlere yönelmesi küresel bir olgudur. Almanya’da neo-Nazi Almanya İçin Alternatif (AfD) hızla en güçlü düzen partisi haline geliyor. Giorgia Meloni’nin İtalyan hükümeti, geçmişini açıkça faşist Mussolini rejimine dayandırmaktadır. Arjantin’de Javier Milei, sosyal programların ve işçi sınıfının koşullarının toptan yok edilmesi için bir model oluşturuyor.
Trump’ın faşizan yönetimi ve büyük küresel siyasi çalkantılarla sonuçlanan aynı süreçler Avustralya’da da iş başındadır.
Anthony Albanese’in İşçi Partisi hükümeti, suçlu Trump’ın başkanlık yemin törenine coşkuyla karşılık verdi. Törene Dışişleri Bakanı Penny Wong katıldı. Yaklaşan federal seçimler öncesinde Albanese ve Liberal-Ulusal muhalefet lideri Peter Dutton, müstakbel Führer Trump ile kimin daha fazla işbirliği yapabileceğine dair yarışa girdiler.
Bu sıraya dizilişin merkezinde savaşa doğru gidiş yer almaktadır. İşçi Partisi hükümetinin en önemli politikası, Avustralya’nın Çin ile savaşta bir cephe ülkesine dönüşmesini tamamlamak olmuştur. Şimdi İşçi Partisi, Amerikan kapitalist gelişimine başlıca tehdit olarak görülen Pekin ile çatışmayı derinleştirirken Trump ile işbirliği yapacağının sinyallerini veriyor. Bu, İşçi Partisi’nin ve tüm egemen seçkinlerin, dünyanın yeni bir emperyalist yeniden paylaşımını hedefleyen, gelişmekte olan bir küresel savaşa verdiği desteğin bir parçasıdır.
ABD destekli Gazze’deki soykırım, şimdi Ortadoğu’da bölgesel bir savaşa dönüşüyor ve ortaya çıkan dünya savaşının bir parçası olarak İran’ı hedef alıyor. Bu savaşın diğer cepheleri arasında NATO’nun Rusya’ya karşı bir vekalet savaşı yürüttüğü Ukrayna ve ABD’nin Çin’i saldırgan bir şekilde kışkırttığı Güney Çin Denizi yer almaktadır.
ABD emperyalizmi ve müttefiklerinin dünya savaşına yönelişi, tek tek politikacıların karakterinden değil; kapitalist kâr sisteminin, kapitalist sınıf ve onun siyasi partileri tarafından barışçıl bir şekilde çözülemeyen temel ve içsel çelişkilerinden kaynaklanmaktadır.
Bu çelişkiler, 1917 Rus Devrimi’ne birlikte önderlik eden devrimci Marksistler Vladimir Lenin ve Lev Troçki tarafından bir asırdan fazla bir süre önce analiz edilmiştir. Bunlar (1) dünya ekonomisi ile onun rekabet halindeki ulus devletlere bölünmüşlüğü ve (2) üretim araçlarının özel mülkiyeti ile milyarlarca kişilik uluslararası işçi sınıfı tarafından yapılan üretimin toplumsal karakteri arasındaki çelişkilerdir.
Bu çelişkiler yalnızca iki yoldan biriyle çözülebilir: ya dünya savaşı ve faşist diktatörlük yoluyla egemen sınıf tarafından ya da birleşik bir sosyalist hareket ve siyasi iktidarın ele geçirilmesi yoluyla uluslararası işçi sınıfı tarafından.
Savaş yönelimi, sosyal haklara yönelik savaşla birlikte, işçi sınıfının kitlesel mücadelelerini tetikleyecektir. Daha şimdiden ABD’de Trump yönetimine karşı yaygın bir muhalefet var. Her ülkede olduğu gibi Avustralya’da da hükümet bu muhalefetin barut fıçısının üzerinde oturuyor.
İşçi sınıfının bu gelişen küresel hareketini ileriye taşımak için tarihten dersler çıkarmak ve her siyasal eğilimin sınıfsal karakterini anlamak şarttır.
İşçi Partisi, katıksız bir banka ve büyük şirket partisidir. Trump yönetimiyle olan ittifakı yalnızca Çin ile savaş meselesinde değil, genel olarak geçerlidir. İşçi Partisi hükümeti faşist olmasa da derinleşen krizine daha da sağa kayarak yanıt vermiştir. İşçi Partisi’nin politikaları, militarizmin yanı sıra, işçi sınıfının toplumsal koşullarına on yıllardır yapılan en derin saldırıları dayatmaktadır.
İşçi Partisi, Trump’ın önlemleriyle doğrudan paralel biçimde, göçmenlere karşı bir kampanya da dahil olmak üzere demokratik haklara karşı cepheden bir saldırı başlattı ve Gazze’deki soykırıma karşı yaygın muhalefeti kriminalize etmeye çalışıyor.
Yeşiller bir alternatif değildir. Son 16 aydır, İsrail’in soykırımına karşı muhalefeti politik olarak etkisizleştirmede önemli bir rol oynadılar ve muhalefeti toplu katliamda suç ortağı olan İşçi Partisi hükümetine yönelik etkisiz çağrılara tabi kıldılar. Yeşiller şimdi, yaklaşan seçimle birlikte, Trump’la, soykırımla ve Çin’e karşı savaşla işbirliği yapacak bir İşçi Partisi hükümetiyle resmi bir ittifak çağrısında bulunuyorlar. Bunun nedeni, Yeşillerin sosyalizme düşman, üst orta sınıfın kapitalist bir partisi olmasıdır.
Sosyalist olduklarını iddia eden ancak işçileri ve gençleri siyaset kurumuna zincirlemeye çalışan sahte sol gruplar özellikle tehlikeli bir rol oynamaktadır. Sosyalist Alternatif ve Sosyalist İttifak gibi örgütler de İşçi Partisi’ne soykırıma verdiği desteği sona erdirmesi için baskı yapılabileceği yalanını yaymaktadır.
Bunlar emperyalizm yanlısı örgütlerdir. Sahte sol, Gazze soykırımı karşıtı hareketin sosyalist bir yönde ilerlemesini engellemeye çalışırken, ABD-NATO’nun Ukrayna’da Rusya’ya karşı savaşı ve Suriye’de CIA’in rejim değişikliği operasyonu gibi emperyalist operasyonları açıkça desteklemektedir.
Onların rezil tavırları bir hatanın ürünü değildir. Sahte sol, işçi sınıfının devrimci rolünü reddederek on yıllar önce Troçkist hareketten koptu. Bugün, ırk, toplumsal cinsiyet ve cinselliğe dayalı kimlik siyasetini kullanarak kapitalizm içinde kendi konumlarını iyileştirmeye çalışan üst orta sınıfın hali vakti yerinde bir tabakası adına konuşuyorlar.
IYSSE; tarihin derslerine ve işçi sınıfının çıkarlarına dayanan gerçek bir sosyalist perspektifi savunan tek siyasi eğilim olan Sosyalist Eşitlik Partisi’nin ve dünya Troçkist hareketinin gençlik hareketidir.
İşçi Partisi’nin sözde “sol” hizbinin önderliğindeki Albanese hükümeti deneyimi, büyüyen krizin parlamento ya da seçimler yoluyla çözülemeyeceğini açıkça göstermiştir. Kriz ancak işçilerin dünya devrimi için mücadelede birleşmesiyle çözülebilir.
Yalnızca, küresel nüfusun büyük çoğunluğu pahasına eşi benzeri görülmemiş düzeyde servet biriktiren küçük oligarşik seçkinlerin kârına değil, bir bütün olarak toplumun ihtiyaçlarına dayanan sosyalist bir toplum bu çıkmazı sona erdirebilir ve insanlığı ileriye götürebilir.
Bu devrimci bir sorundur. Bu, işçi sınıfı içinde gündemdeki kitlesel mücadeleleri yönlendirebilecek devrimci bir önderlik inşa etmek demektir. Gençleri ve öğrencileri IYSSE’ye katılmaya ve işçiler arasında sosyalist bir perspektif geliştirmek için mücadele etmeye çağırıyoruz. Görev fabrikalara, rıhtımlara, depolara ve diğer işyerlerine gitmek ve işçi sınıfını dünya kapitalizmine karşı birleşik bir mücadelede seferber etmektir.
İnsanlık böyle bir krizle ilk kez karşılaşmıyor. Günümüz koşulları 1930’ların koşullarını tam olarak yansıtmasa da, paralellikler var. Neredeyse 100 yıl önce Alman kapitalizmi, Avrupa’da hakimiyet kurmak ve ekonomik krizini çözmek için Alman işçi sınıfını yenmek ve savaşın önünü açmak üzere Hitler ile faşizme yönelmişti.
Hitler’in iktidara yükselişi kaçınılmaz ya da durdurulamaz değildi. Bu ancak Almanya Komünist Partisi’nin işçi sınıfına ihanetleriyle mümkün oldu. Trump yönetimine karşı muhalefet gelişiyor ve gelişecek ama 1930’ların trajedisinin tekrarlanmamasını sağlamak için siyasi bir perspektif -sosyalist bir perspektif- gerekiyor.
Gençler kendilerini işçi sınıfının yirminci yüzyıldaki tarihsel deneyimleri ve yirmi birinci yüzyılın Marksizmi olan Troçkizmin tarihi konusunda eğiterek sınıf mücadelesinin yaklaşan patlamasına hazırlanmalıdır.
Tüm gençlere çağrıda bulunuyoruz: Bugün savaşa ve faşizme karşı mücadeleye dahil olun! İşçi sınıfının kitlesel sosyalist hareketini inşa edin! IYSSE’ye katılın!
10 Şubat 2025