ABD Başkanı Donald Trump’ın Gazze’nin tüm nüfusunun yerinden edilerek etnik temizlik yapılması çağrısından 48 saat sonra İsrail hükümeti Trump’ın önerisini hayata geçirmek üzere harekete geçti.
İsrail Savunma Bakanı Israel Katz Perşembe günü yaptığı açıklamada orduya Trump’ın planını hayata geçirmek üzere hazırlık yapma talimatı verdiğini söyledi. “Başkan Trump’ın Gazze’den ayrılmak isteyenler için kapsamlı fırsatlar yaratabilecek bu cesur girişimini memnuniyetle karşılıyorum” diyen Katz, “IDF’ye kara geçişleri yoluyla çıkış seçeneklerinin yanı sıra deniz ve hava yoluyla ayrılış için özel düzenlemeleri de içeren bir plan hazırlama talimatı verdim,” diye ekledi.
Salı günü Trump, Gazze Şeridi’nin “orada sefil bir yaşam süren aynı insanlar tarafından yeniden inşa ve işgal sürecinden geçmemesi gerektiğini” ilan etti. Trump, “diğer ülkelere” “Gazze’de yaşayan 1,8 milyon Filistinli tarafından yerleşilecek çeşitli alanlar inşa etmeleri” çağrısında bulundu.
ABD medyası, Trump’ın İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’ya son dakikada sunduğu ve kendi yönetimiyle ya da İsrailli yetkililerle tartışılmamış yarım yamalak bir fikir olarak sunulan plan karşısında şok olmuş ve öfkelenmiş gibi davrandı.
Bu saçma sunum, birçok İsrailli hükümet yetkilisinin bir yıldan uzun bir süredir aynı planı, aynı dilde talep ettiği gerçeğiyle yalanlanmaktadır.
Ocak 2024’te İsrail Maliye Bakanı Bezalel Smotriç, Gazze’nin etnik temizliğe tabi tutulması çağrısında bulunarak, “Kasıtlı göçü teşvik etmek istiyoruz ve onları [Filistinlileri] kabul etmeye istekli ülkeler bulmamız gerekiyor,” demiş ve “[İsraillilerin] Gazze Şeridi’ne yerleşimini” de reddetmeyeceğini eklemişti.
Aynı dönemde Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir gazetecilere yaptığı açıklamada Gazze’deki savaşın “Gazze sakinlerinin göçünü teşvik etmeye odaklanmak için bir fırsat” sunduğunu söylemiş ve bu hareketi “doğru, adil, ahlaki ve insani bir çözüm” olarak nitelendirmişti.
Gerçekte Trump, İsrail hükümetinin gerçek politikasını açıkça ifade ediyordu. Bu politikaya önce Biden, şimdi de Trump yönetimleri tarafından destek verilmiş, para ve silah sağlanmıştır.
Trump’ın planına yanıt veren BM Genel Sekreteri António Guterres, “İnsanların zorla yerinden edilmesi etnik temizlikle eşdeğerdir,” dedi.
İnsan Hakları İzleme Örgütü, Trump’ın açıklamasına “ABD’yi savaş suçlarına ortak olmaktan, zulümlerin doğrudan faili olmaya taşıyacağını” söyleyerek yanıt verdi ve şunları belirtti:
Uluslararası insancıl hukuk, işgal altındaki bir bölgenin nüfusunun kalıcı olarak zorla yerinden edilmesini yasaklar. Bu tür zorla yerinden etme eylemleri suç işleme kastıyla gerçekleştirildiğinde savaş suçu teşkil eder. Devlet politikasını yansıtan, sivil nüfusa yönelik yaygın veya sistematik bir saldırının parçası olarak gerçekleştirilirse, insanlığa karşı işlenmiş bir suç olur.
Trump ise Perşembe günü planlarını ısrarla savunmaya devam etti. “Gazze Şeridi, çatışmalar sona erdiğinde İsrail tarafından ABD’ye devredilecek” diyen Trump sözlerini şöyle sürdürdü: “ABD, dünyanın dört bir yanından gelen büyük kalkınma ekipleriyle birlikte çalışarak, yavaş ve dikkatli bir şekilde, dünya üzerindeki türünün en büyük ve en görkemli gelişmelerinden birinin inşasına başlayacak.”
Netanyahu da Trump’ın önerisine desteğini yineleyerek, İsrail ordusunun Filistin direnişini ezeceği için askere ihtiyaç duyulmayacağını söyledi. “Bu bizim taahhüdümüz, bizim işimiz ve kesinlikle bunu yapmaya kararlıyız.”
Netanyahu Trump’ın planını “dikkate değer” olarak nitelendirdi ve ekledi: “Bunda yanlış olan ne? Gidebilirler, sonra geri gelebilirler, yer değiştirebilirler ve geri gelebilirler... Bu duyduğum ilk iyi fikir.”
Trump Perşembe günü Uluslararası Ceza Mahkemesi’ni (UCM) “Amerika’yı ve yakın müttefikimiz İsrail’i hedef alan gayrimeşru ve temelsiz eylemlerde bulunmakla” suçlayan bir kararnameyi imzaladı.
ABD ordusunun İsrail’in savaş suçlarını kolaylaştırmadaki rolünü kabul eden kararnamede şu ifadeler yer alıyor:
UCM’nin İsrail ve ABD’ye karşı son eylemleri, Silahlı Kuvvetlerin muvazzaf üyeleri de dahil olmak üzere mevcut ve eski ABD personelini taciz, istismar ve olası tutuklamalara maruz bırakarak doğrudan tehlikeye atan tehlikeli bir emsal teşkil etmektedir.
Beyaz Saray mahkemenin “İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve Eski Savunma Bakanı Yoav Gallant’ı hedef alan asılsız tutuklama kararları çıkararak yetkisini kötüye kullandığını” açıkladı.
UCM savcısı Mayıs ayında İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu ve Savunma Bakanı Yoav Gallant hakkında tutuklama kararı çıkarılması için başvuruda bulunmuştu.
UCM Savcısı Karim Khan, İsrailli liderleri, “Gazze’deki sivil nüfusu toplu olarak cezalandırmak için açlığı bir savaş yöntemi olarak kullanma ve Gazzeli sivil nüfusa karşı diğer şiddet eylemlerine yönelik ortak bir plan”ın parçası olarak Filistinlilerin “öldürülmesi” ve “yok edilmesi” sürecini yönetmekle suçladı.
Netanyahu ve Gallant’ı “aşağıdaki savaş suçları ve insanlığa karşı suçlar” ile suçlandılar:
Savaş suçu oluşturan bir savaş yöntemi olarak sivillerin aç bırakılması; savaş suçu oluşturan kasten büyük acılara veya vücutta ya da sağlıkta ciddi yaralanmalara ... veya zalimce muameleye kasten neden olmak; savaş suçu olarak kasten öldürme ... veya cinayet; açlıktan kaynaklanan ölümler bağlamı da dahil olmak üzere ... imha ve/veya cinayet.
Resmi ölü sayısına göre İsrail’in saldırılarında bugüne kadar 47.583 Filistinli öldürüldü; Lancet’te yayımlanan yeni bir araştırmaya göre ise ölü sayısı 70.000 veya daha fazla olabilir.