Suriye’de Rusya ve İran destekli Devlet Başkanı Beşar Esad rejiminin NATO güçlerinin İslamcı vekilleri tarafından devrilmesinin ardından özellikle dini ve mezhepsel azınlıklar arasında ciddi kaygı ve korku hâkim oldu.
8 Aralık’ta El Kaide bağlantılı Heyet Tahrir el-Şam (HTŞ) liderliğindeki cihatçı güçlerin iktidarı ele geçirmesi, Hristiyanlar, Aleviler ve diğer azınlıkların haklarına ve yaşamlarına yönelik yeni tehditler yarattı.
Artı Gerçek’in ve Mezopotamya Ajansı’nın Çarşamba günkü haberlerine göre, HTŞ’nin öncülüğündeki cihatçıların iktidarı ele geçirmesiyle birlikte, özellikle Alevilerin yaşadığı bölgelerde ev baskınları, yağma, kadınlara yönelik taciz ve infaz şikâyetleri arttı.
Haberlere göre, 18 Aralık’ta Suriye’nin ortasındaki Hama’da daha önce iki kilise ve bir patrikhaneye saldırı düzenlenmesinin ardından, Hristiyan nüfuslu Sukaylabiye bölgesinde kurulan dev bir Noel Ağacı, maskeli ve silahlı kişiler tarafından yakıldı. Ağacı söndürmeye ve saldırıyı engellemeye çalışanların ise silah doğrultularak tehdit edildiği bildirildi.
Sukaylabiye’deki Noel ağacının yakılmasını gösteren bir videonun sosyal medyada yayılması, Suriye genelindeki Hristiyan ve diğer topluluklar arasında büyük bir öfkeye yol açtı.
Hama, başkent Şam ve Humus’taki Hristiyanlar, Sukaylabiye halkıyla dayanışma göstermek için ellerinde haçlarla sokaklara döküldü ve cihatçı grupları protesto etti. Uzun araç konvoyları oluşturan protestocular, azınlıkların yaşadığı bölgelerin cihatçılardan temizlenmesini talep etti.
Şam’ın Bab Tuma mahallesinde yüzlerce kişi sokaklara dökülerek “Hristiyanların haklarını koruyun” sloganları attı.
Şam’da yaşayan bir rahip olan Andrew Bahi DPA’ya (Alman Basın Ajansı) şunları söyledi: “Korkmaya hakkımız var. Yıllar boyunca Şam’ın doğusundaki [Hıristiyanların çoğunlukta olduğu] mahalleler yüzlerce top mermisiyle vuruldu ve biz evlerimizde dayandık ancak şimdi atmosfer belirsizliğini koruyor. Sözler ve eylemler arasında bir çatışma ve çelişki var.”
Samer Elias ise “Herkes Suriye’deki Hristiyanların korunmasını talep eden sloganlar attı,” diye konuştu.
Yeni rejimin lideri Ebu Muhammed el-Colani (Ahmed eş-Şara), Noel ağacını yakanların yabancı savaşçılar olduğunu ve cezalandırılacaklarını öne sürdü. Ancak bu ve benzeri açıklamalar, cihatçı çetelerin artan tacizleri ve saldırıları karşısında güvenilirlikten yoksundur.
Bu gösterilerden bir gün sonra, Arap Alevilerinin tarihi lideri olarak kabul edilen Hüseyin bin Himden el-Hasibi’nin mezarının bulunduğu Halep’teki bir Alevi türbesine 5 Aralık’ta yapıldığı belirtilen saldırının videosunun internette yayılmasının ardından Tartus, Lazkiye, Hama ve Humus’ta protestolar düzenlendi. Cihatçılar tarafından çekildiği iddia edilen bir videoda, saldırı sırasında türbenin bakımıyla görevli beş sivilin öldürüldüğü ve türbenin ateşe verildiği görülüyor. Ardından, cihatçılar, öldürdükleri türbe hizmetlilerinin cesetleri üzerinde poz veriyorlar.
HTŞ tarafından atanan hükümet yetkilileri, türbe saldırısının yeni olmadığını, Aralık ayının başında Halep’in ele geçirilmesi sırasında gerçekleştiğini söyleyerek öfkeli kitleleri yatıştırmaya çalıştılar.
Euronews, Salı günü Hama’da Esad rejiminde görev yapmış üç Alevi hakim ve bir subayın öldürülmesinin de Çarşamba günü Humus, Hama, Tartus ve Lazkiye’de kitlesel protestoların başlamasına katkıda bulunduğunu bildirdi.
Londra merkezli, Esad karşıtı Suriye İnsan Hakları Gözlemevi’ne (SOHR) göre, HTŞ güçlerinin Humus’ta düzenlenen protesto sırasında bir Alevi göstericiyi öldürmesi, gerginliği daha da artırdı. Bu olayların ardından şehirde sokağa çıkma yasağı ilan edildi.
Resmi SANA haber ajansı, HTŞ hükümetinin Esad yanlısı güçlere karşı Tartus kırsalına operasyon başlattığını duyurmuştu. Yeni içişleri bakanlığı, bu operasyonlar sırasında kendisine bağlı 14 güvenlik görevlisinin öldürüldüğünü açıkladı.
Şam’da Alevi nüfusun ağırlıklı olarak yaşadığı bir mahallede ikamet eden Alevi Şeyhi Ali Dareer, Reuters’e verdiği demeçte şunları söyledi: “Binlerce insan kızgınlık ve endişe içinde ve onurları rencide edilmiş durumda. Ancak barışa olan bağlılığımızı sürdürmeliyiz.”
Dareer HTŞ’nin mezheplere saygılı davranılacağına dair verdiği sözlere rağmen evlerin tahrip edildiğini ve insanların dini kimlikleri nedeniyle dövüldüğünü söyledi.
Dareer daha sonra Perşembe günü yaşandığı iddia edilen, Alevi oldukları için insanların otobüsten indirilerek dövüldüğü bir olayı aktarıyordu.
Bu açıklamalar, topluluğun içinde bulunduğu gergin atmosferi ve El Kaide kökenli yeni iktidara bağlı güçlerin mezhepsel gerilimleri şiddetlendirme tehlikesini gözler önüne seriyor.
HTŞ rejiminin baskıcı politikaları karşısında, onu iktidara taşıyan emperyalist devletler ve bölgesel güçler büyük ölçüde sessiz kalıyor. Onlar, Suriye’de İran’ın etkisini tamamen ortadan kaldırmak, kaynakları yağmalamak ve ülkedeki nüfuzlarını artırmak için ellerinden geleni yapıyorlar.
Washington, Colani’ye yönelik ödülü kaldırdı ve yeni rejimle anlaşmanın önünü açtı. Fransa ve Britanya temsilcileri de Şam’da HTŞ yetkilileriyle görüşmeler yaptılar. NATO güçleri ve müttefikleri, halen kâğıt üstünde terör örgütü olarak gördükleri HTŞ’yi jeostratejik çıkarları doğrultusunda bir araç olarak kullanmaya çalışıyorlar.
ABD ve İsrail yoğun hava saldırılarıyla Suriye’nin askeri altyapısını ciddi ölçüde çökertir ve Şam’da uysal bir kukla rejim yaratmaya çalışırken, İsrail ordusu Suriye’deki işgalini ve etkisin genişletti.
Suriye’nin kuzeyindeki Kürt güçlerini bastırmaya ve ülkedeki etkisini artırmaya çalışan Türkiye ise, HTŞ ile ilişkilerini daha açık bir şekilde geliştirmeye yöneldi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan yeni rejime askeri ve lojistik destek sözü verirken, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan şimdiye kadar Şam’ı ziyaret ederek Colani ile kucaklaşan en üst düzey NATO yetkilisi oldu. HTŞ lideri de Türkiye ile “stratejik bir ilişki” kurma taahhüdünde bulundu.