Seçilmiş Başkan Donald Trump, sadece kendisinin değil, bir bütün olarak ABD milyarder sınıfının bir semptomu olan megalomaninin bir göstergesi olarak, ABD’nin Grönland, Kanada ve Panama Kanal Bölgesi’nin kontrolünü ele geçirmesi çağrılarını yineliyor ve “ulusal güvenlik” hedeflerini güvence altına almak için silahlı kuvvet kullanma tehditlerini artırıyor.
Trump, Noel günü sosyal medya sitesi Truth Social üzerinden, ABD’nin Panama Büyükelçisi adayı olarak Kevin Marino Cabrera’yı açıkladığı sırada bir dizi paylaşım yaptı. Cabrera şu anda Miami-Dade Bölge Komisyonu üyesidir. Adayın başlıca özelliği, Trump’ın 2020 başkanlık kampanyasının Florida eyalet direktörü ve Florida Cumhuriyetçi Parti başkan yardımcısı olmasıdır.
Seçilmiş faşist başkan, Panama’yı “Panama Kanalı konusunda bizi en çılgın hayallerin çok ötesinde kazıklayan bir Ülke” olmakla suçladı.
Uzun bir paylaşımında Panama, Kanada, Grönland, Çin ve ABD’deki “Radikal Sol Deliler”e yönelik tiratları bir araya getirdi. Trump bu ifadeyle kendi gerici ve anti-demokratik politikalarına karşı çıkan herkesi kastediyor.
Trump sözlerine alaycı bir şekilde şöyle başladı: “110 yıl önce inşasında 38.000 insanımızı kaybettiğimiz, ABD’nin daima ‘onarım’ parasına Milyarlarca Dolar koyduğu ancak onun ‘herhangi bir şeyi’ hakkında kesinlikle söyleyecek bir şeyi olmadığı Panama Kanalı’nı aşkla ama yasa dışı olarak işleten Çin’in harika askerleri de dahil olmak üzere herkese mutlu Noeller.”
Bu tek paragrafta yer alan çok sayıda dengesiz yalanı ortaya çıkarmak sıkıcı ama gerekli. Panama’da Çinli askerler bulunmadığı gibi Panama Kanalı’nı işleten herhangi bir Çinli personel de yoktur. Merkezi Hong Kong’da bulunan ve eskiden Britanyalılara ait olan Hutchinson Whampoa Ltd. şirketini bünyesinde barındıran CK Hutchinson Holdings, Kanal Bölgesi’nin her iki ucundaki Colon ve Panama City’de konteyner terminallerine sahiptir. Buradaki diğer terminaller ABD, Singapur ve Tayvan merkezli firmalara aittir.
CK Hutchinson Holdings, taşımacılık, altyapı, perakende mağazaları ve enerji dağıtımı alanlarında faaliyet gösteren devasa bir küresel şirkettir. Wikipedia’daki tanımına göre, “Dünyanın önde gelen liman yatırımcısı, geliştiricisi ve işletmecisi olan Grubun limanlar bölümü, dünyanın en yoğun 10 konteyner limanından altısında faaliyet gösteren konteyner terminalleri de dahil olmak üzere 27 ülkede 291 operasyonel rıhtımdan oluşan 52 limanda hisseye sahiptir.”
Bunlar arasında ABD’nin Batı Kıyısı, Britanya’daki Felixstowe ve Ortadoğu, Afrika, Güney ve Doğu Asya ile Latin Amerika’daki terminaller yer almaktadır. Bu, ulusal sınırların giderek önemsizleştiği, birbirine bağlı bir küresel ekonominin gelişiminin bir parçasıdır. Trump’ın aşırı milliyetçiliğinin ve taşkın cehaletinin bir Çin uyarlaması, Boeing tarafından üretilen uçakları, göklerden yasaklanması gereken ABD hükümeti araçları ilan edebilir.
Trump’ın Panama Kanalı inşaatında “38.000 kişi kaybettik” iddiası defalarca çürütülmüştür. İnşaat projesinde ölenlerin sayısı, çoğu Panama ve Karayipler’de işe alınmış işçiler olmak üzere, yaklaşık 5.000 kişiydi. Uzun süren kazı çalışmaları sırasında, çoğu sarı hummadan, yaklaşık 300 Amerikalı ölmüştür.
Onarımlar için milyarlarca dolardan bahsetmesine gelince, Panama Kanalı İdaresi tüm inşaat ve bakım masraflarını, ABD Hazinesi’nden hiçbir katkı almadan, geçiş ücretleri ve harçlardan finanse etmektedir. İdare Panama hükümeti tarafından kontrol ediliyor ancak ayrı olarak finanse ediliyor ve sürekli olarak kâr ediyor. Bu yıl yaşanan operasyonel sorunlar, Kanal’ın su yolunun bir parçası ve aynı zamanda Panama’nın ana içme suyu kaynağı olan Gatun Gölü’nü etkileyen yoğun kuraklıktan kaynaklandı.
Amerikan şirket medyasının genel tepkisi, Trump’ın tehditlerinin önemini görmezden gelmek ve bunları sadece dikkat çekici palavralar olarak göstermek oldu. Wall Street Journal başyazısında şu ifadelere yer verdi: “Gözümüzden kaçtıysa affedin ama Donald Trump’ın Panama’yı istila edip meşhur kanalını geri almak için kampanya yürüttüğünü hatırlamıyoruz. Ama seçilmiş Başkan hafta sonunda Orta Amerikalı müttefikimizi, taleplerini yerine getirmemesi halinde cezalandırmakla tehdit etti.”
Panama Devlet Başkanı José Raúl Mulino, Trump’ın Panama’daki Çin etkisi iddialarını ve Kanal’ı “geri alma” tehdidini reddetti ve ABD tarafından imzalanan anlaşmaların “Kanal’ın daimi tarafsızlığını tesis ettiğini, tüm uluslar için açık ve güvenli bir şekilde işletilmesini garanti altına aldığını ve 40’tan fazla Devletin onayını almış bir anlaşma olduğunu” belirtti. “Aksi yöndeki herhangi bir görüşün yeryüzünde geçerliliği ya da desteği yoktur. ... Kanalımız insanlığa [ve] onun ticaretine hizmet etme misyonuna sahiptir.”
Mulino ve selefleri, Güney Amerika’dan Darien Boşluğu’nu geçerek Orta Amerika ve Meksika üzerinden ABD sınırına ulaşmaya çalışan göçmenleri bezdirip engellemek için Washington ile tam bir işbirliği içinde oldular. Bununla birlikte Mulino, Panama’nın ülkeyi ikiye bölen kanal üzerindeki hakkını savunma sözü verdiğinde, Trump Truth Social’da tehditkâr bir şekilde cevap verdi: “Bunu göreceğiz.”
Trump, Kanada’ya ABD ile birleşme “teklifini” yinelemeye devam ederek, ülkenin başbakanına “Vatandaşlarının Vergileri çok yüksek olan Kanada Valisi Justin Trudeau, ancak Kanada 51. Eyaletimiz olursa, Vergileri yüzde 60’tan fazla azalacak, işletmeleri hemen iki katına çıkacak ve dünyanın hiçbir yerinde olmadığı kadar askeri olarak korunacaklar” şeklinde seslendi.
Kanada elbette bir NATO üyesi ve dolayısıyla kendisine askeri koruma sağladığı varsayılan bir ittifakın parçası. Gerçek şu ki Kanada, Kuzey Amerika’nın yanı sıra Asya-Pasifik bölgesi, Karayipler, Afrika ve Doğu Avrupa da dahil olmak üzere tüm dünyada Amerikan emperyalizmini destekleyici bir rol oynamaktadır. ABD-NATO’nun 2011 yılında Libya’ya düzenlediği saldırıyı Kanadalı bir general yönetmiştir.
Mafya tarzı “reddi mümkün olmayan teklifler” dizisine devam eden Trump, “Aynı şekilde, ABD’nin Ulusal Güvenlik amaçları için ihtiyaç duyduğu, ABD’nin orada olmasını isteyen ve bizim de olacağımız Grönland halkına,” diye yazdı.
Fox News uzmanı Brian Kilmeade, Cumhuriyetçi Ulusal Komite Başkanı Michael Whatley ile Pazartesi günü yapılan bir tartışmada, Grönland’ın satın alınmasının yaklaşık 1,5 trilyon dolara mal olacağı ancak “muhtemelen bunun karşılığının geri alınacağı” öngörüsünde bulundu.
Kilmeade, Whatley’e, Trump’ın Grönland’la neden ilgilendiğini sordu. Cumhuriyetçi Ulusal Komite başkanı şu yanıtı verdi: “Sanırım ulusal güvenlik açısından... kendisinin de söylediği gibi, biliyorsunuz, kesinlikle mineraller açısından çok zengin bir yer ve biliyorsunuz, onun için jeopolitik olarak önemli.” Dünyanın en büyük adası, çoğu şu anda kilometrelerce buzun altında gömülü olan geniş mineral ve fosil yakıt yataklarına sahiptir ve küresel ısınma nedeniyle buz örtüsü eridikçe, şirket çıkarları büyük bir zevkle kâr olasılıklarının peşine düşmektedir.
Trump’ın fikirleri şaka değildir. Bu fikirler, siyasi rakiplerine ve özellikle de geçen hafta Başkan Joe Biden tarafından infazları durdurulan 37 federal idam mahkumuna yönelik sert bir suçlamayla birleştirildi. Trump, tahmin edilebileceği üzere, mahkumların affedildiğini iddia ederek yine yalan söyledi, oysa aslında cezaları müebbet hapse çevrilmişti. Bu bir merhamet jestinden ziyade, dünyanın büyük çoğunluğu idam cezasını Ortaçağ’ın bir kalıntısı olarak reddederken, Biden’ın Amerikan emperyalizminin kendi vatandaşlarını ölüme mahkum etme kara lekesinden kurtarma çabasıydı.
Dahası, Trump geniş yeni topraklar edinme arzusunu dile getirirken, yaptığı atamalar, sosyal medya yaylım ateşiyle hedef aldığı komşu ülkelere karşı şiddet kullanımına güçlü destek verildiğini gösteriyor. Trump’ın başkanlık kampanyası sırasında sık sık dile getirdiği, sözde göçmenleri durdurmak ve uyuşturucu kartellerine savaş açmak için ABD askerlerini Meksika’ya gönderme tehdidini hayata geçirmeye hazırlandığına dair endişeler özellikle Meksika’da giderek artıyor.
Trump’ın Meksika Büyükelçisi olarak eski CIA görevlisi ve Yeşil Bereli Ronald D. Johnson’ı seçmesi bu endişeyi haklı çıkarmıştır. Johnson, Trump’ın ilk yönetiminde ABD’nin El Salvador Büyükelçisiydi ve ülkenin bugün hâlâ iktidarda olan Devlet Başkanı Nayib Bukele’nin otoriter şiddetini hevesle desteklemişti. Johnson daha önce de El Salvador’da 1980’lerde yaşanan iç savaş sırasında sağcı ölüm mangalarıyla birlikte çalışmıştı.
Los Angeles Times’ta yer alan bir habere göre, Bukele geçtiğimiz Haziran ayında ülke anayasasını ihlal ederek ikinci dönem için göreve başladığında, Donald Trump Jr, eski Fox News sunucusu faşist Tucker Carlson ve eski Temsilci Matt Gaetz’in bulunduğu gayri resmi Trump heyetinde Johnson da vardı.