İslamcı milisler 27 Kasım’da Suriye’nin kuzeyindeki en büyük kent olan Halep’e büyük bir saldırı başlattı. El Kaide bağlantılı Heyet Tahrir el-Şam (HTŞ) milisleri 1 Aralık itibarıyla Halep’i ele geçirdi ve güneye, Hama ve Humus’a doğru saldırıya geçti. Suriye’de NATO destekli milislerle Rus ve İran güçleri tarafından desteklenen hükümet birlikleri arasındaki savaş 2011 yılında başlamıştı. HTŞ saldırıları, Rusya, İran ve Türkiye’nin arabuluculuğu ile savaşı durduran dört yıllık ateşkesi sona erdirmiş oldu.
Bu durum, bir yanda NATO ülkeleri, diğer yanda Rusya, İran ve Çin arasında Ukrayna, Ortadoğu ve ötesinde cereyan eden küresel savaşın büyük bir tırmanışıdır. İsrail’in Gazze’deki soykırımı ve Lübnan’da Hizbullah’ı bombalaması bu savaşın kritik cepheleridir. Washington ve NATO müttefiklerinin Suriye’yi ele geçirme ve ülkeyi Rusya, İran ve tüm Ortadoğu’ya karşı bir üs olarak kullanma girişimlerini yeniden başlatmasıyla yeni bir cephe daha ortaya çıkıyor.
Son saldırıdan önce aralarında HTŞ ve Türkiye destekli Suriye Milli Ordusu’nun (SMO) da bulunduğu NATO destekli İslamcı milisler, İdlib vilayeti ile Halep, Hama ve Lazkiye vilayetlerinin yakınındaki bölgeleri ellerinde tutuyorlardı. Geçen yıl Ukrayna rejiminin NATO’dan, Ukrayna’daki Rus birlikleri için insansız hava aracı ürettiği bildirilen Suriye’deki İran fabrikalarını bombalamak için füze istemesiyle gerilim tırmanmıştı. Eylül ayında Kiev Post gazetesi Ukrayna’nın GUR askeri istihbaratına bağlı “Çemist” biriminin Halep ve Golan Tepeleri çevresindeki Rus birliklerine saldırdığını bildirmişti.
İsrail’in Gazze ve Lübnan’a yönelik savaşı, Suriye’de önemli bir rol oynamış olan Hizbullah güçlerine zarar vererek mevcut saldırıya zemin hazırladı. Çin’in Xinhua haber ajansı, HTŞ ve müttefiklerinin Halep şehri ve çevresinin tamamını ele geçirdiği son saldırılarda 1.000 kişinin öldürüldüğünü tahmin ediyor.
Büyük NATO güçleri Halep’e yönelik saldırıyı henüz resmen onaylamadılar. New York Times, “Mevcut saldırıya liderlik eden grup, İslam Devleti ve El Kaide ile bağlantılı olan Heyet Tahrir el-Şam’dır” ve “ABD tarafından hâlâ bir terör örgütü olarak kabul edilmektedir,” diye yazdı. Gazete, bu durum “bir zamanlar [Suriye Devlet Başkanı Beşar] Esad’a karşı ılımlı isyancıları destekleyen hükümetleri, iki tarafı da destekleyemeyerek zor durumda bırakıyor,” diye ekliyordu.
Ancak bu saldırı açıkça NATO desteğine sahiptir. Saldırı, Suriye’nin, NATO üyesi bir devlet olan Türkiye’den beslenen bölgelerinden geliyor ve CIA’in 2012-2017 Timber Sycamore Operasyonu gibi programlar aracılığıyla ABD’den fon alan SMO gibi milisleri seferber ediyor. Nitekim New York Times’ın da açıkça belirttiği gibi, bu saldırıyı, Ukrayna savaşı ve İsrail’in Lübnan’daki savaşı mümkün kılmıştır:
Şimdi [Suriye’nin] müttefikleri zayıflamış ya da kendi çatışmalarıyla dikkatleri dağılmışken, isyancılar güç dengesini değiştirme fırsatını yakaladılar. ... İran, İsrail’in hava saldırıları, direniş ekseni olarak adlandırılan vekil güçlerinin savaş alanındaki kayıpları ve ülkesindeki ekonomik kriz nedeniyle zayıflamış durumda. Bu vekil güçlerden biri olan Hizbullah, İsrail’le 13 ay süren savaşın ve lideri Hasan Nasrallah’ın öldürülmesinin ardından yıprandı ve zayıfladı. Rusya ise Ukrayna ile girdiği yıpratma savaşının üçüncü yılının sonuna yaklaşıyor.
Bu da NATO’nun Gazze soykırımına verdiği desteğin altında yatan stratejik ve finansal çıkarları gözler önüne seriyor. Biden yönetimi ve NATO müttefikleri, binlerce savunmasız erkek, kadın ve çocuğun öldürülmesini Ortadoğu’ya boyun eğdirme girişimleri için son derece hayati görüyor. Bu, onlara, her şeyden önce, Suriye’de 2011’den 2020’ye kadar dokuz yıl süren kanlı savaşta Esad’ı devirme konusundaki başarısızlıklarının intikamını alma imkânı veriyor. Bununla birlikte, petrol zengini Ortadoğu’ya hakim olmak için yürütülen bu savaş, şu anda esas olarak Rusya ve Çin’i hedef alan, dünya hegemonyası uğruna yürütülen daha geniş bir emperyalist savaşın yalnızca bir parçasıdır.
Dün Suriye ve Rus savaş uçakları İslamcı isyancı milisleri bombaladı ve İran yanlısı Iraklı milislerin yüzlerce üyesi hükümet ordusunun yanında savaşmak üzere Suriye’ye geçti. Reuters’a konuşan üst düzey bir Suriyeli askeri kaynak, Bedir ya da Nüceba milislerinden olan bu savaşçıların hava saldırılarından kaçınmak için küçük gruplar halinde sınırı geçtiklerini söyledi ve ekledi: “Bunlar kuzeydeki cephe hatlarında bulunan yoldaşlarımıza yardım etmek üzere gönderilen taze takviye birlikleridir.”
Dün gece Tahran’a yakın Telegram kanalları, Suriye ordusunun Halep’in güneyinde bir karşı saldırı başlattığını bildirdi. Suriye güçlerinin Hanasır’ı geri aldığını ve Halep’in hemen güneyindeki El Safirah sanayi bölgesine doğru saldırdığını iddia ettiler. Bununla birlikte, Suriye hükümet güçlerinin Hama çevresindeki çatışmalarda mücadele etmeye devam ettikleri de bildirildi.
Türkiye destekli Suriye Milli Ordusu güçlerinin de saldırıya geçerek ABD destekli Kürt milliyetçisi YPG (Halk Savunma Birlikleri) milislerinin elindeki Tel Rıfat kasabasını ele geçirildiği bildirildi. Bu, YPG birliklerinin kuzeye, Türkiye sınırına doğru ilerlemesini bloke etti. Türkiye egemen sınıfı, Kürt milliyetçisi grupların Suriye’nin ve Türkiye’nin bazı bölgelerinde bağımsız bir Kürt devleti kurmasından büyük korku duyuyor.
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Türkiye’nin “Suriye’deki terör yapısının bir devlete dönüşmesine asla izin vermeyeceğini” söyledi. Kürt milliyetçilerini hedef alan bu tehdit, görünüşte Türk hükümetinin kendisi ile El Kaide güçleri arasında mesafe koymayı da amaçlıyordu. Fidan ayrıca “Bölgedeki terör gruplarının oksijen maskesi de Amerika’da. ABD oksijeni keserse üç gün yaşayamazlar,” dedi.
İran, Rusya ve Çin’den Suriye’ye destek açıklamaları geldi. Kremlin Sözcüsü Dmitri Peskov Rusya ile Suriye arasında yakın askeri temasların devam ettiğini söylerken, İranlı yetkililer Suriye ile tam işbirliği sözü verdi.
İran Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan, “Müslüman ülkelerle işbirliği ve etkileşim içinde, Siyonistlerin Müslümanlar arasındaki birliği bozma ve bölgede terörizm ve güvensizlik yayma çabalarını kesinlikle engelleyeceğiz,” dedi ve ekledi: “Suriye’nin bir kez daha Siyonist komploların üstesinden geleceğine inanıyoruz. İran bu amaçla Suriye hükümeti ve halkının yanındadır.”
Esad’ın Eylül 2023’te Pekin’e yaptığı ziyaret sırasında Suriye ile “stratejik ortaklık” ilan eden ve Suriye’ye askeri eğitmenler gönderen Çin de endişelerini dile getiren açıklamalar yaptı. Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Lin Jian, Çin’in “Suriye’nin ulusal güvenlik ve istikrarını koruma çabalarını desteklediğini” söyledi. “Çin, Suriye’deki durumun daha da kötüleşmesini önlemek için olumlu çaba sarf etmeye hazırdır.”
Suriye’deki ABD destekli El Kaide saldırısı, tüm büyük dünya güçlerini hızla içine çekecek, dehşet verici boyutlarda bir Ortadoğu savaşını tetikleme tehdidi taşımaktadır. Rusya, Çin, İran ve müttefik rejimlerin iflası, NATO’nun emperyalist güçlerinin savaşı önlemekle değil, tırmandırmakla ilgilenmelerinden kaynaklanmaktadır. Dünya hegemonyası gündemlerini takip eden emperyalist güçler, büyük nükleer güçler arasındaki savaşa karşı ülke içindeki ezici halk muhalefetini hiçe sayıyorlar.
Trump’ın, Biden yönetimi döneminde Ukrayna savaşına yönelik birkaç demagojik eleştiri yapmış olsa da, savaşı tırmandırma niyetinde olduğu her geçen gün daha da belirginleşiyor. Dün, Halep’in istila edilmesine, Gazze’de tutulan İsrailli rehinelerin serbest bırakılmaması halinde daha büyük bir savaş tehdidinde bulunan bir paylaşımla yanıt verdi. Trump, Truth Social ağında şöyle yazdı:
ABD Başkanı olarak gururla görevi devralacağım 20 Ocak 2025 tarihinden önce rehineler serbest bırakılmazsa, Ortadoğu’da ve İnsanlığa karşı bu zulmü gerçekleştiren sorumlular için ÇOK BÜYÜK BİR CEHENNEM yaşanacak. ... Sorumlular, Amerika Birleşik Devletleri’nin uzun ve şanlı tarihinde hiç kimsenin almadığı kadar ağır bir darbe alacaklar. REHİNELERİ HEMEN SERBEST BIRAKIN!
Biden ve Trump’ın bu tehditlerine hedef olan ülkeler teslim olarak değil, ABD ile daha geniş çaplı bir çatışmaya hazırlanarak karşılık veriyorlar. Trump’ın ABD dolarını kullanmayan her ülkeyi yüzde 100 gümrük vergisiyle ABD pazarlarının dışına atmakla tehdit etmesinin ardından Rusya ve İran geçen hafta ikili ticaretlerinde ABD dolarını kullanmayı bıraktıklarını duyurdular.