Dördüncü Enternasyonal’in Uluslararası Komitesi’nin Almanya şubesinin uzun süredir liderliğinde yer alan Wolfgang Weber, beş yıllık ciddi bir hastalığın ardından 16 Kasım günü erken saatlerde 75 yaşında hayatını kaybetti.
Wolfgang hayatının 50 yılından fazlasını Troçkist partiyi inşa etmeye adamış ve işçi sınıfının bağımsızlığı için yorulmaksızın siyasi ve teorik mücadele vermişti.
Wolfgang’ın yaşamının siyasi açıdan ele alınması, tüm kuşağının karşı karşıya olduğu temel tarihsel soruların ve görevlerin değerlendirilmesini de beraberinde getirir. Bu, her şeyden önce devrimci Marksizmin sürekliliği için verilen mücadeleydi. Devrimci Marksizmin sürekliliği, Stalinizm, faşizm ve Pabloculuk tarafından öylesine saldırıya uğramıştı ki, tarihsel olarak konuşmak gerekirse, pamuk ipliğine bağlıydı. Wolfgang’ın siyasi olarak bilinçlendiği yıllarda, bu, yalnızca, o dönemde başlıca şubesi Gerry Healy liderliğindeki Britanya’daki Sosyalist İşçi Birliği (SLL) olan Dördüncü Enternasyonal’in Uluslararası Komitesi (DEUK) tarafından savunuldu ve ileriye taşındı.
Wolfgang’ın yaşamı, DEUK’un ve onun Pabloculuk tarafından yok edilmiş olan Almanya şubesinin inşası ile ayrılmaz bir şekilde bağlantılıdır. Wolfgang, savaş sonrası dönemin bir çocuğu olarak, işçi sınıfının bir başka felaketi önlemek için Stalinist ve sosyal demokrat bürokrasilerin felç edici etkisinden kurtarılması gerektiği sonucuna Nazi yönetiminden varmıştı. Hayatını ve muazzam entelektüel kapasitesini bu göreve adadı.
Savaş sonrası Almanya’da gençlik
Wolfgang 6 Haziran 1949’da Münih’in güneyindeki Schliersee’de dünyaya geldi; burada anne babası, büyükanne ve büyükbabası ve iki ağabeyi, savaştan sonra bombalanan Münih’ten kaçıp geldikleri sıkışık bir yazlık evde birlikte yaşıyorlardı. Doğumundan iki yıl sonra aile Münih’e, dört yıl sonra da Wolfgang’ın tüm eğitim hayatını geçirdiği Würzburg’a taşındı. Yakında altı kişiye çıkacak olan aile, sigorta acentesi olan ve daha sonra şube müdürlüğüne kadar yükselen babasının maaşıyla sosyal basamakları kayda değer bir şekilde tırmanamadı.
Okul yıllarına savaş sonrası dönemin dayanılmaz sefaleti damgasını vurdu. Öğrencileri yeni bir intikam savaşına hazırlamak isteyen eski Nazi öğretmenler, savaşın bitiminden bu yana hiçbir şeyin değişmediği bir kilise ve küçük burjuva katmanlarında her zaman hazır olan bir anti-komünizm Wolfgang’ın çocukluk ve gençlik yıllarını şekillendirdi. Wolfgang buna karşıtlığı klasik edebiyatta aradı, özellikle Friedrich Schiller ve Theodor Storm’u okudu ve aile bağlarının da bulunduğu Doğu Almanya (DDR) radyolarındaki bu yazarlarla ilgili programlardan keyif aldı.
Klasik hümanizme ilgi duydu ve toplumsal çatışmalar yoğunlaşıp Mayıs 1968 yaklaştıkça Schiller ve Storm’a giderek Bertolt Brecht ve Franz Kafka eklendi. Wolfgang kiliseden uzaklaştı ve bilinçli bir ateist oldu. Kendi kuşağındaki pek çok kişi gibi, bu şairler ve düşünürler ülkesinde, şimdi egemen seçkinler tarafından halının altına süpürülen faşizm felaketinin nasıl mümkün olduğu sorusu onu giderek daha fazla harekete geçiriyordu.
Özellikle, çeşitli toplama kamplarından orijinal kareleri bir araya getiren Fransız belgesel filmi Nacht und Nebel (Gece ve Sis) Wolfgang üzerinde derin bir etki bıraktı. İlk siyasi deneyimlerinden biri olarak, 12 yaşındayken İsrail’deki Eichmann ve daha sonra Almanya’daki Auschwitz duruşmalarını radyodan takip etti. Ancak okulda ve siyasi olarak temizliğe tutulmuş kütüphanelerde sorularına yanıt bulamadı. Sayısız misantropik ya da sosyo-psikolojik açıklama modelini tamamen yetersiz buldu.
Wolfgang okuldan Bavyera eyaletinin en iyi lise mezunu olarak mezun oldu. Bu nedenle Maximilianeum’un çok saygın bursunu ve daha sonra Studienstiftung des deutschen Volkes’un yetenek bursunu aldı. Çok sayıda eski Nazinin profesör olarak karşısına çıktığı Münih’te hukuk okudu ve ara sınavdan sonra ekonomi bölümüne geçti.
Bir Troçkist Olarak Gelişimi
Orada Marx’ı okumaya başladı ve Avrupa çapında işçi sınıfının büyüyen mücadelelerini yoğun bir şekilde takip etti. Ancak Wolfgang, Nasyonal Sosyalizmin nasıl mümkün olduğu sorusuna tatmin edici bir yanıtı ancak Ekim 1971’de Britanya’daki öğrenimi sırasında DEUK’un Britanya seksiyonu olan Sosyalist İşçi Birliği (SLL) ile tanıştığında bulabildi.
SLL’nin yayın masasından aldığı ilk kitaplardan biri, aynı yıl ilk kez Almanca olarak da yayınlanan Lev Troçki’nin Almanya üzerine yazılarıydı. Troçki faşizmi, egemen sınıfın sınıf mücadelesinin aşırı yoğunlaşmasına verdiği tepki olarak açıklıyordu. Faşizm, yıkıma uğramış küçük burjuvazinin işçi sınıfı örgütlerini tamamen ezmek için seferber olmasıdır. Bu anlayış doğrultusunda, Troçki’nin uğruna hararetle mücadele ettiği bu ölüm kalım mücadelesinde işçi sınıfının önderliği sorunu merkeze yerleşti.
Wolfgang, Troçki’nin Almanya üzerine yazılarını ilk okumasından 28 yıl sonra, yeni bir baskının önsözünde “Hitler, Alman halkının çoğunluğu, Yahudileri öldürmek için bastırılamaz bir dürtüden ilham aldığı için iktidara gelmedi. Yükselişini, işçi hareketini siyasi olarak felç eden ve ırkçılık ve antisemitizm zehrine karşı ideolojik direncini giderek zayıflatan SPD ve KPD’nin ahmakça ve haince politikalarına borçluydu,” diyordu.
Sonraki dönemde Wolfgang, büyük entelektüel yeteneklerinin önemli bir bölümünü Stalinizmin Ekim Devrimi’ne ihanetine ve diğer sayısız suçlarına adadı. Britanya’da kaldığı süre boyunca Wolfgang, muhafazakar Heath hükümetine karşı kitlesel grevlere öncülük eden ve ülkeyi geçici olarak felç eden işçi sınıfının muazzam gücünü de deneyimledi. Bu gücün ancak Stalinizm meselesi açıklığa kavuşturulduğu takdirde amacına ulaşabileceğini anladı.
Kasım 1971’de, Tüm Sendikalar İttifakı’nın bir toplantısında, Wolfgang ilk kez Gerry Healy’nin konuşmasını dinledi. Healy SLL’ye önderlik etmiş ve 20 yıl önce Pablocu revizyonizme karşı Troçkist ilkeleri savunmuştu. Wolfgang, Healy’nin işçilere seslenişinden ve devrimci partinin inşasını Bolşevizm ve Troçkist hareketin tarihsel sürekliliğine yerleştirmesinden derinden etkilendi. Daha sonra, SLL’nin ABD Sosyalist İşçi Partisi’nin Pablocularla yeniden birleşmesi, Seylan’da LSSP’nin ihaneti ve Macar Devrimi üzerine metinlerini yutarcasına okudu.
Wolfgang’a göre siyasi meselelere açıklık getirme kararı işçi sınıfı için bir karardı. “Çok zeki öğrenci arkadaşlarım vardı ama sonuçta bu sizin ne yaptığınıza bağlı. Sınıfsal bir karar vermek zorundasınız,” demişti bir keresinde. Bu temelde, Frankfurt Okulu gibi işçi sınıfını devrimci bir güç olarak reddeden ya da postmodernizm gibi genel olarak tarihsel gelişimi inkar eden çeşitli küçük burjuva teorilerine savaş ilan etti.
Wolfgang işçi sınıfı tarihine büyük bir saygı ve değer veriyordu ve bu anlamda kendisini işçi sınıfının bir öğrencisi olarak görüyordu. Çok az kişinin yapabildiği gibi dinlemeyi biliyordu, işçilerin deneyimlerine ve düşüncelerine karşı her zaman meraklı ve açıktı ve işçilerin kavrayışlarını derinlemesine analiz etmeye ve ardından bunlarla mücadele etmeye çok dikkat ediyordu. O, işçi sınıfında, tarihsel gelişiminin tüm sorunlarına rağmen, gençliğini derinden şekillendiren Aydınlanma, sosyalizm ve hümanizm ideallerini dünya devrimi mücadelesiyle hayata geçirecek toplumsal gücü gördü. Bu tutum onun yoldaşlarıyla olan kişisel ilişkilerini de belirledi.
Sosyalist İşçiler Birliği (BSA)
Wolfgang 1973’te Almanya’ya coşku, enerji ve siyasi istekle döndü. Hemen, iki yıl önce 1971 sonbaharında DEUK’un yeni Almanya şubesi olarak kurulmuş olan Sosyalist İşçiler Birliği’ne (BSA) üye oldu.
Diğer Avrupa ülkelerinde olduğu gibi o dönemde Almanya’da da şiddetli sınıf mücadeleleri yaşanıyordu. 1960’lardan beri dünya kapitalizminin ekonomik krizi daha da kötüleşmişti. Avrupa ve Japonya, ABD’nin ekonomik rakipleri olarak ortaya çıkmıştı. Dolar giderek artan bir baskı altına girdi. 1966 yılında küresel ekonomiyi sarsan bir resesyon yaşandı. 1971’de Amerikan hükümeti dolar-altın konvertibilitesini terk etti ve böylece savaş sonrası patlamanın temelini oluşturan Bretton Woods para sisteminin temelini ortadan kaldırdı. 1973 yılında dünya ekonomisi yeniden derin bir durgunluğa sürüklendi. İşçi sınıfı buna devrimci boyutlarda uluslararası bir saldırıyla karşılık verdi.
Wolfgang Münih Üniversitesi’nde ekonomi eğitimine devam etti ve Maximilianeum’da yaşadı. Ancak asıl işi artık Münih’te ve daha sonra Nürnberg’de BSA’nın yerel gruplarını kurmaktı.
BSA liderliği 1977’de kendisine parti için tam zamanlı çalışmak isteyip istemediğini sorduğunda, Wolfgang tereddüt etmeden eğitimini yarıda bıraktı ve tüm enerjisini partiyi inşa etmeye adadı. Ulusal komiteye seçildi ve uzun yıllar boyunca BSA’nın o dönemki merkezi organı olan Neue Arbeiterpresse’nin (Yeni İşçi Basını) yayın kuruluna başkanlık etti.
Aynı dönemde, hayat arkadaşı olacak ve kendisi de tutkuyla siyasi mücadeleye katılacak olan Annie ile arkadaşlığı başladı. Daha sonra iki çocukları doğduğunda, her ikisi de yoğun parti çalışmalarına rağmen çocuklarına en iyi eğitimi vermeye çalıştılar.
1970’lerde SPD sorunu işçiler ve gençlerle yapılan tartışmalarda merkezi bir rol oynadı. Fransa’da Mayıs-Haziran 1968 genel grevi ve Almanya’da sendika bürokrasisinin muhalefetine rağmen yüksek ücret talebi için mücadele eden çelik işçilerinin Eylül grevlerinden sonra, kendisini “demokratik sosyalist” olarak tanımlayan Willy Brandt’a hükümet etme görevi verildi.
Brandt 1930’larda merkezci Sosyalist İşçi Partisi’nin (SAP) önde gelen bir üyesiydi ve Norveç sürgünü sırasında SAP gençlik örgütü içindeki Troçkistlerin tecrit edilmesinde ve SAP’nin Dördüncü Enternasyonal’e katılmasının engellenmesinde kilit bir rol oynamıştı.
Pek çok işçinin Brandt’a dair yanılsamaları vardı. Wolfgang, bu koşullar altında işçi sınıfı içinde sosyalist bir program için en iyi nasıl mücadele edileceği konusundaki tartışmalara yoğun bir şekilde katıldı. BSA’nın o dönemki talebi olan “FDP’yi [burjuva liberal Hür Demokrat Parti] hükümetten alın ve sosyalist politikalara bağlı, sadece SPD’den oluşan bir hükümet için mücadele edin!”, Troçki’nin Geçiş Programı’ndaki taktiklerine dayanıyordu ve her zaman SPD’nin gerçek karakterini açığa çıkarmaya bağlanmıştı.
Wolfgang, SPD’nin rolünün tarihsel olarak anlaşılmasına odaklanan çeşitli makaleler yazdı. Neue Arbeiterpresse’de ve daha sonra BSA’nın teorik organı Marxistische Rundschau’da (Marksist Bakış) yayınlanan “Ruhr Mücadelesi 1928-Tarihi ve Dersleri” başlıklı makale dizisinde şunları yazdı:
SPD liderliğinin 1928 lokavtında oynadığı rol, Brüning rejimine ve onun olağanüstü hal kararnamelerine verilen destekten, sendika liderlerinin sendikaların Nazi devletine karşı olumlu tutumunu ifade etmek için gamalı haç altında faşistlerle birlikte yürüme çağrısına kadar, sonraki yıllarda mantıksal devamını buldu.
Münih’ten arabayla sadece yarım saat uzaklıkta bulunan Dachau, Hitler iktidara gelmeden önce inşa edilmiş olan ve kendisinden sonrakiler için bir model teşkil eden ilk toplama kampının anıtının bulunduğu yerdir. BSA ve gençlik örgütü Sosyalist Gençlik Birliği (SJB), gençlerden ve işçilerden oluşan gruplarla bu anıtı defalarca ziyaret etti. O dönemde hayatta kalanlarla hala konuşulabiliyordu ve Wolfgang bilgisini Stalinizmi anlamadan neden faşizmi anlayamayacağımızı kanıtlamak için kullandı.
Ancak genç partinin işi, Britanya seksiyonunun artık kendisini adlandırdığı şekliyle İşçilerin Devrimci Partisi’nin (WRP) giderek yozlaşması nedeniyle giderek zorlaştı. İşçi Partisi ve sendika bürokrasisinin sol kanadına ve Ortadoğu’daki milliyetçi rejimlere giderek daha fazla uyum sağlayan WRP, Alman seksiyonuna da aynı şeyi yapması için baskı uyguladı. BSA’nın siyasi ve teorik çalışmalarını sistematik olarak sabote etti ve yoldaşları oportünist büyük ölçekli kampanyalara itti. Marxistische Rundschau, WRP’nin baskısı altında yalnızca dört sayı çıktıktan sonra yayınına son verildi.
WRP ile bölünme
Wolfgang, 1985 yılında David North ve ABD’deki İşçi Birliği tarafından sunulan WRP’nin çizgisine yönelik Marksist eleştiriyle tanıştığında, coşkuyla tepki verdi. Yıllar sonra yazdığı bir mektupta, BSA’nın bir başka lideri olan Peter Schwarz’a atıfta bulunuyordu: “Peter, 1985 Eylül’ünün sonunda David North’un WRP liderliğinin ulusal oportünizmine karşı verdiği mücadelenin belgelerini bana teslim ettiğinde ve Healy’nin ihracını bana ilettiğinde, bu, döneklere karşı mücadeleye katılmam için muazzam bir teşvik oldu.”
Ve yaptığı şey de tam olarak buydu. “ Lev Troçki ve Ekim Devrimi “ başlığı altında bir dizi makale yazdı. Healy’nin Ağustos 1987’de Londra’da yaptığı bir konuşmayı, Troçki’nin 1917 Ekim Devrimi’nin hazırlanmasındaki, önderliğindeki ve savunmasındaki büyük önemini açıklamak için bir fırsat olarak kullandı. Healy konuşmasında Gorbaçov’u övmüş ve Troçki’ye yönelik aşağılık Stalinist yalanlardan bazılarını tekrarlamıştı. Wolfgang sadece Healy’nin yalanlarını çürütmekle ve perestroykanın gerici rolünü açıklamakla kalmadı, her şeyden önce Ekim Devrimi’nden çıkarılan siyasi derslerin günümüz için önemini ortaya koydu.
Aynı dönemde, bir başka makale dizisinde, Pabloculuğa ve onun Almanya’daki uzantısı olan Uluslararası Marksistler Grubu’na (GIM) karşı mücadeleyi geliştirdi. GIM, Maocu KPD ile güçlerini birleştirerek “Birleşik Sosyalist Parti”yi (VSP) kurmuştu. İşçi sınıfı içinde partinin inşasında Pabloculuğa karşı mücadelenin önemini vurgulayan Wolfgang, WRP’den kopuşun derslerine ve DEUK’un 1988 tarihli Uluslararası Perspektifler kararı olan Dünya Kapitalist Krizi ve Dördüncü Enternasyonal’in Görevleri’ne atıfta bulundu.
Wolfgang şöyle yazmıştı:
Proletaryanın savaş sonrası dönemdeki, özellikle de 1968-1975 yılları arasındaki stratejik deneyimlerinden önümüzdeki sınıf mücadeleleri için çıkarılacak belirleyici ders şudur: Sosyalist Devrim Dünya Partisi olarak DEUK’un inşası yoluyla uluslararası proletaryanın birleştirilmesi -ki onun zaferini yalnızca bu sağlayabilir- oportünizme ve milliyetçiliğin her türüne karşı uzlaşmaz ve tavizsiz bir mücadeleyi gerektirir.
WRP ile bölünme ve Dördüncü Enternasyonal’in tarihinin bilinçli bir şekilde yeniden ele alınması - David North’un Savunduğumuz Miras kitabında özetlenmiştir - partinin muazzam bir siyasi gelişiminin temelini atmış ve Stalinist rejimlerin daha sonraki çöküşü için belirleyici bir hazırlık oluşturmuştur.
Polonya’da 1980-81 Dayanışma Hareketi ve Siyasi Devrim Perspektifi adlı çalışmasında Wolfgang, Polonya’daki sınıf mücadelesinin büyük patlamasının gelişimini incelemekle kalmadı, aynı zamanda siyasi liderliğin ihanetine ve Pablocuların ve WRP’li döneklerin bunu örtbas etmedeki rolüne de ışık tuttu. Kitap, Stalinizme karşı siyasi devrim ve dünya sosyalist devrimi adına bir polemik niteliğindedir:
Stalinist rejimin kriziyle bağlantılı olarak, küçük burjuva katmanlarda ve ayrıca işçi sınıfı çevrelerinde, dünya devrimi stratejisi ve onun bir parçası olan siyasi devrim için, Troçkizmin perspektiflerini ve ilkelerini benimsemedikleri sürece, iktidardaki rejime karşı cesaret ve radikal taleplerle karakterize edilen çok çeşitli muhalif akımlar ortaya çıkabilir, onlar Stalinist bürokrasi ve emperyalizmin birleşik baskısı altında kaçınılmaz olarak Kuron ve Modzelewski gibi teslim olacaklar ve nihayetinde sınırlı perspektifleriyle yaptıkları gibi, işçi sınıfının mücadelesinin önünde bir engel oluşturacaklardır.
Doğu Almanya’nın sonu
1989’da Doğu Avrupa ve Doğu Almanya’da (DAC) kitlesel gösteriler geliştiğinde Wolfgang büyük bir coşkuyla tepki verdi. Ağustos 1989’da kaleme aldığı “Doğu Almanya’dan kitlesel kaçışın arka planı-işçi ayaklanmalarının habercisi” başlıklı makalesi Doğu Almanya’ya yoğun bir müdahalenin başlangıcı oldu. Kısa bir süre sonra BSA, “Kahrolsun SED bürokrasisi! İşçi Konseyleri inşa edin!” açıklamasını yazdı.
1989’un sonbaharında ayaklanma büyüdükçe Wolfgang Doğu Almanya’daki işçi sınıfına müdahalede aktif rol aldı. Ekim ayının sonunda BSA, Batı Berlin’de bir yoldaşın evinde bir siyasi operasyon merkezi kurdu. Duvar hala ayaktaydı ve sınırı geçen herkes yakından izleniyordu. Buna rağmen BSA, bir düzine yoldaşı ve siyasi devrim çağrısının binlerce kopyasını sınırdan geçirmeyi ve bunları 4 Kasım’da Berlin’de düzenlenen ve bir milyondan fazla kişinin katıldığı kitlesel gösteride dağıtmayı başardı.
Wolfgang çok heyecanlanmıştı. İlk kez Doğu Alman işçi sınıfıyla temas kurmak ve Troçki’nin Stalinist bürokrasiye karşı siyasi devrim perspektifini tanıtmak ve tartışmak mümkün olmuştu. Oskar Hippe, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Doğu Almanya’nın içinden çıktığı Sovyet İşgal Bölgesi’nde (SBZ) Troçkist bir örgüt kurmaya çalıştığında, derhal tutuklanmış ve sekiz yıl boyunca Bautzen Stasi hapishanesinde tutuklu kalmıştı.
Wolfgang, Oskar Hippe ve eşi Gertrud ile 1989 baharında şahsen tanıştı. Wolfgang bu Troçkist emektarları, her ikisi de on yıllardır ABD’de Troçkizm mücadelesinde kilit rol oynamış olan Bill ve Jean Brust ve diğer BSA üyeleriyle birlikte ziyaret etti.
Oskar Hippe’nin anlatacak çok şeyi vardı. Troçki ile birkaç kez bir araya gelmiş ve tartışmıştı. BSA’nın Doğu Almanya’daki mücadelesini destekliyor ama çok fazla heyecana karşı uyarıyordu. Stalinizmin işçi sınıfının bilincine verdiği zararın bir gecede üstesinden gelinemeyeceğini vurguluyordu.
Wolfgang, eski Doğu Almanya’da sanayinin tasfiyesine ve kapitalist sömürünün yeniden uygulanmasına karşı mücadelede birçok makale, teşhir ve rapor yazdı. Üç yıl sonra, DAC – Stalinizmin 40 Yılı adlı kitabıyla Doğu Almanya tarihinin anlaşılmasına önemli bir katkıda bulundu. Önsöze şöyle başlamıştı:
Doğu Almanya’nın sona ermesinden üç yıl sonra, “Batı’nın zaferi” ve “kapitalizmin zaferi” karşısında duyulan sevinç yerini donuk bir hayal kırıklığına bıraktı. Almanya’nın doğusunda, vaat edilen “gelişen manzaraların” yerine bir sanayi çölü yaratıldı. Eski Doğu Almanya topraklarında çalışanların yarısı işini kaybetti. ... 1989’dan bu yana yaşanan olayların tetiklediği değişken duyguların, kör coşkunun, şokun ve hissizliğin ardından artık aklıselimin ve soğukkanlı düşüncelerin hakim olmasının zamanı gelmiştir.
Daha sonra dokuz bölümde Doğu Almanya’nın kökenlerini ve tarihini analiz etti. Stalinizmin suçlarını anti-komünist duyguları körüklemede kullanılan Stalinizmin ve sosyalizmin aynı şey olduğu yönündeki büyük yalanı çürüttü. Çalışmasını şu sözlerle sonlandırmıştı:
Doğu Almanya tarihinin bilançosu, uluslararası işçi sınıfının bilincinde silinmez bir şekilde yer etmesi gereken yıkıcı bir tarihsel suçlamayı ifade etmektedir: Stalinizm sosyalizme değil, kapitalizme geri götürür! Stalinizm sosyalizmin “kusurlu bir girişimi” ya da “yanlış bir modeli” değil, mezar kazıcısıdır.
Wolfgang daha sonraki yıllarda bile bu meseleye dönmeye devam etti. Özellikle Stalinist ve kapitalist rejimlerin yan yana var olduğu Almanya’da Stalinizmin net bir şekilde anlaşılmasının, işçi sınıfının büyük sosyalist gelenekleriyle yeniden bağlantı kurabilmesi için çok önemli olduğuna inanıyordu.
Tarihsel gerçeği savunmak
Doğu Almanya’nın ve Sovyetler Birliği’nin sona ermesinin ardından, Stalinizmin iflasının, DEUK’un öngördüğü gibi, yeni bir emperyalist savaşlar ve şiddetli sınıf çatışmaları çağını başlattığı giderek daha açık hale geldiğinde, Troçkizme yönelik yeni bir saldırı dalgası başladı. Britanya’da, beş yıl içinde, Ian Thatcher, Geoffrey Swain ve Robert Service’in, Troçkizmi karalamayı amaçlayan yalan ve tahrifatlara dayanan en az üç Troçki biyografisi yayınlandı. David North, Lev Troçki’yi Savunurken adlı kitabında bunları baştan sona çürüttü.
Wolfgang, DEUK’un tarihsel gerçeği savunma mücadelesinde önemli bir rol oynadı. Robert Service’in iftira dolu Troçki biyografisi Almanca olarak yayınlanacağı zaman, inisiyatifi ele aldı. Tanınmış ve o zamanlar çok yaşlı olan tarihçi Profesör Hermann Weber ile temasa geçti. Profesör Weber’le yaptığı röportajda söylediği “Robert Service bilimsel bir polemik değil, bir hiciv yazmış!“ sözleri bugün hala hayranlık uyandırmaktadır.
Wolfgang on iki tanınmış tarihçiyi Service’in hicvine karşı tavır almaya ikna etti ve Suhrkamp Verlag kapsamlı düzeltmeler yapmak ve yayını bir yıldan fazla ertelemek zorunda kaldı.
Sağcı tarihçi Jörg Baberowski, Service’in zedelenen itibarını kurtarmak için Şubat 2014’te onu Humboldt Üniversitesi’ne davet ettiğinde, Wolfgang da etkinliğe onun tarihsel tahrifatlarını ve antisemit klişelerini çürütmek için katıldı. Yüzlerce öğrencinin katıldığı bir etkinlikte Service’in kitabına karşı konuştu.
Baberowski, eleştirel kamuoyunu Service’in etkinliğinden zorla dışlayınca Wolfgang, dönemin üniversite rektörü Jan-Hendrik Olbertz’e açık bir mektupla seslendi. Baberowski’nin Service’i savunmasının kendi tarih tahrifatıyla ilişkili olduğunu gösterdi. Service olayıyla aynı zamanlarda Der Spiegel, Baberowski’nin şu sözlerini aktarmıştı: “Hitler psikopat değildi, kötü biri değildi. Masasında, Yahudilerin ortadan kaldırılması hakkında konuşulmasını istemiyordu.”
Belirli bir politika belirli araçlar gerektirir...
Baberowski’nin temel demokratik haklara ve akademik özgürlüğe yönelik saldırısı, Humboldt Üniversitesi’ni sağcı ve militarist propaganda merkezine dönüştürmek isteyen güçlerin amaçlarına hizmet etmektedir. Baberowski’nin ABD’de sağcı siyasetin akademik merkezi olan Stanford Üniversitesi Hoover Enstitüsü ile yakın ilişkileri olduğu bilinmektedir.
Beş yıl önce ölümcül bir kansere yakalandığını öğrendiğinde ve doktorlar ona çok az umut verdiğinde bile Wolfgang siyasi çalışmalarına devam etti. Hastalığa karşı mücadele zordu ama Wolfgang bundan kaçınmadı. Savaşmayı seviyordu çünkü savaşmayı yaşamın ve toplumsal ilerlemenin itici gücü olarak görüyordu.
Son yıllarda özellikle genç yoldaşları tarihsel konularda eğitmeye yoğunlaştı ve Troçkizmin tarihsel mirası için yorulmadan mücadele etti. Kendisini her zaman -Troçkist hareketin tarihsel mirasının ayrıntılı bir şekilde incelenmesi ve hayata geçirilmesi için geliştirmiş- kolektif ve uluslararası bir kadronun parçası olarak gördü.
Kasım 2023’te Sosyalist Eşitlik Partisi’nin Gazze’deki katliama karşı düzenlediği bir etkinlikte, bir parti kurmanın neden gerekli olduğunu öğrenmek isteyen Filistinli gençlerin sorularını yanıtladı. Wolfgang’ın verdiği ve aşağıdaki videoda yayınlanan cevabı siyasi hayatının hiç de fena bir özeti değil:
Rusya’da işçi sınıfı iktidarı gerçekten fethetti. Ama Almanya’da değil. Neden mi? Çünkü Rusya’da inşa edildiği gibi, yıllarca işçileri aydınlatan, nesnel kriz patlak verdiğinde hazırlıklı olan bir kadroyu inşa eden bir partiden yoksundu, ki bu da bugün yeniden başladı. İşçi sınıfı, hilelere ve manevralara kanmaması ve Yeşiller’in bir süre yaptığı gibi burjuvazinin ilerici davranan herhangi bir parçasını ya da kanadını desteklememesi gerektiğini, aksine iktidarın işçi sınıfı tarafından fethi için mücadele eden bağımsız bir parti inşa etmesi gerektiğini bilmelidir.
Wolfgang, sosyal demokrasinin işçi hareketine hakim olduğu ve “sol” çevrelerde Marksizm karşıtı teorilerin hüküm sürdüğü bir dönemde Dördüncü Enternasyonal’i ve onun Marksist dünya sosyalist devrimi perspektifini savundu. Bunu, Doğu Almanya’nın ve Sovyetler Birliği’nin çöküşünden sonra, “sosyalizmin başarısızlığı” her yerde ilan edildiğinde de savundu.
Yaşamının son yıllarında, çalışmalarının ne kadar önemli ve anlamlı olduğunu deneyimleyebildi. Kapitalizm dünya çapında ölümcül bir kriz içinde ve sadece savaş, sosyal eşitsizlik, kültürel gerileme ve faşizm üretiyor. Ve uluslararası işçi sınıfı her zamankinden daha kapsamlı ve daha sıkı bir şekilde birbirine bağlı. Muazzam bir fırtına kopmaktadır ve bu fırtına Troçkizm’de dünya sosyalist devriminin zaferi için belirleyici silahı bulacaktır.
Wolfgang’ı özleyeceğiz ve onun ölümü Almanya’daki ve tüm dünyadaki Dördüncü Enternasyonal’in Uluslararası Komitesi için ağır bir kayıptır. Ancak onun işçi sınıfının bağımsızlığı ve dünya sosyalist devrimi için verdiği yorulmak bilmez mücadele, kurulmasına yardımcı olduğu partide yaşamaya devam ediyor. Son nefesine kadar ona nüfuz eden özgüveni bizim için bir ilham kaynağıdır.