Sri Lanka Devlet Başkanı Anura Kumara Dissanayake’nin üyesi olduğu iktidardaki Janatha Vimukthi Peramuna (JVP) liderliğindeki Ulusal Halk Gücü (NPP) ittifakı Perşembe günü yapılan ulusal parlamento seçimlerinde ezici bir zafer elde etti.
JVP/NPP, 159 sandalye ile 225 üyeli parlamentoda üçte iki çoğunluğa sahip olacak ve böylece herhangi bir meclis muhalefeti tarafından engellenmeden anayasayı değiştirme vaadini yerine getirmek için gereken yasal gücü elde etmiş olacak.
Sri Lanka ve uluslararası basın JVP/NPP’yi “solcu” ya da “sosyalist” olarak nitelendiriyor ve hem JVP hem de NPP’nin başında bulunan Dissanayake’yi sıklıkla bir “Marksist” olarak adlandırıyor. Bunlar yalandır. NPP’yi 2019’da daha geniş bir cephe olarak kuran JVP, 1960’larda ortaya çıkışından bu yana Sri Lanka milliyetçiliği ve Sinhala şovenizmi ile yoğrulmuş sağcı, emperyalizm yanlısı bir partidir.
2019 devlet başkanlığı seçimlerinde Dissanayake oyların sadece yüzde 3,1’ini kazanmıştı. Ağustos 2020’de COVID-19 pandemisinin ilk dalgasının ortasında yapılan son parlamento seçimlerinde ise JVP/NPP 445.958 oy alarak yalnızca 3 sandalye elde etmişti.
Buna karşın Eylül ayında Dissnayake devlet başkanlığı koltuğuna oturdu. Dissnayake ve JVP/NPP, yıkıcı kapitalist politikaları ülkeyi harap edip süregelen bir sosyoekonomik krize yol açan geleneksel siyaset kurumuna karşı halkta oluşan öfke dalgasından faydalandı.
Dissanayake göreve gelir gelmez, yürütme başkanlığının geniş yetkilerini kullanarak 14 Kasım’da erken seçim çağrısı yaptı. Bunu yaparken de Sri Lankalıları “güçlü” bir JVP-NPP hükümeti seçmeye çağırdı. Yolsuzluğun kökünü kazımak ve JVP/NPP’nin “ulusal yeniden doğuş” planlarını hayata geçirmek için buna ihtiyaç olduğunu savundu. Gerçekte Dissanayake ve JVP/NPP, IMF tarafından dikte edilen sert kemer sıkma önlemlerini dayatmadan önce Sri Lanka’nın işçi ve emekçilerine karşı ellerini güçlendirmek istiyordu.
Sri Lankalı seçmenler geleneksel olarak devlet başkanlığı seçimini kazanan partiyi bir sonraki parlamento seçimlerinde daha fazla destekle ödüllendirmektedir.
Bununla birlikte, başkanlık ve parlamento seçimleri arasında JVP/NPP’ye verilen destekteki artış dikkat çekicidir. Perşembe günü yapılan parlamento seçimlerinde JVP/NPP 6,863,186 oy aldı. Bu, Dissanayake’nin devlet başkanlığını kazanırken aldığı oydan 1,2 milyon daha fazladır. Seçmen katılımında toplamda yüzde 10’luk bir düşüş yaşanırken JVP/NPP’nin aldığı oy oranı yüzde 42,3’ten yüzde 61,6’ya yükselmiştir.
NPP ülkenin 22 seçim bölgesinin 21’inde oyların çoğunluğunu kazandı. NPP, doğudaki Batticaloa bölgesinde, Tamil milliyetçisi Ilangai Tamil Arasu Katchchi’nin (ITAK) ardından ikinci oldu.
Seçim sonuçları, Sri Lanka burjuvazisinin son yıllarda artan sınıfsal ve jeopolitik gerilimlerin ağırlığı altında parçalanan geleneksel hükümet partilerinin ve bağımsızlıktan bu yana onlara hakim olan bir avuç ailenin tarihi bir reddini teşkil ediyor.
Muhalefet partileri arasında sadece Samagi Jana Balawegaya (SJB) yeni parlamentoda önemli sayıda milletvekiline sahip olacak. SJB oyların yüzde 18’ini alarak 40 sandalye kazandı.
Kitlesel bir halk ayaklanmasının Gotabaya Rajapakse’yi iktidardan uzaklaştırmasının ardından Temmuz 2022’de devlet başkanlığını devralan ve 21 Eylül devlet başkanlığı seçimlerindeki yenilgisine kadar IMF kemer sıkma politikalarının uygulanmasına liderlik eden Ranil Wickremesinghe’nin son siyasi aracı olan Ulusal Demokratik Cephe (NDF) oyların sadece yüzde 4’ünü alarak 5 sandalye elde etti.
Hem SJB hem de NDF’nin kökleri, Birleşik Ulusal Parti’ye (UNP) dayanmaktadır. UNP, 1983 yılında otuz yıl süren Tamil karşıtı iç savaşı başlatan sağcı ve geleneksel olarak ABD yanlısı bir partidir ve artık işlevini yitirmiş durumdadır.
Rajapakse ailesi 2005-2022 yılları arasında Sri Lanka siyasi hayatının merkezinde yer aldı. 2005-2015 yılları arasında Mahinda Rajapakse, 2019-2022 yılları arasında ise kardeşi Gotabaya devlet başkanı olarak görev yaptı. Perşembe günkü seçimlerde Rajapakse liderliğindeki SLPP sadece yüzde 3,14 oy alarak 3 sandalye ile yetindi.
Parlamento seçim kampanyası sırasında SJB, SLPP ve Tamil ve Müslüman burjuva partileri de dahil olmak üzere neredeyse tüm muhalefet partileri, sözüm ona solcu JVP/NPP hükümeti ile “yapıcı” bir şekilde çalışmaya hazır olduklarını ilan ettiler.
Geleneksel partiler arasındaki mevcut kargaşa ve kriz ile halkın bu partilere desteğinin çökmesi nedeniyle, Sri Lanka egemen sınıfının güçlü kesimleri, Washington ve Yeni Delhi, bu konjonktürde “düzen karşıtı” JVP/NPP’nin, kitlesel halk muhalefeti karşısında IMF kemer sıkma politikalarını uygulamak için en iyi araç olduğu sonucuna vardılar.
Dissanayake ve JVP/NPP, ABD’nin Sri Lanka Büyükelçisi Julie Chung ile sık sık görüşmeler yapmak da dahil olmak üzere, egemen sınıfın desteğini kazanmak için yıllarını harcadı. JVP/NPP lideri, ABD Başkanı seçilen faşist Donald Trump’a kutlama mesajı göndermekte ve onun yönetimiyle birlikte çalışma sözü vermekte gecikmedi.
JVP/NPP başkanlık seçimleri sırasında olduğu gibi parlamento seçimleri sırasında da nabza göre şerbet verdi ancak yalanları çok daha utanmazcaydı.
Disannayake ve JVP/NPP, IMF’ye kemer sıkma önlemleri programının tamamını uygulayacaklarına dair güvence vermiş olsalar bile, nüfusun en yoksul kesimlerini IMF kemer sıkma politikalarının yıkımından koruyacaklarını iddia etmeye devam ettiler. Bu IMF önlemleri arasında 400’den fazla kamu iktisadi teşebbüsünün özelleştirilmesi/yeniden yapılandırılması, yüz binlerce kamu işinin yok edilmesi, daha fazla vergi ve faiz artışı ve ücretsiz sağlık ve eğitim gibi hayati kamu hizmetlerinde daha fazla kesinti yer alıyor.
Dissanayake ve JVP/NPP, benzer şekilde, terörle mücadele yasalarını yürürlükten kaldırma ve başkanlık sistemini sona erdirme gibi vaatlerini bir kenara bırakır ve “güçlü bir hükümet” kurduklarında grevlerin geçmişte kalacağını açıklarken bile “demokratik” reformlar yapacaklarını iddia etmeye devam ettiler.
Yeni hükümeti parlak renklerle boyayan şirket medyası ve sendikalar, emekçilerin sosyal ve demokratik haklarına yönelik cepheden saldırı hazırlıklarını kamufle etmede JVP/ NPP’ye yardımcı oldular. Hükümetin 1,4 milyon kamu emekçisinin maaş zammını iptal ettiğini duyurmasına sendikalar, bırakın protesto ve grev örgütlemeyi, en ufak bir protesto sesi bile çıkarmadan karşılık verdiler.
Sahte sol partiler de JVP/NPP hükümetini soldan gelen basınçlara açık “ilerici” bir parti olarak tanıtmaya çalıştılar. Dissanayake’nin seçilmesini “halkın beklentilerinin ifadesi” olarak öven Öncü Sosyalist Parti (FSP), genel seçimlere Halkın Mücadele İttifakı (PSA) adlı bir cephesinin parçası olarak katıldı. FSP-PSA’nın temel kampanya sloganı “muhalefeti değiştir” oldu. Bu, onun, toplumsal öfkeyi sağcı toplulukçu JVP/NPP hükümetine baskı yapmaya yöneltme yönündeki iflas etmiş yöneliminin bir ifadesidir.
JVP’nin zaferinde dikkat edilmesi gereken bir diğer unsur da Tamillerin çoğunlukta olduğu bölgelerde oylarını keskin bir şekilde arttırmasıdır. JVP’nin Tamil karşıtı kışkırtma ve şiddet konusunda uzun ve kötü bir sicili vardır ve bu, on yıllar boyunca askeri-güvenlik aygıtının bazı kesimleriyle kurduğu yakın ilişkilerde kilit bir faktör olmuştur. Başkanlık seçimlerinde Tamil seçmenler JVP/NPP’den uzak durdular. Dissanayake Tamillerin çoğunlukta olduğu bölgelerde oyların sadece yüzde 10’unu ya da daha azını alabilmişti.
Ancak Perşembe günkü seçimlerde JVP/NPP, Tamillerin çoğunlukta olduğu bir bölge hariç hepsinde birinci geldi. Kuzeydeki Jaffna’da oyların yüzde 25’ini, doğudaki Trincomalee’de yüzde 42’sini ve merkezi plantasyon bölgesi Nuwara Eliya’da yüzde 42’sini aldı.
Buna çeşitli faktörler katkıda bulundu. Bunlar arasında IMF kemer sıkma politikalarını ve Kolombo’da birbiri ardına kurulan sağcı hükümetleri destekleyen geleneksel Tamil partilerine duyulan öfke; JVP’nin siyasi tutukluları serbest bırakma ve ordu tarafından işgal edilen toprakları geri verme vaatlerine (oy toplamak için verildiği aşikardı) duyulan yersiz umutlar ve son olarak Tamillerin JVP ile “aynı safta” yer almamaları halinde kendilerine nasıl davranılacağına dair endişeler yer almaktadır.
Başkanlık seçimleri için Jaffna’da kampanya yürüten Dissanayke, “kuzey” halkını, yani Tamil azınlığı, Sinhala çoğunluğunun iradesini engelliyor gibi algılanmak istemeyecekleri konusunda açıkça uyardı.
Sri Lanka’da ve uluslararası medyada JVP/NPP’nin zaferi coşkuyla karşılandı. Kolombo merkezli Daily FT’de yayımlanan bir başyazıda şöyle deniyordu: “Halkın gözünde önceki yönetim meşruiyetten yoksundu ve bu da kritik ekonomik reform gündemini ciddi şekilde baltalıyordu. Güçlü bir kamuoyu yetkisine sahip bir hükümet, temel ancak siyasi açıdan sevilmeyen ekonomi politikalarını hayata geçirmek için daha iyi bir konumda olacaktır.”
İşçilerin ve gençlerin, “düzen karşıtı” imajına ve sahte vaatlerine dayanarak JVP/NPP hükümetinden bekledikleri ile onun Sri Lankalı ve küresel sermaye adına uygulayacağı büyük şirketler ve emperyalizm yanlısı gündem arasında muazzam bir çelişki vardır.
JVP/NPP seçim zaferi, dünya hegemonyasını yeniden tesis etmek isteyen ABD emperyalizminin küresel bir savaş politikası izlediği koşullarda gerçekleşmiştir. ABD-NATO’nun kışkırttığı Rusya ile savaş, Gazze’deki emperyalist destekli İsrail soykırımı, genişleyen Ortadoğu savaşı ve Washington’ın Çin’e karşı askeri-stratejik hücumu bu savaşın üç cephesidir.
ABD ve Güney Asya’daki başlıca müttefiki Hindistan, tüm Hint Okyanusu Bölgesi’ni ve özellikle de kilit nakliye yollarına yakınlığı nedeniyle Sri Lanka’yı Çin karşıtı savaşa entegre etmeye kararlı. Dissanayake, geçen ay ABD Pasifik Filosu başkanını karşılaması da dahil olmak üzere, eski Devlet Başkanı Wickremesinghe’nin Sri Lanka’yı Çin’e karşı jeostratejik bir sipere dönüştürme hamlelerini sürdüreceğinin sinyallerini defalarca verdi. Bu, herhangi bir halk istişaresi ya da desteği olmadan yapılmaktadır.
Dolayısıyla sahne sarsıntılı mücadelelere hazırlanmaktadır.
Sosyalist Eşitlik Partisi (SEP) işçi sınıfını, gençliği ve kır emekçilerini JVP/NPP’nin sağcı, Sinhala şovenisti bir kapitalist parti olduğu, tarihsel olarak küçük burjuvaziye dayandığı ve sosyalizmden çok faşizme benzerlik gösterdiği konusunda uyarmaktadır.
JVP/NPP, IMF’nin dünyayı kasıp kavuran kemer sıkma önlemlerini uygulamak için hiçbir halk yetkisine sahip olmamasına rağmen, politikalarına yönelik her türlü işçi sınıfı muhalefetini “gayrimeşru” olarak suçlamak için seçim zaferlerine başvuracaktır. Kitlesel muhalefetle karşılaştığında, polis devleti baskısını serbest bırakmak için ordu-devlet aygıtını ve selefleri tarafından yürürlüğe konulan baskıcı yasaları kullanacaktır. JVP/NPP hükümeti, kirli siciline ve Sri Lanka burjuvazisinin gerici “geleneklerine” sadık kalarak, işçi sınıfını bölmek ve zayıflatmak amacıyla Tamil karşıtı Sinhala-Budist şovenizmini körükleyecektir.
SEP, işçi sınıfını ve ezilen kitleleri JVP/NPP hükümeti ile yaklaşan göğüs göğüse çatışmaya siyasi olarak hazırlamak için genel seçimlere ve başkanlık seçimlerine müdahale etti. Gerekli olan, işçi sınıfının bağımsız bir siyasi hareketinin geliştirilmesidir. Bu hareket, eylem komiteleri ağının inşasına dayanmalı ve kır yoksullarını burjuva egemenliğine karşı ve Sri Lanka-Eelam Birleşik Sosyalist Cumhuriyeti biçiminde bir işçi ve köylü hükümetinin kurulması için ortak bir mücadelede bir araya getirmeyi amaçlamalıdır. Bu, Güney Asya’da ve dünya genelinde sosyalizm uğruna daha geniş bir mücadelenin parçası olmalıdır.