İsrail Beyrut’u ve Lübnan-Suriye sınırını bombalarken BM Gazze’de temel gıda maddelerinin “yok denecek kadar az” olduğunu açıkladı

İsrail dün Lübnan’ın başkenti Beyrut’un güney banliyölerine dört büyük hava saldırısının yanı sıra Lübnan-Suriye sınırındaki köprü ve diğer altyapılara bir dizi saldırı düzenledi. Siyonist rejimin Gazze’yi açlığa mahkûm etmeye devam ettiği ve ABD ordusunun Yemen’deki hedefleri bir kez daha vurduğu bir dönemde gerçekleşen bu saldırılar, Washington’ın saldırı köpeğinin Ortadoğu haritasını yeniden çizme çabasında hiçbir duraksama olmadığını gösteriyor.

İsrail'in Dahiyeh'de (Beyrut, Lübnan) düzenlediği hava saldırısının ardından yükselen dumanlar, 13 Kasım 2024, Çarşamba. [AP Photo/Hassan Ammar]

Dört saldırı Haret Hreik ve Burj el-Barajneh banliyölerini hedef aldı. Saldırılarda altı bina yerle bir olurken, ilk etapta resmi bir kayıp rakamı bildirilmedi. İsrail Savunma Kuvvetleri’nin (IDF) Salı günü düzenlediği saldırılarda en az 78 kişinin hayatını kaybetmesiyle birlikte 8 Ekim’den bu yana Lübnan’da resmi ölü sayısı 3.365’e, yaralı sayısı ise 14.344’e yükseldi.

Geçtiğimiz hafta Başbakan Binyamin Netanyahu tarafından görevden alınan Yoav Gallant’ın yerine atanan Savunma Bakanı Israel Katz, Lübnan’daki çatışmayı tırmandırmaya devam edeceklerini söyledi. IDF’nin Kuzey Komutanlığını ziyaret eden Katz, “Ateşkes yapmayacağız, ayağımızı gazdan çekmeyeceğiz ve savaşın hedeflerine ulaşılmasını içermeyen hiçbir düzenlemeye izin vermeyeceğiz,” dedi.

Bunların arasında Hizbullah’ın silahsızlandırılması, kuvvetlerinin Litani Nehri’nin kuzeyine itilmesi ve İsrail’in kuzey sınırındaki kasaba ve köy sakinlerinin geri dönmesinin de yer aldığını sözlerine ekledi. Savunma Bakanı, İsrail’in herhangi bir ateşkes anlaşmasını “uygulama hakkını”, yani ateşkes sağlandıktan sonra Lübnan içinde istediği zaman saldırı düzenleme “hakkını” elinde tutacağını öne sürdü.

Sahada ise IDF, Lübnan’ın güneyinde Hizbullah ile girdiği silahlı çatışmada altı kişinin öldüğünü bildirdi. Çatışmanın İsrail güçlerinin sınırdaki ikinci köy hattına ilerlemeye çalıştığı sırada meydana geldiği bildirildi.

Suriye devlet haber ajansı SANA, sınır yakınlarındaki hava saldırılarının altyapıda “önemli hasara” yol açtığını bildirdi. IDF’ye göre saldırılar İran’ın Hizbullah’a silah aktarmak için kullandığı kaçakçılık yollarını hedef alıyordu. Bu saldırılar, İsrail’in 26 Ekim’de İran’a düzenlediği ve askeri tesisleri hedef alan ve Dünya Sosyalist Web Sitesi tarafından bölge çapında bir savaşın “provası” olarak nitelendirilen hava saldırılarından yaklaşık üç hafta sonra gerçekleşti.

ABD Merkez Komutanlığı da Çarşamba günü yaptığı açıklamada Cumartesi ve Pazar günleri Yemen’de çok sayıda bölgeyi vurduğunu ve Husilere İran tarafından sağlanan silahları imha ettiğini duyurdu.

Amerikan emperyalizmi İsrail’in Filistinlilere yönelik soykırımını ve ardından Lübnan’a yönelik savaşını sonuna kadar destekliyor ve bunları İran’a karşı bölge çapındaki savaş hazırlıklarının bir parçası olarak görüyor. Washington, Ukrayna’da Rusya’ya karşı savaşı ve Asya-Pasifik’te Çin’le savaş hazırlıklarını kapsayan dünyanın yeniden paylaşımı çerçevesinde bu petrol zengini bölge üzerindeki hegemonyasını pekiştirmeyi amaçlıyor.

Katz’ın Lübnan’daki savaşı şiddetlendirme sözü yerine getirilirse, çatışmanın enerji zengini bölgeye yayılma olasılığı daha da artacaktır. Göreve geldiği ilk dönemde İran’la nükleer anlaşmayı feshederek Tahran’la gerilimi büyük ölçüde tırmandıran seçilmiş Başkan Donald Trump, İran karşıtı bir şahin olan Marco Rubio’yu dışişleri bakanlığına aday gösterdi. Geçen ay bir kampanya mitinginde Trump, Tahran’daki burjuva dini rejimin böyle bir kararın topyekûn savaşa yol açacağı uyarısında bulunduğu bir dönemde İsrail’i İran’ın nükleer tesislerini vurmaya çağırdı. Sonuçta Netanyahu 26 Ekim’de daha sınırlı ama yine de provokatif olan ve askeri mevzileri vuran saldırıyı düzenlemeyi seçti.

Siyonist devletin yayılmacı planlarının sadık bir savunucusu olan Mike Huckabee, Trump’ın İsrail büyükelçisi olmaya hazırlanıyor. İkinci Trump yönetiminin Netanyahu’ya Batı Şeria’daki yerleşimleri genişletmesi ve Gazze’deki soykırımı yoğunlaştırması için tam yetki vermesi bekleniyor. Huckabee’nin 2017’de ifade ettiği gibi, “Batı Şeria diye bir şey yoktur. Orası Yahudiye ve Samarya’dır. Yerleşim yeri diye bir şey yoktur. Onlar topluluklardır, mahallelerdir, şehirlerdir. İşgal diye bir şey yoktur.”

İsrail Çarşamba günü de Gazze’ye yönelik bombardımanını sürdürdü ve gün boyunca düzenlenen bir dizi saldırıda 26 kişinin öldüğü bildirildi. Saldırılardan biri, güneybatıda yerlerinden edilmiş pek çok insanın barındığı, “güvenli bölge” olduğu iddia edilen el-Mevasi bölgesini hedef aldı.

BM Dünya Gıda Programı X’te yaptığı açıklamada, yerleşim bölgesindeki pazarların “çürümeye yüz tuttuğunu” belirterek, temel gıda maddelerinin “ yok denecek kadar az” olduğunu ekledi. Açıklamada, “Taze gıda, yumurta ve et neredeyse hiç bulunmuyor ve mevcut gıda fiyatları rekor seviyelere ulaştı,” diye belirtildi. BM’nin yardım koordinasyon ofisi OCHA, Kasım ayının başından bu yana kuzey Gazze’ye malzeme ulaştırılması için İsrail’in onayını almaya yönelik tüm girişimlerin reddedildiğini de ekledi.

Ekim ayı başında Netanyahu’nun aşırı sağcı rejimi, “Generallerin Planı” olarak bilinen ve kuzey Gazze’ye tüm gıda yardımlarının reddedilmesini ve kalan tüm sivillere düşman savaşçı muamelesi yapılmasını öngören planı kabul etti.

Salı günü Biden yönetimi, yardım kuruluşlarının Gazze’ye yapılan sevkiyatın son derece düşük olduğu yönündeki eleştirilerine karşı İsrail’i savundu. Siyonist rejim geçen ay Biden yönetimi tarafından talep edilen günde 350 yardım kamyonunun sadece onda birinin Gazze’ye girmesine izin verse de ABD Dışişleri Bakanlığı Salı günü İsrail’in gıda yardımını keserek uluslararası insancıl hukuku ihlal etmediğini ileri sürdü ve Washington’ın devasa silah teslimatlarına herhangi bir kısıtlama getirmeyi reddetti.

BM Güvenlik Konseyi aynı gün Gazze’nin kuzeyindeki kıtlık tehdidiyle ilgili bir basın toplantısı düzenledi. Toplantı, Entegre Gıda Aşaması Sınıflandırması (IPC) tarafından 8 Kasım’da “Gazze Şeridi’nin kuzeyindeki bölgelerde kıtlığın kapıda olması güçlü bir olasılık” denilerek yapılan uyarının ardından Guyana ve İsviçre tarafından talep edildi. Kurumun 17 Ekim’de yayımladığı bir kısa özet, Gazze’nin tamamının Kasım ve Nisan 2025 tarihleri arasında “gerçekleşme ihtimali makul olan en kötü senaryoya göre” kıtlık riski altında olduğunu ortaya koymuştu.

BM İnsani İşler Koordinasyon Ofisi’nin geçici başkanı Joyce Msuya Salı günkü Güvenlik Konseyi toplantısında yaptığı konuşmada “En ağır uluslararası suçları anımsatan eylemlere tanık oluyoruz,” dedi.

BM Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) Başkanı Rein Paulsen Güvenlik Konseyi’ne yaptığı açıklamada, IPC’nin gıda güvensizliği ölçeğindeki en yüksek sınıflandırma olan “yıkıcı gıda güvensizliği” ile karşı karşıya olan insanların sayısının önümüzdeki aylarda mevcut 133.000 seviyesinden üç katına çıkacağını söyledi. Paulsen sözlerini şöyle sürdürdü: “Erkekler, kadınlar, erkek ve kız çocukları çatışmalar sürerken açlıktan ölüyor ve insani yardım kuruluşlarının ihtiyaç sahiplerine yardım ulaştırması engelleniyor. Kıtlık ilan edildiğinde insanlar çoktan açlıktan ölmüş oluyor ve bunun geri dönüşü olmayan sonuçları nesiller boyu sürebiliyor.”

FAO’nun basın toplantısıyla ilgili yaptığı bir açıklamada yerel gıda üretiminin “çöktüğü” belirtildi: “Günlük tüketimin üçte birine kadar katkıda bulunan ekili alanların yaklaşık yüzde 70’i yok edildi; zeytin ağaçlarının ve meyve bahçelerinin yüzde 70’inden fazlası yakıldı; tarımsal altyapı yok edildi ve büyükbaş hayvanların yüzde 95’i ile koyun ve keçi sürülerinin yarısından fazlası öldü.”

Bu dehşet verici olayların hiçbiri Güvenlik Konseyi’nde temsil edilen emperyalist barbarları harekete geçirmiyor. Onlar İsrail’in soykırımına verdikleri desteği sürdürmeye ve kendi ülkelerinde bunu protesto eden herkese acımasızca saldırmaya kararlılar. Bu vahşete son verebilecek tek toplumsal güç, soykırımın ve emperyalist savaşın temel nedeni olan kapitalizmin ortadan kaldırılması için sosyalist ve enternasyonalist bir program temelinde harekete geçirilmesi gereken uluslararası işçi sınıfıdır.

Loading