Sokak köpeklerinin öldürülmesinin önünü açan yasa yürürlüğe girdi

Sokak köpeklerinin topluca öldürülmesinin önünü açan kanun teklifi Pazartesi gece geç saatlerde Mecliste onaylandı ve dün Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Adalet ve Kalkınma Partisi’nin (AKP) sunduğu tasarı, faşist müttefiki Milliyetçi Hareket Partisi’nin desteğiyle yeterli çoğunluğu aldı.

Yasa, halkın ezici çoğunluğunun muhalefetine rağmen geçti. KONDA tarafından yapılan bir araştırmaya göre, sokakta yaşayan hayvanların öldürülmesine nüfusun yüzde 85’i karşı çıkarken, sadece yüzde 15’inin “gerekli hallerde uyutulabilir” dediği belirtiliyor.

Eskişehir şehir merkezinden geçen Porsuk Çayı üzerindeki bir köprü üzerindeki sokak köpekleri [Photo by Zeynel Cebeci / Wikimedia / CC BY-SA 4.0]

Yasalaşan tasarıda sokak köpeklerinin “insanların vücut bütünlüğü, can güvenliği ve yaşam standartlarını” tehlikeye attığı, sosyal hayatı kısıtladığı, halk arasında gerilimlere yol açtığı, trafik kazalarına neden olduğu, çiftlik hayvanlarına saldırdığı gibi gerekçeler ileri sürülüyordu.

Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı’nın Mayıs sonunda yaptığı açıklamaya göre Türkiye’de yaklaşık 4 milyon sokak köpeği olduğu tahmin ediliyor. Anadolu Ajansı’nın bir haberine göre, son beş yılda hayvanlara çarpma sonucu 55 kişinin öldüğü 3.534 trafik kazası meydana geldi.

İsrail’in Gazze’deki soykırımının Ortadoğu çapında bir savaşa doğru tırmandığı ve hayat pahalılığı krizinin derinleştiği koşullarda, Erdoğan hükümetinin bu konuyu ana gündem haline getirmesi, işçi sınıfı ve gençlik içinde bu temelde bir kutuplaşma yaratmayı ve büyüyen toplumsal muhalefeti saptırmayı hedefliyordu.

Yazar ve gazeteci Kaya Genç, New York Times’taki yazısında “Diğer her şey başarısız olduğunda suçun köpeklere atıldığını” yazıyor. Genç “Hükümet için meselenin aslında köpeklerle ilgili olmadığını” belirterek şunları ekliyor:

Bay Erdoğan suçu başkasının üzerine atma konusunda uzun süredir uzman konumunda. 20 yılı süren iktidarı döneminde entelektüelleri, gazetecileri, mültecileri vb. Türkiye’nin sorunlarının kaynağı olarak gösterdi. Ekonominin sendelemesi ve ilkbahardaki belediye seçimlerinde alınan zayıf sonuçlarla birlikte o ve partisi, insanların öfkesini yönlendirebileceği başka bir adres arıyor.

Bu tasarının gündeme taşınmasından önce geniş kitlelerin ana tartışma konusu hayat pahalılığı ve ücretlere zam yapılması gerekliliğiydi. Nitekim 10-17 Temmuz 2024 tarihleri arasında Asal Araştırma tarafından yapılan ankete göre katılımcıların yüzde 64,6’sı “Türkiye’nin en önemli sorunu nedir” sorusuna “ekonomi ve hayat pahalılığı” cevabını verirken yalnızca yüzde 0,5’i “başıboş sokak köpekleri” cevabını verdi.

Temmuz itibarıyla resmi yıllık enflasyon yüzde 70’in üzerindeyken, Erdoğan hükümeti kemer sıkma politikasını yoğunlaştırıyor. Son dönemde temel ürünlerden alınan vergilerin büyük oranda artırılmasıyla yeni fiyat artışları meydana geldi. Buna karşın hükümet tüm işçilerin yaklaşık yarısının maaşı olan asgari ücrete Temmuz’da zam yapmayı reddetti. Bu, diğer ücret seviyelerinin de genel olarak artırılmamasını beraberinde getiriyor.

Yasa mevcut “yakala-kısırlaştır-sal” yönteminin sahipsiz sokak köpeği popülasyonunu “kontrol edilemez noktaya” getirdiği iddiası ile kaldırılmasını öngörüyor. Bunun yerine sokak köpeklerinin belediyelerce rehabilitasyon merkezlerine alınmasını ve sahiplendirilinceye kadar bu yerlerde barındırılmasını hüküm altına alıyor. Bu nedenle de yeni yönteme “yakala-kısırlaştır-tut-sahiplendir” deniyor.

Ancak yasanın 5. maddesi “İnsan ve hayvanların sağlığı için tehlike teşkil eden ve olumsuz davranışları kontrol edilemeyen, bulaşıcı veya tedavi edilemeyen hastalığı bulunan ya da sahiplenilmesi yasak olan” sokak hayvanlarının öldürülmesinin önünü açıyor.

Türk Veteriner Hekimleri Birliği, Türk Tabipleri Birliği, Türkiye Barolar Birliği ve Türk Dişhekimleri Birliği yaptığı ortak açıklamada buna dikkat çekerek şunları belirtti:

Kanun teklifinin 1. Maddesinde geçen; “insan, hayvan ve çevre sağlığı gözetilmek kaydıyla”, 4. Maddesinde geçen; “.. kanuni istisnalar hariç” ve “…….. insan ve çevre sağlığı için oluşabilecek”, 6. Maddesinde geçen; “kanuni ve tıbbi” gibi geniş kapsamlı ifadelerle hem ötanaziye açık kapı bırakılmakta, hem de karar verme yetkisi veteriner hekimin iradesi dışına çıkarılmaktadır.

Açıklamada “Kanun teklifine göre toplanıp rehabilite edilen hayvanların yerine bırakılması yasaklanmaktadır. Ancak hayvan sayısı teklifte belirtildiği gibi 4 milyon olarak kabul edilirse, mevcut barınak kapasitesi ihtiyaç duyulanın yalnızca %3’ünü karşılamaktadır. Bu durumda toplanan hayvanlara ne olacağı sorusu kaygı yaratmaktadır,” deniyor.

Ortak açıklama ayrıca şunları ekliyor: “köpek popülasyonunu azaltmak için çözüm olarak sunulan ötanazi/itlaf yönteminin iddia edildiğinin aksine başarılı olmadığı, buna karşın tüm yeni bilimsel çalışmalar ile farklı ülkelerde yapılmakta olan saha uygulamalarında kısırlaştırmanın köpek sayısını azaltmakta en uygun yöntem olduğu konusunda tam bir mutabakat bulunmaktadır.”

Sokak köpeği popülasyonunda meydana gelen artış, asıl olarak, 2004 yılında çıkarılan kanunla köpekleri kısırlaştırıp bırakmakla yükümlü kılınan belediyelerin bu yükümlülüklerini yerine getirmemesinden kaynaklanıyor.

Bilim alanında saygın web sitesi Evrim Ağacı’ndan Çağrı Mert Bakırcı bu konuda şunları belirtiyor:

2004’te geçirilen yasaya göre Türkiye’deki 1389 belediyenin hepsinde kısırlaştırma merkezi olarak da görev yapacak olan barınaklar kurulması şart koşulmuştur; ancak aradan geçen 20 yılda bunların 1200’ünde barınak inşa edilmemiştir; ayrıca 20 yılda 1 tane bile kısırlaştırma yapmamış 1000’den fazla belediye olduğunu görülmektedir.

Bu, Erdoğan hükümeti kadar burjuva muhalefet partilerinin de mevcut durumun ortaya çıkmasındaki rolünün altını çizmektedir.

İnsancıl bir politikayı temel alan veteriner hekimler ve bilim insanları, diğer ülkelerde başarıya ulaşan uygulamalara dayanarak, kapsamlı bir kısırlaştırma, aşılama ve bırakma ya da sahiplendirme programının uygulanmasının ve sahiplenilen köpeklerin sokağa bırakılmasına ciddi yaptırımlar getirilmesinin sorunu kısa sürede çözebileceğinin altını çiziyorlar. Nitekim Hollanda örneği etkin bir aşılama, kısırlaştırma ve sahiplendirme programı yürüterek bunun başarılabileceğini göstermiştir.

Loading