İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun faşist hükümetinin, Ürdün Nehri’nden Akdeniz’e kadar tüm İsrail/Filistin topraklarında Yahudi Üstünlüğü politikası uyarınca ülkeyi savaş durumuna sokmasının bedeli ağırdır.
Geçen hafta güneydeki Eilat limanı 13,61 milyon dolar zarar ettikten sonra faaliyetlerini durdurdu, iflasını ilan etti ve 120 çalışanının yarısını işten çıkaracak. Gazze’deki Filistinlileri destekleyen Yemen’deki Husi güçlerinin Kızıldeniz’de İsrail’le bağlantılı gemilere yönelik saldırılarının ardından, gemiler Kızıldeniz rotasıyla Süveyş Kanalı üzerinden Avrupa’ya gitmekten kaçınmak için Afrika’ya yöneldiklerinden, savaşın başlamasından sonra liman büyük ölçüde devre dışı kaldı.
İsrail’in pazarlarına karadan ulaşım sağlayan bazı Körfez ülkeleri ve Ürdün’den gelen lojistik ve ticari destek, İsrail’i kapanmanın tüm etkilerinden bir dereceye kadar korudu. Ancak Maariv gazetesine göre liman, İsrail’in iflas eden 46 bin küçük işletmesinden sadece biridir. Gazete İsrail’den “çökmekte olan bir ülke” olarak bahsediyor.
Yıl sonuna kadar yaklaşık 60 bin küçük işletmenin kapanması bekleniyor. İsrailli bilgi hizmetleri ve kredi risk yönetimi firması CofaceBdi’nin CEO’su Yoel Amir, Maariv’e verdiği demeçte “en kırılgan sektörler inşaat sektörü ve bunun etrafında işleyen tüm ekosistemdir: seramik, klima, alüminyum, yapı malzemeleri vb. Bunların hepsi önemli ölçüde zarar gördü,” dedi.
Bunun nedeni, hükümetin Batı Şeria ve Gazzeli 120 bin Filistinli işçinin inşaat, imalat ve tarımda istihdam edilmek üzere İsrail’e girişini engellemesidir.
Ağırlıklı olarak kuzeyde ve güneyde bulunan tarım sektörü, Gazze’de Filistinlilere ve Lübnan’da Hizbullah’a karşı yürütülen savaştan kötü etkilendi. Sonuç olarak hükümet, İsrail’e girmesine izin verilen göçmen işçi sayısındaki sınırı yükseltmeyi kabul etti. Hakları ya da sağlık hizmetlerine erişimleri olmayan bu işçiler, Filistinlilerden bile daha sömürücü koşullara tabi tutuluyor.
COVID pandemisinden önce İsrail’in GSYİH’sinin yüzde 5,6’sını oluşturan turizm sektörü çökmüş durumda. Savaş patlak verdiğinde tüm uçuşlar iptal edildi. O zamandan beri uçuşlar yeniden başlamış olsa da turistler ülkeden uzak duruyor. The Media Line’a konuşan turizm uzmanı ve Aujo Travel rehberi Moşe Benişu, “Savaş başladığında her şey durdu ve Nisan ayına kadar İsrail’e tek bir turist bile gelmedi,” dedi. Ziyaretçi sayısı artmaya başlamış olsa da, gelenlerin sayısı geçen yılın aynı dönemindeki sayının dörtte birinden daha azdır. Otellerin çoğu Gazze ve Lübnan sınırlarına yakın kasaba ve köylerden tahliye edilenler ile dolmuş durumda.
İsrail ekonomisi savaşın başlamasının ardından 2023’ün son çeyreğinde neredeyse yüzde 22 daraldı ve bu yılın ilk çeyreğinde de 2023’ün aynı dönemine kıyasla yüzde 7 geriledi. Kredi derecelendirme kuruluşu S&P, İsrail ekonomisinin önceki askeri harekâtlardan veya COVID-19 pandemisinden sonra olduğundan daha yavaş toparlanmasını ve bu yıl GSYİH’de sadece yüzde 0,5 büyüme kaydetmesini beklediklerini söyledi. S&P, Moody’s Investors Service ile birlikte, ekonominin savaştan etkilenen sektörleri olan turizm, inşaat ve tarımın yanı sıra tırmanan bölgesel çatışmalar ve iç siyasi belirsizliğin toparlanmayı engellediğini düşünerek İsrail’in kredi notunu düşürdü.
İsrail’in Gazze’ye yönelik soykırım savaşından önce bile iş dünyası, Netanyahu’nun “yargı revizyonu” planı nedeniyle ülkeden para transfer etmeye başlamıştı. Söz konusu revizyon, dini otoritelerin gündelik hayat üzerindeki hakimiyetinin arttığı bir ortamda hükümete sınırsız güç verecek.
İsrail Merkez Bankası ve İsrail Maliye Bakanlığı tarafından açıklanan rakamlara göre, savaşın ilk altı aylık maliyeti Mart ayı sonu itibariyle 270 milyar şekeli (73 milyar dolar) aştı. Bununla birlikte, Netanyahu savaşın aylarca devam edeceğini ilan etmiş durumda. Ordunun aşırı zorlanmasına ilişkin korkulara rağmen, savaşın kuzeyde Hizbullah’a ve Kızıldeniz’de Husilere karşı topyekûn bir çatışmaya dönüşeceğinin her türlü işareti mevcut. Bu durum Knesset’in (meclis) 2024 bütçesini, Mayıs 2023’te onaylanan ilk bütçeye kıyasla, büyük kısmı orduyu finanse etmek ve geri kalanı da içerideki savaş dönemi ihtiyaçlarına harcanmak üzere 73 milyar dolar arttırmasına yol açarak, hükümetin 2024 için belirlediği yüzde 6,6’lık hedef tavanını aştı ve GSYİH’nin yüzde 8’ine eşit bir açığa yol açtı.
Artan açığı en azından kısmen kapatmak için vergilerde büyük bir artış ve kamu hizmetlerinde ciddi kesintiler yapılması gerekecek. Fakat yıllardır yetersiz finanse edilen kamu hizmetleri şu anda kırılma noktasında; altyapı, eğitim, sosyal yardım, sağlık ve diğer kamu hizmetleri çöküşün eşiğinde. Arlozorov Forumu tarafından yapılan bir araştırmaya göre, İsrail hükümetinin sivil harcamalarının OECD ortalama harcama seviyesine ulaşması için 171 milyar şekel (47 milyar dolar) artırması gerekiyor.
Aynı zamanda Netanyahu’nun aşırı sağcı koalisyonu, Kasım 2022 seçimlerinden sonra koalisyon görüşmelerinde varılan anlaşmalar uyarınca siyasi müttefiklerine milyarlarca şekel aktarmaya devam ediyor. Kaynak aktarılanlar arasında Batı Şeria’daki yerleşimlerin yanı sıra temel müfredat gerekliliklerini karşılamayan ultra-Ortodoks okullar ve dini eğitimlere verilen sübvansiyonlar da var.
7 Ekim’den bu yana, en az 350’si Hamas’ın İsrail’in güney kentlerine saldırısı sırasında olmak üzere yaklaşık 700 İsrail askeri öldürüldü. Gazze’de öldürülen 326 asker, 2014’te Hamas’a karşı yürütülen savaşta öldürülen asker sayısının dört katından fazladır. İsrail içinde giderek artan bir stratejik başarısızlık hissi var.
Ülkeyi kalıcı olarak terk eden İsraillilerin sayısındaki büyük artış, hâkim olan umutsuzluğun bir göstergesidir. Times of Israel’e göre, ülkeden ayrılanların sayısı 7 Ekim’den sonra yüzde 285 arttı. Bu rakam, savaşın başlamasından iki ay sonra yayımlanan ve muhtemelen ikinci bir vatandaşlığa ve/veya yurt dışında bir eve sahip olacak kadar şanslı olan yaklaşık yarım milyon kişinin ülkeyi terk ettiğini gösteren önceki raporları doğruluyor.
İsrail’e gelen Yahudi göçmenlerin sayısında da önemli bir düşüş yaşandı. Mart ayında Kudüs’teki İbrani Üniversitesi tarafından yapılan ikinci bir anket, İsrail dışında yaşayanların yüzde 80’inin geri dönmeyi düşünmediğini ortaya koydu.
Yahudilerin İsrail’den tersine göçü, Siyonist devletin korumaya çalıştığı “demografik denge”yi daha da aşındırdığı için büyük bir siyasi öneme sahiptir. Bu durum, aşırı sağcı eski Başbakan Naftali Bennett’in İsraillilere “1948’den bu yana en zor zamanlarını geçiren” İsrail’i terk etmemeleri çağrısında bulunmasına neden oldu.
Bennett, “Ülkeyi terk etmekten bahsediliyor. Bu olmamalı. Bu çukurdan çıkmak ve İsrail’i yeniden ayağa kaldırmak için İsrail halkının tüm yetenek ve adanmışlığına ihtiyacımız var,” dedi. İnsanlara güven vermeye çalışan Bennett, “Ama biz bunu kesinlikle yapabiliriz ve bu çukurdan kesinlikle çıkacağız,” dedi.
İsrail’in hazırlıksız olduğuna dair endişelerin açıkça dile getirildiği koşullarda Hizbullah’a karşı geniş çaplı bir savaş ihtimali umutsuzluğu körüklüyor. Hizbullah, Hamas’tan iki kat daha fazla savaşçıya ve güdümlü füzeler de dahil olmak üzere dört kat daha fazla mühimmata sahiptir.
İsrail İşçi Partisi lideri ve eski genelkurmay başkan yardımcısı Yair Golan bir İsrail radyosuna verdiği demeçte “Yedekler ve düzenli ordu sistemi iliklerine kadar yıprandı,” diye konuştu. İsrail ordusu bu ayın başlarında Yüksek Mahkeme’ye sunduğu belgelerde mühimmat ve tank sıkıntısı çektiğini ve birçok tankın hasar gördüğünü itiraf etmişti.