Aşağıdaki konuşma Almanya’daki Sosyalist Eşitlik Partisi’nin Avrupa seçimleri kapsamında 18 Mayıs Cumartesi günü Duisburg’da düzenlediği mitingde Sosyalist Eşitlik Grubu’nun önderlerinden Hakan Özal tarafından yapıldı.
Sosyalist Eşitlik Partisi’nin (Sozialistische Gleichheitspartei, SGP) mitingine hepiniz hoş geldiniz. Partimiz SGP, Avrupa seçimlerinde emperyalist savaşa, soykırıma ve faşizme karşı sosyalist bir program öne sürüyor ve tüm işçileri bu program temelinde dünya çapında birleşmeye çağırıyor. Bu uluslararası kampanyayı, Türkiye’de Sosyalist Eşitlik Grubu’yla, Britanya’daki ve Fransa’daki Sosyalist Eşitlik Partileriyle birlikte yürütüyoruz.
İsrail’in aşırı sağcı Netanyahu hükümeti, Alman hükümeti dahil NATO güçlerinin tam desteğiyle Ekim ayından beri Gazze’de soykırım yapmaya devam ediyor. Emperyalizmin ve Siyonizmin bu vahşetini şiddetle kınıyoruz.
Gazze Şeridi’nde yaşayan iki milyondan fazla insan aç bırakılıyor ve sürekli bombardıman terörüne maruz kalıyor. İsrail ordusu bugüne kadar yaklaşık 15 bini çocuk en az 35.000 Filistinliyi öldürdü, 78.000’ini yaraladı ve Gazze Şeridi’ni yaşanmaz hale getirdi. Hastaneler, okullar, camiler ve kiliseler kasten vuruldu ve yüzlerce gazeteci, sağlık çalışanı ve yardım görevlisi öldürüldü. Lahey’deki Uluslararası Adalet Divanı bile soykırıma dair “makul” kanıtlar olduğu sonucuna vardı.
İsrail ordusu imha savaşını dramatik bir şekilde tırmandırarak Refah kentine saldırıyor. Bu ay yarım milyondan fazla Filistinli yerinden edildi. Yüz binlerce insan yorgun, aç ve korku içinde. Hiçbir yerde güvende değiller.
Çadır kentlerde su ve elektrik yok. Refah şu anda, çoğu zaten birkaç kez yerlerinden edilmiş ve altı aydır temiz su ve gıdadan mahrum bırakılmış 600.000’den fazla çocuğa ev sahipliği yapıyor.
BM Dünya Gıda Programı, Gazze’nin kuzeyinde hâlihazırda tam anlamıyla bir kıtlık yaşandığını, çocuklar arasında akut yetersiz beslenme ve her gün açlıktan ölümler olduğunu doğruladı. Gazze’de bulaşıcı hastalık salgınları uyarısı yapılıyor.
Bu tarifsiz zulüm, ABD ve Almanya gibi emperyalist güçlerin tam desteğiyle gerçekleştiriliyor. İsrail’in ve emperyalist müttefiklerinin İran’a yönelik saldırganlığı, hedefin Filistinlilerin etnik temizliğinin çok ötesine geçtiğini kanıtlamaktadır. Emperyalist güçler, otuz yılı aşkın süredir savaşlarla milyonlarca ölüme yol açtıkları Ortadoğu’da tam hâkimiyet sağlamak istiyorlar.
Scholz ve ABD Başkanı Biden Filistinlilere karşı imha savaşını, Lübnan’daki Hizbullah’a, Suriye’ye ve İran’a karşı çok daha kapsamlı bir savaş yürütmenin ön koşulu olarak görüyor. Irak, Libya ve Afganistan’a yönelik saldırı savaşlarında olduğu gibi, petrol zengini bölgeyi kontrolleri altına almayı amaçlıyorlar.
Alman egemen sınıfı Filistinlilerin soykırımında kilit bir rol oynuyor. Şansölye Olaf Scholz ve diğer önde gelen siyasetçilerin Refah’a yönelik saldırıya ilişkin ikiyüzlü açıklamaları bu gerçeği gizleyemez. Almanya, ABD’den sonra, soykırımın en kritik destekçisi konumundadır.
Scholz bir yandan timsah gözyaşları dökerken her fırsatta İsrail’in savaş politikasını savunuyor ve Almanya’nın İsrail’e silah sevkiyatının hız kesmeden devam edeceğini belirtiyor.
Scholz, konuyla ilgili yaptığı her konuşmada Siyonizm ve soykırım karşıtlığını antisemitizm olarak nitelendiriyor. Bu, gerçeği tersine çevirmektir. Yahudi karşıtları, Almanya’da, ABD’de ve dünya genelinde aralarında birçok Yahudi’nin de olduğu soykırım ve savaş karşıtı öğrenciler ve işçiler değildir. Asıl Yahudi düşmanları Nazilerin geleneklerini takip eden Alman egemen sınıfı ve müttefikleridir. Yahudi soykırımının sorumlusu Alman egemen seçkinleri, bugün Filistinlilere yönelik soykırımı savunuyorlar ve Bundeswehr’i Hitler’den bu yana görülmemiş bir düzeyde silahlandırıyorlar.
Ukrayna’da Nazi grupları destekleyen Alman egemen sınıfı, büyük bir ikiyüzlülükle demokratik haklara saldırmak için soykırıma karşı çıkanları İslamafobiyi de kullanarak antisemitik olarak nitelendiriyor.
Artan toplumsal saldırılar ve kaynak kesintileri, egemen sınıfın militarizmin ve emperyalist savaşın bedelini işçilere ödetme çabasının bir parçasıdır. Dışarıda tırmanan savaş, içeride sınıf savaşı ve demokratik hakların ortadan kaldırılması demektir.
SGP, Ortadoğu’daki emperyalist savaşların kurbanı olan savunmasız sığınmacıların ve göçmenlerin günah keçisi yapılmaya çalışılmasına şiddetle karşıdır. Göçmen işçilerin ve gençlerin sınıf kardeşleri ve müttefikleri, Alman, Avrupa ve uluslararası işçi sınıfıdır.
Gazze’deki soykırıma her yolla destek olan güçlerle Ukrayna’da Rusya’ya karşı bir vekalet savaşı yürütenler güçler aynıdır. Alman egemen sınıfı, İkinci Dünya Savaşı sırasında Nazilerin Sovyetler Birliği’ne karşı imha savaşından yaklaşık seksen yıl sonra, Alman tanklarını yeniden Rusya’ya doğru gönderiyor. Rusya’nın emperyalist paylaşımı için yürütülen bu savaşta artık NATO güçlerinin doğrudan konuşlandırılması ve nükleer silah kullanımı açıkça tartışılıyor.
Gelişen bu küresel savaşın bir diğer hedefi, ABD ve müttefiklerinin başlıca rakip olarak gördükleri Çin’dir.
Birinci ve ikinci dünya savaşlarında olduğu gibi, emperyalist güçlerin pazarlara, hammadde kaynaklarına ve etki alanlarına sahip olmak için dünyayı yeniden paylaşma dürtüsü kapitalist sistemden kaynaklanıyor. İşte bu yüzden, savaşları ve soykırımları sonsuza dek durdurmanın yolu, işçilerin dünya çapında kapitalist sistemi ortadan kaldırıp yerine sosyalizmi kurmasından geçiyor.
Partimiz, emperyalizme ve Siyonizme şiddetle karşı çıkarken, işçileri aynı zamanda Filistin halkının sahte dostlarını da reddetmeye çağırıyor. Bunlar özellikle İsrail’in suç ortağı konumundaki Arap rejimleri ve Türkiye’deki Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan hükümetidir.
Soykırımın baş destekçisi olan NATO’nun ikinci büyük ordusunun başındaki Erdoğan’ın Netanyahu’ya yönelik kınama açıklamaları, Türkiye’nin bu suç ortaklığını gizleyememektedir.
Kitlelerin İsrail ile ticaretin durdurulması yönündeki taleplerine rağmen, Türkiye hükümeti bu talepleri uzun süre ısrarla reddetti. Türkiye’de nüfusun büyük bir çoğunluğu emperyalizm ve Siyonizm karşıtı duygular besliyor. Gazze’deki soykırım devam ederken hükümetin İsrail ile diplomatik ve ekonomik ilişkilerini sürdürmesi, 31 Mart’taki seçimlerde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın liderliğindeki AKP’nin milyonlarca oy kaybetmesinde rol oynadı.
Yedi ayın sonunda hükümet İsrail ile olan ticareti kestiğini duyurmak zorunda kaldı. Ancak söz konusu ticaretin dolaylı yollardan devam ettiği belirtiliyor. Her durumda, soykırım devam ederken İsrail’in çelik ithalatının önemli bir kısmı Türkiye’den sağlandı. Hayati önemdeki Azerbaycan petrolü İsrail’e Türkiye'deki limanlar üzerinden gönderildi. Bunların dışında çimento, kimyevi maddeler, hatta barut, dikenli tel ve silah parçalarının da gönderildiği ifşa oldu.
İsrail’e destek sağlayan Türkiye’deki ABD-NATO üsleri de faaliyetlerine devam ediyor. Türkiye’deki egemen sınıfın emperyalist ve Siyonist müttefikleriyle askeri-stratejik bağları bu şekilde devam ederken, soykırıma karşı çıktıklarını söyleyerek kimi kandırdıklarını sanıyorlar?
Filistin’in ve Ortadoğu’nun tarihsel felaketi, emperyalizmin bir ürünüdür ve ancak onun ortadan kaldırılmasıyla son bulacaktır. Bu yüzden biz şu gerçeği ısrarla vurguluyoruz: Filistin halkının kurtuluşu bir Ortadoğu Sosyalist Federasyonu’ndan geçmektedir. Filistin’deki emekçilerin bu mücadeledeki müttefiki, İsrail’deki ve emperyalist ülkelerdeki işçi sınıfıdır.
Erdoğan hükümetinin suç ortaklığı, emperyalizm ve NATO yanlısı tüm partiler için geçerlidir. Almanya Cumhurbaşkanı Frank-Walter Steinmeier geçtiğimiz ay İstanbul’u ziyaret ettiğinde, ona dostça eşlik edenler arasında Cumhuriyet Halk Partisi’nden (CHP) İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu da vardı. Steinmeier’i Almanya’nın soykırımdaki suç ortaklığı nedeniyle protesto eden göstericiler Türk polisinin saldırısına uğradı. Erdoğan hükümetinin İsrail ile suç ortaklığını protesto eden beş genç bugün halen hapistedir.
Biz, dünya genelinde emperyalist savaşa ve soykırıma karşı çıktığı için hapsedilen tüm siyasi tutukluların özgürlüğünü talep ediyoruz. Bunların başında da Ukraynalı Troçkist yoldaşımız Bogdan Syrotiuk geliyor.
Eski Sovyetler Birliği ülkelerinde faaliyet gösteren Bolşevik-Leninistlerin Genç Muhafızları’nın önde gelen üyelerinden biri olan Bogdan, NATO’nun vekâlet savaşına karşı çıktığı, Rus ve Ukrayna işçi sınıfının uluslararası birliğini uğruna mücadele ettiği için Nisan sonunda tutuklandı. Buradan herkesi, Dördüncü Enternasyonal’in Uluslararası Komitesi’nin başlattığı Bogdan’a özgürlük kampanyasına destek olmaya çağırıyorum.
SGP, Almanya’da, ABD’de ve dünya çapında İsrail’in soykırımına karşı cesur bir duruş sergileyen gençleri ve işçileri selamlıyor. İşçileri, polis devleti baskısı altındaki öğrencileri savunmaya çağırıyoruz. Öğrencilere de, giderek tırmanan bu felaketi durdurabilecek tek toplumsal güç olan uluslararası işçi sınıfına yönelme çağrısı yapıyoruz.
Çünkü soykırımı ve gelişmekte olan üçüncü dünya savaşını iktidardakilere çağrılar yaparak durduramayız. Her yerde tüm kapitalist partiler savaşı ve ona eşlik eden sosyal yıkımı savunmaktadır. 12 Ekim’de faşist AfD’den Sol Parti’ye kadar Federal Meclis’in tüm üyeleri İsrail’in Filistinlilere karşı yürüttüğü soykırım savaşını destekledi.
Tüm baskılara rağmen savaşa ve soykırıma karşı güçlü bir uluslararası kitlesel hareket gelişiyor. Son aylarda dünyanın dört bir yanında milyonlarca insan, yalanlara dayalı propagandayı reddederek Gazze’deki soykırıma karşı gösterilere katılıyor ve baskılara meydan okuyor. Bu deneyim, işçi sınıfının bugün ne kadar güçlü bir küresel sınıf olduğunu göstermiştir. Bu hareket genişletilmeli ve sosyalist bir perspektifle donatılmalıdır.
Soykırımı ve gelişmekte olan üçüncü dünya savaşını durdurmanın tek bir yolu var: işçi sınıfını faşizme, savaşa ve bunların nedeni olan kapitalizme karşı uluslararası sosyalist bir program temelinde birleştirmek ve harekete geçirmek.
SGP, uluslararası kardeş partilerimizin ve gruplarımızın desteğiyle, Avrupa seçim kampanyasında işte bunun için mücadele ediyor. Seçim açıklamamızı okuyun ve çevrenizdekilerle paylaşın! Seçim kampanyamızı destekleyin ve partimize üye olun!