Geçtiğimiz iki hafta içinde yaşanan olaylar, sınıf mücadelesinin mevcut aşamasının kritik yönlerine ışık tutmaktadır. Bir tarafta, işçilerin her kesiminin bir atılım yapmak ve yıllardır gerileyen yaşam koşullarını tersine çevirmek için giderek büyüyen hareketi var. Diğer tarafta ise, Biden yönetiminin güdümündeki sendika bürokrasilerinin işçi sınıfının mücadelelerini engellemek ve bastırmak için ellerinden geleni yaptıkları giderek daha açık hale geliyor.
Cuma günü, Beyaz Saray ile yakın istişare içinde planlanan ve Birleşik Otomotiv İşçileri (UAW) Sendikası Başkanı Shawn Fain yönetimi tarafından işçilere dayatılan sözde “dik duruş grevleri” üçüncü haftasını dolduracak. Bu “grevler”, bürokrasi tarafından şirketlerin kârlarına olan etkiyi mümkün olduğunca sınırlandırmak ve Ford, General Motors ve Stellantis’teki UAW üyelerinin büyük çoğunluğunu çalışmaya devam ettirmek üzere tasarlandı.
Grevlerin şirketlerin kârlılıkları üzerindeki etkisi çok küçük oldu. JPMorgan tarafından Pazartesi günü yayımlanan bir rapora göre grev Ford’a sadece 145 milyon dolara, General Motors’a ise 191 milyon dolara mal oldu. Oysa Ford 2022 yılında 158 milyar dolar gelir elde etmişti; yani grev şimdiye kadar yüzde 0,1’den daha az satış kaybına yol açtı. Karşılaştırmak gerekirse, 2019’da GM’nin 40 gün süren ulusal grevi -yine UAW bürokrasisi tarafından yalıtılmış ve nihayetinde satılmıştı- şirkete yaklaşık 4 milyar dolara mal olmuştu.
UAW’nin GM’nin sadece iki montaj fabrikasına ve şirketin parça dağıtım merkezlerine yönelik mevcut grevlerine gelince, CNBC Perşembe günü GM’nin birikmiş stokları göz önüne alındığında bunların “doğrudan çok az etkisi olduğunu veya hiç etkisi olmadığını” ve şirketin üçüncü çeyrek satışlarının geçen yıla göre yüzde 21,4 arttığını belirtti.
UAW sendikasının grevleri Üç Büyük şirketin sadece bir avuç üretim tesisiyle sınırlandırması, işçilerin otomotiv sanayisi genelinde greve gidilmesi eğilimini hiçe sayarak gerçekleştirilmiştir. Söz konusu olanın UAW’nin yanlış ya da etkisiz bir taktiği değil, şirketlerin şartlarını dayatmaya hazırlık olarak işçileri her durumda bölmeye ve güçsüzleştirmeye yönelik kasıtlı bir politika olduğunun görülmesi için yeterince zaman geçti.
Pazar günü UAW sendikası, Mack Trucks ile toplu sözleşmenin sona ermesinden 10 dakika önce, açıkça önceden belirlenmiş bir kararla geçici bir anlaşma yaptığını duyurdu. UAW’nin Mack’te “son dakika” anlaşmasını duyurması, her şeyden önce, sektör çapında bir grev çağrısını teşvik edeceği korkusuyla, Mack’teki ve Üç Büyükler’deki işçilerin eşzamanlı bir grev yapmasını önlemeyi amaçlıyordu.
UAW yetkilileri, tabanı hiçe saydıklarını ifade edercesine, Mack işçilerine bu Pazar günü yapılacak onaylama oylamasına kadar toplu sözleşme hakkında bilgi vermeyeceklerini ve sendikanın sözleşmenin sadece “önemli noktaları”nı açıklamayı planladığını söyledi. Sendikanın üyelerini son dakikaya kadar habersiz bırakma hamleleri işçiler arasında hızla öfkeye yol açarken, işçiler sosyal medyada sözleşmenin tamamının yayımlanmasını talep etti ve bunun bir satış olduğuna dair -şüphesiz doğru- tahminlerde bulundu.
UAW aygıtının ve Fain yönetiminin grevleri engelleme, işçilerin hakkında hiçbir şey bilmediği son dakika anlaşmalarını ilan etme ve grevlerin son derece sınırlı ve cılız kalmasını sağlama tutumu, genel bir sürecin yalnızca bir ifadesidir. ABD’de ve diğer ülkelerde, her sektörde, sendikal aygıtlar işçilerin muhalefetini bastırmak ve birleşik bir mücadeleyi önlemek için ellerinden geleni yapıyor.
- 24 Eylül’de Amerika Yazarlar Birliği, stüdyolar ve büyük yayıncılarla anlaşmaya vardıktan sonra 11.000 senaristin 146 gündür sürdürdüğü grevi tek taraflı olarak sona erdirdiğini açıkladı. Grevdeki yazarlar, anlaşmayı oylamak bir yana görmedi bile.
- Yine 24 Eylül’de Unifor, sendikanın kendi kurallarını ve tüzüğünü ihlal ettiği düzmece bir oylamanın ardından Kanada’daki 5.600 Ford otomotiv işçisini kapsayan bir toplu sözleşmenin onaylandığını ilan etti.
- Çarşamba günü, 77.000 Kaiser Permanente sağlık çalışanı, düşük ücretler ve tehlikeli düzeyde kadro açığına karşı, sağlık sendikaları tarafından sadece üç günle sınırlandırılmış bir grev yapacak.
Kendisini tarihteki “en sendika yanlısı başkan” olarak tanımlayan Biden, giderek daha mücadeleci hale gelen bir işçi sınıfı karşısında, başından beri korporatist bir stratejiye dayanarak şirketleri, sendika bürokrasilerini ve devleti daha da büyük ölçüde bütünleştirdi.
Sendikalar ve devletin korporatist bütünleşmesi, Biden ve UAW Başkanı arasındaki ilişkide özetlenmektedir. Fain’in Biden’ın toplu sözleşme sürecine “müdahale etmediği” yönündeki iddialarına rağmen, UAW yönetimi Beyaz Saray ile sürekli iletişim halinde olmuştur.
Bu arada, Washington Post’un Pazartesi günü bildirdiğine göre, ömür boyu şirketler için siyaset yapan Biden, Fain’i “kafa dengi” olarak görüyor. Gerçekten de her iki başkan da otomotiv işçilerinin bugün karşı karşıya kaldığı feci durumdan asli olarak sorumludur. Obama-Biden yönetimi, 2009 yılında otomotiv sanayisini işçilerin sırtından yeniden yapılandırdı. Yeni işe alınanların ücretlerini düşürdü, hayat pahalılığı ödemelerini (COLA) ve emekli maaşlarını ortadan kaldırdı, binlerce işi yok etti ve fabrikaları kapattı. UAW ile yapılan bu anlaşmalara o dönemde UAW-Chrysler Ulusal Pazarlık Ekibi üyesi olan Fain de destek verdi.
Sahte solcu Amerika’nın Demokratik Sosyalistleri (DSA), giderek itibarını yitiren UAW bürokrasisine ve Demokratik Parti’ye “sol” bir görünüm kazandırmak için hiç olmadığı kadar yüksek seviyelere terfi ettirildi. DSA üyeleri artık UAW aygıtında üst düzey pozisyonlarda görev yapmakta, hem bürokrasi hem de Beyaz Saray için strateji uzmanı ve sözcü olarak hizmet etmekte ve hizmetleri karşılığında altı haneli maaşlar ve çeşitli ayrıcalıklar elde etmektedir.
Egemen sınıfın, toplumsal mücadeleleri kontrol altına almak için sendika bürokrasilerine ve sahte sola giderek daha fazla bel bağlaması, başta Rusya’ya karşı savaş ve sınıf mücadelesinin patlak vermesi olmak üzere, birbiriyle kesişen bir dizi kriz tarafından yönlendirilmektedir.
Biden iki cephede birden savaştığının farkındadır. Washington Ukrayna’da Rusya’ya karşı savaşını hızla tırmandırıyor. Ukrayna’nın “karşı taarruz”unun feci bir şekilde başarısızlığa uğramasının ardından medyada ve siyaset kurumunda ABD ve NATO’nun savaşa doğrudan dahil olması için giderek daha sert çağrılar yapılıyor. ABD emperyalizminin başlıca ekonomik rakibi olarak gördüğü Çin’e karşı savaş planları da oldukça ilerlemiş durumda.
Aynı zamanda, Biden yönetimi ve her iki siyasi parti, işçi sınıfına karşı, dışarıdaki savaş politikası tarafından yönlendirilen bilinçli bir savaş yürütmektedir. ABD egemen sınıfı, Rusya’ya karşı savaş, Çin’e karşı askeri yığınak ve bir bütün olarak ABD ulusal güvenlik aygıtı için yaptığı devasa harcamaları -yılda 1 trilyon dolardan fazla- bir şekilde finanse etmek zorunda ve bu bedeli ücretlere ve sosyal programlara yönelik amansız saldırılar yoluyla işçilere ödetmeye çalışıyor.
Dolayısıyla işçi mücadelelerinin bastırılması sadece söz konusu şirketlerin özel kâr çıkarları için değil, aynı zamanda işçi sınıfı hareketinin ABD emperyalizminin savaş politikasını baltalamasını önlemek için de kritik önem taşımaktadır. UAW ve diğer sendika bürokrasilerinin tamamen sınıf mücadelesini bastırmaya odaklanmasının nedeni budur. Biden’ın geçen hafta grev hattına yaptığı ziyaret sırasında, Fain’in İkinci Dünya Savaşı sırasında GM fabrikalarının savaşa yönelik üretim yapmasına ilişkin göndermelerinin arkasında da bu yatmaktadır.
Fain’e ve UAW aygıtına ya da benzerlerine baskı yapmaya yönelik her türlü girişim bir çıkmaz sokakla son bulacaktır. İhtiyaç duyulan şey, geçen yıl UAW başkanlığına aday olan Mack Trucks işçisi Will Lehman’ın çağrısını yaptığı programdır: UAW bürokrasisinin tamamen ortadan kaldırılması ve tüm yetkinin tabana devredilmesi. Otomotiv işçileri; taban komiteleri ağını genişletmeli ve UAW aygıtının, ister yalanlarla ister oylama hileleriyle olsun, kaçınılmaz olarak yapmaya çalışacağı bir satışı dayatma çabalarını boşa çıkarmak için şimdiden hazırlık yapmalıdır.
Bununla birlikte, otomotiv işçileri sadece ekonomik bir mücadeleyle karşı karşıya değiller. Verdikleri mücadele özünde siyasi bir mücadeledir. İşçi sınıfı, kapitalizmle mücadele ettiğinin bilincine varmalıdır. Bu, işçilerin temel çıkarlarına tamamen ve uzlaşmaz bir şekilde karşı olan ve onların daha da yoksullaşmaları üzerine kurulu bir sosyoekonomik sistemdir. Bu sistem yıkılmalı ve yerine toplumun çoğunluğunun ihtiyaçlarına dayalı bir sistem olan sosyalizm kurulmalıdır.