The Economist’in COVID-19 pandemisine bağlı fazladan ölümleri gösteren tablosu, 17 Eylül Pazar günü, 6,9 milyonluk resmi COVID ölüm sayısının neredeyse dört katına çıkarak dünya çapında 26 milyon gibi sarsıcı bir rakama ulaştı. Bu tabloya göre, pandemi öncesine kıyasla her gün ortalama 7.000 kişi daha ölmektedir ve bu ölümlerin büyük çoğunluğu ya doğrudan COVID-19’dan ya da virüsün neden olduğu sayısız olumsuz uzun vadeli sağlık etkilerinden kaynaklanmaktadır.
26 milyon fazladan ölüm noktasına, ABD Başkanı Joe Biden’ın 18 Eylül 2022’de Detroit otomobil fuarında CNN’e verdiği röportaj sırasında yanlış bir şekilde “pandeminin sona erdiğini” ilan etmesinden tam bir yıl sonra ulaşıldı.
Bu iddia, o dönemde bilim insanları ve halk sağlığı savunucuları tarafından geniş çapta kınanmış olsa da, ABD’de ve dünyada resmi tüm pandemi müdahalelerinin tamamen ortadan kalkmasına zemin hazırladı. Pandeminin dördüncü sonbahar ve kış mevsimlerine girerken, geçtiğimiz yıl pandemide gerçekte neler olduğunu ve mevcut durumu incelemek faydalı olacaktır.
Worldometer’da yer alan ve büyük ölçüde eksik hesaplandığı bilinen resmi rakamlara göre, Biden’ın açıklamasından bu yana geçen bir yılda ABD’de 92.883, dünya genelinde ise 360.852 COVID-19 kaynaklı ölüm meydana gelmiştir. The Economist’e göre ise, geçtiğimiz yıl ABD’de 161.741, dünya genelinde ise 4,5 milyon fazladan ölüm gerçekleşti.
Biden’ın yorumlarından sadece üç ay sonra, Nike gibi büyük şirketlerin üretimi başka bir yere taşıma tehditlerini de içeren aralıksız kampanyalarının ardından, Çin Komünist Partisi (ÇKP) Sıfır COVID eliminasyon (ortadan kaldırma) politikasını kaldırdı. Bu durum, 1,4 milyarlık nüfusun neredeyse tamamının enfekte olduğu felaket bir kitlesel enfeksiyon ve ölüm dalgasını zincirlerinden boşalttı. O zamandan beri birçok bilimsel çalışma, Çin’de COVID-19’dan en az 1-2 milyon kişinin öldüğünü tahmin ediyor.
Aynı zamanda, şirket medyası ve neredeyse tüm dünya hükümetleri, halka COVID-19’dan kaynaklanan bitmek bilmeyen kitlesel enfeksiyon, ölüm ve güçten düşme dalgalarını kabul ettirmeyi amaçlayan propaganda kampanyalarını derinleştirmek için Biden’ın yalanına dört elle sarıldı. Bu durum, Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından 5 Mayıs 2023’te ve Biden yönetimi tarafından 11 Mayıs 2023’te COVID-19 halk sağlığı acil durum (PHE) ilanlarının bilim dışı bir şekilde sona erdirilmesiyle sonuçlandı.
Sadece altı hafta sonra, Haziran ayının sonlarında, pandeminin son dalgası Amerika Birleşik Devletleri’ni kasıp kavurmaya başladı. Bu durum, Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezleri (CDC) tarafından yapılan testlerin, vaka bildirimlerinin ve diğer sürveyans faaliyetlerinin tamamen sona ermesi nedeniyle, yalnızca atık sulardan numune alma yoluyla tespit edilebilmiş ve viral bulaşmanın son üç ay içinde hızla üç kattan fazla arttığı görülmüştür.
Atık su verilerinden yola çıkan bulaşıcı hastalık modelleyicisi JP Weiland, mevcut dalga sırasında ABD nüfusunun yüzde 10-12’sinin COVID-19 ile enfekte olduğunu veya yeniden enfekte olduğunu, yani 33-40 milyon kişinin COVID-19’a yakalandığını tahmin etmektedir. Önümüzdeki altı hafta içinde 23-33 milyon kişinin daha enfekte olacağı, yani toplamda bu dalganın 56-73 milyon Amerikalıyı ya da ABD nüfusunun yüzde 17-22’sini enfekte etmiş olacağı tahmininde bulunuluyor.
COVID-19’dan hastaneye yatışlar da ABD genelinde üç kattan fazla arttı. Mevcut en son veri olan 9 Eylül’de sona eren haftada COVID nedeniyle 20.538 kişi hastaneye kaldırılmıştı. Bu gecikmeli bir göstergenin önümüzdeki haftalarda artmaya devam edeceği söylenebilir.
Weiland’a göre, ortalama bir Amerikalı şu anda en az iki kez COVID ile enfekte olmuş durumda ve bu kışa kadar muhtemelen üçüncü kez enfekte olacak. Benzer oranlar, Sıfır COVID’in kaldırılmasından bu yana nüfusun çoğunluğunun yalnızca bir kez enfekte olduğu Çin hariç hemen hemen her ülkede mevcuttur.
İnsanlık tarihinde hiçbir virüs ya da patojenle bu boyutta bir enfeksiyon yaşanmamıştır. 8 milyarlık bir nüfus bu kadar dar bir zaman diliminde tekrarlanan küresel kitlesel enfeksiyon dalgalarına maruz kalmaktadır.
Mevcut küresel dalga, bağışıklık sistemini tahrip eden EG.5 (“Eris”) ve F ve L olarak etiketlenen iki amino asidin konumlarını değiştiren mutasyonların bir kombinasyonunu içerdikleri için “FLip” olarak adlandırılan bir dizi varyant da dahil olmak üzere çok sayıda Omicron varyantı tarafından körüklenmektedir.
Yüksek oranda mutasyona uğramış Omicron BA.2.86 alt varyantı (“Pirola”) bilim insanlarını dünya çapında endişelendirmeye devam ediyor. İlk çalışmalar Pirola’nın bağışıklıktan kaçış ve bulaşıcılık düzeyi konusunda çelişkili sonuçlar ortaya koysa da, bu varyant küresel olarak endişe verici bir hızla yayılmaya devam ediyor.
Ünlü varyant takipçisi ve moleküler biyolog Marc Johnson, Pazar günü attığı tweette şöyle yazdı: “BA.2.86 ortaya çıktığından bu yana dünyada en hızlı büyüyen soy olarak kaldı ve sekans sayıları her hafta yaklaşık iki katına çıkıyor. Eğer bu avantaj bağışıklık sisteminden kaçmaktan kaynaklanmıyorsa, başka bir avantajı olmalı.”
Önde gelen varyant takipçilerinin çoğu, Pirola’nın soyundan gelenlerin onu daha bulaşıcı hale getiren mutasyonları alabileceği ve potansiyel olarak önümüzdeki haftalarda veya aylarda Omicron tipi bir küresel kitlesel enfeksiyon olayına neden olabileceği konusunda uyarıda bulunuyor.
Bu varyantın evrimi, SARS-CoV-2’nin uyum gücünün (verimli bir şekilde üreme kabiliyeti) ve dolayısıyla daha fazla mutasyona uğrama kabiliyetinin devam ettiğinin bir işaretidir. Bu durum, mevcut aşıları tamamen etkisiz hale getirecek ve çok daha fazla ölüme yol açacak şekilde, bağışıklık sisteminden daha fazla kaçış, bulaşıcılık ve ölümcüllüğü bir araya getiren bir varyantın evrimleşmesi tehlikesinin devam ettiğini gözler önüne sermektedir. Bu oldukça ciddi tehlike, tüm dünya hükümetleri ve şirket medyası tarafından tamamen görmezden gelinmektedir.
Dahası, SARS-CoV-2, özellikle Mayıs ayında halk sağlığı acil durum ilanlarının (PHE) sona ermesinden bu yana, pandemi sürveyansının yanı sıra genomik sürveyansın da çöktüğü koşullar altında evrimleşmektedir.
Biden ve şirket medyasının yalan ve propagandalarının aksine, pandemi sona ermiyor. Tüm ilkeli bilim insanları, pandeminin başlangıç aşamalarında olduğumuzu ve mevcut politikalar altında COVID-19’un öngörülebilir gelecekte tehlikeli bir patojen olmaya devam edeceğini belirtiyor.
Dünyanın en önde gelen evrimsel biyologlarından biri olan Trevor Bedford, geçtiğimiz günlerde Seattle Times’a verdiği demeçte, “SARS-CoV-2’nin genel evrim hızı konusunda genel olarak çok endişeliyim. Tek bir [Omicron] varyantı o kadar etkili olmadı ancak bu mutasyonların genel birikimi önemli bir etkiye sahip,” diye konuştu.
Haziran ayındaki Amerikan Viroloji Derneği konferansında Bedford, SARS-CoV-2’nin “2021’de olduğu kadar hızlı evrimleştiğini, bu hızın influenza H3N2’den yaklaşık iki buçuk kat daha hızlı olduğunu ... ve gerçekten yavaşlama belirtileri göstermediğini” söyledi.
Pandemi boyunca en ileri görüşlü analizlerden bazılarını yapan bir araştırma ekibinin başında bulunan biyolog Arijit Chakravarty, Dünya Sosyalist Web Sitesi ile Temmuz ayında yaptığı bir röportajda benzer açıklamalarda bulunmuştu. Chakravarty, şu anda yürürlükte olan politikaların sadece viral evrim sürecini hızlandırdığını, belli bir noktada mevcut aşıların ciddi hastalık ve ölüme karşı koruma sağlayamamasına neden olacak bir varyantın evrimleşmesi olasılığının yüksek olduğunu ve bunun esasen insanlığı en başa veya daha da kötüsüne geri döndürebileceğini vurguladı.
Chakravarty röportajda şunları söyledi:
Bir sonraki dalganın sonucunu tahmin edemiyorum. Önümüzdeki beş dalganın sonucunu da tahmin edemem. Ancak, bu hızla gidersek, bu doğrultuda er ya da geç kötü bir şeyler olacağına dair yüksek bir kesinlik derecesiyle tahminde bulunulabilir. Bu pandemiyi beş yıl daha devam ettirirseniz, henüz görmediğiniz ölçekte bir yıkımla karşı karşıya kalırsınız. Bu kesin.
Chakravarty halk sağlığı acil durum ilanlarının sona erdirilmesini, toplumu daha tehlikeli bir varyanta karşı koruyacak hiçbir şey bırakmayan bir “Orwellyen haber” olarak nitelendirdi:
Bu tür bir tepkisel stratejide, biz bir şeylerin yanlış gittiğini fark edene kadar milyarlarca kişi enfekte olur. Ve bu konuda bir şey yapmak için çok geç olacak. Yani pandemi henüz sona ermemiş olmakla kalmıyor, aynı zamanda yaygın viral yayılım ve devam eden hızlı viral evrim karşısında pandeminin sona erdiği izlenimini yaratarak aslında riske giriyor ve virüsün en kötüsünü yapmasını istiyoruz.
Chakravarty son olarak bunun pandeminin sadece başlangıcı olduğunu vurgulayarak şunları söyledi:
Pandemiyle ilgili olarak izlediğimiz yol sürdürülemez, yani bu ne kaçınılmaz ne de sonsuza kadar devam edebilecek bir şey... Bu üç perdelik bir oyunun birinci perdesi ve dürüst olmak gerekirse ikinci perdede işler gerçekten çirkinleşebilir. Şu anda işler karanlık görünüyor, çünkü halk sağlığı açısından yaptığımız şey, savaşı tek taraflı olarak ilan etmiş olmamız.
Viral evrimin tehlikelerinin yanı sıra, Uzun COVID’in kapsamı, artık tüm dünyada inkar edilemez bir şekilde “yaygın güçten düşme durumu”na dönüşecek şekilde genişlemeye devam ediyor.
Çok sayıda kapsamlı çalışma, COVID-19 ile enfekte olan kişilerin en az yüzde 10’unun Uzun COVID’e yakalandığını göstermektedir. Bu risk, aşılama ile sadece biraz azaltılmakta ve her yeniden enfeksiyonda daha da artmaktadır. Son çalışmalar, asemptomatik vakaların bile SARS-CoV-2’nin vücutta varlığını sürdürmesine yol açabileceğini ve potansiyel olarak hasta farkında bile olmadan uzun vadeli hasara neden olabileceğini göstermiştir.
Dünya kapitalizminin suç oluşturan yaklaşımı nedeniyle, Uzun COVID için henüz hiçbir tedavi mevcut değil ve bu tür tedavilerin ne zaman mevcut olacağı da belirsiz. Çok sayıda bilim insanı, önümüzdeki yıllarda potansiyel olarak milyarlarca insanın bir veya birden fazla Uzun COVID semptomundan muzdarip olabileceğini ve bunun da sağlık sistemleri ve toplumun temel işleyişi üzerinde giderek daha fazla baskı yaratacağını öngörmektedir.
Nature dergisinde yayımlanan yeni bir raporda, yazarlar şunları belirtiyor:
Hastaların, sağlık hizmeti sağlayıcılarının, hükümetlerin ve ekonomilerin Uzun COVID nedeniyle karşı karşıya olduğu ve yaklaşmakta olan yük akıl almaz derecede büyüktür ve muhtemelen bu nedenle şu anda bu konuda asgari düzeyde üst düzey planlama yapılmıştır. Akut enfeksiyonların %10’unun kalıcı semptomlara yol açtığı düşünülürse, dünya genelinde yaklaşık 400 milyon kişinin Uzun COVID için desteğe ihtiyacı olduğu tahmin edilebilir.
Tekrar etmek gerekirse, bu ölçekte bir kitlesel güçten düşmenin insanlık tarihinde eşi benzeri görülmemiştir. Şu anda birçoğu aşırı yorgunluk gibi zayıflatıcı semptomlar yaşayan yüz milyonlarca insanın karşı karşıya olduğu korkunç gerçek, pandemi bitmiş gibi davranan Biden’ın veya diğer politikacıların yaptığı hesaplamalara dahil edilmemektedir.
Dünyada pandemiyle ilgili tüm propagandalara karşı çıkan tek siyasi parti, Dünya Sosyalist Web Sitesi’ni yayımlayan Dördüncü Enternasyonal’in Uluslararası Komitesi’dir (DEUK). Biz, pandeminin günlük yayılımını rapor ederken, işçileri pandemiyi kesin olarak durdurmak için uygulanması gereken küresel ortadan kaldırma (eleminasyon) stratejisine ilişkin bilimsel bir kavrayışla donatmak için mücadele ediyoruz.
Aynı zamanda, COVID-19 Pandemisine Yönelik Küresel İşçi Soruşturması aracılığıyla, milyonlarca insanın ölümünden ve güçten düşmesinden sorumlu yalanları, yanlış bilgileri ve suç oluşturan politikaları belgelemeye ve ortaya çıkarmaya devam ediyoruz.
Tüm işçileri, bilim insanlarını ve COVID karşıtı aktivistleri, pandemi sırasında yaşadıkları deneyimleri paylaşarak bu soruşturmaya destek vermeye ve tüm dünyada pandemi politikalarında bir değişikliğe gidilmesini sağlayacak kitlesel bir hareket inşa etme mücadelesine katılmaya çağırıyoruz.
19 Eylül 2023