Pazar günü yapılan kritik cumhurbaşkanlığı seçimleri, hiçbir adayın yüzde 50’yi geçememesi nedeniyle 28 Mayıs’ta yapılacak ikinci tura kaldı. Yüksek Seçim Kurulu’nun açıkladığı ilk sonuçlarına göre, görevdeki Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan oyların yüzde 49,5’ini alırken Kemal Kılıçdaroğlu yüzde 44,88 ile ikinci sırada yer aldı.
NATO-Rusya savaşı seçimde merkezi bir rol oynadı. Kılıçdaroğlu NATO’ya Erdoğan’dan daha iyi bir müttefik olmayı taahhüt eder ve Batılı başkentlerin desteğini alırken, Kremlin Ukrayna’daki savaşta NATO ile Rusya arasında manevra yapmaya çalışan Erdoğan’ın iktidarda kalmasını kritik önemde görüyor.
İlk turda sürpriz bir şekilde oyların yüzde 5,2’sini alan aşırı sağcı Ata İttifakı’nın adayı Sinan Oğan’ın ikinci turda kilit bir rol oynaması bekleniyor.
Oğan, ilk turdan önce yaptığı açıklamada, ikinci turda bir adayı destekleme şartlarından biri olarak bakanlık talep edeceğini belirtmişti. Bununla birlikte Oğan, 14 Mayıs seçimlerinden sonra verdiği röportajlarda İslamcı Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) ile faşist Milliyetçi Hareket Partisi’nin önderlik ettiği Cumhur İttifakı’nın adayı Erdoğan’ı veya Kemalist Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) ile MHP’den kopan İYİ Parti’nin önderlik ettiği Millet İttifakı’nın adayı Kılıçdaroğlu’nu destekleme şartlarını netleştirdi.
Pazartesi günü BBC Türkçe’ye konuşan Oğan, “1-2 gün içerisinde istişareleri tamamlayıp” ikinci turda kimi destekleyeceklerini açıklayacaklarını söyledi ve “kırmızı çizgileri” olarak şunları ifade etti: “Başta terörle mücadele, terör örgütlerinin desteklediği siyasi partilerle araya mesafe koyma, sığınmacıların gönderilmesi gibi bir takım şartlarımız var.”
Oğan, aynı gün CNN International’a verdiği demeçte bu iki şartı yineledi. Sunucunun Türkiye’deki sığınmacıları zorla ülkelerine gönderme konusundaki sorusuna, Washington’ın göçmen karşıtı acımasız politikasını örnek aldıklarını belirterek şu yanıtı verdi: “Amerikan polisi yasa dışı bir Türk göçmeni yakalayınca ne yapıyorsa biz de aynısını yapacağız. Amerikan polisinin yaptığı ne kadar demokratikse bizimki de o kadar demokratiktir.”
Oğan, “Aynı şekilde Amerika’nın Meksikalıları geri göndermek üzere yaptığı neyse, biz de aynısını Suriyelilere, Afganlara, Pakistanlılara ve diğerlerine yapacağız. Gönüllülük olmayacak, kesinlikle geri gönderilmeliler,” diye ekledi.
Oğan, ikinci turdaki adayların bu konularda taahhüt vermemeleri halinde herhangi birini desteklemeyebileceklerini ifade etti.
Dün akşam TV100’de soruları yanıtlayan Oğan, ilk şartlarının “PKK, FETÖ, Hizbullah terör örgütleriyle ve bilimum her türlü terör örgütüyle kesintisiz mücadele” olduğunu söyledi. Sığınmacıların geri gönderilmesine yönelik bir takvim belirlenmesini talep eden Oğan ayrıca Kılıçdaroğlu’nu destekleyen Halkların Demokratik Partisi’ne (HDP) ya da Erdoğan’ı destekleyen Hüda Par’a bakanlık verilmemesi şartını ilan etti.
Hem Cumhur İttifakı’ndan hem de Millet İttifakı’ndan Türk milliyetçisi partiler, HDP’yi PKK’nin siyasi uzantısı olmakla suçluyor. Pazar günkü seçimlerde AKP listelerinden meclise giren Hüda Par ise, Türk devletinin “terör örgütü” ilan ettiği Kürt İslamcı paramiliter Hizbullah örgütünün destekçileri tarafından kurulmuş bir parti.
Oğan’ın hem Cumhur İttifakı hem de Millet İttifakı ile geçmişe dayanan bağları bulunuyor. 2011 yılında MHP’den milletvekili seçilen Oğan, 2015’te parti lideri Devlet Bahçeli’ye karşı genel başkanlığa aday olacağını ilan etti. Daha sonra partiden ihraç edilen Oğan, 2017’deki anayasa referandumu sırasında “Evet” kampanyasında Erdoğan’ı destekleyen MHP içinde Meral Akşener ile birlikte “Hayır” kampanyası yürüttü. Akşener daha sonra İYİ Parti’yi kurarak Kılıçdaroğlu ile ittifak kurdu.
Hem Erdoğan hem de Kılıçdaroğlu Oğan’ın desteğini alarak ikinci turda seçimi kazanmak istiyor.
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, seçimin ardından şunları ifade etti: “Sinan Bey’in geldiği siyasi geleneğe baktığınızda pozisyonunun Cumhur İttifakı'na daha yakın olduğunu biliyorum… Güzel de bir kampanya yaptı. Kendi tezlerini dile getirdi. Terörle mücadele ve sığınmacılar gibi... Türkiye’nin milli menfaatleri söz konusu olduğunda kimlerin karşısında olmamız gerektiğini açık bir şekilde gösterdiğini düşünüyorum.”
Erdoğan hükümeti, Suriye’nin kuzeyinde ABD destekli Halk Savunma Birlikleri (YPG) önderliğinde bir Kürt devletinin kurulmasını engelleme planının bir parçası olarak, kendisinin de suç ortağı olduğu NATO’nun rejim değişikliği savaşından kaçan Suriyeli sığınmacıları ülkeye geri gönderiyor. Ankara, Suriye’de Türk ordusu ve İslamcı vekilleri tarafından yasa dışı olarak işgal edilen bölgelerde konut inşa ediyor ve Suriyeli Arapları Kürtlerden sayıca daha fazla olacak şekilde buralara yerleştirmeyi planlıyor. Aynı zamanda Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad ile ilişkilerini düzeltmeye çalışıyor.
Erdoğan, seçimden kısa süre önce yaptığı açıklamada bu konuda şunları söyledi: “Suriye’nin kuzeyinde 100 binin üzerinde konut inşa ettik. Bu bölgelere gönüllü dönüşler de başladı. Bize sığınan insanları zorla kapıya koymak insani, vicdani ve medeniyet değerlerimize uygun değildir. Fakat yaramazlık yapanlara da elbette ki gerekli işlemi uygularız.”
Erdoğan geçtiğimiz yıl 1 milyon Suriyeliyi geri göndermeyi planladıklarını açıklamış ve YPG’ye karşı yeni bir askeri harekât sinyali vermişti. Plan, ABD veya Rusya’dan yeşil ışık alamayınca rafa kaldırıldı.
HDP ve Stalinist Türkiye İşçi Partisi (TİP) gibi sahte sol partiler tarafından Erdoğan’a karşı “ilerici” bir alternatif olarak desteklenen Kılıçdaroğlu, yıllardır Erdoğan’ı sağdan eleştirerek sığınmacıların sınır dışı edilmesini talep ediyor. Kılıçdaroğlu, seçilmesi halinde Avrupa Birliği ile anlaşarak sığınmacıları iki yıl içinde geri göndermeyi taahhüt ederken, onun Kürt milliyetçisi ya da sahte solcu müttefikleri bu gerici kampanyayı tamamen görmezden geldiler.
CHP Grup Başkanvekili Engin Özkoç, Kılıçdaroğlu’nun seçim akşamı Sinan Oğan ile bir telefon görüşmesi yaptığını belirterek “O görüşme gayet olumlu bir görüşmeydi. Sayın genel başkanımız (Oğan’ı) tebrik etti,” dedi.
Özkoç, kendi sağcı partisinin yabancı düşmanı bir faşist ile anlaşmaya ne kadar yakın olduğunu şu sözlerle ifade ediyordu: “Milletimizin beklentileri ile ilgili düşüncelerimizde bir farklılık olduğunu düşünmüyorum. Milli duruşumuzla ilgili bir farklılığımız olduğunu da düşünmüyorum.”
Pazar günkü seçimlerde HDP-Yeşil Sol Parti’ye oy veren yaklaşık beş milyon insanın seçme hakkını hiçe sayma ve milyonlarca sığınmacıyı zorla sınır dışı etme üzerine kurulu bu kirli pazarlıklar, Millet İttifakı’nın, HDP’nin ve sahte sol güçlerin temel demokratik hakları savunmaktan tamamen aciz olduğunu ortaya koymaktadır.
Oğan hangi adayı desteklerse desteklesin, cumhurbaşkanlığı seçiminin merkezinde NATO-Rusya savaşı ve sağcı partilerin emperyalizmle bağları bulunmaktadır.
ABD ve Avrupa medyası, Kılıçdaroğlu’nun seçimi kazanamamasından duydukları hayal kırıklığını gizlemedi. Guardian’ın başyazısı açıkça şunları yazdı: “Muhalefetin zaferiyle Türkiye’nin Batı’ya daha fazla yöneleceğini uman Avrupa ve ABD için Erdoğan’ın beş yıl daha iktidarda kalması, özellikle de Ukrayna’daki belirleyici dönem öncesinde, hiç de hoş karşılanmayacak bir gelişme olacaktır.”
Diğer taraftan Kremlin yanlısı Vzglyad gazetesinde yer alan bir yorum, NATO ile Rusya arasında manevra yapan Erdoğan’ın Moskova tarafından neden tercih edildiğini şöyle açıklıyordu: “Kişiler açısından bakıldığında Rus uzmanların çoğu Erdoğan’ı destekliyordu… Kılıçdaroğlu’nun kazanması halinde Türkiye’nin Batı’nın Rusya’yı abluka altına alma politikasına katılacağına inanmak için ciddi nedenler vardı.”
Yazı şunları ekliyordu: “Yani, basitçe söylemek gerekirse, Türkiye Erdoğan’ın ‘kazan kazan’ çizgisini terk edecek, ardından Rusya karşıtı yaptırımları katı bir şekilde uygulayacak, Ukrayna’ya daha fazla silah tedarik edecek ve Rusya’nın çevresini kışkırtacaktı.”
HDP ve TİP, hem NATO’nun hem de Rusya’nın Ukrayna’daki müdahalelerine karşı çıkmak bir yana, savaşın tarafı oldular. Finlandiya’nın NATO’ya katılması Rusya’ya karşı savaşta önemli bir tırmanış anlamına gelmesine rağmen, TBMM’deki oylamada Finlandiya’nın NATO üyeliğine karşı çıkmadılar.
Emperyalist savaşa karşı çıkmanın ve temel demokratik hakları savunmanın yolu, cumhurbaşkanlığı seçimlerinde emperyalizm yanlısı sağcı adaylardan herhangi birini destekleyen tüm güçlerden siyasi olarak bağımsız bir işçi sınıfı hareketi inşa etmekten geçmektedir. Dördüncü Enternasyonal’in Uluslararası Komitesi’nin Türkiye şubesi olan Sosyalist Eşitlik Grubu’nun uğruna mücadele ettiği perspektif budur.