Perspektif

Türkiye İşçi Partisi’nin Kılıçdaroğlu’na desteği ve sosyalist perspektif

Millet İttifakı’nın Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nu 14 Mayıs’ta yapılacak seçimlerde cumhurbaşkanı adayı olarak belirlemesinin ardından Kılıçdaroğlu’nu ilk tebrik eden siyasi liderlerden biri olan Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkanı ve milletvekili Erkan Baş, 7 Mart’ta TV100’de katıldığı canlı yayında gazeteci Candaş Tolga Işık’ın sorularını yanıtladı.

Erkan Baş, 2019 [Photo by Yol TV / CC BY 3.0]

Röportajda Baş, “Millet İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu’nu destekler misiniz?” sorusuna “İlk turda işi bitirelim” yanıtını verdi.

Bu, TİP’in cumhurbaşkanlığı seçiminde Kılıçdaroğlu’nu destekleyeceği ve 6 milyon civarındaki oyuyla seçim sonuçları üzerinde belirleyici olabilecek olan Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) önderlik ettiği kendi ittifak üyelerine de aynısını yapmalarını tavsiye ettiği anlamına geliyordu.

Hafta sonu toplanan TİP parti meclisi, “Kemal Kılıçdaroğlu’nun adaylığının desteklenmesi yönündeki değerlendirmemizi başta Emek ve Özgürlük İttifakı’ndaki müttefik kurumlar olmak üzere demokratik kamuoyuyla istişare ederek karar haline getirmek konusunda MYK yetkilendirilmiştir,” şeklinde bir karar aldı.

Bu durum,  Dünya Sosyalist Web Sitesi’nin (WSWS) Millet İttifakı’nın “bir sözde ‘sol’ uzantısı” olarak tanımladığı “Emek ve Özgürlük İttifakı” hakkında geçtiğimiz Ekim ayında yaptığı şu analizi doğrulamaktadır:

Emek ve Özgürlük İttifakı … [şu] işleve sahiptir: işçi sınıfı ve gençlik içinde hem Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan liderliğindeki hükümete hem de ondan özünde farklı olmayan “Millet İttifakı”na artan öfkeyi ve muhalefeti kapitalist düzen kanallarına yönlendirmek. Bu, gerçek bir değişimin tek anahtarı olan işçi sınıfının bağımsız devrimci siyasetinin geliştirilmesini engellemek demektir.

Dünyanın dört bir yanında olduğu gibi Türkiye’de de işçi ve gençlik kitleleri, büyük ölçüde COVID-19 pandemisine karşı izlenen politika ve NATO’nun Rusya’ya karşı savaşı ile yükselen hayat pahalılığı koşullarında ileriye giden bir yol arıyor ve sola kayıyor. Bu durum, tamamen önlenebilir on binlerce can kaybına yol açan devasa deprem felaketi ile daha da hız kazandı. Bu siyasi kaymanın bir ifadesi olarak, TİP son aylarda hızlı bir büyüme kaydetti.

Ne var ki TİP, ileriye giden bir yolu temsil etmemekte, kitleler arasında gerçek bir sosyalist alternatif yönünde artan arayışın önünde bir baraj işlevi görmektedir. Doğrusu, Millet İttifakı şöyle dursun, TİP’in ve Emek ve Özgürlük İttifakı’nın işçi sınıfının ve ezilen kitlelerin karşı karşıya olduğu temel sorunlara yönelik hiçbir geçerli çözümü bulunmamaktadır.

TİP, tıpkı Erdoğan hükümeti ve burjuva muhalefet gibi sadece Türkiye’de 300 binden fazla ölüme yol açan pandemiyi ve yol açtığı halk sağlığı felaketini görmezden gelmektedir. Her yerde “barış”ı savunduğunu iddia eden TİP, HDP’nin ya da Millet İttifakı’nın NATO yanlısı karakteri hakkında tamamen sessizdir. 2002’den beri Erdoğan’ın Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) iktidarı döneminde artan toplumsal eşitsizliğe dikkat çekerken, Millet İttifakı’nın da mali sermayenin bir temsilcisi olduğu ve onu daha da zenginleştirmeyi amaçladığı gerçeğini gizlemeye çalışmaktadır.

Erkan Baş, aynı röportajda “Memleketin saray rejiminden kurtulması için üzerimize düşen sorumluluğu yerine getireceğiz, ama muhataplarımızı da görmemiz gerekiyor” diyor ve ekliyordu: “Önce kurtuluşa sonra yeniden kuruluşa ihtiyacımız var.”

Dünya çapında sahte sol içinde hâkim olan iflas etmiş “kötünün iyisi” politikasını savunan TİP’e göre, Türk burjuvazisinin bir hizbini temsil eden sağcı Erdoğan hükümetinden kurtulmak işçi sınıfının değil, aynı egemen sınıfın bir diğer sağcı hizbini temsil eden Millet İttifakı’nın görevidir. Üstelik bu ittifak, Erdoğan hükümetine yönelik geniş halk muhalefetini manipüle etmeye yönelik retoriği ne olursa olsun, ABD’deki Biden yönetiminin ve diğer NATO güçlerinin tercih ettiği bir koalisyonu ifade etmektedir.

Gazeteci Işık’ın “bir oy TİP’e bir oy Kılıçdaroğlu’na” sloganı hakkında ne düşündüğünü sorması üzerine Baş, “Bu bizim çizgimizin bir kısmının anlaşıldığı gösteriyor” cevabını verdi. Baş, Millet İttifakı’nın iktidara gelmesinden sonra TİP’in ana muhalefet görevini üstleneceğini ve bunun için yurttaşların TİP’e oy vermelerinin gerektiğini söyledi.

Işık’ın muhalifi olmak istediğiniz adayı mı destekleyeceksiniz sorusuna Baş, kurulacak yeni hükümetin” yurttaşların yararına alacağı kararların” destekleyicisi olacaklarını ancak hükümetin “neoliberal politikalarına, özelleştirme, eğitimin ve sağlığın paralı olmasına” yönelik politikalarına karşı uzlaşmaz bir şekilde muhalefet edeceklerini, “ikinci bir Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) hükümetinin” kurulmaması için çaba sarf edeceklerini söyledi.

Bu, TİP’in Millet İttifakı’nın seçimleri kazanması halinde “ikinci bir AKP hükümetinin” kurulacağının, yani mevcut hükümetin temel politikalarının devam edeceğinin bilincinde olduğunun bir itirafıdır. İttifaka üye altı partiden biri olan DEVA’nın lideri Ali Babacan, 2002-2015 yılları arasında AKP hükümetinin dışişleri ve ekonomi bakanlığı görevlerini üstlenmişti. Washington, Londra ve Frankfurt’taki finans seçkinlerinin güvenine sahip olan Babacan’ın potansiyel yeni hükümetin ekonomi bakanı olabileceği ifade ediliyor.

İttifakın bir diğer üyesi olan Gelecek Partisi’nin lideri Ahmet Davutoğlu, 2009-2014 yılları arasında Erdoğan’ın dışişleri bakanıydı. 2014-2016 yılları arasında başbakan olan Davutoğlu, NATO’nun Suriye’de İslamcı cihatçıları vekil olarak kullandığı rejim değişikliği savaşında Ankara’nın oynadığı kirli rolün başlıca mimarlarından biriydi. Millet İttifakı’nın anlaşmasına göre Davutoğlu da diğer ittifak liderleri gibi cumhurbaşkanı yardımcısı olacaktır.

Baş’ın hem siyasi liderleri hem de programı ile emperyalizm yanlısı ve işçi sınıfı düşmanı karakteri apaçık ortada olan sağcı bir burjuva ittifak için oy talep ediyor olması, partisinin potansiyel bir yeni hükümetin işleyeceği suçlara bilinçli olarak ortak olması anlamına gelmektedir.

TİP’in ve diğer sahte sol partilerin iddialarının aksine işçi ve gençlik kitleleri burjuvazinin hizipleri arasında tercih yapmak zorunda değildir. Bu iflas etmiş orta sınıf milliyetçi perspektif, dünyanın her yerinde işçi sınıfını siyasi olarak silahsızlandırmaya ve yanlış yönlendirmeye hizmet etmektedir.

WSWS, Yunanistan'daki Syriza’dan İspanya’daki Podemos’a ve Almanya’daki Sol Parti’ye kadar, sahte solun yıkıcı siyasi rolünü ve teorik ve tarihsel köklerini uluslararası düzeyde kapsamlı bir şekilde analiz etmiştir. WSWS Uluslararası Yayın Kurulu Başkanı David North, 2015’te Frankfurt Okulu, Postmodernizm ve Sahte Solun Politikası: Marksist Bir Eleştiri’ye önsözde bu uluslararası siyasi eğilimi şöyle tarif etmişti:

Sahte sol, orta sınıfın ayrıcalıklı ve hali vakti yerinde kesimlerinin sosyoekonomik çıkarlarını ilerletmek için popülist sloganlar ve demokratik söylemler kullanan partileri ve teorik/ideolojik eğilimleri ifade etmektedir. Bu tür parti ve eğilimlere örnek olarak Yunanistan’daki Syriza, İspanya’daki Podemos, Almanya’daki Sol Parti ve çok sayıda eski Troçkist (yani Pablocu) ve devlet kapitalizmi teorisini savunan örgüt (Fransa’daki Yeni Anti-Kapitalist Parti, Sri Lanka’daki NSSP ve ABD’deki Uluslararası Sosyalist Örgüt gibi) verilebilir.

Stalinist Türkiye Komünist Partisi’nde (TKP) 2014’te meydana gelen bir bölünmenin ardından 2017 yılında kurulan TİP, “kitlelerle birlikte” olma adı altında burjuvaziye ve emperyalizme daha açıktan uyarlanma ve adapte olma yönünde bir eğilimden doğdu. Bu, ifadesini, TİP önderlerinin NATO Parlamenterler Meclisi’nde temsil edilen HDP’nin listesinden milletvekili seçilmesinde bulurken, partinin başlıca hedefi CHP önderliğindeki Türk burjuva milliyetçisi partileri ile Kürt burjuva milliyetçisi HDP arasında bir köprü işlevi görmek oldu.

TİP, kitlelerinin sosyal ve demokratik özlemlerini ve kapitalist düzene yönelik öfkelerini parlamenter sınırlar içinde tutmak için sol-popülist bir söylem kullanmaktadır. TİP’in ve müttefiki HDP’nin bağlarının bulunduğu sahte sol partilerin kirli sicili, Türkiye’de de benzer bir siyasi tuzağın kurulduğunu haber vermektedir.

Tarihin derslerine dayanan Sosyalist Eşitlik Grubu (SEG), işçileri ve gençleri, emperyalizmin hizmetindeki burjuva sağcı siyasi ittifaklar arasında bir tercihe zorlanmayı reddetmeye ve gerçek bir sosyalist-enternasyonalist alternatifi, yani Dördüncü Enternasyonal’in Uluslararası Komitesi’nin (DEUK) Türkiye şubesi olarak Sosyalist Eşitlik Partisi’ni (SEP) inşa etmeye çağırmaktadır.

Loading