6 Şubat’ta Türkiye ve Suriye’de büyük bir yıkım yaratan Kahramanmaraş merkezli depremlerin ardından resmi rakamlara göre 45.089’u Türkiye’de ve 8.476’sı Suriye’de olmak üzere yaklaşık 53 bin kişi hayatını kaybetmiş durumda.
Enkaz altından çıkarılmayanlar, kimlik tespiti yapılamayanlar ve kayıtlı olmayan sığınmacılar ile birlikte kaybın çok daha yüksek olduğu düşünülüyor. Bölgede görevlendirilen Şırnak valisi, sadece Türkiye’deki gerçek can kaybının açıklananın beş katı olabileceğini söylemişti.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın dünkü açıklamasına göre bölgeden 3,5 milyon kişi göç etmiş durumda. Erdoğan bölgede “yıkık, acil yıkılacak ve ağır hasarlı” 214 bin bina tespit ettiklerini söyledi. Tek başına bu açıklama, hem hükümetin hem de yerel yönetimlerin, yıllardır milyonlarca insanın tüm bilimsel uyarılara rağmen depreme dayanıksız evlerde oturmasına göz yumduğunun bir itirafıdır.
Başta Erdoğan hükümeti olmak üzere egemen sınıfın tüm hiziplerinin bu önlenebilir sosyal felaketteki açık sorumluluğu, büyük bir toplumsal acıyı öfke ile birleştirmiş durumda. Bilimsel uyarılara rağmen depremlere karşı hiçbir hazırlık yapılmadı. Dahası, arama kurtarma çalışmalarının her yerde en erken üçüncü gün başlaması can kaybını daha da artırdı.
Arama kurtarma ve depremzedelere yardım çalışmalarından çok kendi suçlarını örtbas etmeye odaklanan hükümet, enkaz kaldırma çalışmalarına vaktinden erken başladı. Depremin üzerinden yaklaşık bir ay geçmiş olmasına rağmen depremzedelerin barınma ve temizlik gibi temel ihtiyaçları halen tam olarak karşılanmış değil. Tüm bunlara, devlet destekli bir yardım kuruluşu olan Kızılay’ın çadır, gıda ve giysileri depremin ardından ticari amaçla sattığının ortaya çıkması eklenmiş durumda.
Diğer yandan hükümet, hayat pahalılığının artamaya devam ettiği koşullarda, Mayıs ayında yapılması beklenen cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimleri öncesinde, büyüyen toplumsal muhalefeti bastırmaya çalışıyor.
Geçtiğimiz hafta İstanbul’da oynanan Süper Lig maçlarında binlerce kişi “Hükümet istifa” sloganları atmıştı. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, statlardaki sloganlar hakkında “Bizim mesaimizi bölmesinler, gerekirse böleriz… Hodri meydan,” diye taraftarları tehdit etti. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın müttefiki faşist Milliyetçi Hareket Partisi’nin (MHP) lideri Devlet Bahçeli, maçların seyircisiz oynanması çağrısı yapmıştı.
Hükümet, artan halk öfkesini polis baskısıyla susturmaya çalışıyor. Bu hafta rakip takımın sahasına gidecek olan Fenerbahçe takımının taraftarlarının maça girişi yasaklandı. Ayrıca hafta sonu oynanan maçlarda slogan atan taraftarların stadyumlara girişleri “ömür boyu” yasaklanarak kendilerine maç saatlerinde polis merkezinde imza atma zorunluluğu getirildi.
Depremin ardından sivil ve askeri güçleri uzun süre seferber etmeyen hükümet, deprem bölgesinde yardım çalışmaları düzenleyen örgütleri hedef almaya başlamış durumda. Geçtiğimiz hafta, Hatay’ın Defne ilçesinde çeşitli siyasi partilerin ve Türk Tabipleri Birliği’nin (TTB) dayanışma noktası Hatay Valiliği tarafından boşaltılmak istendi.
Kararı Ankara’da protesto etmek isteyen Halkevi üyelerinin eylemine saldıran polis 8 kişiyi gözaltına altı. Türkiye İşçi Partisi’nin (TİP) Kadıköy’deki bürosu da polis ablukasına alındı ve parti üyelerinin yardım tırlarını yüklemeleri engellenmeye çalışıldı. SOL Parti’nin protesto eylemine saldıran polis 70’ten fazla kişiyi gözaltına aldı. Osmaniye’de de yardım çalışması yürüten Türkiye Komünist Partisi (TKP) üyelerinden gözaltına alınanlar oldu.
Aynı anda Erdoğan, hükümetin deprem felaketine verdiği yanıtın apaçık iflasına yönelik toplumsal öfkeyi yatıştırmaya çalışıyor. Erdoğan Pazartesi günü depremin vurduğu Adıyaman’da yaptığı açıklamada, “Maalesef ilk birkaç gün Adıyaman’da arzu ettiğimiz etkinlikte çalışma yürütemedik. Hava ve yol koşulları nedeniyle ilk günden gelemedik,” dedi ve şunları ekledi: “Bunun için sizden ilk günler için helallik istiyorum. Her şeyin farkındayız ve gereğini yaptığımızdan, yapacağımızdan kimsenin şüphesi olmasın.”
Erdoğan’ın “helallik” çağrısının ardından binlerce kişi sosyal medyada #hakkımıhelaletmiyorum etiketi altında bu talebi reddetti. Erdoğan, deprem bölgesinden ayrıldıktan sonra parti grup toplantısında “Helallik istemek bizim zafiyetimiz değil milletimizle aramızdaki samimiyetin göstergesidir,” diye konuştu.
Erdoğan ve tüm yetkililer, sadece Türkiye’de resmi olarak 45 binden fazla kişinin hayatını kaybettiği bu tarihi felaketteki sorumluluklarını inkâr etmeye devam ediyor.
Dahası, hükümet, yine bilim insanlarının uyarılarını hiçe sayarak, bir yıl içinde yüz binlerce konut inşa etme vaadini alelacele uygulamaya koyuyor. Dün Erdoğan “Yeni yaşam alanlarının inşasına başladık,” diye ilan ederken, uzmanlar artçı depremler devam ederken yeni binaların inşa edilmemesi gerektiği konusunda uyarıyorlar.
Son açıklamalara göre 6 Şubat’tan beri yaklaşık 12 bin artçı deprem meydana gelen bölgede bu sarsıntıların bir yılı aşkın süre devam edebileceği belirtiliyor. Uzmanlar artçı depremlerin devam etmesi nedeniyle betonarme bina yapılmaması gerektiğini vurguluyorlar.
Konuyla ilgili Sputnik Türkiye’ye konuşan Deprem Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi ve İnşaat Mühendisleri Odası eski başkanı Cemal Gökçe şu uyarıda bulundu: “Artçılar devam ediyor… İnşaata hemen başlamak yanlış. İnsanları rahatlatmak açısından böyle bir karar almak yeni bir afete çağrı yapmak demektir.”