Futbol oyununda hiçbir geleneği olmayan ancak trilyonlarca petro-dolar sahibi bir ülke olan Katar, FIFA (Uluslararası Futbol Federasyonları Birliği) tarafından 2022 Dünya Kupası’na ev sahipliği yapmak üzere seçilmişti. Bunun başlıca nedeni Katar rejiminin dünyanın en büyük ekonomileriyle olan kapsamlı iş ilişkileri ve Katar’ın El Udeid Hava Üssü’nde 10.000 kadar asker bulunduran ABD emperyalizmine verdiği hizmetti. Açık siyasi baskının yanı sıra FIFA’nın uzun yıllara dayanan rüşvet ve yolsuzluk geçmişi de bu kararda rol oynadı.
Yıllar içinde FIFA mafya benzeri bir kartele dönüştü. FIFA yetkilileri, Dünya Kupası’na değer veren milyarlarca insanla alay edercesine, ceplerini milyonlarca dolarla doldurdukları için hapse girdi. FIFA tek başına 7,5 milyar doların üzerinde gelir beklerken, Katar turnuvanın kendi ekonomisine 17 milyar dolar katkı yapmasını bekliyor.
Bu yılki Dünya Kupası, stadyumların ve diğer tesislerin sıfırdan inşa edilmesini gerektiren turnuvanın hazırlıkları da dahil olmak üzere, Katar’ın despotik monarşisi tarafından uygulanan ağır baskı ve insan hakları ihlallerinin gölgesinde kaldı. Bu işler, açlık seviyesindeki ücretler için köle gibi ve tehlikeli koşullarda çalışmaya zorlanan Güney Asyalı göçmen işçiler tarafından yapıldı. Uluslararası Af Örgütü’ne göre, FIFA’nın 2010 yılında Dünya Kupası’na ev sahipliği yapması için Katar’ı seçmesini takip eden on yıl içinde ülkede 15.000’den fazla göçmen hayatını kaybetti. Çok daha fazlası hayatlarını değiştiren yaralanmalara maruz kaldı ve bunların çok azı için tazminat ödendi.
Büyük miktarda paranın ve şeytani siyasi güçlerin bu “güzel oyun”un yozlaştırılması ve itibarsızlaştırılmasında oynadığı rol, 1978 Dünya Kupası’na ev sahipliği yapan ve o dönemde dünyanın en acımasız diktatörlüklerinden biri tarafından yönetilen Arjantin’e ait bir dizi belgenin yayımlanmasıyla ortaya çıktığı üzere, yeni bir şey değildir.
25 Kasım 2022’de Katar Dünya Kupası futbol maçları devam ederken, 1978 Arjantin Dünya Kupası ile ilgili gizliliği kaldırılan 27 belge insan hakları örgütleri Abuelas de Plaza de Mayo, el Centro de Estudios Legales y Sociales (CELS) ve Memoria Abierta tarafından kamuoyuna açıklandı. İngilizce olarak hazırlanan 27 belge, insan hakları gruplarının üç yıllık bir projesi kapsamında, öğrenciler ve akademisyenlerin yardımıyla bir araya getirdikleri binlerce belgeden oluşan arşivin bir parçası. Bu belgelere desclasificados.org.ar portalı üzerinden erişilebilir (Colección Mundial 1978 için aşağı kaydırın).
Belgeler, askeri diktatörlük ile ABD emperyalizminin, Arjantin’i yöneten askeri cuntanın “uluslararası düzendeki imajını korumak” amacıyla oyunları istismar etmeye yönelik ortak stratejisini gözler önüne seriyor.
1976-1983 yılları arasında Arjantin’i yöneten askeri rejim altında en az 30.000 işçi, öğrenci, sendikacı ve solcu “kaybedildi” ve öldürüldü. On binlerce kişi de işkence gördü ve hapis cezalarına çarptırıldı.
Gizliliği kaldırılan belgeler, 1978 Dünya Kupası başlamadan aylar önce, ABD Savunma İstihbarat Teşkilatı’nın (DIA) bir raporunun, Carter yönetiminin, Arjantin’de devam eden acımasız baskıya ilişkin yabancı basın kaynaklarından kamuoyuna açıklanan bilgilerin dünya çapında protestolara yol açabileceğine dair endişelerini göstermektedir. Ayrıca rapor, bugün sportswashing [spor ile aklama] olarak bilinen şeyin bir biçimi olarak bu büyük spor etkinliğinin ordu ve güvenlik güçleri için bir öncelik olması gerektiğini veya Dünya Kupası gösterisiyle uluslararası kamuoyunun bakışını değiştirmeyi önerdiğini ortaya koymaktadır.
Gizliliği kaldırılan dosyalara göre amaç “insan haklarına yönelik eleştirileri” etkisiz hale getirmekti. Bu amaçla General Jorge Rafael Videla başkanlığındaki askeri cunta, Amerikalılar Arası İnsan Hakları Komisyonu’nu (IACHR) ülkeye özel bir ziyaret yapmaya davet etti. Tutuklanan sendika liderlerinin serbest bırakılabileceği ve basın özgürlüğü üzerindeki bazı kısıtlamaların askıya alınabileceği imasında bulunuldu.
Aynı zamanda diktatörlük, ulusal güvenlik adına, Dünya Kupası’nın Arjantin’de düzenlenmesini tehlikeye atabilecek her türlü örgütlü muhalefeti yok etmekle tehdit etmek için özel birimler oluşturmuştu.
Arjantinli katiller, Dünya Kupası’na ev sahipliği yapmanın geri tepebileceğinden ve acımasız baskılarını daha da açığa çıkaracağından korkuyorlardı. Bu korkular, 1936’da Nazi Almanya’sında düzenlenen Berlin Olimpiyatları ile karşılaştırılan turnuvanın boykot edilmesi için yürütülen küresel bir kampanya ile körüklenmişti.
Belgeler aynı zamanda, Pentagon ve ABD istihbarat teşkilatlarının, Dünya Kupası’nın ortasında olası bir demiryolu grevinin Arjantin’de sınıf mücadelesinin patlamasına neden olması tehdidinden duydukları endişeyi de ortaya koyuyor. Bir DIA belgesi, demiryolu işçilerinin olası bir iş bırakma eyleminin “başka dayanışma grevlerine yol açabileceği” uyarısında bulunuyor ve “hükümetin [demiryolu işçilerinin] fiili önderliğinin nerede olduğunu tespit etmekte yaşadığı zorluklara” dikkat çekerek “Bu durum yakından takip ediliyor,” diyor.
Arjantin’in askeri diktatörü General Videla ve danışmanı, savaş suçlusu ve bugün insanlığa karşı işlediği suçlar nedeniyle ABD’den ayrılmasını engelleyen bir tutuklama emriyle karşı karşıya olan eski ABD Dışişleri Bakanı Henry Kissinger, Arjantin’i dünya şampiyonu olarak taçlandıran 1978 Dünya Kupası’nın sonucunu etkilemek için doğrudan müdahalede bulundular.
Brezilya’nın Polonya’yı 3-1 yenmesinin ardından Arjantin’in finale çıkma şansı son derece düşüktü. Bu sonuç Brezilya’ya beş gollük bir avantaj sağladı. Arjantin takımının yarı final maçında Peru’yu en az beş gol farkla yenmesi gerekiyordu.
Bunu spor tarihinin en utanç verici olaylarından biri olan Videla ve Kissinger’ın Peru soyunma odasını ziyareti izledi.
Eski Perulu futbolcu José Velásquez’in daha sonra anlattığı gibi, “Videla sözde bize şans dilemek için ABD Dışişleri Bakanı Henry Kissinger ile birlikte soyunma odasına girdi. Orada ne işleri vardı? Bu, üzerimizde baskı kurmanın ve satılmış olanları görmenin bir yoluydu.”
Bir başka oyuncu Roberto Moquera da şunları söyledi: “[Videla’yı] soyunma odasında gördüm ve bu beni iğrendirdi. 20 yaşındaydım ve onun elini sıkmadım. Bir devlet başkanı soyunma odasına bu tür bir kibirle girdiğinde sizi taciz ediyor demektir zira hiçbir şey yapamazsınız. Gücünü sizi psikolojik olarak bastırmak için kullanıyordur. Kendinizi saldırıya uğramış ve taciz edilmiş hissedersiniz.”
Arjantinli oyuncular bile Peru karşısında alınan 6-0’lık galibiyetin ardından katil devlet başkanının varlığından utandılar.
Peru’ya karşı iki gol atan Arjantin futbolcu Leopoldo Jacinto Luque, zafer sevincinin Videla’nın aniden soyunma odasına girmesiyle nasıl yarıda kesildiğini anlattı: “O korkak maço sesiyle bize ‘Çok iyi çocuklar, finale ulaştık. Dünya Kupası bizimle sona eriyor. Hedefimiz finale çıkmaktı ve şimdi şampiyonluğa gidiyoruz,’ dedi. Ne bir kelime fazla, ne bir kelime eksik.”
Yıllar sonra, Arjantin’deki özel bir insan hakları mahkemesinde ifade veren eski Perulu senatör Genaro Ledesma, Peru hükümetinin Videla cuntası ile Perulu siyasi mahkûmların “ortadan kaldırılmasına” yardımcı olması için yaptığı anlaşmanın bir parçası olarak maçı satmayı kabul ettiğini açıkladı. Peru’da bir sendika örgütleyicisi olan Ledesma, kendisinin ve diğer 12 Perulu sendikacının hapsedilmek ve işkence görmek üzere Arjantin’e gönderildiğini anlattı.
1978’de Arjantin-Peru maçının oynandığı River Plate stadyumu, Buenos Aires’te siyasi mahkûmların işkence gördüğü ve yok edildiği gizli ana gözaltı merkezi olan Donanma Makine Okulu’ndan (ESMA) sadece 10 blok ötededir. Mahkûmların çoğu burada uyuşturuluyor, helikopterlere yükleniyor ve okyanusa atılıyordu. Hamile kadınlar burada tutuluyor ancak doğum yaptıktan sonra öldürülüyor, bebekleri ise askeri yetkililerin ve rejim destekçilerinin ailelerine teslim ediliyordu.
Maçların cuntanın başlıca işkence merkezlerinden birine olan ürkütücü yakınlığı, mahkûmların futbol tezahüratlarını net bir şekilde duyabilmeleri anlamına geliyordu. Bazıları maçları televizyondan izlemek için işkencecilerine katılmaya bile davet edildi ve hatta kutlama yapan kalabalıklar arasında gezintiye çıkarıldılar. Ancak daha sonra öldürüldüler; ya yarı baygın ya da çoktan ölmüş olarak uçaktan denize atıldılar.
ESMA artık Videla diktatörlüğünün kurbanlarının anısına bir müzedir. 2018 yılında Arjantin Dünya Kupası’nın 40. yıldönümü nedeniyle düzenlenen bir serginin açılışında ESMA’dan kurtulan bir kişi Arjantin-Peru maçının oynandığı günü şöyle anlattı:
Bodrum katında Arjantin-Peru maçını izlediğimizi hatırlıyorum. Bir yoldaşımla, başka bir tanıkla birlikteydim; tanık demeyi tercih ediyorum çünkü “kurtulan” kelimesi çok fazla acıyı akla getiriyor. Maçı 6-0 kazanmıştık ve tabii ki mutluyduk. O anda kapıların çarpma sesini duyduk -ki bu başka bir kaçırılma kurbanını getirdiklerinde olurdu. Oradan ayrılırken, o küçük coşkudan yoldaşlarımızdan birisinin yerdeki ölüsünü görmeye geçtik ve bu bizi hızla nerede olduğumuz gerçeğine geri döndürdü.
Buenos Aires 1978 Dünya Kupası ile ilgili yeni yayımlanan dosyalar, Arjantin diktatörlüğü ve onun ABD’li müttefikleri tarafından insanlığa karşı işlenen suçlarla ilgili mevcut bilgilere eklenmektedir: kayıplar, kayıpların çocuklarına el konulması ve Latin Amerika’daki askeri diktatörlüklerin muhaliflerini avlama ve öldürme konusunda CIA’in desteklediği ve koordine ettiği Condor Operasyonu ile ilgili belgeler.
1970’lerde Arjantin’de ve Latin Amerika’nın büyük bölümünde gerçekleştirilen kitlesel katliam, baskı ve işkence, ABD emperyalizminin egemenliğinin bugün hâlâ hissedilen acı mirasıdır. Latin Amerika ve küresel kapitalizmin derinleşen kriziyle birleşen sınıf mücadelesindeki yükseliş, Washington tarafından desteklenen bölgenin rüşvetçi egemen sınıflarının 1978 Dünya Kupası’nı aklamak için başvurduğu kanlı yöntemlere geri dönme tehdidini bir kez daha gündeme getirmektedir.