Sri Lanka Devlet Başkanı Ranil Wickremesinghe, hükümet karşıtı protestoculara yönelik Rajapakse rejimi altında başlayan polis baskısını yoğunlaştırdı. Polis raporlarına göre, Nisan ayında kitlesel protestoların başlamasından bu yana yaklaşık 3.800 kişi gözaltına alındı ve 1.400 kişi hala tutuklu veya gözaltı kamplarında tutuluyor.
Perşembe günü polis, Kolombo’nun merkezindeki Galle Face Green’i işgal eden ve Nisan ayında GotaGo Gama [Devlet Başkanı Gotabhaya Rajapakse, İstifa!] kampanyasını başlatan protesto grubunun önde gelen liderlerinden tanınmış teledrama ve sinema oyuncusu Damitha Abeyratne’yi gözaltına aldı.
Abeyratne, devam eden devlet baskısına karşı düzenlenen bir protestoya katıldıktan hemen sonra Kolombo’nun kenar mahallelerinde bir polis cipine zorla bindirildi. Bir sulh hakimi polisin talebi üzerine Abeyratne’yi 14 Eylül’e kadar tutukladı. Kitlesel öfkenin ortasında kefaletle serbest bırakılan Abeyratne, başkanlık sekreterliğine zorla girmek ve polise mukavemet gibi sahte polis suçlamalarıyla karşı karşıya.
Cuma günü, sahte sol Öncü Sosyalist Partisi’nin (FSP) cephe örgütü “Değişim İçin Gençlik”in sekreteri olan Lahiru Weerasekera adlı aktivist gözaltına alındı ve Cumartesi günü kefaletle serbest bırakıldı.
Geçen ayın sonlarında Wickremesinghe, Üniversitelerarası Öğrenci Federasyonu (IUSF) kurucusu Wasantha Mudalige’nin de aralarında bulunduğu üç aktivist hakkında Terörle Mücadele Kanunu (PTA) kapsamında 90 günlük gözaltı kararını imzalamıştı. Bu kişiler Kolombo’nun 180 km güneyindeki Tangalle’de bulunan bir gözaltı kampında tutuluyor.
Tutuklananların siyasi görüşleri, örgütleri ve partileriyle olan köklü farklılıklarımız ne olursa olsun, Sosyalist Eşitlik Partisi (SEP) bu acımasız cadı avını kınamakta ve tüm siyasi tutukluların derhal ve koşulsuz olarak serbest bırakılmasını ve tüm suçlamaların düşürülmesini talep etmektedir.
Rajapakse’nin istifasını ve yaygın enflasyon ile kronik kıtlığa son verilmesini talep eden kitlesel protestolarda öne çıkan çeşitli orta sınıf aktivistler ve FSP, emekçileri Samagi Jana Balavegaya (SJB) ve Janatha Vimukthi Peramuna (JVP) dahil olmak üzere ülkenin burjuva muhalefet partilerinin kollarına yönlendirdi. Onlar, tüm partilerden oluşan geçici bir hükümeti destekleyerek, şu anda IMF’nin kemer sıkma gündemini dayatan ve siyasi muhalefeti bastıran Wickremesinghe’nin devlet başkanı olarak atanmasını kolaylaştırmanın siyasi sorumluluğunu taşıyorlar.
SEP, bu perspektifin işçileri ve yoksulları kapitalist çerçeveye hapsettiği uyarısında bulunarak başından itibaren buna karşı çıktı. En başından beri, işçi sınıfının devrimci sosyalist bir perspektifle bağımsız bir şekilde harekete geçirilmesi için kampanya yürüttük.
Rajapakse, kitlesel protestolar ve genel grevlere yanıt olarak ülkeden kaçtı.
Wickremesinghe’yi geçici devlet başkanı olarak atadı. Wickremesinghe’nin hiçbir meşruiyeti yoktur; o, uzun süreli ve kanlı Tamil karşıtı topluluksal savaşı yürüten hükümetlerde üst düzey bakanlık yapması ve 1987-1990 yıllarında kırsal kesimdeki gençlere karşı en az 60.000 kişinin katledildiği bir devlet terörü harekatı yürütmüş olması nedeniyle yaygın bir şekilde hor görülmektedir.
Wickremesinghe, itibarını yitirmiş parlamento tarafından devlet başkanı olarak atanmasından birkaç saat sonra, başkanlık sekreterliğini işgal eden protestocuların asker-polis tarafından şiddet kullanılarak tahliye edilmesi emrini verdi. Bu saldırıda dokuz eylemci gözaltına alındı ve onlarca kişi yaralandı. Wickremesinghe, protesto liderlerini “faşist” ve “terörist” olarak suçladı.
Polis, protestoculara karşı başkanlık sekreterliğine, devlet başkanının ve başbakanın konutlarına girmek ve bu binalardaki mallara zarar vermek gibi uydurma suçlamalar yöneltti. Polis ve askeri istihbarat, gözaltına alınacak daha fazla kişiyi tespit etmek için CCTV ve medya fotoğraflarını tarıyor. Bazıları sadece Rajapakse’nin destekçileri tarafından sağlanan “kanıtlara” dayanılarak gözaltına alındı.
Wickremesinghe 3 Eylül’de polise hitaben yaptığı konuşmada polis baskısını demokrasinin savunulması olarak değerlendirerek şunları söyledi: “Anayasaya uygun olarak çalışmalıyız. Eğer anayasaya uygun çalışmazlarsa, onlara karşı harekete geçilmelidir... eğer bu ülkede demokrasi korunacaksa, ülkenin anayasası korunmalıdır.”
Bu iddiaların anlamı nedir? Bu, işçilerin ve yoksulların sosyal ve demokratik haklarını savunmak ya da ülkenin tamamen anti-demokratik anayasasına, devlete ve kapitalist sisteme karşı çıkmak için giriştikleri her türlü eylemin yasa dışı olduğu anlamına gelmektedir!
İşçi sınıfı ve yoksullar kendi çıkarları için mücadele ederken Wickremesinghe ve egemen seçkinlerin emirlerine boyun eğmek zorunda değildir. Sri Lanka kapitalist sınıfı, dünyanın dört bir yanındaki benzerleri gibi, derinleşen ekonomik krizin yükünü kitlelere yıkarak milyonlarca insan için toplumsal bir felaket yaratmıştır.
Nisan ayında başlayan ve milyonlarca işçi ve yoksulun aktif desteğini içeren halk ayaklanması, Sri Lanka egemen sınıfını derinden sarsmış ve uluslararası başkentlerde alarm zilleri çalmasına neden olmuştur. Wickremesinghe, Uluslararası Para Fonu’nun (IMF) emirlerini emekçi halka dayattıkça bu kitlesel muhalefetin yeniden patlak vereceğini biliyor.
Wickremesinghe’nin terör kampanyası ve devam eden gözaltılar, topyekûn bir sınıf savaşının hazırlığıdır. İşçi sınıfı bunu bir uyarı olarak görmeli ve kendi karşı saldırısına hazırlanmalıdır.
Parlamentodaki ana muhalefet partisi SJB, Wickremesinghe’nin devlet baskısına yönelik zayıf eleştirilerde bulundu. Bu boş ifadeler, hükümetin saldırılarına yönelik kitlesel öfkeyi istismar etmek ve raydan çıkarmak içindir.
Sendikaların kitlesel muhalefeti engellemesine yardımcı olan JVP, bir sonraki sert sosyal saldırıları daha iyi uygulayabilmek için “yeni yetkilere” sahip bir hükümet kurmak üzere genel seçim çağrısında bulunuyor. Hem SJB hem de JVP IMF’nin kemer sıkma gündemini desteklemektedir ve bunun uygulanmasında Wickremesinghe kadar acımasız ve anti-demokratik olacaklardır.
JVP, FSP ve IUSF tarafından desteklenen sendikalar, devlet baskısına karşı çıkma kisvesi altında bir araya geldiler. Kısa süre önce SJB’nin de katıldığı bir seminerde, bazı Müslüman ve Tamil kapitalist partileri ve önemli emperyalist ülkelerin temsilcileri, Wickremesinghe rejimine devlet baskısına son vermesi için baskı yapmanın mümkün olduğunu iddia ettiler.
Sendikaların ve sahte sol FSP’nin oynadığı sinsi rol, devlet baskısına karşı çıkacak ve sosyalist bir program temelinde tüm demokratik ve sosyal hakları savunacak bağımsız bir işçi sınıfı siyasi hareketinin gelişimini engellemektir.
SEP, tüm bu kapitalizm yanlısı partilere karşı, işçileri ve gençleri aşağıdaki talepler için mücadele etmeye çağırmaktadır:
Tüm siyasi tutuklular derhal ve koşulsuz olarak serbest bırakılsın!
PTA, Temel Kamu Hizmetleri Yasası ve Kamu Güvenliği Yönetmeliği Olağanüstü Hal Yasası da dahil olmak üzere tüm baskıcı yasalar yürürlükten kaldırılsın!
Bu kampanyanın bir parçası olarak, devlet baskısının zincirlerinden boşanmasında egemen sınıfın stratejik kokpiti olan otokratik yürütme başkanlığının kaldırılması için de güçlü bir kampanya çağrısında bulunuyoruz.
Bu talepler uğruna mücadele, işçi sınıfının muazzam toplumsal gücünün bağımsız bir şekilde seferber edilmesini gerektirmektedir. İşçiler, işyerlerinde ve mahallelerinde eylem komiteleri inşa etmeye ve kır yoksullarının kendi eylem komitelerini kurmalarına yardımcı olmaya ihtiyaç duymaktadır. Bunlar sendikalardan ve tüm kapitalist partilerden bağımsız olmalıdır.
Kolombo’da artan devlet baskısının temel nedeni kapitalizmin derinleşen krizidir ve bu kriz, her ülkede egemen sınıfların faşist ve diktatörce yönetim biçimlerine yönelmesinde yansımasını bulmaktadır.
SEP, işçileri Wickremesinghe’nin anti-demokratik saldırısına karşı mücadeleyi kapitalizme karşı enternasyonalist-sosyalist bir program uğruna mücadeleye bağlamaya çağırmaktadır. Emekçilerin acil ihtiyaçlarını karşılamak üzere, tüm dış borçların reddedilmesi ve bankaların, büyük şirketlerin ve arazilerin demokratik işçi denetimi altında kamulaştırılması da dahil olmak üzere bir dizi talep ileri sürüyoruz.
SEP, toplumun sosyalist yeniden örgütlenmesi için bir işçi-köylü hükümeti uğruna mücadeleyi ilerletmek üzere, işçilerin ve yoksulların eylem komitelerinden gelen delegelere dayanan bir İşçilerin ve Kırsal Kitlelerin Demokratik ve Sosyalist Kongresi için kampanya yürütüyor.