WRP Troçkizme Nasıl İhanet Etti?

WRP Neden Çöktü?

Dördüncü Enternasyonal’in Uluslararası Komitesi’nin (DEUK) Britanya şubesi İşçilerin Devrimci Partisi (WRP), 1985’te, uzun süreli bir yozlaşma sürecinin ardından Troçkizmden kesin olarak koptu. DEUK, Mayıs-Haziran 1986’da bir araya gelerek WRP’nin çöküşüyle ilişkili teorik, siyasal ve tarihsel meselelere yönelik geniş kapsamlı ve ayrıntılı bir çözümleme yaptı. “İşçilerin Devrimci Partisi Troçkizme Nasıl İhanet Etti 1973-1985”, hareketi yeniden silahlandırıp işçi sınıfı içinde devrimci bir önderlik inşa ederken kendisini bekleyen siyasi mücadelelere hazırlama yönünde atılan büyük bir adımdı. Bu dersler, uluslararası ölçekte DEUK’un yeni şubelerinin gelişmesi açısından yaşamsaldır.

Aşağıdaki yazı, Fourth International [Dördüncü Enternasyonal] dergisinin 13. cildinin 1. sayısının (1986 Yaz) ikinci bölümüdür. Dördüncü Enternasyonal’in tarihine ilişkin kapsamlı bir inceleme için ayrıca David North’un Savunduğumuz Miras eserine bakılabilir.

İşçilerin Devrimci Partisi (WRP) içinde 1985 yazında aniden patlak veren ve hızla partinin merkezi önderliği içinde yıkıcı bir bölünmeye dönüşen siyasi kriz, Dördüncü Enternasyonal için olağanüstü öneme sahip bir olaydır. Dördüncü Enternasyonal’in Uluslararası Komitesi’nin en eski ve kurucu şubesi, birkaç hafta içinde adeta dağıldı. WRP’nin, sosyalist hareket içinde yaklaşık 140 yıllık deneyimi temsil eden üç ana lideri -Gerry Healy, Michael Banda ve Cliff Slaughter- neredeyse bir gecede Troçkist hareketin gördüğü en şiddetli hizip çatışmasına girdiler. Otuz yıllık samimi bir siyasi işbirliği dönemine rağmen, hizip barikatlarının bir tarafında Slaughter ve Banda, diğer tarafında ise Healy yer aldı. Çok geçmeden Banda ve Slaughter arasındaki istikrarsız koalisyon bozuldu ve birbirlerine karşı, daha önce Healy’ye karşı yürüttüklerinden daha az öfkeli olmayan bir ölüm kalım savaşına girdiler.

Yine de, 1985 Temmuz ve Ekim ayları arasında İşçilerin Devrimci Partisi’nin çöküşü, yalnızca önceki on yıl boyunca partinin siyasi çizgisindeki uzun süreli yozlaşmayı fark etmemiş olanlar için tam bir sürpriz oldu. Bölünmenin gelişimini çevreleyen koşullar (Mart 1985’te madenciler grevinin sona ermesini izleyen siyasi yönelim bozukluğu ve moral bozukluğu, Merkez Komite içindeki sert iç savaş, Healy’nin adının karıştığı kirli bir skandalın patlak vermesi, Siyasi Komite’nin Healy’nin yetkisini kötüye kullanmasını ilkesiz bir şekilde örtbas etmesi, WRP’nin mali yapısının görünüşte ani çöküşü, Uluslararası Komite’yi dolandırma komplosu), İşçilerin Devrimci Partisi önderliği içindeki ulusalcı yozlaşmadan ve oportünizmin kontrolsüz büyümesinden kaynaklanmaktadır.

WRP’nin kuruluşundan bu yana tüm gelişimine yönelik Marksist bir analizden kaçınılmaz olarak çıkan bu sonuç, Healyci örgütün çöküşünden ortaya çıkan biri hariç tüm farklı eğilimler tarafından reddedilmektedir. Yeni kurulan Uluslararası Komünist Parti’nin (ICP) üyeleri hariç –ki bunlar bölünmeden önce Healy liderliğine karşı tek ilkeli muhalefeti temsil ediyorlardı ve mücadelelerini enternasyonalizme dayandırıyorlardı– diğerleri, WRP’deki krizin suçunun Troçkizme ve Dördüncü Enternasyonal’in Uluslararası Komitesi’ne yüklenmesi gerektiğinde ısrar ediyorlar. WRP’nin yozlaşmasının (herhangi bir yozlaşmanın gerçekleştiğini kabul ettikleri ölçüde), şu ya da bu şekilde, Troçkist ilkeler uğruna mücadelenin kaçınılmaz ürünü olduğunu iddia ediyorlar.

Saldırılarının yüzeysel biçimi ne kadar farklı olursa olsun, DEUK’a düşman olan tüm eğilimler temel bir noktada hemfikirdir: Troçkizm, tarihsel olarak işçi sınıfı içinde kök salmaktan acizdir ve bunun sonucunda ortaya çıkan yalıtılmışlık, Dördüncü Enternasyonal içindeki tüm siyasi yozlaşmanın ve bölünmelerin nedenidir.

Healy, Uluslararası Komite’ye karşı kendisini savunurken, Troçkist muhaliflerinin “sütten çıkma ak kaşık ve en küçük sosyalizm”einandıklarını iddia eder. (WRP Siyasi Komite Açıklaması, 30 Mayıs 1986). Müttefiki, küçük burjuva Yunan milliyetçisi Savas Michael, DEUK’u, “Troçkizmin yenilgiler ve yalıtılmışlık döneminin pratiklerine gerici dönüş...” yapmakla suçluyor. (“A New Era for the Fourth International,” 21 Ocak 1986) “Yenilgiler ve yalıtılmışlık dönemi” sırasında Dördüncü Enternasyonal’in başlıca önderi Lev Troçki olduğuna göre, Michael’in mücadele ettiği pratikler, Sosyalist Devrimin Dünya Partisi’nin kuruluşu ve inşasıyla, yani Stalinizme ve merkezciliğe karşı mücadele ile bağlantılı pratiklerdir. O, Marksist ilkeler ve program uğruna mücadelenin “dünya işçi sınıfına ve Dördüncü Enternasyonal’e yenilgiler dayatmaya çalışmak anlamına geldiğini” ilan ediyor. (A.g.e.)

Healy, bir başka açıklamasında, oportünizmin gerekli olduğunda ısrar ederek kendi pratiklerini savunmuş ve Uluslararası Komite’nin önde gelen destekçilerinden David North’a şu şekilde saldırmıştır: “Ona göre... en hayati mesele doktrinsel saflığı korumaktır [ki bu] ancak en küçük tartışma grubunda mümkündür: Çokluk sadece doktrinsel saf olmamayı teşvik eder.” (News Line, 14 Şubat 1986)

Özetle, Healy’nin görüşü, Troçkist ilkelere ihanet etmeden işçi sınıfı içinde bir hareket inşa etmenin imkânsız olduğu şeklindedir. Troçkizme bağlılık iddiasında olan bir eğilim, ilk kez, yol gösterici ilkesinin hiçbir ilkeye sahip olmamak olduğunu açıkça ilan ediyor!

Banda, biraz daha tumturaklı bir biçimde, aynı görüşü paylaşıyor ve Troçkist hareketin yok edilmesi gerektiği sonucuna varıyor. Şubat ayında yayımlanan ve WRP’nin artık var olmayan Slaughter-Banda-Bruce hizbinin Uluslararası Komite’den ayrılmasını dayandırdığı kötü şöhretli bir belgede, Banda şunları ilan etti:

“Son 32 yılın hiçbir döneminde Uluslararası Komite’nin tek bir şubesinin bile -ki buna Amerika Birleşik Devletleri’ndeki İşçi Birliği de dahildir- işçi sınıfı için uygulanabilir bir perspektif geliştirememiş olması kesinlikle bir tesadüf değildir. Aslında bu, mantıksal ve pratik olarak, Uluslararası Komite’nin 1953’teki anlayışından kaynaklanmaktadır.” (Workers Press, 7 Şubat 1986)

DEUK’un dayandığı ve Banda’nın saldırdığı anlayış, proletaryanın devrimci hegemonyası ile Lenin ve Troçki’nin parti teorisidir. Saldırılan anlayış; Stalinizme, merkezciliğe ve işçi hareketi içinde burjuvaziye göbekten bağlı olan emperyalizmin tüm temsilcilerine karşı tarihsel mücadeledir.

Banda’nın yukarıda alıntılanan satırları yazmasından sadece birkaç hafta önce “partinin taktik ve programatik meselelerde değil, en temel devrimci ahlak sorunu üzerine bölündüğünü” (News Line, 2 Kasım 1985)ifade etmesi anlamlıdır. Bu, Banda’nın Healy ile ayrılığının herhangi bir ilke ve program sorunuyla tamamen ilgisiz olduğunu itiraf etmesinin süslü bir orta sınıf yolundan başka bir şey değildi.

Bir diğer “devrimci ahlak” savaşçısı, Cliff Slaughter, Healy’nin ve de kendisinin yozlaşmasının Troçkist hareketin “yalıtılmışlığının” bir sonucu olduğu sonucuna varmıştır. “Dördüncü Enternasyonal, Troçki’nin ölümünden sonra hiçbir zaman büyük kitle mücadelelerinden yalıtılmışlığının üstesinden gelebileceğini kanıtlayamadı... Bu küçüklük ve yalıtılmışlık, Marksist teorinin başarılı bir şekilde gelişmesini engelleyen belirleyici faktörlerdi.” (Workers Press, 26 Nisan 1986) Yapısal oportünistlere ve tüm Marksist hareketin tarihine aşina olmayanlara makul görünen bu ifade, Healy ile temel bir mutabakat içindedir. Slaughter, Troçkistlerin Marksizmi geliştiremeyeceğini çünkü küçük olduklarını iddia ediyor. Küçükler çünkü işçi sınıfından yalıtılmış durumdalar. Peki, neden yalıtılmışlar? Slaughter bunu söylemiyor ama yalıtılmışlığın ilkeler için ödenen kaçınılmaz bir bedel olduğunu zaten ilan etmiş olan Healy’nin sunduğu cevaba arzuyla bakıyor.

Onlar yalıtılmışlıktan söz ettiklerinde, elbette işçi sınıfından değil, Stalinist ve Sosyal Demokrat bürokrasiden ve küçük burjuva radikalizmi ile ulusalcılığının çeşitli akımlarından yalıtılmış olmaktan söz ediyorlar. Troçkistlerin, şu anda işçi hareketi içinde güçlü makamları işgal edenlerin ya da orta sınıf içinde veya yarı sömürge ülkelerdeki kitleler arasında bir izleyici kitlesine sahip olanların rüşvet ve yağcılıklarını reddettikleri için “yalıtılmış” olduklarını iddia ediyorlar.

Bölünmenin ardından Uluslararası Komite’yi terk eden bir başka grup, tüm anti-Troçkist eğilimlerin tutumunu en açık biçimde özetlemiştir. Peru’daki Liga Comunista, Healy’nin yozlaşmasının ve Dördüncü Enternasyonal içindeki önceki tüm mücadelelerin, “kitlelerden giderek daha fazla yalıtılmış olan küçük devrimci sektler biçiminde” var olduğunu iddia ettikleri Troçkizmin tam iflasını gösterdiğini ilan etti. (Comunismo, Mart 1986)

Liga Comunista, Peru’da ulusal burjuvaziye karşı devrimci mücadeleyi bırakma kararlarını gerekçelendirirken, Dördüncü Enternasyonal’in “40’lı yıllarda Arnavutluk, Çin, Yugoslavya, Doğu Avrupa, Vietnam, Kore, Cezayir vb. ile yeniden başlatılan dünya devriminin yeni gelişimine seyirci kaldığını” iddia ediyor.

“Troçkist hareket bu gelişmelerden hiçbir şey öğrenemedi... Sektin pratiği onları kitlelerin önderliği konusunda herhangi bir doğrudan yükümlülükten kurtardı ve tüm bu gelişmeleri görmezden gelmelerine ya da en kibirli şekilde nitelendirmelerine izin verdi.”(age) Liga Comunista’nın itiraz ettiği nitelemeler, ulusal burjuvazi, Stalinist bürokrasi, küçük burjuva radikalizmi, merkezcilik vb. Marksist terimlerdir.

Bu grubun teorik lideri Jose B., Troçkizmin proletarya içindeki sınıfsal temelinin, kitlelerden yalıtılmışlığının kaynağı olduğunu ileri sürerek bu analizi son noktasına kadar götürmüştür: “Açıkça görülüyor ki, nesnel olarak devrimci toplumsal güçlere tamamen zıt toplumsal güçlerde kök salmış bir hareket söz konusudur. Bu nedenle nesnel olarak yok edilmesi gerekmektedir.” (age)

Bu belge yayımlandıktan kısa bir süre sonra Cliff Slaughter, yazarının elini sıkmak için Peru’ya koştu. Slaughter o kadar acele etti ki, örgütün telefon numarasını unuttu ve Lima havaalanında birkaç gün mahsur kaldı.

Tüm bu döneklerin, WRP’nin krizine ilişkin olarak, bugün dünyanın başlıca anti-Troçkist örgütü olan Amerika’daki Sosyalist İşçi Partisi (SWP) tarafından geçtiğimiz Aralık ayında sunulan analizle özünde tamamen örtüşen bir yorum yapmaları dikkat çekicidir fakat şaşırtıcı değildir. Intercontinental Press’in 2 Aralık 1985 tarihli sayısında, SWP’nin başlıca liderlerinden Doug Jenness, WRP’deki yozlaşmanın kökenlerini, partinin liderlerinin Pablocu revizyonizme karşı “öğretiye bağlı” Troçkizmi savundukları 1961-63 yıllarına kadar götürdü:

“Küba devrimi, Dünya Troçkist hareketinin beklediği şekilde, yani onun ‘sürekli devrim teorisi’ temelinde gelişmedi. Ancak kendilerini Dördüncü Enternasyonal’in bir parçası olarak gören güçlerin çoğunluğu, devrimi yürekten benimsedi ve teorilerini sınıf mücadelesinin gerçekte nasıl geliştiğini dikkate alacak şekilde ayarlamaya başladı.

“Healy ve takipçileri ise, tam tersine, ‘sürekli devrim teorisi’ni bir dogma düzeyine yükseltti. Bu görüşten hareketle, Küba Devrimi’ne Troçkist bir parti önderlik etmediği için onun sosyalist bir devrim olmadığını düşündüler.” (s.726)

SWP’li revizyonistlerin, Uluslararası Komite içindeki Haziran 1963 bölünmesinin kendilerinin Sürekli Devrim teorisini reddetmelerinden kaynaklandığını ilk kez kabul ettikleri bu açıklama, ister “Healty yanlısı” ister “Healty karşıtı” olsunlar, şimdi DEUK’a saldıran herkesin pozisyonunun gerçek anlamını göstermektedir. SWP, WRP’nin yozlaşmasının, onun “zamana uymayan” Troçkist ilkeleri savunmasının ürünü olduğunu ilan etmektedir. Tüm çizgilerden dönekler aynı fikirdedir. Healy, işçi sınıfının Troçkizme kazanılamayacağını iddia ederek ilkelere ihanetini meşrulaştırmaya çalışırken, dönekler bu belirleyici konuda onunla hemfikirdir.

Tüm bu döneklerin temsil ettiği eğilim için kesin bir bilimsel terim var: Tasfiyecilik.Onlar, oportünizmin en gerici kanadını temsil ediyorlar. Artık Troçkizmden kopmuş olan bu unsurlar, Troçkizmin örgütlü ifadesi olan Dördüncü Enternasyonal’in Uluslararası Komitesi’nin ve ulusal şubelerinin yok edilmesini talep ediyorlar.

Bu eğilimin sınıfsal temeli, emperyalist baskılara boyun eğen ve artık uluslararası proletaryaya dayalı devrimci bir perspektifin uygulanabilirliğine inanmayan tüm kapitalist ülkelerdeki küçük burjuvazidir. Bu eğilim en çok, işçi sınıfının Stalinist ve Sosyal Demokrat bürokrasilerin hakimiyetinde olduğu büyük emperyalist merkezlerde ve radikal küçük burjuvazinin kitlesel anti-emperyalist mücadeleye hakim olduğu az gelişmiş ülkelerde belirgindir.

WRP’nin Healy’nin şahsında cisimleşen oportünist yozlaşması, sadece Britanya’da değil, Yunanistan, Peru, İspanya ve Avustralya başta olmak üzere diğer şubeler içinde de sağcı eğilimlerin büyümesini kolaylaştırmıştır (her ne kadar Avustralya’da küçük bir azınlığı temsil eden sağcıların Sosyalist İşçi Birliği’ni yok etme girişimleri kesin bir şekilde yenilgiye uğratılmış olsa da). WRP ve DEUK içindeki bölünmenin ortaya çıkardığı üzere, bu oportünist güçler, “Troçkizmi çöpe atın!” şeklinde sloganlar atan, tam anlamıyla tasfiyeci bir eğilime dönüşmüştür.

Bu nedenle, ne kadar patlayıcı ve beklenmedik olsa da, DEUK’un tüm bu tasfiyecilerden kesin olarak ayrılması, devrimci öncünün tüm dünyada büyümesinin ve proletaryanın, emperyalizmin her ülkenin işçi hareketi içindeki küçük burjuva temsilcilerinden siyasi bağımsızlığının tesis edilmesinin ön koşuludur.

Tasfiyeciler arasındaki karşıtlarımızın aksine, Dördüncü Enternasyonal’in Uluslararası Komitesi sadece iddialarla yetinmemektedir. Başlarında bir dizi küçük burjuva akademisyenin bulunduğu tüm tasfiyeciler, WRP’nin çöküşünü açıklamak için her türlü teoriyi öne sürüyorlar. Ancak hiçbiri, WRP’nin son on yıldaki siyasi ve sınıfsal çizgisinin ciddi bir analizine girişmemiştir. Bu yalnızca kişisel bir zayıflık sorunu değildir. İşçi sınıfı bu deneyimin derslerini çıkarır korkusuyla, WRP’nin nasıl yozlaştığının nesnel bir analizini yapmak istemiyorlar. Bunun yerine, kafa karışıklığının ve moral bozukluğunun en üst düzeyde olduğu, Troçkizmin yaşayabilirliği ve sosyalist devrim hakkında kafalarda soru işaretleri bırakabilecekleri bir ortamı tercih ediyorlar.

Oysa Uluslararası Komite, WRP’nin yozlaşmasına ilişkin gerekli incelemeyi yapmış ve bu yozlaşmaya her adımda Troçkizmin ve onun Dünya Sosyalist Devrimi şeklindeki uluslararası stratejisinin terk edilmesinin eşlik ettiğini inkâr edilemez bir şekilde ortaya koymuştur. Tasfiyeciler, bu yozlaşmadan bir kopuşu temsil etmek şöyle dursun, onun en hastalıklı ürünüdürler.

Loading