SEP, Sri Lankalı plantasyon işçilerine yönelik şirket-polis-sendika cadı avına karşı mücadeleye önderlik ediyor

Dünya Sosyalist Web Sitesi (WSWS) ve Dördüncü Enternasyonal’in Uluslararası Komitesi (DEUK) tarafından 1 Mayıs’ta düzenlenen Uluslararası Çevrimiçi 1 Mayıs Toplantısı’nda Sri Lanka’daki Sosyalist Eşitlik Partisi’nin Ulusal Komite üyesi M. Thevarajah tarafından yapılan konuşma.

M. Thevarajah’ın konuşması

Yoldaşlar,

Sınıf mücadelesinin küresel ölçekte gelişiminin bir parçası olarak Sri Lanka, Hindistan ve Güney Asya’nın geri kalan kısmında işçi sınıfı mücadeleleri ortaya çıkıyor.

Sri Lanka’da yüz binlerce plantasyon işçisi, günlük ücretlerinin 1000 rupiye çıkarılması talebiyle 5 Şubat’ta greve gitti. Devlet Başkanı Gotabhaya Rajapakse hükümetinin ortağı olan ana plantasyon sendikası Seylan İşçi Kongresi (CWC), bu eylemin çağrısını, işçileri hükümete ve plantasyon şirketlerine karşı harekete geçirmek için değil, şirketlerin günlük ücretlerde yetersiz bir artış bile yapmayı sürekli reddetmesi üzerine işçilerin artan öfkesini yatıştırmak için yaptı.

Sri Lanka’nın merkezi plantasyon bölgesi olan Maskeliya’da bulunan Alton Arazisi’nde çalışan yaklaşık 500 işçi, 2 Şubat’tan 26 Mart’a kadar aralıksız grevdeydi. CWC sendikasının kendilerini desteklemeyi reddetmesine meydan okuyan işçiler, günde 1000 rupi ücret talep ediyor ve aynı zamanda şirket yönetiminin baskıcı adımlarına karşı çıkıyorlardı. Grevdeki işçilerin arazi müdürünün bungalovunun önünde düzenlediği öfkeli bir protestoyu bahane eden Alton yönetimi ve polis, grevi kırmak amacıyla Alton işçilerine karşı büyük bir cadı avı başlattı.

Bu cadı avının bir parçası olarak, 20 işçi ve iki genç polis tarafından gözaltına alındı ve yerel bir sulh hakimi tarafından tutuklandı. İşçiler ancak ağır kefalet koşullarıyla serbest bırakıldılar. Alton yönetimi, 20’si tutuklanan işçiler olmak üzere 38 işçinin işine son verdi. CWC, bu cadı avında yönetim ve polisle aktif olarak işbirliği yapıyor, hatta tutuklanacak işçilerin listesini bile veriyor. Ulusal İşçi Sendikası, Demokratik İşçi Kongresi, Ülke Halkları Cephesi ve Lanka Jathika Tarım İşçileri Sendikası da dahil olmak üzere arazide faaliyet gösteren diğer tüm sendikalar, işçileri savunmak için hiçbir şey yapmayarak bu cadı avına yardım ediyor.

Bu baskı, plantasyon işçilerini, günlük ücretlerin artırılması ve yönetim tarafından belirlenen iş hedeflerinin azaltılması için verilen mücadelelerden caydırmakta başarısız olmakla kalmadı; aynı zamanda, başka arazilerdeki işçiler birbiri ardına mücadeleye katılıyorlar. Bu koşullarda, Sri Lanka’daki Sosyalist Eşitlik Partisi (SEP), bu mücadeleleri birleştirmek ve işçilere sosyalist bir perspektif sağlamak üzere Eylem Komitelerinin inşa edilmesi için Alton arazisinde ve diğer yerlerde güçlü bir müdahalede bulundu.

SEP, Alton işçilerini şirketin cadı avına karşı savunmak için bir kampanya başlattı ve bunun Rajapakse hükümetinin, egemen seçkinlerin ve büyük şirketlerin bir bütün olarak işçi sınıfına yönelik saldırısının bir parçası olduğunu açıkladı. Alton işçilerine yönelik tüm uydurma suçlamaların geri çekilmesini ve işten atılan bütün işçilerin derhal işlerine iade edilmesini talep ettik. Bu kampanya, plantasyon işçilerinden ve Sri Lanka işçi sınıfının diğer kesimlerinden geniş bir destek gördü.

DEUK’un, egemen sınıfın sosyal ve demokratik haklara yönelik saldırılarına karşı küresel bir karşı hücumu başlatıp geliştirmek üzere Taban Komitelerinin Uluslararası İşçi İttifakı’nın kurulması çağrısı yapması, ileriye doğru atılan önemli bir adımdır. SEP, Sri Lanka’daki plantasyon işçileri dahil olmak üzere Güney Asya işçi sınıfı içinde DEUK’un çağrısına destek toplamak için mücadele ediyor.

Güney Asya’daki egemen sınıflar, işçi sınıfı ve ezilen kitlelerin artan muhalefetine yanıt olarak, dünya çapındaki benzerleri gibi, işçi sınıfını bölmek ve zayıflatmak için toplulukçuluğu kışkırtmaya yöneliyor ve diktatörlük yönetimi kurma planlarını yoğunlaştırıyor. Sri Lanka’da Rajapakse hükümeti, ayrılıkçı Tamil Eelam Kurtuluş Kaplanları’nın (LTTE) tekrar başını kaldırmaya çalıştığını iddia ederek ve 2019’daki Paskalya bombalı saldırılarını fırsata çevirerek Tamil ve Müslüman karşıtı şovenizmi kışkırtıyor.

Sri Lanka’daki Tamil ve Müslüman burjuva partileri de, buna, kendi gerici milliyetçiliklerini yükselterek ve işçi sınıfını ırksal temelde bölmeye yardım ederek karşılık veriyorlar.

Kolombo’da birbirini izleyen hükümetlerin LTTE’ye karşı yürüttüğü yaklaşık otuz yıllık Tamil karşıtı ırkçı savaş Mayıs 2009’da sona erdi. LTTE’nin bu yenilgisi yalnızca askeri bir yenilgi değil, gerici iflas etmiş burjuva ayrılıkçı programının bir sonucuydu. Sri Lanka, Hindistan ve uluslararası işçi sınıfına son derece düşman olan LTTE, bu politika doğrultusunda, ezilen Tamil kitlelerini Kolombo hükümetine karşı destekleyeceklerini iddia ettiği emperyalist devletlere, asıl olarak da Amerikan ve Avrupa egemen sınıfı ile onların bölgedeki müttefiklerine (Hindistan burjuvazisine) başvurdu.

LTTE’nin 2009’daki askeri yenilgisinden sonra bile, Sri Lanka’nın kuzeyi ve doğusu hâlâ askeri işgal altında ve Tamil halkına yönelik ırksal baskı devam ediyor. Bu durum, terörle mücadele bahanesiyle 30 yıldır yürütülen ırkçı savaşın gerçek sınıfsal karakterinin altını çiziyor.

Tamil Ulusal İttifakı (TNA) dahil olmak üzere Tamil burjuva milliyetçisi partiler, emperyalizm yanlısı gerici politikalarını sürdürerek ABD’nin ve müttefiki Hindistan’ın Çin’e karşı askeri-stratejik saldırganlığını desteklemeye devam ediyorlar. Bu yolla, bu güçlerin, Tamil seçkinlerine ayrıcalıklar sağlamak üzere Sinhala, Tamil ve Müslüman seçkinler arasında bir güç paylaşımı yapılması konusunda başkent Kolombo’yu zorlayacaklarını umuyorlar.

Aynı şekilde TNA, Ocak 2015’teki Sri Lanka devlet başkanlığı seçiminde ABD’nin, Hindistan’ın yardımıyla düzenlediği yönetim değişikliği operasyonunu aktif biçimde desteklemişti. Sonuç olarak dönemin Devlet Başkanı Mahinda Rajapakse hükümetinin yerini Sirisena-Wicremesinghe hükümeti aldı. Dahası, TNA, Kuzey Jaffna yarımadasındaki askeri işgalin devam ettiği koşullar altında bile Sirisena-Wickremesinghe hükümetiyle tam işbirliği yaptı ve IMF tarafından dikte edilen kemer sıkma önlemleri dahil olmak üzere işçi sınıfının ve ezilen kitlelerin sosyal ve demokratik haklarına yönelik saldırıları yoğunlaştırdı.

Ulusal ayrılıkçılığı şiddetle reddeden SEP, demokratik hakların yalnızca Sinhala, Tamil ve Müslüman işçilerin sosyalist bir programa dayalı birleşik mücadelesi yoluyla kapitalist egemenliği devirme kavgasının bir parçası olarak güvence altına alınabileceğini vurguluyor. Bunun için, siyasi dönüşümün öncü toplumsal gücü olan işçi sınıfı, kendisini burjuva partilerinden ve onların tüm topluluklar arasındaki “solcu” uzantılarından bağımsız olarak örgütleyip seferber etmelidir.

İşçi sınıfının bu birleşik hareketinin amacı, burjuva egemenliğini devirmek ve Güney Asya’da ve dünya çapında Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin bir parçası olarak bir Sri Lanka-Eelam Sosyalist Cumhuriyeti kurmaktır.

Loading