Dünya Sosyalist Web Sitesi (WSWS) ve Dördüncü Enternasyonal’in Uluslararası Komitesi (DEUK) tarafından 1 Mayıs’ta düzenlenen Uluslararası Çevrimiçi 1 Mayıs Toplantısı’nda Fransa’daki Sosyalist Eşitlik Partisi’nin (Parti de l’égalité socialiste) Ulusal Sekreteri Alex Lantier tarafından yapılan konuşma.
Sevgili yoldaşlar ve dostlar, Fransa’daki Sosyalist Eşitlik Partisi’nden bu Uluslararası 1 Mayıs Toplantısı’na kardeşçe selamlar getiriyorum.
Dördüncü Enternasyonal’in Uluslararası Komitesi’nin (DEUK), Taban Komitelerinin Uluslararası İşçi İttifakı’nın (TK-Uİİ) inşası çağrısında bulunması tarihsel önem taşıyor. Geçtiğimiz 1 Mayıs’tan beri yaşanan olaylar tüm çıplaklığıyla gösterdi ki, COVID-19 pandemisiyle mücadele görevi, işçi sınıfının uluslararası eşgüdümlü eylemini gerektiriyor.
Geçtiğimiz ay, koronavirüs varyantları yeni bir vaka dalgasına neden olurken, COVID-19’dan ölü sayısı Avrupa’da 1 milyonu, Fransa’da ise 100 bini aştı. Avrupa genelinde hastaneler dolup taşarken işçiler arasındaki öfke büyüyor ve sağlık emekçileri, bilimin yol göstericiliğinde, evde kalma politikalarının uygulanmasını talep ediyor. Ne var ki mali aristokrasi, bulaşmayı durduracak her türlü politikaya fanatik biçimde karşı çıkıyor.
Madrid, Roma, Paris gibi başkentlerdeki hükümetler, her gün on binlerce kişiye virüs bulaşmasına rağmen önümüzdeki ay sosyal mesafe önlemlerini sona erdirmeyi taahhüt ettiler. İtalyan bilim insanları, ilk aşıların etkisini hesaba kattıklarında bile, İtalya’da sosyal mesafe önlemlerinin sona ermesi durumunda Temmuz ayına kadar her gün 600 ila 1.200 kişinin hayatını kaybedeceğini hesapladılar. Bu, Avrupa’da her gün birkaç bin ve her ay yüz binlerce ölüm demektir.
Buna rağmen, Avrupa hükümetleri, insan hayatını hiçe sayarak yola devam ediyorlar. Britanya Başbakanı Boris Johnson’ın bakan arkadaşlarına “bırakın binlerce ceset yığılsın” dediği ortaya çıkarken, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron “hiçbir sağlık göstergesinin” okulları tamamen yeniden açma kararını değiştiremeyeceğini açıkladı.
Fransız bakanlar, restoranların ve kültürel mekânların sonunda bu ay yeniden açılacağını doğruladılar. Ancak bu noktada yeniden açılmalar yalnızca ölüm artışını hızlandıracak.
Kapitalist hükümetler, mali aristokrasinin çıkarları için bir toplumsal cinayet politikası izliyorlar. Avrupa devletleri ve merkez bankaları, trilyonlarca avroyu bankaları ve büyük şirketleri kurtarma paketleri biçiminde dağıttığı için mali aristokrasinin serveti geçtiğimiz yıl hızla arttı.
İşçiler bankalara kâr yaratmak üzere işe gidebilsinler diye gençler okula gönderilirken bir milyon insan öldü ve Avrupalı milyarderler toplam servetlerini 1 trilyon avronun üzerinde artırdılar.
Bununla birlikte, bu kitlesel ölümlerin tek sorumlusu yüksek mevkilerdeki siyasi suçlular değildir. “Sürü bağışıklığı” politikaları yalnızca bir avuç devlet başkanı tarafından uygulanmadı.
Bunu yaparken, orta sınıfın hali vakti yerinde kesimlerini temsil eden sendika bürokrasilerinden ve sahte sol siyasi partilerden yardım aldılar. Bu durum Fransa’da oldukça açıktır. Aralarında Stalinist Genel İşçi Konfederasyonu’nun da bulunduğu beş sendika konfederasyonu, Avrupa’nın kurtarma paketlerini onaylayan ortak bir açıklama yaptı. Yeni Anti-Kapitalist Parti gibi sendika bürokrasisi ile müttefik olan birçok sahte sol parti, kapanma önlemlerini bir diktatörlük aracı olarak eleştirdi.
Onlar, işçileri Avrupa’daki kapitalist hükümetlerin yarattığı siyasi felakete boyun eğdirmeye çalıştılar. Eğitim için daha fazla harcama yapılması gibi birkaç içi boş ve yetersiz teklifte bulunurken, kapanma önlemlerini kınayarak, işe ve yüz yüze eğitime dönülmesi için kampanya yürüttüler.
Öğretmenler geçtiğimiz sonbaharda tehlikeli çalışma koşullarından kaçınma haklarını kullanarak greve gittiğinde, sendika federasyonları öğretmenlerin mücadelelerini izole ederek çevik kuvvet polisinin onlara saldırmasına izin verdi.
Bunun doğurduğu felaket artık açıkça ortadadır: Avrupa’da geçtiğimiz sonbahardan beri 800 bin, Fransa’da ise 70 bin insan öldü. Buna karşılık, çok az sayıda ülke kapanma ve temas takibi politikaları uygulayarak virüsü kontrol altına aldı: Tayvan’da 11, Vietnam’da 35 ölüm görülürken, Çin, COVID-19’dan ölüm sayısını 5 binin altında tutabildi.
Bu sarsıcı deneyim, önemli siyasi dersler içeriyor. Fransa’daki korporatist “sosyal diyalog” yapısının, yani şirket yönetimleri ve kapitalist devlet ile görüşmelerde işçilerin sözde sendika bürokrasileri tarafından “temsil edildiği” yapının, öldürücü bir sahtekârlık olduğu gözler önüne serilmiştir.
İşçiler, on yıllar önce terk ettikleri, şimdi ise devlet ve büyük şirketler tarafından finanse edilen Avrupa’nın eski ulusal işçi bürokrasilerinin boş kabuklarına güvenemezler.
Uluslararası işçi sınıfı içinde “sürü bağışıklığı” politikalarına ve mali aristokrasinin dayattığı tiksindirici toplumsal eşitsizliğe karşı etkili güçler inşa ediliyor.
DEUK’un Taban Komitelerinin Uluslararası İşçi İttifakı’nı (TK-Uİİ) inşa etme çağrısı, eski ulusal işçi bürokrasilerinin içi boş kabuklarına büyük bir alternatiftir. TK-Uİİ, hayatları kurtarmak ve kemikleşmiş bir egemen sınıfın gerici politikalarına karşı çıkmak için harekete geçmek isteyen dünya çapında milyonlarca işçiye yolu açıyor.
Küresel pandemiye karşı şu anda tehlikede olan milyonlarca hayatı kurtarmak üzere bilimsel bir politikayı dayatabilecek olan tek güç, sendika bürokrasilerinden ve onların siyasi müttefiklerinden bağımsız biçimde küresel düzeyde örgütlenmiş bir işçi sınıfı hareketidir.
Ulusal bürokrasilerden bağımsız örgütler biçiminde böylesi bir uluslararası işçi hareketinin ortaya çıkması, sosyalizm sorununu gündeme getirecektir. Bu, devlet iktidarının tüm dünyada nüfusun büyük çoğunluğunu oluşturan işçi sınıfına aktarılması demektir.
Trump’ın Washington’daki 6 Ocak darbe girişiminden beri, pandeminin durdurulmasının askeri diktatörlük tehdidine karşı da kararlı bir mücadele gerektirdiği her zamankinden daha açıktır. Bu tehlike Avrupa genelinde artıyor. Almanya’da, neo-Nazi subay hücreleri, federal hükümetin ve ordu kurmaylarının siyasi koruması altında cinayet listeleri hazırlıyor ve silah istifliyorlar.
İspanya’nın neo-faşist Vox partisi, 2020 Mart ayında Avrupa’yı kapanmaya götüren grev dalgasına ateş püsküren subayların darbe tehditlerini aylardır destekliyor.
Bir hafta önce, 23 emekli Fransız general, neo-faşist bir dergide bir açıklama yayımlayarak, ordunun yakında bir iç savaşa müdahale etmek ve Fransız topraklarında binlerce kişiyi öldürmek zorunda kalabileceğini ilan etti. “Sarı yelek” protestolarına, öğrencilere ve grevci demiryolu işçilerine saldırmak için güvenlik güçlerine bel bağlayan Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, bu tehdit karşısında sessiz kaldı.
2021, tarihte ilk kez işçi sınıfının kendi devletini kurduğu ve sadece Fransa başkentinde olsa da iktidarı ele geçirdiği Paris Komünü’nün 150. yıldönümüdür. 150 yıl önce bu ay, liberal tarihçi Adolphe Thiers yönetimindeki Fransa Cumhuriyeti, ordusunu Paris’in üzerine gönderdi. Katliamla geçen 21-28 Mayıs tarihleri arasındaki Kanlı Hafta’da, 20 bin Parisli işçi öldürüldü ve Komün ezildi.
İşçi sınıfı “sürü bağışıklığı” politikalarına ve Thiers’in siyasi mirasçılarına karşı mücadeleye girerken, kritik sorun, işçi sınıfının bağımsız örgütlenmesi ve devrimci öncüsü olarak DEUK’un inşasıdır.