Yılın son ayında, İspanya’nın sağlık, ulaşım, tarım ve sanayi sektörlerinde kitlesel grevlere ve iş bırakma eylemlerine tanık olunmuştu. İşsizlik yüzde 16’ya –yaklaşık 3,7 milyon işçi– yükselirken, Ocak ayında daha fazla işçi sınıfı direnişi ortaya çıkıyor.
Bu mücadeleler, sınıf mücadelesinde 2018’de başlayan küresel bir yükselişin parçasıdır. İşçiler, onlarca yıl boyunca sendikalar, sosyal demokratlar ve sahte sol güçler tarafından bastırılmalarının ardından, tiksindirici düzeylerdeki toplumsal eşitsizliğe karşı dünya genelinde başkaldırmaya başladılar. Egemen sınıf, pandemiyi ücretleri ve sosyal hakları geriletmek ve ölümcül derecede tehlikeli çalışma koşullarını dayatmak için değerlendirirken, COVID-19 pandemisi bu mücadeleyi ciddi ölçüde yoğunlaştırdı.
Aralık ayı, İspanya’nın en büyük limanlarından biri olan Bilbao limanı işçilerinin 57 günlük grevinin sona ermesiyle başladı. 300 liman işçisi, dinlenme günlerinin “sürekli ihlal” edilmesini, kadro eksikliğini ve makinelerin durumunu protesto ederek kıdemli işçilerden ücret kesintisi yapılması ve iki kademeli sisteme geçilmesi teklifine karşı çıktı.
Sendikalar, bir arabuluculuk sürecine katılmak için işbaşı yapma talimatını uygulamaya koydular. Ancak bu “barış” geçicidir. Son arabuluculuk toplantısı için 13 Ocak belirlendi. Liman işçileri, halen 2017’deki ihanetin sonuçlarıyla mücadele ediyorlar. O zaman sendikalar, yüzde 10 ücret kesintilerini ve erken emeklilik biçimindeki işten çıkarmaları kabul etmişlerdi.
Ülkenin kuzeybatısındaki Galiçya bölgesinde bulunan Alcoa fabrikasındaki 600 metal işçisinin iki aylık grevi sürüyor. Alcoa, izabe tesisinin yıllık kapasitesini 228.000 metrik ton azaltma ve alüminyum tesisindeki işçileri topluca işten çıkarma kararını açıklamıştı. Mahkemeler kararı hükümsüz kılarken, şirketin başlıca amacının tesisi kapatmak ya da Liberty House’a satmak olduğunun farkında olan Alcoa işçileri greve devam ediyorlar. Liberty House adlı metal şirketi, mevcut işleri ve ücretleri muhafaza etme sözü vermiş değil.
Asturias’ta bulunan Daorje’de çalışan 1.300 çelik işçisi, şirketin tekrarladığı hak ihlallerine karşı bir hafta boyunca her gün iki saat iş durdurma çağrısı yaptı. Daorje şirketi, buna, lokavtla yanıt verdi. Sendikalar, sinik bir şekilde, greve karşı çalışmak isteyen işçileri engellediği gerekçesiyle lokavtın yasa dışı olduğunu ifade etti.
Aynı bölgedeki OroValle altın madencileri, yılın ilk 48 saatinde, her vardiyanın başında iş durdurma eylemleri yaptılar. Toplu sözleşmenin ihlal edilmesini protesto eden madenciler, Ocak ayında başka grevler planlıyorlar.
Kanarya Adaları’nda, devlete ait Correos posta idaresinde çalışan yaklaşık bin posta işçisi, Aralık sonunda işten çıkarmalara ve kamu istihdamının ortadan kaldırılmasına karşı greve gitti. Geçtiğimiz aylarda, Murcia, Almería, Gijon, Guadalajara ve Madrid gibi diğer bölgelerdeki posta işçileri de, kadro sayısının azaltılmasına ve pandemi nedeniyle artan talebin neden olduğu aşırı iş yüküne karşı greve çıkmışlardı.
Hükümetin sürü bağışıklığı politikası, işçiler arasında kitlesel öfkeye neden oluyor. Sendikalara göre, iş merkezlerindeki aşırı kalabalık ve önleyici tedbirlerin eksikliği, toplam 55.000 personelden 9.300’ünün COVID-19’a yakalanmasına veya karantinaya alınmasına yol açtı. Correos’u idare eden PSOE-Podemos hükümeti, hastalığın çalışanlar arasında ne kadar yayıldığını açıklamayı reddediyor.
Güneydeki Endülüs bölgesinde, Endülüs Devlet Radyo ve Televizyon Kurumu’nda (RTVA) çalışan 1.400 işçi, muhafazakâr Halk Partisi’nin (PP) kontrolündeki bölgesel yönetim tarafından duyurulan 14 milyon avroluk bütçe kesintilerine karşı Aralık sonunda greve gitti. Kesintiler, faşist Vox partisinin talebiydi. Vox, İspanyol milliyetçiliği ve şovenizm yerine “bölgesel kimlikleri” teşvik ettikleri gerekçesiyle uzun süredir bölgesel televizyon ve radyo kanallarını hedef alıyordu.
Artan öfkenin bir diğer merkezini ise tarım oluşturuyor. Valencia’da, narenciye işleme ve paketleme depolarında çalışan 50.000 işçi, 14-20 Aralık arasında greve çıkmaya çağrılmıştı. Ancak ufak tavizler içeren yeni bir anlaşmaya varılmasından sonra, grev son dakikada iptal edildi. Mücadele bu yıl tekrar patlak verebilir.
İspanya’da bir zeytinyağı üretim merkezi olan Jaen şehrinde, işverenlerin yüzde 3 ücret artışıyla toplu sözleşmeyi imzalamayı reddetmelerine karşı greve çıkılması tartışılıyor. Bir yıldan uzun bir süre önce imzalanmış olması gereken anlaşma, 350’den fazla zeytinyağı tesisinde çalışan 4.500 işçiyi doğrudan, 4.000 başka işçiyi de dolaylı olarak etkiliyor.
Ulaşım sektöründe, büyük şehirler grevle karşı karşıya bulunuyor. Ourense’de, Urbanos de Ourense’te çalışan otobüs şoförleri, ayda 200 avroyu bulan maaş kesintilerine karşı Ocak boyunca her gün iş durdurmaya çağrıldı. Zaragoza’daki tramvay işçileri, maaş zammı, daha iyi koşullar ve daha fazla eğitim talebiyle greve gidiyor. Barselona’da, şehrin ana toplu ulaşım işletmecisi olan Transports Metropolitans de Barcelona (TMB) işçileri, okulların açılacağı 11 Ocak’ta greve çıkıyor. İşçiler, geçici işçilerin güvencesizliğini süresiz olarak uzatan yeni işe alma sistemini protesto ediyorlar.
Neyin gelmekte olduğunun bir işareti olarak, Madrid’in güneyindeki sanayi şehri Getafe’de toplanan bin kişi, 11 işçiyi gerekçe olmadan işten çıkardığını duyuran tarım makineleri imalatçısı John Deere Ibérica’da çalışan işçilerin greviyle dayanışma gösterisi yaptı.
Geçtiğimiz aylarda ayrıca sağlık sektöründe ilk olarak ilkbaharda Avrupa Birliği’nin (AB) sürü bağışıklığı politikasına karşı başlayan protesto ve grevler devam etti. Bu politika, sadece İspanya’da 70 binden fazla ölüme, 1,8 milyon vakaya yol açtı ve kaynak yoksunu sağlık sektörü üzerinde büyük bir basınç yarattı.
İşçi sınıfının artan militanlığı, sendika bürokrasisinin işçi mücadelelerini bastırma, yalıtma ve yıldırma yönündeki bilinçli çabasıyla karşılaşıyor. Büyük sendikalar CCOO ve UGT ile onlardan ayrılanlar ya da “alternatif” sendikalar, bu mücadeleleri birleştirmeye çalışmak yerine, kemer sıkma ve serveti süper zenginlere aktarma politikalarında PSOE-Podemos hükümetini desteklemek amacıyla birleşik bir mücadeleyi etkin biçimde baltalıyorlar.
Geçtiğimiz yıl boyunca sendikalar, AB’nin sürü bağışıklığı politikasında kilit bir rol oynadılar. Şirketlerin artık değer sömürüsünün devam etmesini sağlamak için, hayati olmayan işyerlerinde çalışmayı ve okullara geri dönülmesini dayattılar. Bu arada, AB fonlarını bankalara ve şirketlere dağıtmada başlıca danışmanlar olarak 140 milyar avroluk kurtarma paketi komisyonuna katıldılar.
Devletin yardımcı güçleri biçimindeki gerici rollerini gösteren Podemos lideri ve Başbakan Yardımcısı Pablo Iglesias, sendikaları, etkisiz protesto ve grev çağrılarıyla öfkeye meydan okuma rollerini üstlenmeye çağırdı.
Bu “sol popülist” partinin en yüksek kurulu olan Yurttaşlar Konseyi tarafından düzenlenen bir konferansta Iglesias, “Bazıları çatışma sözcüğünden hoşlanmaz” ancak “siyasi çatışma, demokrasinin motorudur,” diyordu. Iglesias, “sosyal hareketler, işçi ve kiracı sendikaları, emeklilik örgütleri, kamu hizmetlerini savunma platformlarından baskı yapılması” çağrısında bulundu: “... Bunlar sosyal ilerleme sağlamak için kesinlikle gereklidir” diyen Iglesias, sendikalara şöyle sesleniyordu: “Sendikaların ve toplumsal hareketlerin işlerini yapması elzemdir; böylece biz de kendi işimizi yapabilelim.”
Iglesias, özellikle PSOE-Podemos hükümetinin, emeklilik maaşlarını kesmeye ve emeklilik yaşını 67’ye çıkarmaya hazırlandığını ve bu yıl asgari ücreti donduracağını duyurmasından sonra, CCOO ve UGT sendikalarına, basınç azaltmak zorunda olduklarının sinyalini veriyor.
Iglesias’ın konuşması, Yunanistan’daki kardeş partisi Syriza’nın, 2015’te kendi kemer sıkma politikalarına karşı 24 saatlik bir grevi desteklemesini hatırlatmaktadır. Syriza, işçileri, “neoliberal politikalara ve Yunanistan içindeki ve dışındaki finans ve siyaset merkezlerinden gelen şantaja karşı” greve çıkmaya çağırmıştı. Sonraki dört yılda Syriza, Yunanistan tarihindeki en acımasız harcama ve emeklilik maaşı kesintilerini ve çalışma reformlarını hayata geçirdi.
Iglesias, sendikaları işi boş eylemler yapmaya çağırırken, PSOE-Podemos, sendikaların kontrolü dışında patlayan her türlü mücadeleyi bastırmaya çalışıyor. İçişleri Bakanlığı, kısa süre önce Daimi Bilgi ve Koordinasyon Merkezi (CEPIC) için yeni yönergeleri onayladı. Buna göre, “gösteri ve toplantılar, grevler, iş bırakma eylemleri ya da fabrika işgalleri ile istenirse bunların gerçek zamanlı gelişimi” gibi “belirli bir ciddiyet veya toplumsal uyarı içeren, kamu düzeni ve yurttaş güvenliği ihlalleri” için polis gözetimi kuruluyor.
Tırmanan COVID-19 pandemisine ve kemer sıkma politikalarına karşı etkin bir eylem, sendikalara, PSOE-Podemos hükümetine ve Avrupa Birliği’ne karşı İspanya genelinde ve uluslararası ölçekte bir siyasi başkaldırıyı gerektirmektedir.