Buenos Aires Meclisi milletvekilleri, Sosyalist İşçi Partisi’nden (Partido de los Trabajadores Socialistas, PTS) Myriam Bregman ve Alejandrina Barry ile İşçi Partisi’nden (Partido Obrero, PO) Gabriel Solano, 18 Haziran’da, Uluslararası Holokost Anma İttifakı’nın (IHRA) “antisemitizm tanımının” kabul edilmesi lehine oy kullandılar. Bu tanım, İsrail’in Filistin halkını ezmesine ve Siyonizme karşı çıkılmasını ve bunların eleştirilmesini suç haline getirmeyi amaçlıyor.
Eski devlet başkanı Mauricio Macri’nin liderliğindeki sağcı Değişim İçin Birlik (JxC) koalisyonundan Sandra Paris tarafından sunulan tasarı, IHRA’nın tanımını kabul eden Peroncu Devlet Başkanı Alberto Fernández’in “Dışişleri Bakanlığı tarafından alınan 114/2020 Sayılı Kararı kabul etme” çağrısı yapıyordu.
Tasarıda bu tanımdan kısa bir alıntı yapılıyor: “Antisemitizmin retorik ve fiziksel tezahürleri, Yahudi ve Yahudi olmayan bireylere ve/veya onların mülklerine, Yahudi cemaatinin kurumlarına ve dini tesislerine yönelmektedir.”
Arjantin, IHRA’nın Latin Amerika’daki tek üyesidr. IHRA, Polonya ve Macaristan gibi antisemitizmi açıkça teşvik eden hükümetlerin yönetimde olduğu bazı ülkeler de dahil olmak üzere 34 ülkeyi içermektedir.
IHRA’nın tanımını kabul eden Fernández hükümeti, ona kanun hükmü kazandırmak amacıyla yasama ve yargı organları tarafından kabul görmesi için çabalıyordu.
Tasarının kaynağı, Solun ve İşçilerin Cephesi’nin (FIT) seçim ittifakına mensup olan PTS’nin ve PO’nun önde gelen politikacıları arasında hiçbir şüpheye yol açmadı.
İnternette yapılan hızlı bir aramayla, IHRA’nın birçok ülkede hararetli tartışmalara konu olan antisemitizm tanımının tam metnine İspanyolca ulaşılmaktadır. Söz konusu tanım; “Yahudi halkının kendi kaderini tayin etme hakkını reddetmeyi”, “İsrail devletinin varlığının ırkçı bir girişim olduğunu iddia etmeyi” ve “çağdaş İsrail politikasını Nazilerinki ile kıyaslamayı” antisemitizm olarak suçluyor.
İsrail politikasına yönelik eleştirinin, ancak “başka herhangi bir ülkeye yapılan eleştiri düzeyine benzer” olduğu sürece meşru olduğu belirtiliyor. Başka hiçbir ülkenin savaşta fethedilen topraklara yerleşmeyi ve ilhakı sürdürmediği göz önüne alındığında, İsrail’in ve işgal altındaki toprakların toplam nüfusunun neredeyse yarısını oluşturan Filistinlilere karşı fiili bir apartheid (ırk ayrımı) politikası uygulandığı halde, bu tanıma göre bu politikaların eleştirilmesi Yahudi karşıtlığıdır.
18 Haziran oylamasının haberi geldiğinde, FIT destekçileri de dahil olmak üzere sosyal medyada yaygın bir öfke ortaya çıktı. Oylamadan dokuz gün sonra Bregman, Barry ve Solano, tasarının bir gecede ve “neredeyse başka 100 konu” ile birlikte “blok halinde” sunulup oylandığına dair ikna edici olmayan bir mazeret sundukları “Bir hatanın düzeltilmesi” başlıklı bir açıklama yaptılar ve daha sonra Buenos Aires meclisinden kayıtları “Hayır” oyu ile değiştirmelerini istediler.
Üç milletvekili, verdikleri ilk “Evet” oyunu, “antisemitizme karşı ölümüne verdikleri mücadele” ile açıkladılar.
Bu tartışma, COVID-19 salgını eliyle keskin bir şekilde şiddetlenen derin ve uzun süreli bir ekonomik kriz koşullarında patlak verdi. Arjantin’de nüfusun yarısından fazlası resmi yoksulluk sınırı altında yaşıyor ve yaygın bir açlık var. Haziran ve Temmuz ayları boyunca, COVID-19 ölümleri ve vakaları ülkede katlanarak arttı. Sosyal patlamalar ufukta ve egemen sınıf bunun farkında.
Ocak ayında Fernández, devlet başkanı olarak ilk dış ziyareti için, aşırı sağcı Başbakan Binyamin Netanyahu ile sıcak görüşmeler yaptığı İsrail’i seçti. Fernández, selefi Macri gibi, ABD’nin küresel jeopolitik çıkarlarını destekledikleri konusunda Washington’a ve Wall Street’e güvence vermenin bir yolu olarak İsrail’e yaltaklanmaya çalışıyor.
IHRA tasarısı üzerine oylamadan bu yana FIT ve ortakları hasar kontrolü yapmaya çalıştılar. Bununla birlikte, hiçbir açıklama verilen oylar ile kanıtlanan şu en önemli gerçeğe değinmemiştir: FIT partileri, burjuva egemenliğini verili olarak kabul etmekte; kapitalist devlete ve onun Arjantin’deki ana hiziplerine (Macricilik ve Peronculuk) potansiyel olarak demokratik ve ilerici eğilimler atfetmektedir. Ancak böyle bir duruş onları antisemitizmle mücadele bahanesi altında JxC’in ve Peroncularun İsrail yanlısı manevrasına bu kadar duyarlı hale getirebilirdi.
Fernandez yönetiminin yukarıda değinilen kararı, İsrail politikalarına karşı çıkan kişi ve kuruluşları sansürlemenin ve kovuşturmanın önünü açıyor. Karar, IHRA’nın tanımını, “düşmanlık ve önyargıya dayalı davranış ve tutumlara yaptırım getirmenin ve bunları ortadan kaldırmanın bir aracı olarak” sunuyor.
Kayı verici bir gelişme olarak, Arjantin Siyonist Örgütü (OSA), o zamandan bu yana bu kararı FIT milletvekillerini “İsrail’e ve Siyonizme” muhalefetlerini ifade ettikleri gerekçesiyle yasal girişimle tehdit etmek amacıyla kullanmıştır. OSA bu muhalefeti “Yahudi halkına karşı nefret” ile bir tutuyor.
PTS ve PO milletvekilleri, daha sonra, 30 Haziran’da, işgal altındaki topraklarda yaşayan Filistinli işçilerin ve gençlerin muhalefetini bastırmada İsrail’in polis gücü gibi çalışan Filistin Yönetimi’nin büyükelçisi Hüsnü Abdel Wahed ile hiç de eleştirel olmayan “samimi bir toplantı” düzenlediler.
FIT, Buenos Aires’teki oylamayı “düzeltmeye” uğraşırken, kendisinin ulusalcı-oportünist politika yaklaşımına daha fazla kanıt sağlamıştır. Bu yaklaşım, işçi sınıfının bağımsız seferberliğine ve gerçek Troçkizme düşmandır.
IHRA’nın tanımı, en rezil şekilde Britanya’daki İşçi Partisi içinde kullanılmış; 2015 yılında Jeremy Corbyn’in parti lideri olarak seçilmesini destekleyerek partiye katılan sol eğilimli üyelere yönelik cadı avında antisemitizm iddialarına başvurulmuştur.
2017 yılında PTS, o yılın Haziran ayında yapılan ve muhafazakârların mecliste çoğunluğu kaybetmesine yol açan parlamento seçimlerinde İşçi Partisi’nin elde ettiği kazanımlar için Corbyn’i yüceltmişti. Coşkuyla, İşçi Partisi’nin “sınırlı bir reform programını ama en azından reformları” benimsediğini söyleyen PTS, “Corbyn, kemer sıkma ve geleneksel siyaset karşıtı ‘çağın ruhu’nu anladı,” diyordu.
PTS, kendisinin Ideas de Izquierda adlı dergisinde şunları belirtiyordu: “bu oluşumların iktidara gelmesi, Syriza’nın Yunanistan’da gösterdiği gibi, sadece yeni hayal kırıklıklarına yol açabilir. Ancak tarihsel kaderciliğe yer yok. ” Başka bir deyişle, her şey olabilirdi; belki de bu partiler işçi sınıfına ihanet etmezlerdi. Sonunda onlar “devrimci sol”u Corbyncilik “deneyimine eşlik etmeye” çağırdılar.
Ne var ki PTS, Corbyn’in destekçilerine “Yahudi karşıtları” denilerek yürütülen cadı avı sırasında sessiz kaldı. Bu cadı avı, İsrail devletinin doğrudan müdahalesini ve bizzat Corbyn’in suç ortaklığını kapsıyordu. Bu, Morenocuların ulusalcı bakış açısının bir sonucuydu; uluslararası gelişmeler üzerine pozisyonları tamamen ulusalcı politik hesaplara dayanıyordu. Bu tür politikalar, antisemitizm iddialarına dayanan cadı avı Arjantin’e geldiğinde, bu cadı avına karşı koyma konusunda onları kaçınılmaz olarak bütünüyle hazırlıksız bırakmıştı.
Irak savaşındaki emperyalist savaş suçlarına ve Britanya’daki acımasız kemer sıkma politikalarına dahil olan İşçi Partisi’nin işçiler yararına bir araca dönüştürülebileceği yanılsamalarının teşvik edilmesi, Arjantin’de ulusal burjuvazinin şu ya da bu hizbini desteklemeye dayanan “evdeki” politikalarının yalnızca bir yansımasıydı. PO ise, Ortadoğu’nun dört bir yanından gelen sığınmacıları acımasızca bastıran ve karşı olduğunu iddia ettiği kemer sıkma önlemlerini dayatan Syriza’ya oy çağrısında bulunmuştu.
FIT içindeki partiler; parlamento, sendika, akademi ve sosyal ayrıcalıklar sunan diğer mevkiler peşinde koşan ve işçi sınıfının kapitalist sisteme karşı muhalefetini milliyetçiliğe ve burjuva siyasetine bağlayarak siyasi olarak silahsızlandırılmaya çalışan üst orta sınıf unsurları temsil etmektedir. Onlar, Arjantin’deki kapitalist siyaset kurumu ve sendika bürokrasisi içindeki bir kesimi oluşturuyorlar.
Morenocuların ve koalisyon ortaklarının bugünkü siyaseti, 1960’ların sonunda ve 1970’lerin başında işçi sınıfını Juan Domingo Perón liderliğindeki burjuva Adaletçi Parti’ye ve Peroncu sendika bürokrasisine tabi kılmak için çalışan Nahuel Moreno’nun ve bizzat PO’nun oportünist girişimlerini tekrarlamaktadır. Söz konusu oportünist girişimler, 1968 Fransa Genel Grevi ile başlayan işçi mücadelelerinin küresel yükselişi sırasında gerçekleşiyordu. Onların bu müdahaleleri, Arjantin işçi sınıfının ve gençliğinin 1976 darbesi sırasında kurulan ABD destekli bir faşist askeri diktatörlük tarafından ezilmesine zemin hazırladı.
Bugün, Büyük Bunalım’dan bu yana küresel kapitalizmin en derin krizinin ortasında ve Arjantin burjuvazisinin küresel mali sermayeye daha da bağımlı olduğu koşullarda, IHRA skandalı kapsamında ifade özgürlüğüne yapılan saldırı, egemen sınıfın kapitalizmi korumak için otoriter yöntemlere başvuracağına dair bir uyarıdır. Bu durum, Arjantin işçi sınıfı içinde, Dördüncü Enternasyonal’in uzun mücadele tarihinin derslerinin özümsenmesine dayanan bir önderliğin, yani Dördüncü Enternasyonal’in Uluslararası Komitesi’nin bir şubesinin inşa edilmesini daha acil hale getirmektedir.
Yazar ayrıca şunu öneriyor:
Partido Obrero, Dördüncü Enternasyonal’i Stalinizm ile ittifak içinde “yeniden kurma” peşinde
[7 Haziran 2018]