Araç üreticisi Renault’nun Brezilya’nın güneyinde bulunan Paraná eyaletine bağlı São José dos Pinhais’teki fabrikasından 747 işçiyi çıkardığını duyurmasının ardından, fabrikada çalışan 7 binden fazla işçi, oybirliğiyle greve “evet” oyu verdi ve grev Çarşamba günü başladı.
Bu işten çıkarma saldırısı, Mayıs ayının ortasında 300 geçici sözleşmeli işçinin sözleşmelerinin sona erdirilmesinin ardından geliyor. Şirketin bu işçilerin –Brezilya hükümeti tarafından finanse edilen– çalışma saatlerini ve ücretlerini yaklaşık yüzde 70 düşürmesinin ardından, sözleşmelerinin sona erdirilmesi bekleniyordu.
Haziran ayında, Rio de Janeiro eyaletine bağlı Resende’deki Nissan fabrikasında yaklaşık 400 işçi işten çıkarılmıştı. İki şirket bir ortaklık altında faaliyet gösterdiği için, Resende ve São José dos Pinhais fabrikalarının ortak bir üretim yapısı var.
Bu hafta işten çıkarılanların çoğunun iş kazası geçirdiği için, hatta koronavirüs salgını nedeniyle çalışamayan işçiler olması, Renault işçilerinin öfkesini şiddetlendirdi.
Grev hattındaki bir işçi şunları söylüyordu: “Solunum problemleri bulunan ve risk altında oldukları için işten çıkarılan bazı çalışanlar, bazı arkadaşlarımız var. COVID-19 testi pozitif çıkan ama aynı şekilde işten çıkarılanlar olduğunu duyduk.”
İşçi, bir iş kazası nedeniyle izinli olduğu sırada işten çıkarıldığını ve bunun e-posta ile bildirildiğini ifade etti: “Yalnızca kendim için değil diğerleri için de buradayım. Dün ameliyat olan bir işçi arkadaşım da işten çıkarıldı.”
Aynı işçi sözlerine şöyle devam etti: “Kendi payına düşeni yaparsın ama sen sadece başka bir istatistik, başka bir sayıdan ibaretsin. Maalesef büyük şirketlerde olan bu. Kâr ettiriyorsun, kanını veriyorsun, fazla mesai yapıyorsun… Cumartesileri ve pazarları da çalışıyordum. Ama kaza geçirdiysen ve artık tamamen yararlı olamıyorsan, o halde güle güle.”
Çarşamba gecesi, polisler, fabrika önündeki yüzlerce işçiye ve ailelerine saldırdı. Şirket otobüslerinin geçmesine izin verilmesini isteyen polisler, silahlarını işçilere doğrulttu ve dört sendika temsilcisini gözaltına aldı.
Renault-Nissan’daki işçi kıyımı, Brezilya’da işsizliğin tırmandığı koşullarda gerçekleşiyor. Brezilya Coğrafya ve İstatistik Enstitüsü’ne göre, pandeminin başından Mayıs ayına kadar, ülkede yaklaşık 8 milyon kişi istihdam dışına çıktı. Araştırmanın yapılmaya başlanmasından bu yana ilk kez, Brezilya’nın çalışma çağı nüfusunun yarısından fazlası işsiz.
Toplumsal krizin patlak vermesi, şimdiye kadar, büyük ölçüde hükümetin 600 reallik (yaklaşık 115 ABD doları) bir acil durum yardımı sağlaması nedeniyle dizginlenmiş durumda. Haziran ayında Brezilya hanelerinin yüzde 43’ü bu yardımdan aldı. Söz konusu sosyal yardım ödemesinin Ağustos ayı sonunda durdurulması planlanıyor.
Brezilyalı işçilerin karşı karşıya olduğu kriz, özünde uluslararası süreçlerden kaynaklanmaktadır. Brezilya’daki fabrikalarda yapılan son işten çıkarmalar, Renault-Nissan’ın Mayıs ayında duyurduğu, dünya genelindeki büyük çaplı işten çıkarma ve fabrika kapatma planlarının bir parçasıdır.
Renault, Fransız hükümetinden 5 milyar dolarlık bir kurtarma paketi almasının ardından, 4.600’ü Fransa’da olmak üzere dünya genelinde 15 bin işçiyi işten çıkarmayı planladığını duyurdu. Öte yandan Nissan, 2019’da 12.500 işçiyi işten çıkarmayı planladığını açıklamıştı. Pandemiden sonra işten çıkarılacak işçi sayısını 20 bine çıkardı.
Geçtiğimiz ay, İspanya’daki binlerce Nissan işçisi, şirketin Barselona fabrikasının kapatılmasına karşı greve gitti. Söz konusu kapanma, 2.500 işçinin işini doğrudan, üretimle bağlantılı 20.000 işçiyi ise dolaylı olarak tehdit ediyor.
Bu durumun ortasında, grevi yöneten Curitiba Metal İşçileri Sendikası ve bir bütün olarak Brezilya’daki sendikalar, Renault işçilerinin grevini, iş ve uluslararası yatırımlar için milliyetçi bir rekabet programına yönlendirmeye çalışıyorlar.
Morenocuların önderlik ettiği CSP-Conlutas dahil olmak üzere bütün sendika konfederasyonları tarafından imzalanan bir açıklamada şunlar belirtiliyordu: “São José dos Pinhais/PR’deki Renault fabrikasının mevcut yönetiminin uzlaşmaz tutumunu kabul etmiyoruz, çünkü şirketin tam da iş yaratmak ve işleri korumak için Parana eyalet yönetiminden mali teşvikler aldığını biliyoruz.”
Bahsettikleri teşvikler, “Paraná Competitivo” programı kapsamında sağlanmıştır. Söz konusu program, Renault ve diğer büyük ulusötesi şirketlere büyük vergi muafiyetleri sağlıyor ve tesislerini Brezilya’nın diğer bölgelerinde veya diğer ülkelerde değil de bu eyalette kurmaları için daha kârlı koşullar yaratıyordu.
Sendikalar tarafından savunulan ve İşçi Partisi hükümetleri tarafından geniş çapta uygulanan “Inovar-Auto” gibi programlar, kapitalist sınıfın çıkarlarını temsil etmekte ve sadece yeni ücret kesintilerine ve işten çıkarmalara zemin hazırlamaktadır. Sendikaların son haftalarda bir “Üretimi Sürdürme Gündemi” için yaptıkları gösterilerde savundukları program tam da budur.
Renault işçileri için ileriye giden yol, şirketin kâr çıkarlarına doğrudan karşı çıkmaktan geçmektedir. Otomotiv şirketlerinin ulusötesi karakteri, Brezilyalı işçilerin mücadelelerini aynı saldırılara uğrayan dünya genelindeki otomotiv işçileriyle koordine etmeleri gerekliliğini de gündeme getirmektedir.
Bu ise ancak sendikalardan siyasi olarak bağımsız taban komitelerinin yaratılmasıyla mümkündür. Bu komiteler, sadece işçileri savunmakla kalmayacak, aynı zamanda bizzat işçiler tarafından belirlenip düzenlenen güvenli koşullarda çalışma hakkı için mücadele edecektir.