Uluslararası ölçekte binlerce insan, George Floyd’un Minneapolis’te polis tarafından katledilmesine karşı ABD’de düzenlenen protestolarla bir dayanışma gösterisi olarak protestolar düzenledi. 46 yaşında olan Afrika kökenli Amerikalı Floyd, bir polisin dizini dokuz dakika boyunca boğazına bastırması sonucu hayatını kaybetmişti.
Almanya’da çeşitli gösteriler düzenlendi. Cumartesi akşamı Bavyera’nın başkenti Münih’te 400 kişi toplandı ve şehirdeki Amerikan Konsolosluğu’na yürüdü.
Hafta sonu Berlin’de çeşitli protestolar gerçekleşti. Pazar günü Kreuzberg semtine doğru yapılan bir protesto yürüyüşüne çoğunluğu gençlerden oluşan yaklaşık 1500 kişi katıldı. “George Floyd için adalet” pankartının arkasında toplanan kitle, “Nefes alamıyorum,” “George Floyd için adalet” ve “Siyah olmak suç değil” yazılı dövizler taşıyordu. Hemen öncesinde, Brandenburg kapısına, “ABD’de ırkçı polis şiddetine karşı anma yürüyüşü” yapıldı.
En büyük gösteri, Cumartesi günü Berlin’deki Amerikan Büyükelçiliği’nin önünde gerçekleşti. 2.000’den fazla kişi acımasız polis şiddetine öfkesini dile getirdi. Eylemde, “George Floyd için adalet!” ve “Irkçı Polis Şiddetine Karşıyız” yazılı pankartlar vardı.
Göstericiler sadece Floyd’un ölümünü değil, aynı zamanda Almanya’daki koşulları ve devlet içinde aşırı sağcı güçlerin güçlenmesini protesto ettiler. Konuşmacılardan biri, polis gücü içindeki neo-Nazi yapıların açığa çıkarılması gerektiğini söyledi. Bir katılımcı, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra yapıldığı ileri sürülen “Nazi etkisini yok etme”nin aslında hiçbir zaman gerçekleşmediğini açıkladı. “Hâlâ çeşitli yapısal alanlarda Naziler var.” Bir başka katılımcı ise doğrudan Almanya’daki polis şiddetinden söz etti: “Bu hiçbir şekilde münferit bir olay değildir.” Konuşmacı, 2005’te hapishane hücresinde yanarak ölen Oury Jalloh davasını anımsatarak, bunların Almanya’da neredeyse her gün olduğunu söyledi.
Cumartesi günü 5.000’e yakın kişi Danimarka’nın başkenti Kopenhag’da gösteri düzenledi. Protestocular, Österbro’da bulunan Amerikan Büyükelçiliği’nde başladıkları protestolarını Christiansborg’da bitirdiler.
Geçtiğimiz Perşembe günü, İtalya, Milano’da bulunan Amerikan Konsolosluğu’nun dışında da protesto gösterisi yapıldı. Gün boyunca, şehre, Floyd’un son sözlerine ithafen “Nefes Alamıyorum” yazan bir duvar resmi çizildi.
Cumartesi günü Kanada’da binlerce kişi, Toronto’daki Christie Pitts Parkı’nda, Floyd ve Regis Korchinski-Paquet’in ölümlerini protesto etti. 29 yaşında siyahi bir kadın olan Korchinski-Paquet, geçen Çarşamba günü, polis memurları evine geldikten sonra 24. katta bulunan balkonundan düşerek öldü. Korchinski-Paquet’in ailesi kızlarının nasıl öldüğü hakkında gerçeği ortaya çıkarmaya ve olanların polis versiyonuna itiraz etmeye uğraşıyorlar.
Kudüs ve Tel Aviv’de de dayanışma gösterileri düzenlendi. Cumartesi günü yüzlerce İsrailli ve Filistinli, Iyad Halak’ın İsrail sınır polisi tarafından öldürülmesini protesto etmek için yürüdü. Otizmli Filistinli bir engelli olan Halak, eski Kudüs’te vurulmuştu. Göstericiler, “Filistinlilerin Hayatı Önemlidir” ve “Iyad İçin Adalet, George İçin Adalet” yazılı dövizler taşıdılar.
Londra’da, Pazar günü binlerce kişi, eski Downing Sokağı’na ve Parlamento binasına yürümeden önce Trafalgar Meydanı’nda toplandı. Battersea alanındaki Nine Elms’de bulunan Amerikan Büyükelçiliği’nin dışında toplanmak üzere Thames nehrini geçtiler. Protestocular, “Adalet yoksa barış da yok”, “Siyahların hayatları önemlidir” ve “Adımı söyle, George Floyd” sloganları attılar. “George Floyd için adalet,” “Irkçılığa yer yok” ve “Nefes alamıyorum” yazılı pankartları taşıdılar.
Bir protestocu, Avustralyalı “Nine News” Avrupa temsilcisi Sophie Walsh’a, “burada daha fazla ve daha büyük protestolar bekliyoruz, artık yeter,” diye konuştu.
Protestocular saat 13.00’da Floyd’un anısına diz çöktüler.
Gösteri Lambeth Köprüsü’ndeki trafiği durdurdu ve Amerikan Büyükelçiliği’ne giden yolu kapadı. Pek çok sürücü geçerken destek için korna çaldı ve izleyiciler yürüyüşü alkışladı.
Bazı protestocular, Floyd’un ölümüne dahil olan temel ve uluslararası sınıf meselelerinin farkında olduklarını göstererek, Batı Londra’da bulunan Kuzey Kensington’daki Grenfell Kulesi’ne doğru yürüyüşe geçtiler. 2017’de, Grenfell Kulesi’nde, on yıllardır süren kuralsızlaşma, ihmal ve pervasız vurgunculuğun sebep olduğu korkunç yangında 72 kişi hayatını kaybetmişti.
Protestocuları karşılamak için çok sayıda polis konuşlandırıldı. Walsh, polisin güç gösterisinde bulunarak Whitehall bölgesini boşalttığı bir video twitledi. Polisler, Amerikan Büyükelçiliği’nde protestocuların daha ileri gitmesini engellemek için dizildiler ve birçok gözaltı yaptılar.
Protestocular, “Belly İçin Adalet” talep eden afişler taşıyordu. Demiryolu işçisi Belly Mujinga, koronavirüs taşıdığını iddia eden bir adam tarafından üzerine tükürülmesinden sonra, geçtiğimiz ay ölmüştü. Britanya Ulaşım Polisi tüküren kişiye dava açmamaya karar verirken, yetkililer tarafından hiçbir şey yapılmadı.
Cumartesi başkentin güneyinde bulunan Peckham’da yüzlerce kişinin yaptığı yürüyüşü, Pazar günkü protestolar takip etti. “Dayanışma” ve benzeri sloganlar yazılı çok sayıda döviz taşındı.
Britanya’da Pazar günkü diğer protestolar Manchester ve Cardiff’te gerçekleşti. Cardiff’te yüzlerce kişi şehrin kalesinin duvarları boyunca toplandı. Pankartlardan birinde şöyle yazıyordu: “Eğer adaletsizlik durumunda tarafsızsanız, o zaman zalimin tarafını seçmişsinizdir.”
Manchester’da protestocular Market Sokak, St Ann’s Meydanı ve Peter Sokağı’nı içeren şehrin bazı ana caddeleri boyuncu yürüdüler. Yürüyüş, protestocuların Floyd’u anmak için diz çöktükleri St Peters Meydanı’nda son buldu. Burasıyla 1819 Peterloo Katliamı’nda gönüllü ve düzenli süvarilerce katledilen protestocu işçilerin bulunduğu yer arasında sadece metreler vardı. Gözaltında gerçekleşen ölümler için, “George Floyd İçin Adalet” ve “Birleşik Krallık masum değil” sloganları atıldı.
Dışişleri Bakanı Dominic Raab, Birleşik Krallık’ın masum olmadığını kanıtlar bir şekilde, ABD Başkanı Donald Trump’ın Amerika’daki protestolara faşizan müdahalesi hakkında konuşmayı reddetti. Trump, protestocuları “HAYDUTLAR” olarak ilan etti ve orduyu gösterileri bastırmak için gönderme tehdidinde bulunarak Cuma günü Twitter’da şöyle yazdı: “Herhangi bir güçlük olursa kontrolü sağlarız ama yağma başlarsa biz de ateş açarız.”
Raab, Pazar sabahı Sky News verdiği demeçte şunları söyledi: “Ben, diğer dünya liderlerinin veya doğrusu ABD başkanının yaptığı gibi açıklamalar ya da daha doğrusu basın açıklamaları üzerine yorum yapmaya başlamayacağım.”
Britanya hükümetinin de acımasız bir polis şiddeti sicili bulunuyor. 2018’de 5 aylık bir süre içinde, sadece Londra Polis Teşkilatı, sarsıcı bir şekilde 41.477 kere şiddete başvurdu. Londra’da bu süre zarfında polis, 2.663 kez şok tabancası ile şüphelilere saldırdı veya onları hedef aldı ve 591 kez de ateşli silahla şüphelilere nişan aldı – ortalamada günde yaklaşık dört kez.
2017-2018 döneminde, 283 kişi Birleşik Krallık polisiyle temasının ardından hayatını kaybetti. Bunlardan 23’ü polis gözaltısı sırasında gerçekleşmiş, 57’si gözaltını takiben sözüm ona intihar etmiş ve 29’u ise trafik kazasıyla ilişkilendirilmişti. Polis ateşiyle gerçekleşen dört (bunlardan üçü terörizm ile ilişkilendirilmiş) ve polisin elinde açıkça tanımlanmamış 170 “diğer” ölüm meydana gelmişti.
Bu şiddet, ABD’deki gibi, orantısız şekilde siyah nüfusu –özellikle de genç siyah erkekleri– vuruyor ancak özünde kapitalist devletin tüm işçi sınıfını ezmesinden kaynaklanıyor.
Birleşik Krallık’ta önümüzdeki hafta için başka protestolar da planlandı: 3, 6 ve 7 Haziran’da Londra’da, 6 Haziran’da Manchester’da ve 4 Haziran’da Birmingham’da. Avrupa genelinde de benzer etkinlikler planlanıyor.
Mitingler Asya-Pasifik bölgesine kadar genişliyor.
Cumartesi günü Japonya’nın başkenti Tokyo’da birkaç yüz kişi ABD’deki gösterilere destek vermek için toplandı. Göstericiler aynı zamanda yakın tarihlerde Tokyo polisinin 33 yaşındaki bir Kürt işçiye sebepsiz saldırısını da protesto ettiler. İki polis memurunun işçiye gaddarca davranıp yerde tuttuğunu gösteren saldırı videosu internette hızla yayıldı ve geniş öfke uyandırdı.
Göstericiler ünlü miting yeri Shibuya Meydanı’ndan Shibuya Polis Karakolu’na yürüdüler. Kitle, yetkililerden Kürt işçiye saldırıda bulunan “suçlu polisleri teslim etmesini” istediler ve “Yabancılara ayrımcılığa hayır!” gibi sloganlar attılar. Çok sayıda polis protestoyu dağıtmaya çalıştı ve en az bir eylemci gözaltına alındı.
Avustralya’da binlerce kişi, sosyal medyada, önümüzdeki günlerde Sidney, Melbourne ve Brisbane’ı da içeren kentlerde protestolara katılacaklarını açıkladılar. Böylece hem ABD’deki gösterilerle dayanışmayı genişletecek hem de Avustralya’da polisin çoğu durumda Aborjinleri hedef alan cinayetlerine tepki gösterecekler.
Başbakan Scott Morrison, Pazartesi sabahı, ABD’deki protestoların Avustralyalı işçiler ve gençler arasında yankı uyandırdığına dair korkularını dışa vurdu. “Başka ülkelerde olan şeyleri Avustralya’ya ithal etmenin gereği yok” diyen Morrison, “Avustralya, Amerika Birleşik Devletler değil,” diye ekledi.
Yeni Zelanda’da ise Auckland, Wellington, Christchurch ve Dunedin’de Pazartesi öğleden sonra mitingler düzenlenecek.
1 Haziran 2020