Perspektif

Julian Assange'a yönelik uluslararası cadı avı

WikiLeaks kurucusu Julian Assange'ın London Sulh Ceza Mahkemesi'ndeki davası, ABD, Britanya, Avustralya, İsveç ve Ekvador hükümetleri ile bu suça ortak olan tüm bireyleri sonsuza kadar lekeleyecek bir adalet saçmalığıdır.

Pazartesi sabahı Assange ile birlikte mahkemeye çıkan avukatları, Avukat Gareth Peirce'ın "ciltlerce" dediği delilleri gözden geçirmek üzere Belmarsh hapishanesindeki müvekkilleri ile buluşmaları için kendilerine sadece iki saat verilmiş olduğunu açıkladılar.

Britanya'nın deneyimli sınıf adaletini temsil eden Bölge Yargıcı Vanessa Baraitser, cezaevinin görüşme odasına yer olmadığından söz ederek bunun "mantıksız bir durum olmadığını" söyledi. Tokmağını hızla vuran Baraitser, Assange'ı Belmarsh'taki zindanına geri gönderdi. Assange, orada, BM Raportörü Nils Meltzer'in "işkence" olarak adlandırdığı koşullarda, Şubat ayındaki iade duruşmasını bekliyor.

WikiLeaks kurucusu Julian Assange [Kaynak: AP Photo/Matt Dunham]

Assange'a karşı neredeyse on yıldır devam eden uluslararası cadı avının gelinen aşamasında, hiç kimse dünyanın en güçlü hükümetlerinin bu denli utanmazca kanun tanımazlığına şaşırmamalıdır. Bu "ileri demokrasiler", İsveç, Britanya ve ABD savcılarının 2010'da düzmece cinsel istismar iddialarına yönelik soruşturmayla bağlantılı olarak Assange hakkında tutuklama kararı çıkartma komplosunu kurmalarından beri, gazetecileri Ortaçağ'ın standartları açısından bile adaletsiz olduğu kabul edilecek olan sahte bir hukuki sürece tabi kılarak, kendi yasalarını ve geleneklerini ayaklar altına almıştır.

Pazartesi günkü adalet safsatası, Assange'ın hukuki danışma hakkına yönelik saldırının tırmanmasını temsil etmektedir. Bu olay, İspanyol gazetesi El País'in, güvenlik firması UC Global'in Assange'ın avukatlarıyla yaptığı özel görüşmeleri nasıl gizlice gözetlediğinin ve yasadışı gözetlemeyle elde ettiklerini CIA'e aktardığının ayrıntılı bir açıklamasını yayımlamasından sonra meydana gelmektedir. UC Global, ayrıca, Assange'ın 2012'den 2019'a kadar sığınma talep etmek zorunda kaldığı Londra'daki Ekvador Büyükelçiliği geneline kurulmuş kameralardan görüntüler de paylaşıyordu. El País’in haberi, UC Global'in, Assange'ın söylediği her sözü kaydettiğini ve bu konuşmaları CIA'e aktardığını gözler önüne sermişti.

Suçluluk derecesinde itaatkar bir medyanın desteğine rağmen, ABD ve Britanya hükümetlerinin Assange davası üzerinden oluşturmak istedikleri son derece antidemokratik örnekleri önemsiz gibi göstermeleri gittikçe zorlaşıyor.

Pazartesi günü Hill'de yayımlanan "CIA'in iddia edilen uygunsuz davranışı Julian Assange'ı serbest bıraktıracak mı?" başlıklı makalede, Amerikalı avukat James Goodale, CIA'in Assange'ın dokunulmaz hakkı olan avukat-müvekkil iletişimini gözetlemesine sert biçimde saldırdı.

ABD'deki en ünlü ve saygın avukatlar arasında yer alan Goodale, en çok, Nixon yönetiminin 1971'de Pentagon Belgeleri'ni yayımladığı için gazeteye dava açması üzerine New York Times'ı temsil etmesiyle tanınmaktadır. Pentagon Belgeleri, RAND Corporation uzmanı Daniel Ellsberg tarafından sızdırılmıştı. Ellsberg de Assange'ın ve Chelsea Manning'in serbest bırakılması çağrısı yapıyor.

Pentagon Belgeleri, ABD hükümetinin nasıl yıllarca Vietnam Savaşı hakkında halka yalan söylediğini açığa vurmuştu. Savaş, 55.000 ABD askerinin ve 3 milyon Vietnamlının ölümüne yol açmıştı. Bu belgelerin yayımlanması, halkın öfkesinde bir patlamayı tetiklemiş ve savaş karşıtı protestoları körüklemişti.

Goodale, yazısında şunları belirtti: "Bir ceza davasında 'adalet hissi'ne, sınırsızca yapılan gözetlemeden, özellikle de avukat-müvekkil konuşmalarını karşı tarafa canlı yayınlanmaktan daha büyük bir saldırı olabilir mi? İddia edilen kesintisiz ses ve görüntü yayını, hükümete ortadan kaldırılması mümkün olmayan bir avantaj sağlayarak, Assange'ın avukatlarının stratejisini açığa çıkarmıştır. Hükümet, Assange iddianamesini esastan reddetmezse, daima savunma tarafıyla karşılaştırılamayacak bir avantaja sahip olacaktır."

Goodale, "Daniel Ellsberg davası öğretici olabilir," diye açıklıyordu.

Assange gibi Ellsberg de, belgeleri New York Times'a ve Washington Post'a sızdırmaktan dolayı Casusluk Yasası kapsamında kovuşturulmuştu. Yargılama sırasında, Nixon'ın "su tesisatçıları" Ellsberg'in psikiyatristinin ofisine zorla girmiş ve telefonuna dinleme düzeneği kurmuştu. O davada, Yargıç William Matthew Byrne, yapılan gözetlemenin "kovuşturmayı onulmaz bir şekilde bozduğuna" hükmetmiş ve suçlamaları reddederek Ellsberg'i serbest bırakmıştı.

Goodale, "benzer nedenlerle, Assange'a yönelik dava reddedilmelidir," diye yazdı.

Goodale, şunları ekliyordu: "Yetkisiz yapılan gözetleme için olağan kanun yolu, yasadışı elde edilmiş bilgileri davadan çıkarmaktır ancak bu yol burada uygulanamaz. Hükümetin Assange'ı gözetlemedeki avantajı, somut kanıtların değil, Assange'ın hukuki stratejisine ilişkin maddi olmayan bilgiler elde etmesidir. Dolayısıyla, hasımları atacağı her adımı bildikleri için, Assange'ın adilce yargılanmasını sağlamak mümkün değildir."

Ellsberg davasının çökmesinden elli yıl sonra, Amerikan ya da Britanya egemen sınıfı içinde temel demokratik ilkeleri savunabilecek bir hizip bulunmamaktadır.

Otuz yıldır aralıksız süren savaş ve mali spekülasyon, kapitalist dünyayı garnizon devletleri tarafından korunan küresel bir oligarşinin derebeyliğine dönüştürmüştür ve emperyalist yağmanın zorunlulukları, dünya çapında baskının ve sansürün arttırılmasını gerektirmektedir. ABD'nin savaş suçlarını ifşa eden ve dünya çapında toplumsal muhalefeti canlandırmaya yardımcı olan Assange ile Manning'in davası, milyonlarca insana dayatılacak diktatörlük biçimleri açısından emsal oluşturacaktır.

Britanya "adalet" sisteminin şimdi Assange'ı İranlı General Kasım Süleymani'yi öldürmek için aylarca plan yapmış olan yetkililerin eline teslim etmesi, herkesin haklarına yönelik bir tehlike oluşturmaktadır.

Kişisel ve Siyasal Haklar Uluslararası Sözleşmesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Britanya'nın 2003 İade Yasası, Britanya hükümetini, hükümetin muhaliflerine suikast düzenlediği ve bireyin öldürülmeyeceğini ya da işkence görmeyeceğini garanti edemeyen bir ülkeye herhangi birini iade etmekten men etmektedir.

Süleymani'nin ölümü, ABD'nin hukuken bu tür bir güvence veremediğinin altını çizmektedir.

Görünüşte yasal süreç, Britanya ve ABD hükümetlerinin gerçekleştirmeye çalıştıkları şeyin bir iade değil ama Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) tanımıyla yasadışı örtülü iade olduğunu göstermektedir. AİHM'e göre, "yargı sürecini kasten uygulamayarak normal hukuk sisteminin dışında" yapılan alıkoyma, hukukun üstünlüğü ve [Cenevre] Sözleşmesi tarafından korunan değerler açısından kabul edilemez."

Bu adalet saçmalığı, emperyalist siyaset kurunun sol kanadını oluşturan yelpazenin tamamı tarafından görmezden gelinmiştir. Buna, Jeremy Corbyn, Alexandria Ocasio-Cortez, Bernie Sanders, Ilhan Omar ile Britanya'daki İşçi Partisi ve ABD'deki Demokratik Parti'nin Amerika'nın Demokratik Sosyalistleri (DSA) hizbi ile ilişkili tüm gruplar dahildir.

Onların sessizliği bir dikkatsizlik durumu değil, sınıfsal bir tutumdur. Bu politikacıların sözcülüğünü yaptığı hali vakti yerinde üst orta sınıf tabakalar, onlarca yıllık savaş karşıtı pankartlarını çöpe atmış ve ABD ve Britanya emperyalizminin amigoları haline gelmiştir. Libya ile Suriye'de ABD önderliğindeki savaşları meşrulaştırmak için öne sürdükleri "insani" kaygı safsatalarının arkasında, onların emperyalist yağma eliyle büyütülmüş şişkin hisse senedi portföyleri bulunmaktadır.

Julian Assange ile Chelsea Manning'i özgürleştirme, demokratik hakları savunma ve dünya çapındaki diktatörlük ve savaş yönelimini durdurma mücadelesine önderlik edebilecek tek bir toplumsal güç bulunuyor. 2019'un sonunda, milyarlarca kişiden oluşan ve uluslararası düzeyde daha önce hiç olmadığı kadar birbirine bağlanan işçi sınıfının onlarca yıldır görülmemiş bir ölçekte mücadeleye girmesine tanık olundu. Sosyalistlerin acil görevi, dünyayı savaştan ve diktatörlükten arınmış, eşitlikçi bir temelde dönüştürmek için, bu harekete devrimci sosyalist bir perspektif kazandırmaktır.

Loading