1949 öncesinde Mao Zedung tarafından kurulan Komünist Partisi hükümetini desteklemiş olan Çin kapitalist seçkininin önde gelen tanınmış üyelerinden Rong Yiren, 26 Ekimde, Pekin’de 89 yaşında öldü. Daha çok "kızıl kapitalist" olarak tanınan Rong’un yaşamı, Stalinist rejimle Çin burjuvazisinin kimi kesimleri arasında daha en başından itibaren var olan yakın ilişkilerin somut örneğini oluşturuyordu.
Xinhua haber ajansı tarafından yayınlanan resmi ölüm haberi Rong’u "modern Çin ulusal sanayicilerinin önde gelen temsilcisi, seçkin bir lider, büyük bir yurtsever ve komünist müdafi," olarak selamladı. Rong’un cenaze töreni önde gelen Çinli liderlerin gömüldüğü, Pekin’deki Babao Hill’de gerçekleştirildi. Törene başbakan Wen Jiaobao’nun başında yer aldığı, Çin’in çok sayıda tanınmış şahsiyeti katıldı.
Bu sözde "komünist müdafi" hayata gözlerini yumduğu anda, Çin’deki en zengin bireylerden biriydi. Rong 1979’da piyasa reformlarının uygulamaya konmasını izleyen yıllarda sahip olduğu bağlantıları, ailesinin Çin Devriminden önce sahip olduğundan çok daha büyük tutarda bir servet birikimi yapmak için kullandı.
Rong 1979 yılında Çin Uluslararası Tröst ve Yatırım Şirketi’nin başkanlığına seçildi. Rong 1993 ile 1998 yılları arasında Çin’in devlet başkanı yardımcısıydı ve Ulusal Halk Kongresi’nde yönetici konumundaydı. Merkezi ABD’de olan Forbes dergisi 2000 yılında Rong’un kişisel servetinin 1,9 milyar dolar olduğunu öngörüyordu.
Rong Yiren 1916 yılında doğu Jiangsu şehrinde doğdu ve Şangay’daki St. John Üniversitesi’nden mezun oldu. Varlıklı bir burjuva ailenin oğlu olarak ayrıcalıklı bir çocukluk geçirdi, lüks bir evde yaşadı ve Britanya yapımı spor arabalar kullandı.
Rong, 1949 Devriminin hemen öncesinde, o yıllarda toplam 80.000 kişinin çalıştığı 20’den fazla tekstil fabrikası ve un değirmeninden oluşan aile şirketinin denetimini eline aldı. Rong aynı zamanda Şangay’daki bir bankanın da başkanıydı. Rong gibi servet sahibi birinin Maoist rejime destek vermiş olması, bu rejimin kendisine temel olarak aldığı Stalinist perspektifle bağlantılıydı.
Çin’de kapitalizmin gelişimi, diğer bütün sömürgelerde görülene benzer çelişkiler gösteriyordu. Çin burjuvazisi tarihsel olarak ilerici bir rol oynayabilme kapasitesine sahip değildi. Ekonomik olarak emperyalist güçlere bağımlıydı, kırsal bölgelerde yarı-feodal yapıya bağlıydı ve aşağıdan, sürekli olarak hızla büyüyen işçi sınıfının başını çektiği mücadeleler tarafından tehdit ediliyordu.
İmparatorluk sistemine karşı girişilen 1911 devrimi, bir dizi savaş ağasının egemenlik kurduğu bir dönemin yaşanmasına ve 1925 - 1927 arasındaki ikinci Çin Devrimi sırasında patlak veren çok büyük sınıf gerilimlerine yol açtı. İşçi sınıfının ezilmesini, Çan Kay-Şek’in Kuomintag’ının (KMT) iktidarda olduğu kokuşmuş bir diktatörlüğün kuruluşu izledi. Japon emperyalizmi 1931 yılında Mançurya’yı ve ardından 1937 yılında bütün ülkeyi işgal ederek büyük bir yıkıma yol açtı.
II. Dünya Savaşı’nın ardından KMT diktatörlüğü ekonomik toparlanma için gerekli siyasi koşulları yaratmak bir yana, ülkeyi ancak güç bela bir arada tutabiliyordu. 1940’ların sonlarında hiper-enflasyon, resmi çevrelerin gırtlaklarına kadar rüşvete batması ve kredi sisteminin iflas etmesi, Çin sanayini sarstı. KMT hükümetinin ekonomik krizi çözme konusundaki basiretsizliği karşısında Çin burjuvazisinin, Rong’un da içinde yer aldığı kimi kesimleri, Mao Zedung’un yönetimindeki Çin Komünist Partisi’ne (ÇKP) yöneldiler.
Kendisine köylülüğü temel alan ÇKP kuruluş ilkesi olan sosyalist enternasyonalizmi uzun süre önce terk etmişti. Mao bunun yerine, Çin işçi sınıfının 1927 yılında yaşadığı trajik yenilgilerden doğrudan sorumlu olan Sovyetler Birliği’ndeki Stalinist bürokrasi tarafından geliştirilen "iki aşama teorisini" benimsedi. Stalinistler 1917 Rus Devriminin derslerini reddederek Çin’de işçi sınıfının iktidarı ele geçirme olasılığının ortaya çıkmasından önce uzun bir kapitalistleşme döneminden geçmesi gerektiğini öne sürdüler.
1945 yılında Japonya’nın teslim olmasının ardından, Mao aynı pro-kapitalist perspektifi benimseyerek, KMT’ye bir burjuva koalisyon hükümeti kurma çağrısı yaptı. Bu durum "dört sınıfın bloğu" - işçi sınıfı, köylü sınıfı, küçük burjuva ve ulusal kapitalistlerin "ilerici" denen kesimi - safsatası altında yüceltildi.
İktidarın devrilmesi
KMT bu teklifi reddetti ve iç savaş, Sovyetler Birliği’nin Mançurya’nın sanayileşmiş bölgelerini işgal ederek ABD destekli KMT’yi zayıflattığı ve Japonya’da ele geçirdiği büyük miktardaki silahı ÇKP’ye aktardığı koşullar altında devam etti. Mao’nun gerilla güçleri şehirleri ele geçirme gücüne sahip saha ordularına dönüştürüldü. ÇKP 1949’da belirleyici bir askeri zafer elde etti ve KMT çöktü. Çan Kay-Şek ve onun rejimiyle bağlantılı olan kapitalist seçkin Tayvan adasına kaçtı.
Buna karşılık Rong Yiren gibi kimi kapitalistler KMT yönetiminin kaos döneminin ardından ÇKP’nin iktidara gelmesini memnunlukla karşıladılar. Mao’nun köylülerden oluşan "kızıl" orduları büyük şehirlere girdikleri zaman, işçi sınıfının saflarındaki her türden bağımsız örgütlenmeyi bastırdılar ve özel mülkiyeti korudular: Yeni rejim Şangay’da Rong’un şirketlerinin çökmesini engelleyecek olan gerekli parasal desteği, hammaddeleri ve iş bağlantılarını sağladı.
Rong daha sonraları "komünistlerin" zafere ulaşmalarının ardından duyduğu kimi endişelerin çabucak dağıldığını anlatacak, "Komünist Partisi’ni onaylamak için sadece bir elimi kaldırmıştım. Eğer iki elimi kaldırmış olsaydım bu teslim olmak anlamına gelecekti. Sadece bir elimi kaldırmış olmam hatalıymış. Şimdi her iki elimle birlikte partiyi destekliyorum," diyecekti.
Rong türünün tek örneği değildi. Eski KMT rejiminin kimi kesimleri de yeni hükümete katıldılar. KMT’nin kurucusu Sun Yat-Sen’in dul eşi Song Qingling, 1949 yılının Ekim ayında, Tiananmen Meydanında Çin Halk Cumhuriyeti’nin (ÇHC) kuruluşunu ilan ettiği sırada Mao’nun yanında ayakta duruyordu. "Sol KMT" adı verilen siyasi oluşum da dahil olmak üzere Çan’ın diktatörlüğüne karşı çıkmış olan bir düzine burjuva partisi ÇKP’nin patronajını kabul etti. Bu partiler ÇHC’nin anayasa taslağını hazırlayan Çin Halkı Siyasi Danışma Konferansı’nı (ÇHSDK) oluşturdular.
Özel sermayeye daha sonrasında el konulmuş olması sosyalist politikalara dönüldüğü anlamına gelmiyordu. Rejim, ekonominin bazı sektörlerini devralmak zorunda kalmıştı. Kırsal kesimde büyük toprak sahibi sınıfa ait olan topraklara el konulması ve yeniden dağıtılması, daha önceleri köylülüğün rant ve tefecilik yoluyla soyulmasından faydalanmış olan taşra sermayesi ile şehirlerdeki sermaye arasındaki bağları kopardı. KMT’nin iktidardan düşüşü sırasında önemli tutarda sermaye Tayvan’a ve Hong Kong’a götürülmüştü. ABD emperyalizminin ambargosu ve Kore Savaşı’nın patlak vermesi Çin’in kapitalist dünya pazarı ile olan bağlantılarını kopartırken yabancı sermaye de ülkeden kaçtı.
Aynı zamanda Pekin’in Sovyetler Birliği ile olan ittifakı da yeni örgütlenme biçimlerini gerekli kılıyordu. Sovyet teknolojisinin ve sanayinin Çin’e transferinin koordinasyonunu sağlayabilmek için devlet planlanması benimsendi. Bu gelişmeler, "sosyalizme geçiş" olarak selamlanan 1956’daki genel millileştirmelerle en üst noktasına ulaştı. Bu programın gerçek içeriği sosyalizm değil, büyük ölçüde bir tarım ülkesi olan Çin’de sanayinin devlet tarafından kontrol edilmesine ve işçi sınıfının siyasi olarak bastırılmasına dayanan ulusal otarşiydi.
Rong, 1956 yılında sahip olduğu işletmeleri devlete devretti. Bu davranışı nedeniyle "kızıl kapitalist" olarak selamlandı ve kendisine tazminat olarak 30 milyon yuan ya da 12 milyon ABD doları ödendi - o tarihte bu hatırı sayılır bir tutardı. Rong aynı zamanda 1966 yılında "Kültür Devrimi" başlayıncaya kadar, devlete devretmiş olduğu işletmelerden kâr payı almaya devam etti. Rong 1957 yılında Şangay’ın belediye başkan yardımcılığına ve iki yıl sonra da tekstil sektörü bakan yardımcılığı görevine getirildi.
Rong’un yükselişi ÇKP’de "kapitalist yolcular" adı verilen ekibin - Liu Şaoqi ve Deng Xiaping bu ekibin en tanınmış simalarıydılar - yükselişi ile çakıştı. Mao’nun kırsal kesimde "sosyalizm"i yaratmaya yönelik sonuçsuz bir girişimi temel alan ekonomik politikaları bir biri ardınca felaketlere neden oldu. Liu ve Deng, Stalinist "iki aşama" teorisini, ekonomik krizin Çin’de sosyalizm için gerekli maddi temelin bulunmadığını ortaya koyduğunu öne sürmek için kullandılar. Ülkenin on yıllar ve hatta yüzyıllar alacak bir kapitalist gelişme aşamasından geçmesi gerektiğini vurguladılar.
Özü itibariyle Mao ile "kapitalist yolcular" arasında bir hizip mücadelesi olan 1960’ların Kültür Devrimi ile birlikte Rong geçici olarak bir kenara itildi. 1966 yılında Mao’nun Kızıl Muhafızları evini basıp eşini dövdüler. Yine de başbakan Çu En Lai, Rong’un daha fazla saldırıya maruz kalmasını önleyebilmek için duruma müdahale etti. Çu şu açıklamayı yaptı: "O [Rong] Çin ulusal kapitalistlerinin bir temsilcisidir ve hem yurt içinde, hem de yurt dışında etkili biridir. Kendisinin korunması gerekir."
Serbest piyasaya dönüş
Liu ve Deng gibi figürlerin tasfiye edilmiş olmalarına karşın Mao’nun ülkenin yaşadığı ekonomik durgunluğa verecek herhangi bir yanıtı yoktu ve büyük ölçüde Çin ekonomisini dışa açmaya yönelik piyasa yanlısı bir perspektifi benimsedi. Mao, 1971 yılında ABD emperyalizmiyle bir anlaşma imzalayarak Çin’e yabancı yatırımların gelmesinin ve gelişmiş kapitalist ülkelerle ekonomik ilişkileri yoğunlaştırmanın koşullarını yarattı.
Mao’nun 1976 yılında ölmesinin ardından rejimin başına Deng Xiaping geçti ve Deng serbest piyasa yanlısı uygulamaların önünü bütünüyle açtı. 1979 yılında Rong Yiren, Deng tarafından Çin Uluslararası Tröst ve Yatırım Şirketi’ni (ÇUTYŞ) - hükümetin yabancı yatırımcıları Çin’e çekmekle görevli olan kolu - kurmakla görevlendirildi.
ÇUTYŞ’nin birinci yılındaki çalışmaları sırasında Rong 4.000’den fazla yabancı iş adamıyla görüştü. Rong aynı zamanda Pekin’le 1971 yılında diplomatik ilişkileri kurmuş olan eski ABD dış işleri bakanı Henry Kissinger’ı da şirketin baş uluslararası danışmanlarından biri yaptı.
Rong yabancı yatırımların gelişini, serbest ticaret bölgelerinde altyapı yatırımları yaparak ve yabancı şirketlere işlerini yürütmelerinde yardımcı olarak kolaylaştırdı. Çin Ulusal Halk Kongresi’nin Hong Kong delegesi olan Philip Wong 28 Ekim’deChina Daily’e şunları söyledi: "ÇUTYŞ kurulurken eğer onun [Rong’un] yeteneği ve vizyonu olmasaydı, Çin’in ekonomik gelişimi bu derece hızlı olmazdı."
Rong’un ÇUTYŞ’si 1992 yılında gemicilik, enerji üretimi ve inşaat işleri alanlarında faaliyet gösteren bir imparatorluk haline gelmişti: Bugün ÇUTYŞ’nin dünyanın dört bir yanında 200 şirketi var ve bu şirketlerin varlıklarının toplam değeri 6.3 milyar ABD doları. ÇUTYŞ gelişirken, Rong’un özel işleri de aynı şekilde gelişti. Oğlu Larry Rong’u 1979 yılında Hong Kong’a, buradaki yatırımları yönetmesi için gönderdi. Larry Rong 2005 yılında Forbes dergisi tarafından, sahip olduğu 1.64 milyar dolarlık servetle Çin’in en zengin adamı olarak ilan edildi.
1989 yılının Mayıs - Haziran aylarında yaşanan hükümet karşıtı protestoların bastırılmasının ardından baba Rong, Çin ekonomisinin daha da fazla dışa açılması konusunda kilit bir rol oynadı. Deng Xiaoping, Tiananmen Meydanı’nda işçilerin ve öğrencilerin katledilmesine, "sosyalist sistemin" savunulması gerektiğini söyleyerek destek verdi. Gerçekte bu katliam işçi sınıfının, rejimin serbest piyasa politikalarının yol açtığı sonuçlara karşı muhalefetini ezmeyi amaçlıyordu.
Rong 1993 yılında, Pekin’in "piyasa reformlarını" hızlandırma konusundaki kararlılığının bir sembolü olarak Çin Devlet Başkanı Yardımcılığı görevine getirildi. Rong’un ölümünün ardından Britanya’da yayınlananFinancial Times’da yer alan yazıda şöyle deniliyordu: "Rong’un bu görevi esas olarak seremonikti, ancak açık bir mesaj içeriyordu: Çin’de komünist politika ile piyasa ekonomisinin yeni karışımı varolmaya devam edecektir. Ve yolu gösteren kişi ‘kızıl kapitalistti’." Aynı yıl Çin 111 milyar dolar doğrudan yabancı sermaye yatırımı çekti - bu 1979 ile 1989 yılları arasındaki 10 yıllık dönemde Çin’e akmış olan toplam yabancı yatırımın yaklaşık olarak dört katı büyüklüğündeydi.
Bu muazzam boyuttaki yatırım akışının sonucunda Çin’de kapitalist sınıfı hızla büyüdü. Ronglar gibi eski burjuva aileleriyle birlikte, Tayvan ve Hong Kong’dan dönen kapitalistler, iş adamları grubu olarak Komünist Partisi hiyerarşisi içinde önemli bir katman oluşturdular. Eylül ayında Fransız bankası Credit Agricole tarafından yayınlanan "Çin’in Kapitalistleri" başlıklı rapora göre, Çin’in GSYİH’sının yüzde 70’inden fazlası özel şirketler tarafından yaratılıyor. Rapor biçimsel olarak "devlet mülkiyetinde" ya da "kolektif" olarak gösterilen kuruluşların çoğunun yönetiminin gerçekte özel ellerde olduğunu belirtiyor.
Bugün Mao’nun Çin’i dünya kapitalist düzeninin ana payandalarından birini oluşturuyor. Dünya üretiminin önemli bir bölümü Çin işçi sınıfının acımasızca sömürülmesine dayanıyor. Çin’in dış ticareti bu yılın ilk 10 ayında 1,148 trilyon dolar düzeyine ulaştı ve Çin, Japonya’dan sonra ABD’nin hazine bonolarının ikinci en büyük alıcısı konumunda, ABD’nin devasa açıklarının finanse edilmesine yardımcı oluyor. Çin aynı zamanda Avustralya gibi bir dizi kapitalist ekonomiyi geride bırakarak en büyük petrol ve hammadde ithalatçılarından biri haline gelmiş durumda.
Bugün birçok insanın gözünde Çin komünist bir ülke değil. Ancak Rong Yiren’in - "komünist" Çin’de önemli mevkileri işgal etmiş ve muazzam bir servet birikimi yapmış olan bu kapitalistin - yaşamı Pekin’in, rejimin sosyalist olduğuna dair iddialarının daha en başından bu yana sahte olduğunu açıkça ortaya koyuyor.